En Yeniler
dış politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dış politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/29/2019

seyyah1906

Cumhurbaşkanı Erdoğan döviz spekülatörlerine savaş açtı, resesyon derinleşebilir

döviz spekülatörlerine savaş

Guardian gazetesi ekonomi editörü Türk lirasını desteklemek amacıyla yapılan yabancı yatırımcıların Türk lirasına erişimi kısıtlamasının sonuç verdiğini, ancak bu adımların hem kısa hem de uzun vadede büyük bir maliyeti olacağı uyarısında bulundu.

Guardian Ekonomi Editörü Larry Elliot, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yabancı yatırımcıların TL'ye erişimi kısıtlamasının sonuç verdiği, ancak bu adımların hem kısa hem de uzun vadede büyük bir maliyeti olacağı değerlendirmesinde bulundu.

Elliot, Erdoğan'ın spekülatörlere açtığı savaşı "klasik bir Pirus zaferi (bedeli ağır olan bir galibiyet)" olarak niteledi.

"Türkiye'nin hasar göreceği kuşkusuz" yorumunu yapan yazar, şöyle devam etti:

"Tek soru işareti, zararın ne kadar büyük olacağı ve başka ülkelerde hissedilip hissedilmeyeceği. Ancak küresel ekonominin ne kadar kırılgan bir durumda olduğu düşünülürse, Türkiye'deki sorunların bulaşıcı olma ihtimali çok güçlü."

Guardian yazarı, Erdoğan'ın TL pozisyonlarını kapamak için çabalayan yabancı bankaların Türkiye'den çıkmasını engellemesinin dövizdeki oynaklığın önüne geçtiğini, ancak bunun bir maliyeti olacağını belirtti:

"Bunun sonucunda borçlanma maliyetleri de, Türk tahvillerini sigortalamanın maliyeti de (CDS) yükseldi. Borsa son 3 yılın en kötü gününü yaşadı ve yüzde 6'ya yakın değer kaybetti."

swap faizleri

"Türkiye'nin planı Pazar günkü seçimlerden hemen sonra sınırlamaları kaldırmak ama çoktan olan oldu. Türkiye'nin cari açık yükü karşısında yabancı yatırımlara ihtiyacı var. Dolayısıyla yatırımcıların başını yakması, olabilecek en akıllı uzun vadeli strateji değil. Faiz oranları uzunca bir süre daha yüksek kalacağı için resesyon derinleşecek ve toparlanma yavaşlayacak. Türk Lirası'nda serbest düşüş riskini de gözardı edemeyiz."

"Piyasalarda yaygın görüş Türkiye'deki durumun bulaşıcı olmayacağı yönünde. Ancak piyasalar bunu hep söylüyor. Oysa küresel ekonomi yavaşlarken, merkez bankaları da faiz oranlarını yükseltme planlarını rafa kaldırdı. Yatırımcılar da Alman bonolarını tutmanın daha güvenli olacağı düşüncesiyle negatif getiriye razı olurken, 10 yıllık Amerikan tahvillerinin getirisi de on aylık bonodan düşük seyrediyor - ki geçmişte bu, resesyonun kapıda olduğunun sinyaliydi. Belki de resesyon için tek bir kıvılcıma ihtiyaç var ve Türkiye bunu kolayca ateşleyebilir."

Çarşamba günü Borsa İstanbul'un BIST 100 endeksi günlük yüzde 5,67 düşerek Temmuz 2016'dan beri görülen en büyük değer kaybını yaşamıştı.

Borsa İstanbul son dört gündür değer kaybediyor.


Bazı uzmanlar bu düşüşü TL'de son bir haftadır yaşanan oynaklığı gören yatırımcıların Pazar günkü yerel seçimlerden önce elindeki hisseleri satma isteği ile açıklıyor.

Swap piyasasında TL bulmakta zorluk çeken yabancı yatırımcının da TL pozisyonlarını kapamak için ellerindeki hisse senedi ve bonoları satmak istemesinin borsanın düşüşünde rol oynadığı yorumları yapılıyor. KAYNAK: BBC Türkçe

2/06/2015

seyyah1906

Alman ve Fransız liderler "Barış planıyla" Kiev'de


Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Kiev'de Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile bir araya geldi.

Alman ve Fransız liderler "Barış planıyla" Kiev'de Ukrayna'da nisan ayından beri devam eden iç savaşın sonlandırılması için yeni bir girişim başlatıldı

Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Kiev'de Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile bir araya geldi. İki liderin yeni barış planını Kiev yönetimi ile görüştükten sonra Rusya'ya gideceği açıklandı.

Kiev'de bulunan Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı John Kerry ise Rusya yanlısı ayrılıkçıların sofistike silahlar kullandıklarını söyledi.

1/26/2015

seyyah1906

SYRIZA'nın lideri Alexis Tsipras Yunanistan ve Avrupa Birliği'ni Salladı




Yunanistan'da seçimin galibi Syriza oldu. Radikal sol koalisyon, dün yapılan erken seçimlerden tarihi bir zaferle çıkmayı başardı.SYRIZA'nın lideri Alexis Tsipras Yunanistan ve Avrupa Birliği'ni Salladı Yunanistan'da seçimin galibi Syriza oldu. Radikal sol koalisyon, dün yapılan erken seçimlerden tarihi bir zaferle çıkmayı başardı. Merkez sağdaki Yeni Demokrasi ve Sosyal-Demokrat Pasok Hükümetleri'nin 41 yıllık hakimiyetini sona erdiren Syrıza'nın zaferi taraftarlarına büyük sevinç yaşattı.

Yunanistan erken genel seçimlerini Radikal Sol Syriza Partisi'nin öngörülenin de üzerinde bir oy oranı ile kazanmasının ardından, piyasalar sallandı. Euro/Dolar paritesi 1.12 düzeyinin de altına inerek 11 yılın en düşük seviyesine geriledi. Yunanistan borsasında kayıplar yüzde 4'ü aştı.

SYRIZA'nın lideri Alexis Tsipras kimdir?


Eğitim Bakanlığı'nın liseye geçiş sınavları, öğrencilerin okul dışındaki yaşamları için disiplin cezaları ve tek tip kıyafeti öngören yasa tasarısı nedeniyle, binlerce okul işgal edilmişti.
Tsipras Yunanistan'da 1957-1974 arasında "Albaylar Cuntası" dönemini yaşamamış ilk siyasi parti lideri. Ama siyasi geçmişi genç yaşlarına uzanıyor. Kasım 1990'da, Eğitim Bakanlığı'nın liseye geçiş sınavları, öğrencilerin okul dışındaki yaşamları için disiplin cezaları ve tek tip kıyafeti öngören yasa tasarısı nedeniyle, binlerce okul işgal edilmişti. Üç ay süren eylemde 5 kişi ölmüştü. Tsipras 16 yaşında iken tarihe "önlük hareketi" olarak geçen bu öğrenci direnişi ile duyurdu adını...

Öğrenci isyanını TV’de anlatan Aleksis Çipras, 1990’da Miçotakis hükümetinin öğrencilerle ilgili kararlarına isyan eden yüz binlerin liderlerindendi. Hükümet tasarıyı geri çekmek zorunda kaldı. Çipras, o dönemde Yunan televizyonlarında öğrencilerin taleplerini anlatmış ve halkın da sempatisini kazanmıştı.

Aileden solcu

Ortokulda Yunanistan Komünist Partisi'nin Gençlik Kolları'na girdi.


Atina Teknik Üniversitesi'nden inşaat mühendisi olarak diplomasını aldı ama siyaset ağır bastı. Komünist Partisi'den ayrıldı, parlamento dışı çeşitli sol fraksiyonlarda yer aldı..

Che-pras

Yüzde 10.5 oy alarak sürpriz yaptı. İki yıl sonra parti lideri seçildi.
Sıkı bir solcuydu. arkadaşları Tsipras (Çipras) olan soyadını küçük bir harf hilesiyle, Arjantinli devrimci Che Gueveraya atıfla, "Che-pras" olarak söylüyordu.

SYRİZA partisinin gövdesini oluşturan "Sinaspismos" partisinden 2006 yılında Atina belediye başkanlığına aday gösterildi.

Yüzde 10.5 oy alarak sürpriz yaptı. İki yıl sonra parti lideri seçildi.

Bu partinin 6 sol siyasi oluşum birleşmesiyle oluşan radikal sol koalisyon SYRİZA lideri olarak 2009 seçimlerinde ilk kez milletvekili seçildi.

Hiç evlenmediler

Aleksis Çipras liseden beri birlikte olduğu Baziana ile 20 yıldan fazla zamandır birlikte. Resmi olarak evlenmeyen çiftin iki oğlu var.

Krizi fırsata çevirdi,

Tsipras 7 yıl önce hayalindeki Yunanistan’ın ve ideal başbakanın nasıl olması gerektiğini bir gençlik dergisine verdiği röportajda anlatmıştı. İşte o röportajından satırbaşları:
Kariyerindeki dönüm noktası 2009 ekonomik krizi oldu..

Beş yıl önce yüzde 4.6 oy ile aldığı SYRIZA'yı 2012'de yüzde 27 ile ana muhalefet partisi yaptı.

İdeal Başbakan'ı böyle anlatmıştı

Tsipras 7 yıl önce hayalindeki Yunanistan’ın ve ideal başbakanın nasıl olması gerektiğini bir gençlik dergisine verdiği röportajda anlatmıştı. İşte o röportajından satırbaşları:

- Siyasete girip genç yaşta parti lideri olduktan sonra tabi ki hayatım değişti. Bazen kendimle başbaşa kalmak istiyorum. Olmuyor. Metroya binip insanlara ‘Günaydın’ demek zorunda olmamayı istiyorum.

Hayalindeki başbakan

- İnsanlarla samimi olmayı seviyorum. Siyasilerle konuşurken ilk ismimle hitap edilmesini ‘Alexis’ denmesini tercih ediyorum.

- Başbakanlar neden bu kadar ulaşılmaz insanlar? Neden onlara kimse yaklaşamıyor? İran büyükelçisine de zamanınız olmalı, İran’dan gelmiş sıradan bir göçmene de...

- Gazetecilerin kamunun gözü önündeki insanları ‘av’ olarak görmesinden rahatsız oluyorum. Yunanistan’da medyanın durumu trajik.
Esrar yasal olmalı

- Tarihte hayranlık duyduğum isimler sosyalist kuramcı ve İtalyan Komünist Partisi kurucusu Antonio Gramsci, ABD’li siyahi hakları savunucusu Rosa Luxemburg, Che ve Gandhi.

- Mao’nun düşünce tarzını beğeniyorum. Ama ABD Başkanı Roosevelt’in ve neo-liberal ekonominin kurucusu Adam Smith’in görüşlerinde de bazı önemli noktalar buluyorum.

- Gazetecilerin kamunun gözü önündeki insanları ‘av’ olarak görmesinden rahatsız oluyorum. Yunanistan’da medyanın durumu trajik.

- Marihuana’nın (Esrar) yasadışı olmaktan çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Kendim hiç kullanmadım. Fobim var. Sonuçlarından korkuyorum. Ama kullanan arkadaşlarım var.

- Homoseksüel evliliklerini destekliyorum. Çocuk sahibi olmaları tartışılmalı.

- Kendimi yakışıklı bulmuyorum. En çirkin yerim burnum. Ama estetiği hiç düşünmem!

- Uçaklardan ve uçmaktan korkuyorum. Bununla mücadele etmeye çalışıyorum.

Askerlik kalkmalı

- Zorunlu askerliğin, hatta ordunun tamamen kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Tüm ordular kaldırılmalı. Bu olana kadar insanlara askerlik yerine sosyal hizmetlerde çalışma hakkı verilmeli.

- Çocukken dondurmacının tezgahından dondurma çalarken yakalanmıştık. Bizi karakola götürdüler. Ailelerimiz geldi. Özür diledik neyse ki adam iyi biriydi bizi affetti. Bundan hala utanıyorum.

1/22/2015

seyyah1906

One Minute'dan sonra ilk kez Davutoğlu Davos'ta ama İsrail yok


6 yıl aradan sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu Davos'a gitti tekrar One Minute Krizi yaşanacak mı diye merak edilirken İsrail'in Davos'a heyet göndermediği ortaya çıktı

One Minute'dan sonra ilk kez Davutoğlu Davos'ta ama İsrail yok 6 yıl aradan sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu Davos'a gitti tekrar One Minute Krizi yaşanacak mı diye merak edilirken İsrail'in Davos'a heyet göndermediği ortaya çıktı

11/01/2012

seyyah1906

Financial Times suriyeli kürtler türkiyenin desteklediği araplara güvenmiyor

Financial Times, Suriye'nin en büyük kenti Halep'te Arap isyancılarla Kürtlerin çatışmaya başladığını ve 19 aylık iç savaşta yeni bir cephe açıldığını yazdı.

Gazete "Şimdiye kadar aralarında adı konulmamış bir barış mutabakatı bulunan iki grubun çatışması, Suriye toplumundaki bölünmüşlüğü ve silahlı muhalefetin halkı Esad yönetimine karşı birleştirme konusunda ne kadar zorlandığını gösteriyor." dedi.
Gazeteye göre Hüseyin Cummo adlı bir Kürt siyasi eylemci, "Halep'in kuzeyindeki geniş bir alana yayılan çatışmaların kontrolden çıkma tehlikesi var. Çatışmalar, Suriye devrimini mahvedebilir. Herkes çok korkuyor ve sonuç felaket olabilir." diyor.
Haberde özetle şöyle deniyor:
"Rejime muhalif olmalarına karşın Suriye'nin 2 milyonluk Kürt nüfusu iç savaşın dışında kaldı ve Türkiye'ye çok yakın buldukları Arap isyancılara güvenmedi. PKK'nın Suriye Demokratik Birlik Partisi PYD ile yakın ilişkisi var. Beşar Esad'ın birçok Arap muhalifi, PYD'nin Suriye rejimiyle işbirliği yaptığına inanıyor.
"Buna rağmen Arap isyancılar ve Kürtler, geçen haftaya kadar Kuzey Suriye'de sınırları kontrol noktalarıyla belirlenen kendi bölgelerinde kaldılar ve aralarında kayda değer bir çatışma çıkmadı. Ancak Cuma günü Özgür Suriye Ordusu savaşçıları Halep'te kontrolleri altındaki alanı genişletmek için Kürtlerin denetimindeki Eşrefiye mahallesine girince durum değişti.
"Gerçekte ne olduğu konusunda farklı görüşler var. Ancak birçok kişi, Kürtlerin Özgür Suriye Ordusu'nun mahalledeki varlığını protesto etmesinden sonra çatışmaların başladığını söylüyor. Bunun üzerine Esad'a bağlı güçlerin bölgeyi bombaladığı belirtiliyor. Merkezi Londra'da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi adlı muhalif gruba göre mahalledeki çatışmalarda çoğu isyancı 30 kişi öldü.
"Siyasi eylemcilere göre Özgür Suriye Ordusu, Halep'i Kürt bölgesi Arfin'e bağlayan yolda bazı Kürt sivilleri gözaltına aldı. Ahrar el Suriye tugayından bir komutan da, bazı askerlerinin Kürtler tarafından gözaltına alındığını söyledi. Şimdi bazı Kürt sivillerin serbest bırakıldığı ve iki tarafın da tansiyonu düşürmeye çalıştığı belirtiliyor.
"Ahrar el Suriye, Kürtler'i Esad'a karşı verdikleri mücadelede 'kardeşleri' olarak niteledi. Ancak isyancı gruplar arasında tam işbirliği sağlanamaması, durumu tehlikeli bir hale getiriyor. Zira başka bir isyancı grup Kürt köyü Kastel Cando'ya saldırdı ve dün hala çatışmalar sürüyordu.
"Uluslararası Kriz Grubu'ndan Peter Harling'e göre, iki grup arasındaki ilişkilerin gergin olması ve bu kadar kaotik bir ortamda toprak mücadelesi verilmesi nedeniyle bir süredir çatışma çıkması zaten bekleniyordu. Özellikle de Türkiye sınırındaki stratejik bölgelerde denetimin Kürtlere geçmesinden sonra." bbc türkçe

9/29/2012

seyyah1906

financial times suriye krizi türkiye için ağır bir yüke dönüşüyor

Türkiye'nin Suriye sınırı yakınında Suriyeli mülteciler için kurulan kamptan bir görüntünün eşlik ettiği değerlendirmenin başlığı 'Ankara'nın beklenmedik yükü'...

Daniel Dombey imzalı yazıda Esat rejimine muhalefetin Türkiye'yi giderek artan biçimde komşuları ve küresel müttefikleriyle ters yöne ittiği belirtiliyor.

Yazar Türkiye'yi 'iddialı ve yükselmekte olan bir güç merkezi' olarak tanımlıyor.

BM kayıtlarına göre, Mart 2011'de hükümet karşıtı ayaklanmaların başlamasından bu yana Suriye'de 20 binden fazla kişi öldü.

Financial Times'a göre Washington Türkiye'yi Esat'ı devirme operasyonunda kilit önemde görüyor.

Ancak yazar bu durumun Türkiye için ağır bir yüke dönüştüğünü belirtiyor.

Bir diplomat 'Türkler bu çatışmanın içine hiç beklemedikleri şekilde çekildiler' diyor.

Muhalifler başta Halep'te olmak üzere çatışmalarda her gün onlarca kişinin hayatını kaybettiğini ileri sürüyor.

Savaş uçaklarının çeşitli binaları vurduğu, ordunun muhalif savaşçılara karşı ağır silahlar kullandığı belirtiliyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü de, ordunun isyancıların konuşlandığı noktaları bombaladığını söylüyor.

Çeşitli bölgelerde isyancılarla Esat yönetimine bağlı birlikler arasında çatışmalar yaşanıyor.

Financial Times'a konuşan diplomat Türkiye'nin başlangıçta bu çatışmalardan kaçanlara kapı açarak iyi bir iş yaptığını ancak şu anda bir felaketle karşı karşıya kaldığını kaydediyor.

Yazara göre, gerek Türk gerekse uluslarası uzmanlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tampon bölge talebinde bulunup, Özgür Suriye Ordusu'na destek vererek gereğinden ileri gittiği kanısında.

Beşar Esad yönetimi, ayaklanmanın, yabancı savaşçıların da devreye sokularak uygulandığı bir komplo olduğuna inanıyor.

Katar ve Suudi Arabistan'ın yanısıra Türkiye'nin de bu komploda payı olduğunu iddia ediyor.

Financial Times, hükümeti destekleyen kesimlerin, Türkiye'nin sonunda bu girişimlerin ödülünü alacağı kanısında olduğunu belirtiyor.

Ancak gazete, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'in daha güçlü şekilde gelişmelere müdahele etmesi çağrısında yalnız kaldığına da dikkat çekiyor. bbc türkçe

9/17/2012

seyyah1906

türkiye'ye bir akrebi beslersen seni sokacaktır benzetmesi

Independent gazetesinin deneyimli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, Müslüman ülkelerde son yaşanan protestolar üzerinden kaleme aldığı bugünkü yazısında, yaşanan gelişmelerin Batı’nın yanlış politikalarından kaynaklandığını ileri sürerken Türkiye'yle ilgili de ilginç bir benzetmede bulundu.

Bir Suriyeli arkadaşının kendisine söylediği, Suriye’de kullanılan ‘Bir akrebi beslersen seni sokacaktır’ deyiminden yola çıkarak kurduğu yazısında Fisk, Batı’nın zamanında El Kaide gibi hareketleri destekleyerek bugünkü şiddet tablosunun ortaya çıkmasına katkıda bulunduğunu belirtiyor.

Fisk şöyle yazıyor: “ABD, Libya’nın Albay Kaddafi’sine karşı muhalefeti destekledi, Suudi Arabistan ve Katar’a, milislere para ve silah akıtması için yardımcı oldu ve şimdi kasırga biçti. Amerika’nın Libyalı ‘dostları’ onlara sırt çevirdi, Bingazi’de ABD Büyükelçisi Stevens ve meslektaşlarını öldürdüler ve El Kaide liderliğinde, Müslüman dünyasını yutan anti-Amerikancı protesto hareketine başladılar. ABD, El Kaide akrebini beslemiş ve bu akrep şimdi Amerika’yı sokmuştu.”

'Batı'nın büyüttüğü akrep yine sokacak'

Yazar, bu yorumuna Suriye’yle ilgili de geleceğe dair bir uyarı yaparak devam ediyor: “Ve dahası ABD şimdi, Suudi Arabistan ve Katar’ın milislere (Selefiler ve El Kaide dahil) para ve silah akıtmasına yardım edip Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ karşıtı muhalefeti destekliyor ve kaçınılmaz olarak Esad devrilirse aynı ‘akrep’ tarafından sokulacak.”

Fisk, ABD’nin başından itibaren Arap Baharı’nı desteklediği söylemine de değiniyor ve bunun ‘uydurma’ olduğunu yazıyor: “Bununla beraber gerçek hikaye başkaydı. Washington on yıllar boyunca Arap diktatörlüklerini destekledi ve silahlandırdı. Saddam favorilerimizden biriydi. Mısır’ın Mübarek’ini sevdik, Tunus’un Bin Ali’sine bayıldık, otokratik Körfez ülkeleriyle hâlâ tutuklu bir aşk yaşıyoruz (…) ve en an iki on yıl boyunca Hafız El Essad’a ve hatta kısaca oğlu Beşar’a gülümsedik.”

Fisk daha da geriye giderek Batı’nın Afganistan politikasını da hatırlatıyor: “Daha geriye gidersek Afganistan’da 1980’den sonra hemen hemen aynı şeyi yaptık. Sovyetler’e karşı, dini anlayışlarına dikkat etmeden Mücahidler’i destekledik ve Pakistan’ı bu adamlara silah akıtmak için kullandık.”

Fisk bu yorumun ardından sözü Türkiye'ye getiriyor.

Yazar, Türkiye’nin bugün Pakistan’ın o dönemdeki rolünü üstlendiğini belirtip Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere silah temin etiğini ve Suriye Mücahidleri’nin faaliyet merkezi haline geldiğini belirtiyor.

Fisk, bu yorumunu şu soruyla sonlandırıyor: “Türkiye Orta Doğu’nun yeni Pakistan’ı haline mi gelecek?” bbc türkçe

8/27/2012

seyyah1906

Independent Bir gün Türkiye, Suriye’deki müdahalesinden pişmanlık duyabilir

Patrick Cockburn, yazısında Suriye krizinde Kürtler’e ilgili gelişmelere dikkat çekti ve şiddetin yoğunlaştığı bir ortamda Suriye’de tek kazananın Kürtler olabileceğini idda etti.

Ülkede şiddetin derinleştiğine, etnik-mezhepsel gerilimlerin arttığına dikkat çeken ve bu durumun hem Suriye’yi hem de komşu ülkeleri etkilediğini belirten Cockurn, ülkedeki yeni gelişmeninse Suriye ordusunun, Kürtler’in yoğun olarak yaşadığı ülkenin kuzey bölümünden çekilmesi olduğunu yazdı.

'Hem Esad hem isyancılar Kürtler'i kabul etmek zorunda kaldı'

“Suriyeli Kürtler (Toplam sayıları yaklaşık 2.5 milyon civarında ve Suriye nüfusunun yüzde 10’unu kapsıyorlar), Iraklı Kürtler’in 1991’de yaptığı gibi de facto bir şekilde özerkliğe ulaştı” diye yazan Cockburn, hem Beşar Esad’ın hem de Suriyeli isyancıların şimdilik Kürt oluşumunu kabul etmek zorunda kaldığını belirtti.

Cockburn, Suriye’deki Kürtler’in Irak Kürtler’iyle benzer bir statüye kavuşması durumunda Türkiye’nin nasıl kendi sınırları içinde yaşayan Kürtler’in de benzer bir statüye sahip olmalarını nasıl reddebileceği sorusunu sordu.

'Erdoğan taviz yerine baskıyı tercih etti'

Cokcburn analizinde şu cümleleri kullandı: “Eğer Suriyeli Kürtler, Irak’ta gibi bağımsızlığa yakın bir özerklik statüsünü elde etmeyi başarırsa Türkiye, güneydoğusundaki kendi Kürt azınlığına benzer bir statüyü nasıl reddedebilecek? PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) gerilla savaşı başlattığı 1984’den bu yana Ankara isyancıları, siyasi ya da askeri olarak bastıramadı. Son iki yılda da Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ileri görüşlü olmayan bir yaklaşımla taviz yerine baskıyı tercih etti.”

Yazar Türkiye'yle ilgili yorumlarını şu sözlerle sürdürdü: “Bir gün Türkiye, Suriye’deki müdahalesinden pişmanlık duyabilir. Türkiye, PKK’nın Kuzey Suriye’de kontrol sağlaması durumunda bölgeyi işgal etmekle tehdit ediyor ancak hareketi evinde yok etmeyi başaramadığına göre yurt dışında başarması olası değil ve hatta bu daha büyük bir kargaşaya neden olur.”

'Gerçek korku Kürtler'in birleşmesi'

“Irak ve Türkiye’deki Kürt azınlıklarının pozisyonu bu ülkelerin istikrarı için çok önemlidir” yorumunu da yapan Cockburn Irak’taki özerk Kürt Bölgesel Yönetimi’nin pratik olarak Birleşmiş Milletler'deki çoğu devletten siyasi, askeri ve finansal olarak daha güçlü olduğunun altını çizdi.

Cockburn yazısının sonundaysa Türkiyeli Kürtler konusunda uzman olduğunu belirttiği National Interest dergisi yazarı Aliza Macus’un bir yorumuna yer Verdi: “Gerçek korku, Suriye’nin bölünecek olması değil, Kürtlerin birleşiyor olması.” bbc türkçe

8/24/2012

seyyah1906

gaziantep bombası amerikan düşünce kuruluşlarında oyun olarak oynanmış

ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarının 27 Haziran tarihinde Washington’da bir “savaş oyunu” oynadıkları ortaya çıktı.

Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre; Brookings Enstitüsü, simülasyonun sonuçlarını önceki hafta 11 sayfalık bir memoya dönüştürüp üyelerine de dağıttı. Ancak kural gereği, bir gün süren savaş oyununa katılanların ismini ve üzerinde konuşulan senaryoyu açıklamadı.

Oyunda bir grup ABD, bir grup Türkiye, bir grup da Suudi Arabistan ekibi oldu. Aralarında Pentagon, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA’de çalışmış Ortadoğu uzmanlarının yer aldığı ekipler, senaryo uyarınca temsil ettikleri ülkeler adına kararlar aldı.

Bir gün süren simülasyonun ardından ABD ve bölgedeki iki yakın müttefiği Türkiye ile Suudi Arabistan’ın 2013 Nisanı’nda hangi durumda olacakları tahmin edilmeye çalışıldı.

Simülasyonun en kilit ülkesi olan Türkiye, oyunun sonuna kadar Suriye’ye tek başına müdahale etmekten kaçındı. ABD ve Suudi Arabistan ekipleri ise Türkiye’yi buna zorladı.

Önce Suriye’deki olaylarda ölenlerin sayısının artması meselesi gündeme geldi. Türkiye yine müdahaleden uzak durdu. Bu kez Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı arttı. Bu da Türkiye’nin müdahalesine yetmedi. Ancak bombalama olaylarının başlamasıyla birlikte Türkiye, Suriye’ye askeri operasyon başlatmak zorunda kaldı.

Senaryoda bombalamaların nerelerde olduğu tek tek belirtilmedi. Ama Türkiye ekibinin konuyu kendi içindeki değerlendirmesinde Gaziantep ve Kahramanmaraş gündeme geldi. Bombalamaları kimin yaptığı söylenmedi.

Toplantının sonunda hazırlanan raporda, Türkiye’nin sınırlı müdahalesiyle senaryo şu şekilde sonuçlandı:

Şam’daki Esad rejimi düştü. Irak karıştı ve 2006’daki şiddet sarmalına döndü. Lübnan, mezhep savaşına doğru sürüklenmeye başladı.

Türkler ve ABD’liler, Esad sonrası için iki farklı açıdan kaygı içine girdi. ABD, Esad’ın düşmesinden sorumlu tutulmak istemedi. Türkiye ise nasıl bir hükümet kurulacağını düşünmeye başladı. Suudiler, Suriye’de Sünnilerin kontrolü ele geçirmesi dışında hiçbir detaya aldırmadı.

Irak’ta kötüleşen duruma ABD çok az ilgi gösterdi. Türkiye de Barzani ile ilişkisini düşünüp Bağdat’a nazaran Suriye’ye öncelik tanıdı. Suudiler ise Irak’ta etkili olmayacaklarını düşündüler.

Ancak Lübnan’da başlayan kaosu, Suudiler başarı olarak gördü. Türkiye endişe duyarken, ABD Esad’ın düşmesini başarı saydı.cumhuriyet

8/13/2012

seyyah1906

financial times arap baharı erdoğan için iyi geçiyordu şimdi bunu hak edip etmeyeceğini gösterecek

Financial Times yazarı David Gardner, Türkiye'nin Suriye politikasını irdeleyen makalesinde, Suriye'de Beşar Esad sonrası dönemin, Ankara açısından yeni bir ikilem oluşturduğunu söylüyor.

"Uzun süredir Beşar Esad'a karşı isyanın örgütlenme merkezliğini yapan Türkiye, çiğneyebileceğinden fazlasını ısırmış olabilir", diyerek yazısına başlayan Gardner, şöyle devam ediyor; "Esad sonrası dönemin muhtemel sonuçlarından biri, Türkler'e aniden, kaygı verici derecede açıkça gözüktü: Ankara, ülkenin güneydoğusunda yeniden ateşlenen, rahatsız edici çatışmayı çözmenin yakınından bile geçmiyorken, hemen güneyinde oluşan bir diğer Kürt varlığı.”

Gardner, Esad rejimine bağlı güçlerin, Suriye'nin Kürt bölgelerinden çekilmesiyle, Suriyeli Kürtler'in buralardaki boşluğu doldurduğunu anlatıyor.

Boşluğu dolduranların Demokratik Birlik Partisi PYD ve Kürt Ulusal Konseyi olduğunu belirten yazar, Konseyin pekçoğu kağıt üzerinde olmaktan öte gitmeyen 10'dan fazla gruptan oluştuğunu söylüyor.

Gardner, PKK'nın müttefiki PYD'nin ise, kökü daha derinlere dayanan, disiplinli bir hareket olduğunu belirtiyor.
Türkiye'nin kaygısı

Gardner şöyle devam ediyor;

"Şimdi Ankara'nın algısı şu: PKK'ya bağlı bir örgüt Suriye'nin kuzeyinde bir yer ediniyor ve bu Kürt bölgelerinin konfedarasyonu ihtimalini akıllara getiriyor. Bu, Türk devletine, çoğunluğunu Kürtler'in oluşturduğu ülkenin güneydoğusundan parçalar kopartabilecek bir Kürt devletinin kuruluş aşaması olarak görünüyor."

Beşar Esad'ın ülkedeki isyanın başlamasından bu yana, muhaliflerinin isteklerini yerine getirmek adına attığı tek somut adımın, Suriye'deki vatansız 2,5 milyon Kürt'ün 10'da birine vatandaşlık vermek olduğunu belirten Financial Times yazarı, Esad'ın PKK'yla yeniden yakın bir ilişki kurduğunu vurguluyor.

Bu adımların, Kürtler'in devrime katılmasını önlemek için atıldığını vurgulayan David Gardner, bazı Türk yetkililerin Esad'ın Kürt bölgelerindeki güçlerini, PYD'yle koordineli bir şekilde çektiğine inandığını söylüyor.
Erdoğan-Barzani ilişkisi

David Gardner, bu sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'yle yakın bir ilişki geliştirdiğini söylüyor.

Yazar, Ankara'nın Bağdat yönetimini kızdırmak pahasına, Kürt yönetimiyle Kerkük'ten Ceyhan'a petrol ve doğalgaz taşıma anlaşmaları yaptığını hatırlatıyor. Ancak yazar, PYD ve Kürt Ulusal Konseyi'nin Suriye'deki Kürt bölgelerini devralmasında Barzani'nin arabuluculuk görevi oynadığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor;

"Ankara'nın Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'yle ilişkilerini, kurnaz Barzani'nin büyük Kürdistan arzusu konusundaki algısı ve Türkiye'nin bundan duyduğu neredeyse patolojik derecedeki korku belirleyecek. Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye yayılmış Kürtler Osmanlı İmparatorluğu sonrası dönemin en büyük kaybedenleri oldu. Avrupalı sömürgecilerin, Suriye ve Irak'ta ayrıcalıklı azınlıkları öne çıkarmak için çizdiği keyfi sınırlar değişecekse eğer, Türkiye net bir şekilde Kürtler'in bu tarihi fırsatı sonunda bir devlete sahip olmak için kullanacağına emin olacak.''
'Kürtler'in talepleri karşılanmalı'

Peki, Türkiye'nin bu duruma tepkisi ne olmalı? diye soran yazar, bu soruya da şöyle yanıt veriyor:

"Suriye sınırının ötesine saldırmanın cazibesi büyük olacak. Ama Erdoğan'ın vereceği yerinde tepki, yeni anayasada Türkiye Kürtleri'nin kültürel özgürlük ve bir tür otonomi isteklerini karşılamak olur. Erdoğan'ın yeni İslamcı hükümeti Kürtler'in şikâyetleri konusunda en ileri adımları atan hükümetti. Ama bu kadarı artık yeterli değil. Arap Baharı Erdoğan için iyi geçiyordu. Şimdi bunu hak edip, etmediğini gösterecek sınav zamanı geldi"bbc türkçe

8/09/2012

seyyah1906

chp milletvekilinden şok iddia suriye'ye ambulanslarla mühimmat taşınıyor

7 Ağustos'ta Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ne bağlı sınır köyleri Kuşaklı, Harran ve Bükülmez'de incelemelerde bulunduğunu anlatan CHP Milletvekili Dudu, gördükleri ve duydukları karşısında hayretler içinde kaldığını söyledi.

İzlenimlerini paylaşan Dudu, gezisinde Türk askerlerinin engellemesiyle karşılaştığını öne sürüp, şunları söyledi:

"Askerlerimizin bizi sokmadığı bölgeye bir okul müdürünün kendi sivil arabası ile sorgusuz sualsiz girdiğini gördüm. Bunu görevli askerlere, 'bizi durdurdunuz, o aracı neden durdurmuyorsunuz?' diye sorduğumda, 'O Genelkurmaydan görevli' yanıtını aldım. Sivil bir okul müdürünün Genelkurmay ile ne ilişkisi olabilir? Neden Suriyelileri taşıyor, anlamak mümkün değil. Daha sonra Samandağ plakalı bir kamyonet gördük. İçinde bir koli ilaç, dolu mazot bidonları ve sedyeler vardı. Sürücüye nereye gittiğini sorduğumda aldığız cevap 'Suriye' oldu. Bu ilaç, mazot ve sedyelerin sorgusuz, sualsiz nasıl Suriye'ye gittiğini, buna kimlerin izin verdiğini oradaki yetkililerden bir türlü öğrenemedik."

'AMBULANSLARLA SURİYE'YE MÜHİMMAT TAŞINIYOR'

Yolda bir ambulansla karşılaştıklarını, sürücüye sorduğunda Suriye'den geldiğini ve 2 yaralıyı getirdiğini söylediğini aktaran Dudu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada görüştüğümüz vatandaşlar, ambulansların Suriye'ye giderken mühimmat götürdüğünü, gelirken de yaralı getirdiğini söylediler. Oradaki herkes bunu söylüyor. Bu iddia doğru ise kabul edilebilir değildir. Hükümetin bu işin içinde doğrudan parmağı var demektir. Bu durum ülkemizin hükümet tarafından içinden çıkılamaz bir bataklığa sürüklenmesidir. Sınır köylerinde bazı evlerin karargah olarak kullanıldığı da vatandaşlarımız tarafından ortaya sürülen iddialar arasında yer alıyor. Bu durum da en çok dikkatimizi çeken konulardan biri oldu. Daha önceden sınır nöbetlerinin kaldırıldığını duymuş ve bunu soru önergesi ile TBMM'ye taşımıştım. Bu incelemelerde gördüm ki Suriye sınırımız tam anlamıyla bir yolgeçen hanına dönüşmüş. Ne giren belli ne çıkan belli. Bu durumun tek sorumlusu da doğrudan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Suriye krizini yönetemeyen bu hükümet daha fazla ülkemize zarar vermeden ya yanlıştan dönmeli ya da istifa etmelidir."

HALEP'TEN KAÇANLAR MAYINLI ALANDAN GELİYOR

Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a bağlı ordu birlikleri ile rejim karşıtlarının çatışmalarına sahne olan Halep'ten son 24 saat içinde mayın döşeli bölgeden sınırı geçen bin 500 Suriyeli Kilis'e geldi. Azez İlçesi'nden sınırı geçen Suriyeliler ise Kilis'ten tüpgaz alarak geri ülkelerine dönüyor. Suriyeliler, tüpleri sırtlarında taşımaları dikkat çekti. mynet

(DHA)

4/21/2012

seyyah1906

ırak başbakanı maliki türkiye düşman bir devlet olma yolunda ilerliyor

Irak Başbakanı Nuri El Maliki'den Türkiye'ye yönelik sert bir açıklama geldi.

Erdoğan'ı mezhepsel bir yaklaşım izleyerek Irak'ın içişlerine karışmakla suçlayan Maliki, "Bu politikayla devam ederse Türkiye'nin çıkarları zarar görecek ve Türkiye bölgede herkes için düşman devlet haline gelecek" dedi.

Bilindiği gibi Irak'ta hakkında tutuklama kararı bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi bir süredir Türkiye'de bulunuyor.

Haşimi; Erdoğan ve Türkiye'yi ziyaret eden Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Barzani başta olmak üzere bazı resmi görüşmeler yapmıştı.

'HAYRA ALAMET DEĞİL'
Başbakan Erdoğan da dün Irak'ta yaşanan olaylarla ilgili "Gelişmeler pek de hayra alamet değil. Özellikle mevcut Başbakan Maliki'nin gerek kendi koalisyon ortaklarına olan davranışları, gerek şartları zorlayıcı yaklaşımları rahatsız edicidir" değerlendirmesini yapmıştı.

Eroğan ayrıca Maliki'nin tutumunun kürtler ve sünnilerin yansıra bazı şii grupları da rahatsız ettiğini de söylemişti.

3/22/2012

seyyah1906

amerika türkiyeyi irandan petrol aldığı için muafiyet listesine almadı

ABD ve Avrupa cephesi İran’a ambargo konusunda kararlı adımlarını sürdürüyor...

1 Temmuz’dan itibaren İran’a petrol ambargosu başlatmaya hazırlanan Avrupa Birliği (AB) bu ülkeden alımı azaltıyor.

ABD ise, bunun karşılığında 10 Avrupa Birliği ülkesine, İran’dan petrol alımlarını önemli ölçüde azalttıkları için finansal yaptırımlardan muafiyet verdi. Listede muafiyet talebinde bulunan Japonya’nın adıda geçiyor.

Konu Obama’ya gidiyor

Buna karşılık Türkiye’ye muafiyet hakkı tanınmazken, büyük petrol alıcıları Çin, Hindistan ve Güney Kore’ye de muafiyet tanımadı. Ayrıcalık hakkını alan ülkelerin bankaları, 6 ay süreyle, ABD’nin finansal sisteminden çıkarılmak gibi bir yaptırımla karşılaşmayacak. ABD muafiyet kazanmak isteyen ülkelerin, İran’dan ithal ettikleri petrolde “önemli ölçüde” kısıntı yapmalarını ve bunu sürekli olarak uygulamalarını bekliyor.

Türkiye tarafı, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlardan Türkiye’yi muaf tutmamasının, bundan sonra tutmayacağı anlamına gelmeyeceğini söylerken, yetkililer, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gelecek hafta başındaki Güney Kore ziyaretinde konuyu ABD Başkanı Barack Obama ile görüşeceğini belirtiyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, muafiyet hakkı tanınan ülkelerin İran’dan ham petrol alımlarını önemli ölçüde düşürdüklerini söyledi.

Öte yandan Washington Times gazetesi, üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin, İran’dan petrol alımlarını önemli ölçüde azalttığını kanıtlaması halinde Türkiye’ye İran’a uygulanan yaptırımlardan muafiyet sağlanabileceğini söylediğini yazdı.

Rakamlarla İran petrolü

- Türkiye petrol ihtiyacının önemli bölümünü İran’dan karşılıyor. Bağımlılık derecelendirmesine göre İran’dan petrol ithalatı yapan ülkeler arasında ilk sırada yüzde 30.6’yla Türkiye var. Türkiye’yi yüzde 25’le Güney Afrika, yüzde 22.6 ile Yunanistan, yüzde 13.5’le İtalya izliyor.

3/06/2012

seyyah1906

egemen bağışın kıbrıs sözlerini eleştiren muhalif basına rum sempatizanı nitelendirmesi

Gazeteler sert başlıklar atarken, Bağış bu kişileri ‘Rum sempatizanı’ olarak nitelendirdi. KKTC Başbakanı da Bağış’ın sözleri için ‘doğaldır’ yorumunu yaptı.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın KKTC’de yayımlanan Kıbrıs gazetesine yaptığı açıklamada, Kıbrıs’ta çözüm için her türlü opsiyonun masada olduğunu, KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasının da mümkün olabileceğini belirtmişti. İşte bu sözler KKTC’de fırtına etkisi yarattı. Muhalif Afrika gazetesi, en ağır başlığı atarak, ‘Has...tir’ manşetiyle çıkarken, yine muhalif çizgideki Yenidüzen gazetesi de KKTC lideri Derviş Eroğlu ve Başbakan isen Küçük’e hitaben, “Ya cevap verin ya gidin” manşetini attı. Ana Muhalefet Partisi CTP ise, bir açıklama yayınlayarak “Bağış’ın söylediği olasılık söz konusu bile olamaz” çıkışını yaptı. Bağış ise dün verdiği röportajda sözlerinin cımbızlandığını ifade etti. Bağış, “Kıbrıs’la ilgili Londra’da yaptığım açıklamaların içerisinden cımbızla seçilerek bazı anlamlar çıkarmaya çalışan özellikle Kıbrıs’ta bazı Rum sempatizanları olduğunu görmek beni üzdü. Bizim tek hedefimiz bir an evvel çözüme ulaşılmasıdır. Ama çözüme ulaşılamadığı takdirde kimse Türkiye’den KKTC’yi yalnız başına bırakmasını da bekleyemez” dedi.

82’nci il desteği yüzde 51

KKTC Başbakanı İrsen Küçük de Bağış’a arka çıktı. Küçük, Kıbrıs görüşmelerinin çıkmaza girmesi halinde bazı seçeneklerin düşünülmesi gerektiğini ve Türkiye ile birlikte karar üreteceklerini ifade ederek, bu noktaya gelmeden önce AB Bakanı Bağış’ın ”bazı seçenekleri dillendirmesinin gayet doğal” olduğunu söyledi. Gerek KKTC, gerekse Türk hükümetinin Avrupa Birliği’ne birçok çağrısı bulunmasına karşın, Rumların dönem başkanlığının ertelenmesinin gündeme gelmediğini dile getiren Başbakan Küçük, Rum yönetiminin dönem başkanlığını devralması ile birlikte görüşmelerin seyrinde belirsizlik olacağını söyledi. KKTC internet medyasında yer alan bir ankette de KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasını destekleyenlerin oranı yüzde 51 çıktı.

Skype’de KKTC Türkiye’nin ili

Sanal ortamda ücretsiz görüşme hizmeti veren Skype, uzun zamandır ana sayfasındaki ülke seçeneklerinde KKTC’yi Türkiye’nin ili olarak gösteriyor. Kıbrıs gazetesinden Emre Diner’in haberine göre bir çok kullanıcı ortaya çıkan durum nedeniyle şikayet ederek, Skype’yi protesto etti. Skype’nin ana sayfasında yer alan ülke seçeneklerini tıklayan KKTC’deki kullanıcılar, KKTC’nin Türkiye’deki bir il olduğunu görünce, durumu şikayet etti. Skype yetkililerinin ise henüz bir değişiklik yapmadığı gözlemlendi. KKTC’deki Skype kullanıcıları, Facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinden “Skype’nin ayıbı” şeklinde protestolarını ifade ederken, KKTC’nin Türkiye’nin ili olarak gösterilmesinin kabul edilemez olduğu vurgusu yapıldı.

1/31/2012

seyyah1906

fransa da soykırımı inkar yasası askıya alındı sarkozy darbe aldı

Osmanlı yönetiminin son döneminde Ermenilere yapılanların "soykırım olduğunu inkâr etmeyi" cezalandıran Fransız yasası askıya alındı.
Gelişme, söz konusu yasanın Anayasa'ya uygunluğunun incelenmesi amacıyla resmen başvuruda bulunulması üzerine yaşandı ve Ankara'da memnuniyetle karşılandı.

Fransız Meclisi'nin alt kanadı ile Senato'dan yasaya karşı çıkan milletvekilleri ve senatörler, inkâr yasasının yeniden incelenmesi için Anayasa Konseyi'ne resmen başvurdu.

Her iki grup da, Anayasa Konseyi'nin yasanın Anayasa'ya uygunluğunu incelemesi için gereken asgari 60'ar imzadan fazlasını topladıklarını açıkladı.

Milletvekili Lionel Tardy, imzacı 65 milletvekilinin çoğunun, kendisi gibi, Sarkozy'nin partisi UMP'den (Halk Hareketi Birliği) olduklarını kaydederek, "Bu gelişme, Élysée Sarayı için yaklaştığını farkedemediği bir atom bombası oldu" dedi.

Anayasa Konseyi soykırım inkâr yasasının Anayasa'ya uygun olup olmadığı konusundaki kararını bir ay içinde vermek zorunda. Hükümet konunun âcil önem taşıdığını bildirirse, 8 gün içinde de bir karar çıkabilir.

Türkiye, "soykırımı inkâr yasası"nın Fransız Meclisi'nin alt kanadından sonra Senato'dan da geçmesi ardından çok sert tepki göstermiş, çeşitli yaptırımlara gidileceği işaretini vermişti. Fransa Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamalardaysa, Ankara'nın tehditleri bir kenarda bırakılarak, Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin iki hafta içinde Meclis'ten geçen yasayı imzalayarak yürürlüğe sokacağı duyurulmuştu.
Ankara memnuniyetini dile getirdi

Bugünkü başvuru ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Ben Fransızlar'ın kendi ülkelerine böyle büyük bir gölge düşürülmesine müsaade edeceklerini tahmin etmiyordum. Onun için de baştan beri bu konuya dikkat çektim. Gördüğümüz kadarıyla bu süreç böyle gelişiyor. Şimdi Anayasa Mahkemesi muhakkak ki doğru kararı verecektir'' dedi.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Anayasa Konseyi'ne başvuruda bulunan Fransız milletvekilleri ve senatörlere teşekkür ederek, "Fransa'daki siyasetçilere yakışan buydu, olması gerekeni yaptıklarına inanıyorum. Bu beklentiler istikametinde verilecek bir kararla bu hakka uygun olmayan, hakikate uygun olmayan süreç, Fransa'nın değerleriyle ters düşen süreç, tekrar Fransa'nın değerleriyle uygun hale gelir diye düşünüyorum'' şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, "Şimdi yapılması gereken, sabırla Anayasa Konseyi'nin kararını beklemektir. Sürecin sonunda Türk-Fransız dostluğunun kazanmasını diliyorum" dedi.

Fransız Haber Ajansı AFP ise, konuyla ilgili haberinde, 2010 yılında Fransa ile Türkiye arasındaki ticaretin 12 milyar euro çapında olduğunu ve birkaç yüz Fransız şirketinin Türkiye'de iş yaptığını hatırlattı.

1/26/2012

seyyah1906

türkiye suriyede çatışmaların büyümesi halinde hava üslerini ve cephanelikleri vuracak

Times gazetesine konuşan Suriyeli bir muhalif Türkiye'nin, çatışmaların büyümesi halinde Suriye'nin hava üsleri ve cephaneliklerini vurabileceğini söyledi.
Gazeteye göre adının açıklanmasını istemeyen bir muhalif, Türkiye'nin bu yönde planları olduğunu belirtti.

Haberde özetle şöyle deniliyor:

"Suudi Arabistan ve Katar Suriyeli muhaliflere silah almaları için para yardımı yapmayı kabul etti. Bazı muhaliflerin Arap Birliği'nin Kahire'deki toplantısından sonra Suudi Arabistan ve Katarlı yetkililerle görüşüp yardım sözü aldıkları belirtiliyor. Muhalifler daha çok ülke dışındaki Suriyelilerin gönderdiği yardımla Lübnan'dan karaborsada hafif silahlar alabiliyor."

"Muhalefet şimdi Libya'da yapıldığı gibi Suriye üzerinde de uçuşa yasak bölge ilan edilmesini, Türkiye ve Ürdün sınırlarında tampon bölge oluşturulmasını istiyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir muhalif, Türkiye'nin tampon bölge planlarını gördüğünü, tampon bölgenin sınırdan silah geçirilmesine izin verdiğini böylece direnişin güçleneceğini söyledi. Söz konusu muhalife göre Türkiye'nin planları çatışmaların büyümesi halinde sivillerin korunması için hava üslerinin ve cephaneliklerin bombalanmasını da içeriyor."
'İran'dan keskin nişancılar'

Yine Times'ta yer alan bir başka Suriye haberinde de Esad yönetiminin protestoculara karşı İran ve Hizbullah'tan çok sayıda keskin nişancı getirdiği belirtiliyor.

Gazete haberini geçen aya kadar Savunma Bakanlığı'nda mali müfettiş olarak görev yapan Mahmud Hamad adlı bir muhalife dayandırıyor.

Hamad, keskin nişancıların ücretlerinin İran'ın sağladığı gizli bir fondan ödendiğini belirtiyor. Hamad'a göre, güvenlik güçlerine katılan ve protestocuların öldürülmesinden sorumlu tutulan milislerin parası da aynı fondan karşılanıyor. 

1/22/2012

seyyah1906

türkiye'nin kendine güven hissi yüksek ancak istikrarlı olmayan bir bölgede

Independent on Sunday gazetesinin dünya sayfalarında yer alan, Patrick Cocburn imzalı yorum yazısının başlığı "Türkiye'nin ekonomik mucizesi sona ermek üzere mi?"
Bu soruya cevap aranan yazının alt başlığı ise, makalenin özeti gibi:

İslami demokrasiye model olarak gösterilen Türkiye, komşularının bocalamakta olduğu bu dönemde, aşırı kendine güvenin kurbanı olabilir.

Cocburn makalesinde Türkiye'de son on yıl yaşanan bazı önemli gelişmeleri sıralamış:

Ordunun siyaset üzerindeki etkisinin sınırlanması, seçimlerle işe gelmişlerin ülkeyi yönetmesi ve Türkiye'nin dünyanın en büyük 15. ekonomisi haline gelmesi.

Cocburn bu parlak tablo sebebiyle birçok yorumcunun, Türkiye'nin Arap Baharı'yla yeniden biçimlenen Müslüman dünyasına örnek olabileceğini düşündüğünü ve bu durumun Türkiye'de büyük bir iyimserlik yaratmakta olduğunu vurgulamış.
"İrlanda ve Yunanistan gibi"

Yazar, Türkiye'de artmakta olan kendine güveninin yakın geçmişte İrlanda ve Yunanistan'da hâkim olan ancak şimdilerde dağılan hissiyata benzediğine dikkat çekmiş.

"Bu ülkeler ve Türkiye, yoksulluk dış göç verme gibi tarihi gerçekler yaşamış ve toplumsal psikoloji bu karanlık günlerin geride kaldığına artık 'bolluk ve refah' dolu yeni bir yaşama ulaşıldığına kolaylıkla ikna olmuştu" demiş Cocburn.

Bu aşırı kendine güvenin, korkunç ekonomik balonlar yarattığını anlatan Cocburn, Yunanistan ve İrlanda'da balonların patladığını hatırlatmış.

Ve Türkiye'de benzer bir sonucun yaşanıp yaşanmayacağına dair fikir yürütümüş.

Büyümekte olan Türkiye ekonomisinin esasen yabancı sermaye girişine dayandığını ve kısa süre içinde bu akışın sona erebileceğini belirten yazar, dış siyaset alanında da sorunlu bir dönemin başlayabileceğini savunmuş.

Cocburn'e göre, çatışmalı konularda kazananların yanında durmayı tercih eden Türkiye dış politikasının özellikle Libya örneğinde bu tercihini açık ettiğini ve Suriye politikasının da benzer bir tavır değişikliğine sahne olduğunu vurgulamış.

Cocburn ayrıca Türkiye'nin Irak'ta Sünniler yanında tavır almasının, Bağdat'la olan ilişkileri tehdit ettiğine dikkat çekmiş.
"AB süreci halen önemli"

Dış politikadaki yalpalamanın bir sebebinin de ekonomik büyümeden kaynaklanan aşırı kendine güven olduğunu belirten yazar, tüm bu tablo içinde Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin halen hayati olduğunu söylemiş.

Ankara'nın AB üyeliği motivasyonuyla ülkedeki reformları gerçekleştirdiğini ve uluslararası sermaye akışını bu sebeple hızlandığına dikkat çekmiş.

AB sürecinin durmasıyla reformların sona erdiğinin, Kürt meselesi ve Kıbrıs konularının çıkmaza girdiğinin altını çizen Cocburn, AB'nin Türkiye için halen en büyük ticaret ortağı olduğunu hatırlatmış.

Yazar şöyle demiş "Türkiye'nin Orta Doğu'daki fırsatları çok çekici görünsede geri dönüşü fazla olmayabilir."

Cocburn yazısını şöyle noktalamış:

"Türkiye'nin kendine güven hissi yüksek ancak istikrarlı olmayan bir bölgede.

Ekonomi için de, genel olarak da şunu söyleyebiliriz 'Türkiye mucizesi', hayal kırıklığına dönüşebilir."

1/04/2012

seyyah1906

iran ile amerika arasında gerginlik tırmanırken davutoğlu tahrana gitti



gerilim tırmanıyor iranın son tehdidine amerika 24 saat geçmeden yanıt verdi bölgede kritik günler yaşanırken dışişleri bakanı ahmet davutoğlu tahrana gitti

12/24/2011

seyyah1906

sarkozy cevap verdi fransanın inançları vardır insan hakları tarihe saygı

FRANSA Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Fransız Ulusal Meclisi’nin soykırımın inkarını suç sayan yasayı onaylamasının ardından bir dizi yaptırım açıklayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sessizliğini dün ilk kez bozdu.
Sarkozy, Çek Cumhuriyeti’nin geçen pazar ölen eski cumhurbaşkanı Vaclav Havel’in cenazesi için geldiği Prag’da yaptığı açıklamada, “Fransa’nın kimseden ders almaya ihtiyacı yok” diye konuştu.

Gazetecilere açıklama yapan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy şunları söyledi: “Fransa, sakinliğini ve soğukkanlılığını korumalı. Fransa politikasını bağımsız olarak belirler. Kimseden onay beklemez. Fransa’nın inançları vardır: İnsan hakları, tarihe saygı... Bundan 10 yıl önce Fransa Ermeni soykırımını tanıyan bir yasayı oyladı. 1.5 milyon Ermeni katledildi. Fransa’nın ilkeleri var.

Fransa bir mesaj veriyor: Her ülke kendi geçmişini gözden geçirmek için çaba göstermelidir. Fransa kimseye ders vermiyor, ama kimseden de ders almaya ihtiyacı yok. Türk dostlarımızın inançlarına saygı duyuyorum. Türkiye büyük bir ülke, büyük bir kültür. Ama onlar da bizim inançlarımıza saygı göstermeli. İnançlarının doğru olmadığını söylemek her zaman zordur, ama zor olanı yapmak her zaman sonunda kazandırır.”

Fransa’da ise Sarkozy’yi eleştiren sesler yükseliyor. Orne Senatörü ve NATO Parlamenterler Meclisi üyesi Nathalie Goulet şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı, hafızanın ve onun unutkanlıkları ile saplantılarının bulunduğu Pandora kutusunu açtı. Bugün Türkiye yanıt veriyor ve bize Cezayir’deki geçmişimizi hatırlatıyor. Senatonun, yasama alanındaki bu yanlış gidişe bir son verip, tarihçilerin işlerini yapmasına imkan sağlayacağını ümit ediyoruz. Türkiye 100 adet Airbus uçağının siparişinden vazgeçtiğinde Cumhurbaşkanı ne diyecektir?” Aşırı sağcı FN Lideri Marine Le Pen ise “Sarkozy son derece sorumsuz bir şekilde, seçim kaygılarıyla bu yasayı getirdi. Bunun Fransa’ya zararı büyük olacak” dedi.

9/24/2011

seyyah1906

tel aviv'de erdoğan afişleri neden mavi marmarayı suriyeye göndermiyorsun

İsrail'in başkenti Tel Aviv'e asılan dev pankartlarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan ifadeler yazıldı. Erdoğan'ın resminin yanına yazılan mesajda "Müslüman liderler ve gruplar kendi vatandaşı olan binlerce kişiyi öldürüyor." denildi.
Sosyal paylaşım sitesi twitter'da paylaşılan dev pankartta Erdoğan'ın resimlerinin yanına İngilizce ağır ifadeler yazıldı.

"İsrail vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir!" başlığının yer aldığı panlartta Başbakan Erdoğan için, "binlerce masum insanın katili" anlamına gelen ifade ile "Ahmedinejad, Essad ve Gazze'deki teröristlerin arkadaşı" denildi.

Pankarttaki başka bir mesajda ise Erdoğan'a "Mavi Marmara'yı neden Suriye'ye gönder miyorsun?" sorusu yönetliyor.

Başkent Tel Aviv'in göbeğine asılı pankarttaki hakaretlerin Türkçe anlamı şöyle:

- Müslüman liderler ve gruplar kendi vatandaşı olan binlerce kişiyi öldürüyor.

- Erdoğan, Suriye'de de iyiler neden sen Mavi Marmara'yla yardım göndermiyorsun?

- Erdoğan, seçtiğin arkadaşlar, Ahmedinejad, Esad ve Gazze terörist!

- İsrail vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir!