En Yeniler
ağır ceza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ağır ceza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/14/2011

seyyah1906

emine ülker tarhan mahkemeler özgürlüklerin sindiricisi muhaliflerin ipini çekme aygıtı oldu

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile düzenlediği basın toplantısında, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılmasına yönelik dün verdikleri kanun teklifine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tarhan, yasa teklifini ''görevinin devleti korumak olduğu söylenen ancak iktidarı korumakla görevlendirildiği anlaşılan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması'' için verdiklerini ifade etti. Bu mahkemelerin, iktidarın tüm muhalifleri, bitaraf olan çevreleri sindirmeye endeksli bir yapıya dönüştüğünü savunan Tarhan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları ile verdiği ipuçlarının, bu mahkemelerin sadece bu amaçla kurulduğunu düşündürdüğünü söyledi.
Tarhan, bu mahkemelerin antidemokratik uygulamaların en sistemli, yaygın haline gelen uzun ve gerekçesiz tutuklamalarla hep sahnede olduğunu, hep gözdağı, hep ''bir sabah ansızın gelebilirim'' mesajı verdiğini belirtti. Tarhan, ''Bu gerekçesiz uygulamalarla adil yargılanma ve masumiyet karinesini ihlal ettiği yetmezmiş gibi seçme ve seçilme hakkını da hiçe sayarak uzmanlaştığı hak ihlallerini son uygulaması ile taçlandırmıştır. AİHM'nin Türkiye hakkında verdiği rekor tazminat kararları var. 2010 yılı itibariyle 64 milyon rekor tazminata hükmedilmiş. 47 ülke arasında bunun 24 milyonu Türkiye'ye ait. Bu hak ihlallerine buna rağmen devam edilmekte çünkü amaç AİHM standartlarını yakalamak ve hukukun üstünlüğünü korumak değil, iktidarı sadece iktidarı korumaktır'' diye konuştu.

'Sistemli gözdağı'

''Özgürlükleri tehdit eden, DGM orijinli bu mahkemelerin kaldırılmasını'' isteyen Tarhan, bu mahkemelerin, yargı birliğine, doğal yargıç ilkesine, AİHM uygulamalarına aykırı olduğunu ifade etti. Özel yetkili mahkemelerin, gücünü kanıtlardan değil, işkenceye dönüşen uzun tutukluluklardan aldığını belirten Tarhan, bunun, özgürlüklerin koruyucusu olması gereken yargı için bir utanç olduğunu dile getirdi. Tarhan, özgürlükleri korumakla görevli yargının, artık bu mahkemelerle ''özgürlüklerin sindiricisi, muhaliflerin ipini çekme aygıtı'' olduğunu savunarak, bu örneklerin demokratik değil ancak zorba devletlere özgü olduğunu kaydetti. Tarhan, şöyle devam etti: ''Bu mahkemeler, kendilerini icraya veren sanıkları yargılamaya devam etmekte, adaletin hassas terazisini bir kaba güce dönüştürmektedirler. Bu mahkemeler, AİHM kararlarını, uluslararası sözleşmeleri, halkın kefaletini ve iradesini hiçe sayacak kadar cüret kazanmışlardır. İktidarı korumak hırsıyla artık öyle derin hukuksuzlukları içinde barındıran mahkemelerdir ki bunlar, gücünü iktidardan ve iktidar güdümündeki HSYK'dan almaktadırlar. Öyle ki; bu mahkemelerde açılan tartışmalı davalarda müşteki sıfatı bulunanlar, bugün yargıyı yönetmekte, özel yetkili mahkemelerde iktidarın değil, hukukun üstünlüğüne inanan ve bunu uygulamakta kararlı olan saygın yargıçları, kuşkulu soruşturmaları bahane ederek sürgün edebilmektedirler. İktidarı koruma özel görevi verilmiş bu mahkemelerde, özgürlükleri korumaya kalkışan her saygın yargıç ya sürgüne gönderilmekte ya da soruşturmalarla taciz edilerek susturulmaya çalışılmaktadır. Geçmişte her kararname döneminde yargıya müdahale yaygarası kopartanların, bugün sesleri duyulmamaktadır. Köksal Şengün ile ilgili HSYK kararıyla birlikte benzer uygulamalar göstermektedir ki bu yöntem, yargı üzerinde sistemli bir gözdağı olarak uygulanmaya devam edilecektir. İdeolojik yargı, bir parti devleti yaratmada araç olarak kullanılmaya devam edilecektir.''

'Tutuklu milletvekilleriyle uzaktan yakından ilgisi yok'

Tarhan, ''bugün Türkiye'de bir sürek avı yaşandığını'' ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: ''İktidar destekli bu sürek avının iki uygulayıcısı tarafından yargıçlar, cumhuriyetin savcıları, haksızlıklara direnen ve itiraz edenler, aydınlar, gazeteciler için gereği düşünülmüştür. Bu sürek avı ile HSYK, bağımsız yargının temsilcisi yargıçları ve savcıları, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ise iktidardan farklı düşünenleri halletmektedir. Kendisinden olmayanların, kendisi gibi düşünmeyenlerin halledileceği mesajını büyüklerinden alanlar, kendisine verilen bu görevi, büyük bir bağlılık ve layıkıyla yerine getirmekte, iktidarı koruyan özel yetkili mahkemeleri iktidarın istediği şekilde donatmaktadırlar. Özel yetkili mahkemelerin, tüm toplum kesimlerini tehdidi ve baskısı sürdüğü müddetçe ülkemizde kimse özgürce anayasa tartışması yapamaz, sağlıklı bir anayasa yapma zemini oluşturulamaz. Anayasa konusunda fikrini söyleyen herkesin, ikinci gün sabah kapısının çalınması baskısı, özgür düşünceyi ve iradeyi sakatlayan bir haldir. Sağlıklı bir anayasa zemininin oluşturulması için iktidarın gücüne güç katmak ve onu korumak için özel görevlendirilmiş bu mahkemelerin derhal kaldırılması gerekmektedir.''

CHP Mersin Milletvekili Öztürk de ''özel yetkili mahkemelerin DGM'lerin devamı değil, ta kendisi olduğunu'' söyledi. Verdikleri kanun teklifiyle tutuklu milletvekilleri arasında bir bağ kurulmaya çalışıldığını belirten Öztürk, 23. Dönem'de de özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve tutukluluk sürelerinin kısaltılması için kanun teklifi verdiklerini, o dönem tutuklu milletvekili bulunmadığını anımsattı. Öztürk, ''CMK'da, TCK'da çağdaş hukuk normlarının ihtiyacı olan düzenlemelerin CHP'li milletvekillerince verilmesi, mevcut tutuklu milletvekillerinin durumuyla uzaktan yakından ilgisi yok, bununla bağlantı kurulması doğru değil'' diye konuştu. ''Özel yetkili mahkeme savcılarının, kahraman edasıyla davranarak, kişilerin özgür yaşamalarını keyfi olarak askıya alabilme hakkına sahip olduğunu'' ifade eden Öztürk, ''Bizim kahraman savcılara, yargıçlara ihtiyacımız yok'' dedi.

6/24/2011

seyyah1906

yurtsever bir yazar olarak ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın avukatı, müvekkilinin milletvekili seçilmesinin ardından tahliyesine ilişkin yapılan başvurunun İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesine itirazda bulundu.
Balbay'ın avukatı, itiraz dilekçesini İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.

Dilekçede, ''Mahkeme tüm tahliye taleplerimizi birlikte değerlendirmeyerek kanuna açıkça aykırı davranmıştır'' denildi.

Mahkemenin, değerlendirme ve kararını vermesi için bir üst mahkeme olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yönlendirdiği 11 sayfalık dilekçede, 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Balbay'ın TBMM'deki görevine başlayabilmesi için yemin etmesi gerektiği, mecliste sürekli olarak Türk milletini temsil edecek olması nedeniyle kaçma ve delilleri karartma şüphesinin ortadan kalktığı belirtildi.

Bugüne kadar yapılan tahliye taleplerinin genel nitelikteki basmakalıp gerekçelerle reddedildiği anlatılan ve mahkemenin ret kararının gerekçelerine yer verilen dilekçede, Balbay'ın tutukluluk halinin devamına ilişkin mahkemenin verdiği karar dayanaklarının hukuki temeli bulunmadığı ve 26 Aralık 2009 tarihinden beri Balbay'ın tahliyesi yönünde oy kullanan Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün bu karara muhalefet ettiği aktarıldı.

Mustafa Balbay'ın tutukluluk halinin devamına yönelik kararın Anayasa, Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına aykırı olduğu öne sürülen dilekçede, şu ifadelere yer verildi:

''Bir yargılama tedbiri olan tutuklama, müvekkilimizin milletvekili sıfatı kazanması ve yargılamanın geldiği aşama itibariyle, müvekkilimiz bakımından artık önceden cezalandırma haline geldiği gibi milletvekilliği görevine başlamasına de engel teşkil etmektedir. Mahkeme tüm tahliye taleplerimizi birlikte değerlendirmeyerek kanuna açıkça aykırı davranmıştır. Mahkeme tutuklu yargılamayı esas olarak görmekte ve tahliye taleplerimizi bu yönde değerlendirmektedir. TBMM çalışmalarına katılıp yasama görevini yapması ant içmesine bağlıdır. Hal böyle iken, milletin iradesini temsil eden müvekkilimizin yasama dokunulmazlığından yararlanamayarak mecliste yemin edememesi Anayasa'nın 83. maddesi hükmünün ruhuna aykırıdır.''

''14. maddede suç tanımı yapılmamıştır"

Anayasa'nın 14. maddesinde bir suç tanımının yapılmadığı ve Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerin hangi amaçlarla kullanılmayacağının genel ifadelerle belirtildiği kaydedilen dilekçede, ''Mahkemenin, Anayasa'nın bu hükmünü yorumlamak suretiyle yeni bir suç yarattığı görülecektir. Ceza hukukunun en temel prensiplerinden biri de kıyas ve yorum yasağıdır. Mahkeme, Anayasa hükmünü geniş yorumlayarak ceza hukukunun ruhuna aykırı davranmıştır. Sadece suç isnadı ile aleyhine herhangi bir hüküm verilmemiş müvekkilimizin milletin iradesini temsil edememesi hukuka ve kamu vicdanına aykırıdır'' denildi.

Mahkemenin verdiği kararda emsal olarak gösterdiği davalarda, öncelikle verilmiş bir hüküm bulunmadığı ve bu kararların yargılamanın durdurulmasına ilişkin kararlar olduğu öne sürülen dilekçede, ''Dilekçemiz incelendiğinde, yargılamanın durdurulması gibi bir talebimiz olmadığı açıkça görülecektir. Tahliye talebimizin reddi gerekçesini oluşturan kararların emsal niteliği olmadığı açıktır. Anayasa'nın en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi müvekkilimiz açısından göz ardı edilmektedir'' ifadelerine yer verildi.

Ret kararının yasa ve usule aykırı olduğu belirtilen dilekçede, milletvekili Sebahat Tuncel hakkında daha önce İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen tahliye kararının da emsal karar olduğu aktarıldı.

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı da, müvekkilinin milletvekili seçilmesinin ardından tahliyesine ilişkin başvurunun reddine itiraz etti.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelen Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı, müvekkilinin tutukluluk halinin devamına ilişkin karara karşı itirazlarını içeren dilekçesini, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.

İtirazlar, üst mahkeme olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilecek.

Balbay: Ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay, ''CHP İzmir Milletvekili ve yurtsever bir yazar olarak ülkesine hizmet etmek için özgürlüğünü istediğini, ancak mahkemenin buna yasak koyduğunu'' bildirdi.

Balbay, avukatları aracılığıyla basına ulaştırdığı açıklamasında, mahkemenin kararını bütün duygularını bir kenara koyup dinlediğini ve okuduğunu belirterek, kararla, millet iradesinin, TBMM'nin yasama gücü ve işlevinin, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğu ilkesinin hiçe sayıldığını savundu.

Başta ''masumiyet karinesi'' ve ''tutuksuz yargılama esastır'' ilkesi olmak üzere, bütün temel hukuk kurallarının hiçe sayıldığını öne süren Balbay, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
''Tutukluluğumun devamına karar veren üyeler, benim tahliye talebimi okumamış. Ben, milletvekili seçildiğim için tahliye istemedim. Mahkemenin, 'kaçma', 'delilleri karartma' gibi gerekçelerinin gelinen noktada mahkeme açısından da ortadan kalktığını ifade ettim. Ben, CHP İzmir Milletvekili ve yurtsever bir yazar olarak ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum. Mahkeme heyeti buna yasak koyuyor. Türkiye'de ilk kez hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmayan bir milletvekili, kanıtlanmamış iddialar nedeniyle hapiste tutulmaktadır. Bu, olağanüstü bir durumdur. Bu, yargının demokrasiye, demokrasinin en önemli kurumu olan Meclis'e müdahalesidir. Her şeye rağmen demir parmaklıkların arkasında adaleti bekliyorum.''
cumhuriyet portal