En Yeniler
türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/26/2015

seyyah1906

Kemal Kılıçdaroğlu "Türkiye'yi Yeniden İnşa Edeceğiz!"


2015'te, kadın - erkek eşitliğini amaçlayan, işsizliği ve yoksulluğu sıfırlayan, kimsenin işsiz kalmadığı hiçbir çocuğun ‘babam işsiz’ diye ağlamadığı, güzel bir Türkiye'nin inşası için yolumuza devam edeceğiz.

Kemal Kılıçdaroğlu "Türkiye'yi Yeniden İnşa Edeceğiz!" 2015'te, kadın - erkek eşitliğini amaçlayan, işsizliği ve yoksulluğu sıfırlayan, kimsenin işsiz kalmadığı hiçbir çocuğun ‘babam işsiz’ diye ağlamadığı, güzel bir Türkiye'nin inşası için yolumuza devam edeceğiz.

9/29/2012

seyyah1906

financial times suriye krizi türkiye için ağır bir yüke dönüşüyor

Türkiye'nin Suriye sınırı yakınında Suriyeli mülteciler için kurulan kamptan bir görüntünün eşlik ettiği değerlendirmenin başlığı 'Ankara'nın beklenmedik yükü'...

Daniel Dombey imzalı yazıda Esat rejimine muhalefetin Türkiye'yi giderek artan biçimde komşuları ve küresel müttefikleriyle ters yöne ittiği belirtiliyor.

Yazar Türkiye'yi 'iddialı ve yükselmekte olan bir güç merkezi' olarak tanımlıyor.

BM kayıtlarına göre, Mart 2011'de hükümet karşıtı ayaklanmaların başlamasından bu yana Suriye'de 20 binden fazla kişi öldü.

Financial Times'a göre Washington Türkiye'yi Esat'ı devirme operasyonunda kilit önemde görüyor.

Ancak yazar bu durumun Türkiye için ağır bir yüke dönüştüğünü belirtiyor.

Bir diplomat 'Türkler bu çatışmanın içine hiç beklemedikleri şekilde çekildiler' diyor.

Muhalifler başta Halep'te olmak üzere çatışmalarda her gün onlarca kişinin hayatını kaybettiğini ileri sürüyor.

Savaş uçaklarının çeşitli binaları vurduğu, ordunun muhalif savaşçılara karşı ağır silahlar kullandığı belirtiliyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü de, ordunun isyancıların konuşlandığı noktaları bombaladığını söylüyor.

Çeşitli bölgelerde isyancılarla Esat yönetimine bağlı birlikler arasında çatışmalar yaşanıyor.

Financial Times'a konuşan diplomat Türkiye'nin başlangıçta bu çatışmalardan kaçanlara kapı açarak iyi bir iş yaptığını ancak şu anda bir felaketle karşı karşıya kaldığını kaydediyor.

Yazara göre, gerek Türk gerekse uluslarası uzmanlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tampon bölge talebinde bulunup, Özgür Suriye Ordusu'na destek vererek gereğinden ileri gittiği kanısında.

Beşar Esad yönetimi, ayaklanmanın, yabancı savaşçıların da devreye sokularak uygulandığı bir komplo olduğuna inanıyor.

Katar ve Suudi Arabistan'ın yanısıra Türkiye'nin de bu komploda payı olduğunu iddia ediyor.

Financial Times, hükümeti destekleyen kesimlerin, Türkiye'nin sonunda bu girişimlerin ödülünü alacağı kanısında olduğunu belirtiyor.

Ancak gazete, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'in daha güçlü şekilde gelişmelere müdahele etmesi çağrısında yalnız kaldığına da dikkat çekiyor. bbc türkçe

9/17/2012

seyyah1906

türkiye'ye bir akrebi beslersen seni sokacaktır benzetmesi

Independent gazetesinin deneyimli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, Müslüman ülkelerde son yaşanan protestolar üzerinden kaleme aldığı bugünkü yazısında, yaşanan gelişmelerin Batı’nın yanlış politikalarından kaynaklandığını ileri sürerken Türkiye'yle ilgili de ilginç bir benzetmede bulundu.

Bir Suriyeli arkadaşının kendisine söylediği, Suriye’de kullanılan ‘Bir akrebi beslersen seni sokacaktır’ deyiminden yola çıkarak kurduğu yazısında Fisk, Batı’nın zamanında El Kaide gibi hareketleri destekleyerek bugünkü şiddet tablosunun ortaya çıkmasına katkıda bulunduğunu belirtiyor.

Fisk şöyle yazıyor: “ABD, Libya’nın Albay Kaddafi’sine karşı muhalefeti destekledi, Suudi Arabistan ve Katar’a, milislere para ve silah akıtması için yardımcı oldu ve şimdi kasırga biçti. Amerika’nın Libyalı ‘dostları’ onlara sırt çevirdi, Bingazi’de ABD Büyükelçisi Stevens ve meslektaşlarını öldürdüler ve El Kaide liderliğinde, Müslüman dünyasını yutan anti-Amerikancı protesto hareketine başladılar. ABD, El Kaide akrebini beslemiş ve bu akrep şimdi Amerika’yı sokmuştu.”

'Batı'nın büyüttüğü akrep yine sokacak'

Yazar, bu yorumuna Suriye’yle ilgili de geleceğe dair bir uyarı yaparak devam ediyor: “Ve dahası ABD şimdi, Suudi Arabistan ve Katar’ın milislere (Selefiler ve El Kaide dahil) para ve silah akıtmasına yardım edip Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ karşıtı muhalefeti destekliyor ve kaçınılmaz olarak Esad devrilirse aynı ‘akrep’ tarafından sokulacak.”

Fisk, ABD’nin başından itibaren Arap Baharı’nı desteklediği söylemine de değiniyor ve bunun ‘uydurma’ olduğunu yazıyor: “Bununla beraber gerçek hikaye başkaydı. Washington on yıllar boyunca Arap diktatörlüklerini destekledi ve silahlandırdı. Saddam favorilerimizden biriydi. Mısır’ın Mübarek’ini sevdik, Tunus’un Bin Ali’sine bayıldık, otokratik Körfez ülkeleriyle hâlâ tutuklu bir aşk yaşıyoruz (…) ve en an iki on yıl boyunca Hafız El Essad’a ve hatta kısaca oğlu Beşar’a gülümsedik.”

Fisk daha da geriye giderek Batı’nın Afganistan politikasını da hatırlatıyor: “Daha geriye gidersek Afganistan’da 1980’den sonra hemen hemen aynı şeyi yaptık. Sovyetler’e karşı, dini anlayışlarına dikkat etmeden Mücahidler’i destekledik ve Pakistan’ı bu adamlara silah akıtmak için kullandık.”

Fisk bu yorumun ardından sözü Türkiye'ye getiriyor.

Yazar, Türkiye’nin bugün Pakistan’ın o dönemdeki rolünü üstlendiğini belirtip Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere silah temin etiğini ve Suriye Mücahidleri’nin faaliyet merkezi haline geldiğini belirtiyor.

Fisk, bu yorumunu şu soruyla sonlandırıyor: “Türkiye Orta Doğu’nun yeni Pakistan’ı haline mi gelecek?” bbc türkçe

8/24/2012

seyyah1906

gaziantep bombası amerikan düşünce kuruluşlarında oyun olarak oynanmış

ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarının 27 Haziran tarihinde Washington’da bir “savaş oyunu” oynadıkları ortaya çıktı.

Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre; Brookings Enstitüsü, simülasyonun sonuçlarını önceki hafta 11 sayfalık bir memoya dönüştürüp üyelerine de dağıttı. Ancak kural gereği, bir gün süren savaş oyununa katılanların ismini ve üzerinde konuşulan senaryoyu açıklamadı.

Oyunda bir grup ABD, bir grup Türkiye, bir grup da Suudi Arabistan ekibi oldu. Aralarında Pentagon, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA’de çalışmış Ortadoğu uzmanlarının yer aldığı ekipler, senaryo uyarınca temsil ettikleri ülkeler adına kararlar aldı.

Bir gün süren simülasyonun ardından ABD ve bölgedeki iki yakın müttefiği Türkiye ile Suudi Arabistan’ın 2013 Nisanı’nda hangi durumda olacakları tahmin edilmeye çalışıldı.

Simülasyonun en kilit ülkesi olan Türkiye, oyunun sonuna kadar Suriye’ye tek başına müdahale etmekten kaçındı. ABD ve Suudi Arabistan ekipleri ise Türkiye’yi buna zorladı.

Önce Suriye’deki olaylarda ölenlerin sayısının artması meselesi gündeme geldi. Türkiye yine müdahaleden uzak durdu. Bu kez Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı arttı. Bu da Türkiye’nin müdahalesine yetmedi. Ancak bombalama olaylarının başlamasıyla birlikte Türkiye, Suriye’ye askeri operasyon başlatmak zorunda kaldı.

Senaryoda bombalamaların nerelerde olduğu tek tek belirtilmedi. Ama Türkiye ekibinin konuyu kendi içindeki değerlendirmesinde Gaziantep ve Kahramanmaraş gündeme geldi. Bombalamaları kimin yaptığı söylenmedi.

Toplantının sonunda hazırlanan raporda, Türkiye’nin sınırlı müdahalesiyle senaryo şu şekilde sonuçlandı:

Şam’daki Esad rejimi düştü. Irak karıştı ve 2006’daki şiddet sarmalına döndü. Lübnan, mezhep savaşına doğru sürüklenmeye başladı.

Türkler ve ABD’liler, Esad sonrası için iki farklı açıdan kaygı içine girdi. ABD, Esad’ın düşmesinden sorumlu tutulmak istemedi. Türkiye ise nasıl bir hükümet kurulacağını düşünmeye başladı. Suudiler, Suriye’de Sünnilerin kontrolü ele geçirmesi dışında hiçbir detaya aldırmadı.

Irak’ta kötüleşen duruma ABD çok az ilgi gösterdi. Türkiye de Barzani ile ilişkisini düşünüp Bağdat’a nazaran Suriye’ye öncelik tanıdı. Suudiler ise Irak’ta etkili olmayacaklarını düşündüler.

Ancak Lübnan’da başlayan kaosu, Suudiler başarı olarak gördü. Türkiye endişe duyarken, ABD Esad’ın düşmesini başarı saydı.cumhuriyet

4/21/2012

seyyah1906

ırak başbakanı maliki türkiye düşman bir devlet olma yolunda ilerliyor

Irak Başbakanı Nuri El Maliki'den Türkiye'ye yönelik sert bir açıklama geldi.

Erdoğan'ı mezhepsel bir yaklaşım izleyerek Irak'ın içişlerine karışmakla suçlayan Maliki, "Bu politikayla devam ederse Türkiye'nin çıkarları zarar görecek ve Türkiye bölgede herkes için düşman devlet haline gelecek" dedi.

Bilindiği gibi Irak'ta hakkında tutuklama kararı bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi bir süredir Türkiye'de bulunuyor.

Haşimi; Erdoğan ve Türkiye'yi ziyaret eden Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Barzani başta olmak üzere bazı resmi görüşmeler yapmıştı.

'HAYRA ALAMET DEĞİL'
Başbakan Erdoğan da dün Irak'ta yaşanan olaylarla ilgili "Gelişmeler pek de hayra alamet değil. Özellikle mevcut Başbakan Maliki'nin gerek kendi koalisyon ortaklarına olan davranışları, gerek şartları zorlayıcı yaklaşımları rahatsız edicidir" değerlendirmesini yapmıştı.

Eroğan ayrıca Maliki'nin tutumunun kürtler ve sünnilerin yansıra bazı şii grupları da rahatsız ettiğini de söylemişti.

3/15/2012

seyyah1906

financial times dini okulları desteklemek için yapılan refomlar türkiyeyi bölüyor

Financial Times Türkiye'de hükümetin eğitim sisteminde yapmak istediği, "4+4+4" adı verilen değişiklikler konusundaki tartışmaya yer veriyor.
Haberin başlığı, "Dini okulları desteklemek için yapılan reformlar Türkiye'yi bölüyor" şeklinde.

Seyyar çaycılık yapan Yaşar'ın dört kızından birinin mühendis, birinin öğretmen, birinin avukat olduğunu, birinin de okumaya devam ettiğini anlatarak başlayan haber şöyle devam ediyor:

"Ama Yaşar'ın ailesi, Türkiye'de nadir görülen bir durum. Birleşmiş Miletler'e göre, Türkiye'de kadınların sadece yüzde 24'ü çalışıyor ya da iş arıyor. Bu oran, Avrupa Birliği ortalamasının yarısı, Cezayir ve Katar'dakin den de az."

Financial Times, değişikliğe destek verenlerin, Türkiye'nin anti-demokratik geçmişini sileceğini ve muhafazakâr, dindar aileleri çocuklarını okutmaya yönlendireceğini söylediğini aktarıyor.

Karşıtlarınınsa, değişikliğin ilk dört yıllık eğitimden sonra bazı ailelerin kız çocuklarını okuldan almasına neden olacağı görüşünü savunduğu belirtiliyor.
'Erdoğan'ın buluşu'

Haberde, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı'nın, "Çocuk yaşta evlendirmelerin ve çocuk işçiliğin artacağı kaygıları var" yönündeki sözlerine de yer veriliyor. Haber şöyle devam ediyor;

"Bu reformlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın buluşu. Erdoğan 1997'de, ordunun İslamcıların liderliğindeki hükümeti düşürmesinden sonra, sekiz yıllık kesintisiz eğitimle imam hatiplerin orta kısımlarını kapatan mevcut sistemin antidemokratik kökenlerine vurgu yapıyor. Dönemin laik iktidar sahipleri, 14 yaşından büyükler imam hatiplere devam edebilse de, daha küçük yaştaki çocuk ve gençlerin dini okullara yollanmasına karşı olduklarını hiçbir zaman saklamamıştı."

Haberde, Başbakan Erdoğan'ın TÜSİAD'la giriştiği tartışmaya da yer veriliyor ve eğitimcilerin değişiklikler konusunda kendilerine danışılmadığından şikayet ettiği vurgulanıyor.

Ancak zorunlu eğitimin ilk dört yılından sonra açık öğretim alınabileceği yönündeki değişiklik konusunda geri adım atan hükümetin ve Başbakan Erdoğan'ın , bu yeni sistemi yürürlüğe sokmaya kararlı olduğu söyleniyor. 

3/13/2012

seyyah1906

bu karar türkiye'nin köpeklerin serbest bırakılıp taşlarının bağlandığı bir köy olduğunu gösteriyor

Kılıç, Sivas'ta, 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nin yakılmasına ilişkin davanın, 2 sanık yönünden ölmeleri, 5 sanık yönünden ise zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesinin ardından yaptığı açıklamada verilen kararın son derece üzücü olduğunu söyledi.
Kılıç, "Yurtdışında kamu borçları zaman aşımına uğramıyor. Sivas katillerinin 1 Lira borcu olsaydı ve Almanya'ya kaçsaydı; 30 yıl sonra bile devlet alacağını alır, zaman aşımına uğramazdı. Demek ki Türkiye'de bazılarının hayatı daha kıymetli, bazılarının ise daha ucuz. Almanya'da adam öldürmek kesinlikle zaman aşımına uğramaz. Bu karar Türkiye'nin köpeklerin serbest bırakılıp, taşlarının bağlandığı bir köy olduğunu gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.

Sivas katliamını işleyen 10 firari kaçağın Almanya'da yaşadıklarına dikkat çeken Kılıç, "Buradaki kararları incelediğimizde benim izlenimim, Türkiye'nin Almanya'ya eksik evrakları ve dosyaları yollaması. Örneğin Vahit Kaynar Almanya'da yaşamını sürdürüyor. Almanya'da bu kişileri Türkiye'ye iade etmemekte kararlı. O zaman bu kişiler Alman istihbaratına hizmet etmek için mi kullanılıyor? Nazi cinayetlerinde zaten Almanya bu istihbarat sistemiyle 'zanlı' durumuna düştü" şeklinde konuştu.

Türkiye'de AKP hükümetin artık çatırdamaya başladığını ve demokratik sistemin tıkandığını sözlerine ekleyen Kılıç, şunları kaydetti:

"Hükümet artık sallanmaya başladı. Alevilerin bu kararla artık adalete olan güvenleri tamamen sarsıldı. Umarım bu karar Aleviler'in gözünü daha da açar. 12 Haziran seçimlerinde her 2 kişiden biri AKP'ye oy verdi. Bunların bir kısmı da Alevi vatandaşların oyları idi."

1/22/2012

seyyah1906

türkiye'nin kendine güven hissi yüksek ancak istikrarlı olmayan bir bölgede

Independent on Sunday gazetesinin dünya sayfalarında yer alan, Patrick Cocburn imzalı yorum yazısının başlığı "Türkiye'nin ekonomik mucizesi sona ermek üzere mi?"
Bu soruya cevap aranan yazının alt başlığı ise, makalenin özeti gibi:

İslami demokrasiye model olarak gösterilen Türkiye, komşularının bocalamakta olduğu bu dönemde, aşırı kendine güvenin kurbanı olabilir.

Cocburn makalesinde Türkiye'de son on yıl yaşanan bazı önemli gelişmeleri sıralamış:

Ordunun siyaset üzerindeki etkisinin sınırlanması, seçimlerle işe gelmişlerin ülkeyi yönetmesi ve Türkiye'nin dünyanın en büyük 15. ekonomisi haline gelmesi.

Cocburn bu parlak tablo sebebiyle birçok yorumcunun, Türkiye'nin Arap Baharı'yla yeniden biçimlenen Müslüman dünyasına örnek olabileceğini düşündüğünü ve bu durumun Türkiye'de büyük bir iyimserlik yaratmakta olduğunu vurgulamış.
"İrlanda ve Yunanistan gibi"

Yazar, Türkiye'de artmakta olan kendine güveninin yakın geçmişte İrlanda ve Yunanistan'da hâkim olan ancak şimdilerde dağılan hissiyata benzediğine dikkat çekmiş.

"Bu ülkeler ve Türkiye, yoksulluk dış göç verme gibi tarihi gerçekler yaşamış ve toplumsal psikoloji bu karanlık günlerin geride kaldığına artık 'bolluk ve refah' dolu yeni bir yaşama ulaşıldığına kolaylıkla ikna olmuştu" demiş Cocburn.

Bu aşırı kendine güvenin, korkunç ekonomik balonlar yarattığını anlatan Cocburn, Yunanistan ve İrlanda'da balonların patladığını hatırlatmış.

Ve Türkiye'de benzer bir sonucun yaşanıp yaşanmayacağına dair fikir yürütümüş.

Büyümekte olan Türkiye ekonomisinin esasen yabancı sermaye girişine dayandığını ve kısa süre içinde bu akışın sona erebileceğini belirten yazar, dış siyaset alanında da sorunlu bir dönemin başlayabileceğini savunmuş.

Cocburn'e göre, çatışmalı konularda kazananların yanında durmayı tercih eden Türkiye dış politikasının özellikle Libya örneğinde bu tercihini açık ettiğini ve Suriye politikasının da benzer bir tavır değişikliğine sahne olduğunu vurgulamış.

Cocburn ayrıca Türkiye'nin Irak'ta Sünniler yanında tavır almasının, Bağdat'la olan ilişkileri tehdit ettiğine dikkat çekmiş.
"AB süreci halen önemli"

Dış politikadaki yalpalamanın bir sebebinin de ekonomik büyümeden kaynaklanan aşırı kendine güven olduğunu belirten yazar, tüm bu tablo içinde Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin halen hayati olduğunu söylemiş.

Ankara'nın AB üyeliği motivasyonuyla ülkedeki reformları gerçekleştirdiğini ve uluslararası sermaye akışını bu sebeple hızlandığına dikkat çekmiş.

AB sürecinin durmasıyla reformların sona erdiğinin, Kürt meselesi ve Kıbrıs konularının çıkmaza girdiğinin altını çizen Cocburn, AB'nin Türkiye için halen en büyük ticaret ortağı olduğunu hatırlatmış.

Yazar şöyle demiş "Türkiye'nin Orta Doğu'daki fırsatları çok çekici görünsede geri dönüşü fazla olmayabilir."

Cocburn yazısını şöyle noktalamış:

"Türkiye'nin kendine güven hissi yüksek ancak istikrarlı olmayan bir bölgede.

Ekonomi için de, genel olarak da şunu söyleyebiliriz 'Türkiye mucizesi', hayal kırıklığına dönüşebilir."

1/13/2012

seyyah1906

economist dergisinden ankara'nın kafasını kızdırmayın albümü

Economist dergisi internet sitesinde Türkiye'ye ilişkin bir fotoğraf albümüne yer veriyor.

"AKP, 2002'de Türkiye'de göreve geldiğinde bir çokları İslami bir gündemi olmasından korkmuştu." denilen giriş yazısında "ama bugün daha çok korku yaratan şey, çoğu kişinin gözünde yaklaşan otoriter yönetim." görüşü dile getiriliyor.
"Erdoğan, 1960'dan bu yana önceki dört yönetimi deviren ordu karşısında sivil iktidarı adil biçimde tesis etti. Ama kimileri hükümetin, gazetecilere zulüm dahil olmak üzere, meşru muhalefete yönelik tacizi haklı çıkarmak için darbe korkusunu kullandığına inanıyor. İddia edilen bir darbe planı için uzun zamandır yürütülen Ergenekon soruşturmasında yüzlerce kişi tutuklandı ama tek bir mahkumiyet kararı bile çıkmadı.

"İnsan haklarını takip eden Avrupa Konseyi, 10 Ocak'ta Türkiye'de "adalet yönetiminde sürüncemede kalan, sisteme bağlı eksiklikleri" anlatan bir rapor yayımladı. Hükümet, bağımsız yargı sisteminin, sadece işini yaptığında ısrar ediyor. Ancak Türkiye bölgesel gücünü gösterip Avrupa Birliği'yle üyelik görüşmelerine devam ederken, eleştiriler karşısında tutumunun ince elenip sık dokunmasını bekleyebilir."

Bu yazı ve 'Ankara'nın kafasını kızdırmayın' başlığı altında, 7 ayrı fotoğrafla Türkiye'de son dönemdeki kimi gelişmeler toparlanmış.

Albümde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında Silivri cezaevini toplama kampına benzettiği için soruşturma başlatılmasından eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ'un darbeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklanmasına bir çok konu yer alıyor.

1980 darbesi sonrası cumhurbaşkanı Kenan Evren'in hakkında iddianamede ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya olmasından basın özgürlüğü mücadelesi ayrıca Ahmet Şık ve Nedim Şener hakkındaki davalar da yer verilen başlıklardan.

12/24/2011

seyyah1906

sarkozy cevap verdi fransanın inançları vardır insan hakları tarihe saygı

FRANSA Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Fransız Ulusal Meclisi’nin soykırımın inkarını suç sayan yasayı onaylamasının ardından bir dizi yaptırım açıklayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sessizliğini dün ilk kez bozdu.
Sarkozy, Çek Cumhuriyeti’nin geçen pazar ölen eski cumhurbaşkanı Vaclav Havel’in cenazesi için geldiği Prag’da yaptığı açıklamada, “Fransa’nın kimseden ders almaya ihtiyacı yok” diye konuştu.

Gazetecilere açıklama yapan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy şunları söyledi: “Fransa, sakinliğini ve soğukkanlılığını korumalı. Fransa politikasını bağımsız olarak belirler. Kimseden onay beklemez. Fransa’nın inançları vardır: İnsan hakları, tarihe saygı... Bundan 10 yıl önce Fransa Ermeni soykırımını tanıyan bir yasayı oyladı. 1.5 milyon Ermeni katledildi. Fransa’nın ilkeleri var.

Fransa bir mesaj veriyor: Her ülke kendi geçmişini gözden geçirmek için çaba göstermelidir. Fransa kimseye ders vermiyor, ama kimseden de ders almaya ihtiyacı yok. Türk dostlarımızın inançlarına saygı duyuyorum. Türkiye büyük bir ülke, büyük bir kültür. Ama onlar da bizim inançlarımıza saygı göstermeli. İnançlarının doğru olmadığını söylemek her zaman zordur, ama zor olanı yapmak her zaman sonunda kazandırır.”

Fransa’da ise Sarkozy’yi eleştiren sesler yükseliyor. Orne Senatörü ve NATO Parlamenterler Meclisi üyesi Nathalie Goulet şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı, hafızanın ve onun unutkanlıkları ile saplantılarının bulunduğu Pandora kutusunu açtı. Bugün Türkiye yanıt veriyor ve bize Cezayir’deki geçmişimizi hatırlatıyor. Senatonun, yasama alanındaki bu yanlış gidişe bir son verip, tarihçilerin işlerini yapmasına imkan sağlayacağını ümit ediyoruz. Türkiye 100 adet Airbus uçağının siparişinden vazgeçtiğinde Cumhurbaşkanı ne diyecektir?” Aşırı sağcı FN Lideri Marine Le Pen ise “Sarkozy son derece sorumsuz bir şekilde, seçim kaygılarıyla bu yasayı getirdi. Bunun Fransa’ya zararı büyük olacak” dedi.

12/16/2011

seyyah1906

avrupa'nın rahatsız olduğu ayet'in cuma hutbelerinde okunması yasaklandı



avrupa'nın rahatsız olduğu ayet'in cuma hutbelerinde okunması yasaklandı

ortalığı karıştıran eski müftü chp istanbul milletvekili ihsan özkes belgesiyle gündeme taşıdığı iddiası avrupa birliği istedi türkiye ALLAH KATINDA GEÇERLİ DİN İSLAMDIR ayetinin cuma hutbelerinde okunmasını yasakladı.

9/26/2011

seyyah1906

kılıçdaroğlu:gideceksin pkk ile kol kola göz göze oturup görüşmeler yapacaksın

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de bugün terör varsa, tek sorumlusunun AKP Hükümeti olduğunu söyleyerek, ''Gideceksin, PKK ile kol kola, göz göze, oturup görüşmeler yapacaksın, sonra kalkacaksın muhalefeti suçlayacaksın. Bu kadar ucuz, kaba politika ancak ve ancak Recep Tayyip Erdoğan'a yakışır'' dedi.
Kılıçdaroğlu, TBMM'deki makamında bir grup gazetecinin, gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''terörle mücadelede muhalefetin destek değil, köstek olduğu'' yönündeki açıklamasının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Nerede köstek olduk, bir açıklasa bari. Muhalefeti körü körüne eleştirmek, bir başbakanın görevi olmamalı. Biz nerede köstek olmuşuz, bunu açıklamalı önce'' dedi.

''Türkiye'de bugün terör varsa, tek sorumlusunun AKP Hükümeti olduğunu'' ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Onlar ülkeyi yönetiyor. Türkiye'yi terör bataklığına sürükleyen AKP değil mi? Gideceksin, PKK ile kol kola, göz göze, oturup konuşmalar, görüşmeler yapacaksın, sonra kalkacaksın muhalefeti suçlayacaksın. Bu kadar ucuz, kaba politika ancak ve ancak Recep Tayyip Erdoğan'a yakışır. Devlet adamı kimliği bile söz konusu değil. Biz sorunu çözmek için sorumlu davranıyoruz, o sorunu büyütmek için sorumsuz davranıyor, aramızdaki fark bu'' dedi.



Yeni anayasa

Kılıçdaroğlu, yeni anayasa çalışmalarında da inisiyatifin TBMM Başkanı Cemil Çiçek'te olması gerektiğine inandığını, parlamentonun geleneğinde de bunun bulunduğunu kaydetti.



Yemin etmeyen BDP'liler

TBMM'de yemin etmeyen BDP'lilerin durumunun sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, BDP'lilerin parlamentoya gelip, yemin etmelerini istediğini söyledi.

9/09/2011

seyyah1906

economist:askerin nüfuzu azaldı türkiye israil ilişkileri soğudu

İngiltere'de yayınlanan Economist dergisi, Türk-İsrail ilişkilerinin zayıflamasını kısmen Türkiye'de ordunun dış politika üzerindeki nüfuzunun azalmasına bağladı.

Economist'e göre geçmişte Türk ordusu, İsrail'e yakın durarak Amerika ile de arasını iyi tutmuş oluyordu.
Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesi ve ordunun nüfuzunu yitirmesi ile birlikte, İsrail'le ilişkiler de soğumaya başladı.

Dergi İsrail'in Gazze operasyonlarının çok sayıda AKP seçmenini öfkelendirdiğine ve Erdoğan hükümetinin Arap ve genelde Müslüman dünya ile daha sıcak bağlar kurmaya geçmişte olduğu gibi hala hevesli olduğuna işaret ediyor.

Fakat öte yandan, Türkiye'nin Nato'daki müttefiklerini karşısına almak gibi bir niyetinin de olmadığının altının çizen Economist, Nato'nun özellikle İran'a karşı planladığı nükleer füze kalkanı projesinin radar operasyonlarının Türkiye'ye konuşlandırılmasını Erdoğan hükümetinin kabul ettiğini belirtiyor.
İşadamları rahatladı

Dergi ayrıca Türkiye'nin İsrail ile savunma sektöründeki anlaşmaları dondurmasına karşın, sivil ticaretin etkilenmeyecek olmasının her iki ülkedeki işadamlarını da rahatlattığını belirtiyor.

İsrail'deki istatistiklere göre karşılıklı ticaretin siyasi anlaşmazlıklara rağmen son üç yılda devamlı arttığını yazan Economist, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacminin yılda 3,5 milyar doları geçer hale geldiğini ve Türkiye'nin İsrail hükümetinin en büyük altıncı ticaret ortağı olduğunu kaydediyor.

Ancak askeri ticaretin bu dönemde zayıfladığını belirten Economist, halihazırdaki sözleşmelerin iptal edilmesi durumunda İsrail'in savunma sanayiinde işten çıkarmaların yaşanabileceğini söylüyor.

Dergi, yakın zaman içinde Türkiye'nin Amerikan yapımı yüzlerce tankının İsrail'de güncellendiğini ve Türk hava kuvvetlerinin Amerikan yapımı savaş uçaklarının elektronik sistemlerini de İsrail'in sağladığını yazıyor.

Economist bunun yanısıra Türk ordusunun PKK militanlarına karşı kullandığı insansız uçakların da İsrail'de üretildiğine dikkat çekiyor.

Buna karşılık, iki ülke arasında bir zamanlar sık sık yapılan ortak tatbikatların artık tarihe karıştığını yazan dergi, İsrail hava kuvvetlerinin eğitim uçuşu için Bulgaristan ve Kıbrıs semalarını seçtiğini ve Türkiye'nin geleneksel rakibi Yunanistan'la tatbikat düzenlediğini ifade ediyor.

9/07/2011

seyyah1906

financial times:türkiye'nin tavrı mısır ve ürdün'ün israille ilişkilerini gözden geçirmesine sebep olabilir

Financial Times gazetesi Türkiye'nin İsrail'e karşı sertleşen tavrının Mısır ve Ürdün'ü de etkileyebileceğini yazıyor.

Gazeteye göre Türkiye'nin tutumunun zaman içinde Mısır ve Ürdün'ün İsrail ile ilişkilerine de yansıması olasılığı, İsrailli yetkilileri en çok endişelendiren konu.
Arap dünyasında sadece Mısır ve Ürdün'ün İsrail ile diplomatik bağları olduğunu hatırlan gazete, İsrail'in bu iki ülkeyi de kaybetmesi durumunda Müslüman aleminde hiçbir müttefiki kalmayacağını ifade ediyor.

Financial Times, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün İsrail için kullandığı "şımarık oğlan" sözlerini başlığına taşıdığı haberde olası bir Gazze ziyaretinin sonuçlarına da değinmiş.

Erdoğan'ın Mısır'dan Gazze'ye geçebileceğini belirten gazete, İsrailli gözlemcilerin Mısır gezisini ''kritik bir sınav'' diye nitelediğini yazıyor.

Financial Times'a göre Türk liderin Mısır'dan Hamas'ın kontrolündeki Gazze Şeridi'ne geçmesi hem Filistinli İslamcı örgüte büyük bir siyasi zafer kazandırır hem de İsrail'e diplomatik anlamda ciddi bir darbe indirir.
'Tanrı gibi karşılanır'

Independent gazetesi de aynı konuyla ilgili haberinde, İsrail'in eski Ankara elçilerinden Alon Liel'in şu sözlerine yer veriyor:

''Şayet Erdoğan Gazze Şeridi'ne girerse, bir Tanrı gibi karşılanacaktır.''

Alon Liel, İsrail ve ABD'nin olası Gazze ziyaretini engellemek için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini belirtiyor.

Independent, Başbakan Erdoğan'ın da dün yaptığı konuşmada Gazze ziyareti konusunda henüz nihai karara varmadığını ve izleyeceği yolu Mısırlı muhataplarına danıştıktan sonra belirleyeceğini söylediğini aktarıyor.

Eski İsrailli diplomat Alon Liel'in görüşleri, Financial Times'ın satırlarında da mevcut.

''Eğer Mısırlılar Erdoğan'ın Gazze'ye Refah sınır kapısından girmesine izin verirse, Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerde de yeni bir döneme girilmiş olur.'' diyor İsrailli gözlemci ve şöyle devam ediyor:

''Eğer izin çıkarsa, bu bölge diplomasisinde dramatik bir yön değişimi anlamına gelecektir.''

9/05/2011

seyyah1906

guardian: iran ve suriye dahil bölgede türkiye'nin hizmetlerinden faydalanmamış tek bir ülke yok

Guardian gazetesi ''dalgalı bir denize açıldığını'' söylediği Türkiye-İsrail ilişkilerini konu alan bir başyazıda Türkiye'nin tutumuna ve özellikle de Gazze ablukasını uluslararası mahkemeye götürme kararına destek verdi.

Mavi Marmara anlaşmazlığında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun tutumunu eleştiren Guardian, Türkiye'den özür dilemeyi reddeden İsrail hükümetinin ''taktik bir zafer uğruna stratejik bir ilişkiyi feda ettiğini'' yazıyor.
Guardian'a göre İsrail ile Türkiye arasındaki statejik ilişkinin önemi askeri işbirliğinden, ticaret ve turizmden çok daha öteye gidiyor.

Türkiye'nin vetosunu kaldırması sayesinde İsrail'in OECD'ye üye olabildiğini hatırlatan Guardian, Arap dünyasında iktidardan düşen diktatörlerle birlikte belirsizliğin de arttığı bir ortamda, Türkiye'nin bir muhatap olarak öneminin giderek daha çok arttığını kaydediyor.

''Türkiye'nin izlediği çizgiye hak vermeyebilirsiniz,'' diye yazan Guardian, ekliyor:

''Ama İran ve Suriye dahil bölgede Türkiye'nin hizmetlerinden faydalanmamış tek bir ülke yok.''

Ancak Guardian'a göre İsrail artık bu olanaktan yoksun.

Türkiye'nin Gazze ablukasını Uluslararası Adalet Divanı'na götürme kararına destek veren Guardian, Ankara'nın Palmer raporuna karşı başlattığı girişimi haklı görüyor.
Tartışmalı rapor

Eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer başkanlığındaki heyet tarafından hazırlanan raporda İsrail, Mavi Marmara'da aşırı kuvvet kullandığı gerekçesiyle eleştirilmiş, fakat Gazze'ye abluka uygulamakta haklı olduğu belirtilmişti.

Guardian, Palmer raporunun bugüne değin BM genel sekreterinin Gazze konusunda yaptığı bütün açıklamalarla, bundan önceki Goldstone raporuyla ve BM İnsan Hakları Konseyi'nin Eylül ayında yayımladığı raporla ters düştüğünü yazıyor.

Guardian, ''Şayet Palmer raporunun öne sürdüğü gibi Gazze ablukası uluslararası hukuka uygun ise, o zaman işgalin de uygun olması gerekir.'' diyor.

Gazete bu görüşe Türkiye'nin yaptığı gibi mahkemede karşı çıkılması gerektiğini savunuyor.

Son olarak Guardian, Türkiye ile İsrail arasındaki bölünmenin etkilerinin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistinlilerin devletleşme planlarını oylama gerginliğine de yansıyacağını tahmin ediyor.

Bu ay yapılması düşünülen, fakat Guardian'a göre ABD yönetiminin önüne geçmeye çalıştığı oylama, Filistinlilere Birleşmiş Milletler'de daha çok temsiliyet hakkı tanıyıp ''gözlemci devlet'' konumuna çıkartılmalarını hedefliyor.

Guardian, Washington'un Mahmud Abbas'ı bu ayki oylama fikrinden vazgeçirmek amacıyla yeni tur barış görüşmelerini gündeme getirdiğini belirtiyor.

Ancak gazete Amerika'nın görüşmeleri yeniden başlatma çabaları olumlu sonuç verse dahi, ''ormanı değil sadece ağaçları gören'' Başbakan Netanyahu'yu bir problem olarak değerlendiriyor.
Gazze'ye gezi?

Financial Times ise Başbakan Erdoğan'ın Filistinlilerle dayanışma amacıyla Gazze'ye bir gezi düzenlemeyi gözden geçirdiğini bildiriyor.

Ama gazete henüz iddia edilen gezi planının ne zamanı ne de gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda nihai bir karara varıldığının altını çiziyor.

Bununla birlikte Financial Times, Türk yetkililerin Başbakan Erdoğan'ın bir Gazze ziyareti olasılığını gözden geçirmiş olduğunu doğruladıklarını yazıyor.

Gazeteye göre böyle bir ziyaret, ablukaya karşı Filistinlilerle dayanışma ruhunu gösteren bir jest anlamına gelecek.

Financial Times şayet Pazar günü Mısır medyasında çıkan haberler doğruysa, bunun Türkiye ile İsrail arasındaki gerginlikte en dramatik gelişmelerden biri olacağını yazıyor.

Mısır medyası, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gelecek hafta Mısır'ı ziyaret ederek buradan Gazze'ye geçebileceğini bildirmişti.

9/02/2011

seyyah1906

birleşmiş milletler raporuna göre gazze ablukası yasal güç kullanma aşırı

Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu, Mavi Marmara gemisine yapılan ve dokuz yolcunun ölmesiyle sonuçlanan İsrail ordusu baskınıyla ilgilli raporunda, İsrail komandolarının aşırı güç kullandığı sonucuna vardı.
New York Times gazetesinin ele geçirdiği ve resmi olarak yarın açıklanması beklenen raporda İsrail'in Gazze'yi deniz ablukası altında tutmasının yasalara uygun olduğu da belirtildi.

Gazete İsrail'in Gazze'ye abluka uygulama ve yardım filosunu durdurma hakkı olduğunu ifade eden raporun, Türkiye'yi memnun etmeyeceğini de belirtiyor.

105 sayfalık raporda, İsrailli komandoların Mavi Marmara gemisine baskın yaptığı sırada "örgütlü ve şiddetli bir direnişle" karşılaştıklarını ve kendilerini korumak için güç kullanmaları gerektiği belirtildikten sonra, kullanılan gücün "aşırı olduğu ve makul olmadığı" ifade ediliyor.

Gazze'ye uygulanan ablukayı kırıp yardım malzemesi ulaştırmak isteyen altı gemilik konvoy 15 ay önce karadan 72 deniz mili uzakta İsrail askerlerinin baskınına uğramıştı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mavi Marmara raporunun resmen açıklanmadan basında yayımlanmasının üzüntü verici olduğunu söyleyerek, yarın bu konuda kapsamlı bir açıklama yapacaklarını belirtti.

Başkanlığını Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey Palmer'ın yaptığı soruşturma komisyonunun raporu aylar önce tamamlanmış, ancak Türkiye ile İsrail'in raporun yayımlanmasından önce bir uzlaşmaya varmaya yönelik müzakere içinde olmaları nedeniyle yayımlanması ertelenmişti.

İsrail gazeteleri raporun genel hatlarıyla New York Times'ın yayınlandığı sonuçlara varacağını aylar önce öngörmüştü.
seyyah1906

israile özür misillemesi askeri anlaşmaları askıya aldı büyükelçiyi sınırdışı ediyor

Türkiye, İsrail'le tüm askeri anlaşmaları askıya alma ve büyükelçisini sınırdışı etme kararı aldı.

Karar İsrail'in 15 ay önce Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskın hakkındaki BM raporunun basına sızmasını izliyor.
BM Soruşturma Komisyonu, dokuz kişinin öldüğü bu olayda İsrail'i aşırı güç kullanmakla suçluyor ancak Gazze ablukasının yasal olduğunu da belirtiyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM raporunun siyasi saiklere dayandığını söyledi.

Konuyu uluslararası mercilere taşımaya kararlı olduklarını belirten Davutoğlu'na göre Türkiye'nin alacağı önlemler şunlar:

İlişkiler ikinci katip düzeyine indirilecek, bunun dışındaki tüm görevliler ülkelerine gönderilecek
Askeri anlaşmalar askıya alınacak
Türkiye, Doğu Akdeniz'de seyrüsefer serbestisi için önlem alacak
Türkiye, Gazze ablukasını tanımadığını ilan ederek konuyu Uluslararası Adalet Divanı'na götürecek. Ayrıca BM Genel Kurulu'nu harekete geçirmek için de girişimlere başlayacak
İsrail saldırısının Türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine destek verilecek.

"Devletimizin kararlılığını bazıları belki anlayamamışlardı. Şu anda alınan tedbirler bunun ilk aşamasıdır. İsrail'in davranışına göre daha ileride alınacak başka tedbirler de söz konusu olabilir"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türk-İsrail ilişkilerinde bugün gelinen noktanın sorumlusunun İsrail hükümeti olduğunu vurgulayarak, "İsrail hükümeti gereken adımları atmadıkça bu noktadan geri dönülmesi söz konusu olmayacaktır" dedi.
Türkiye, İsrail'den özür dilemesini, mağdurlara tazminat ödemesini ve Gazze ablukasını kaldırmasını istiyor.

AP haber ajansına adının verilmemesi kaydıyla konuşan İsrailli bir yetkili, raporda ülkesinden özür istenmediğini, üzüntülerini belirtmesinin ve tazminat ödemesinin istediğini vurguladı.

Eylemlerinin uluslararası hukuka uygun olduğunun bu raporla belgelendiğini belirten İsrailli yetkili, "bölgesel istikrarın temel taşı olan Türkiye ile işbirliğine dönmeyi umduklarını" söyledi.
'Uzlaşmıştık ama bozdular'

Davutoğlu ise basın toplantısında Türkiye'nin çatışmayı değil barışı, zulmü değil adaleti hakim kılmak isteyen bir anlayışın temsilcisi olduğunu ifade ederek "Bunun içindir ki nasıl Bosna'daki, Kosova'daki katliamlara karşı sesimizi yükselttiysek, Gazze'ye yapılan insanlık dışı saldırılara karşı da tepkimizi gösterdik" diye konuştu.

Davutoğlu şunları kaydetti:

"Gerçek barışın inşasının yolu, dost ülke vatandaşlarını katletmekten değil, dostlukların güçlendirilmesinden geçmektedir. Ancak mevcut İsrail hükümetinin bu yalın gerçeği görmekten, Ortadoğu coğrafyasındaki devasa değişimlerin sonuçlarını idraktan aciz olduğu açıktır. Bu vesileyle, aldığımız ve alacağımız tedbirlerin, sadece mevcut İsrail hükümetinin tutumuyla bağlantılı olduğunu özellikle vurgulamak isterim."

Ahmet Davutoğlu, İsrail ile yapılan müzakerelerde Türkiye'nin özür ve tazminat taleplerini karşılayan anlaşma metinleri üzerinde birkaç kez uzlaşıldığını ancak İsrail Başbakanı Netanyahu tarafından onaylanan bu metinlerin İsrail Bakanlar Kurulu içinde çıkan anlaşmazlıklar yüzünden vazgeçildiğini söyledi.

Dışişleri bakanı amaçlarının tarihe mal olmuş Türk-Yahudi dostluğuna halel getirmek değil, bilakis İsrail hükümetinin bu istisnai dostluğa sığmayan bir yanlışını düzeltmek olduğunu da sözlerine ekledi.
Mavi Marmara gemisi

Açıklamaya destek veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise "Rapor açıkçası bizim için yok hükmündedir" dedi.

Gül ''Aslında bu açıklamalar ve bu tedbirler daha erken alınacaktı ama müttefik ülkelerin iyi niyetli gayretlerine fırsat vermek için bugün beklenmiştir" dedi ve devam etti:

"Şu an olayların unutulmadığını ve vatandaşlarımızın hak ve hukukunun sonuna kadar korunacağını göstermek açısından devletimizin kararlılığını bazıları belki anlayamamışlardı. Şu anda alınan tedbirler bunun ilk aşamasıdır. Olayların seyrine göre, İsrail'in davranışına göre daha ileride alınacak başka tedbirler de söz konusu olabilir.''
Hamas'tan tepki

Başkanlığını Yeni Zelanda'nın eski Başbakanı Geoffrey Palmer'ın yaptığı BM Soruşturma Komisyonu'nun raporu aylar önce tamamlanmış, ancak Türkiye ile İsrail'in raporun duyurulmasından önce uzlaşma çabası içinde olmaları nedeniyle yayımlanması ertelenmişti.

Komisyonda Kolombiya'nın eski lideri Alvaro Uribe ile İsrail ve Türkiye'den birer diplomat da vardı.

Bu arada abluka altındaki Gazze'yi yöneten Hamas da raporu kınadı.

Hamas sözcüsü Sami Ebu Zühri raporun ablukaya meşruiyet tanıyarak, İsrail'e bu olaydaki sorumluluklarından kaçma fırsatı tanıdığını belirtti.

9/01/2011

seyyah1906

bakan veysel eroğlu somaliye yapılan yardımlar türkiyenin bir sadakası

Partisinin Afyonkarahisar İl Başkanlığı tarafından düzenlenen bayramlaşma törenine katılan Bakan Eroğlu, Türkiye'nin her alanda lider olması yolunda adımların atıldığını söyledi.
Somali'deki insanlara dünyada ilk sahip çıkan ülkenin Türkiye olduğunu belirten Eroğlu, asırlardır Somali'yi sömüren ülkelerin bu açlık karşısında duyarsız kaldıklarını bildirdi.

Bakan Eroğlu, Somali'de büyük bir felaket olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Açlık ve susuzluk, büyük bir felaket var. Ama on yıllarca, asırlarca o Somali'yi sömüren, bütün kaynaklarını alıp götüren Avrupalılar, bu açlık karşısında hiç oralı olmadılar. Ama Allah'a çok şükür, ülkemiz, başbakanımızın liderliğinde Somali'ye yardıma koştu. Bütün dünyaya yardıma koşan ülkemiz, Somali'nin de yardımına koştu.''

Sadaka konusundaki, ''Az sadaka, çok belayı defeder'' hadisi hatırlatan Bakan Eroğlu, Türkiye'nin Somali'yi yardımlarının da Türkiye'nin bir sadakası olduğunu ve ülke üzerindeki belaları defedeceğini vurguladı.

Bakan Eroğlu, ''Bu konuda bir ilim adamımızın tefsiri aynen şöyle; Somali'ye yapılan yardımlar Türkiye'nin bir sadakası. Dolayısıyla Somali'ye yardım, o insanların duasıyla ülkemizin üzerindeki belaları ve husumetleri inşallah kaldıracaktır diye ümit ediyoruz. Cenabı Allah'ın lütfunu bekliyoruz'' diye konuştu.

Bakan Eroğlu, 30 Ağustos Zafer Bayramı'ndaki kabullerin ''Başkomutan'' sıfatıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yapılmasının hatırlatılması üzerine ise ''Anayasamıza göre cumhurbaşkanımız başkomutandır. Başkomutanın orada olmasından doğal bir şey yoktur'' dedi.

Bakan Eroğlu, daha sonra Afyonkarahisar ve ilçelerinden gelen partililerle bayramlaştı.

8/11/2011

seyyah1906

times:türkiye beşar esada operasyonları sonlandırması için iki hafta süre verdi

Times gazetesi, Türkiye'nin ''ölüm makinesi''ni durdurması için Esad rejimine iki hafta mühlet verdiğini, açıklanmasa da, alternatifin ''Türk ordusunun 'Türkiye'nin çıkarlarını korumak için bir askeri harekâtı'' olduğunu yazdı.
ABD Başkanı Barack Obama'nın Esad'ın görevden uzaklaştırılması için çağrı yapmaya hazır olduğunu, bunu ise ancak ''Türklerin gerçekleştirebileceğini'' savunan Times, Türkiye'ye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler sıraladığı başyazısına ''Ankara kavşakta'' başlığını atmış. Gazete, ''Avrupa'nın yeni 'güçlü adamı' Türkiye, Orta Doğu'da da büyüyen bir güç'' saptamasıyla başladığı başyazısında Türkiye'nin Suriye krizinin çözümünde oynayabileceği kilit rolü irdeliyor. Beşar Esad'ın baskılara ve ülkesindeki felakete duyarsız tavrıyla Orta Doğu'nun siyasi gerçeklerini bile anlayamaz hale geldiğini savunan gazete, Suriye liderinin Batı'nın eleştirilerini ve tedirgin Arap komşularının değişim çağrılarını dikkate almamasını da ''aptalca'' olarak niteliyor. ''Ama Türk Dışişleri Bakanı kendisini Ankara'nın dökülen kana ilişkin öfkesi konusunda uyarırken, ordusunu katliama göndererek Esad bizzat baskıcı rejiminin hayatta kalmasını riske atmış oluyor'' Times'a göre. 'Uluslararası ihtiraslarıyla bölgesel dev' Batı'nın, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış döneminde nitelendiği şekliyle ''hasta adamlığı'', yakın tarihteki darbeler, istikrarsızlık ve aşırı yüksek enflasyon sorununa ilişkin akılda kalanlar nedeniyle Türkiye'yi çoğunlukla hafife aldığını kaydeden gazete, ''Türkiye bugün ise 74 milyonluk nüfusu, yüzde 9'luk yıllık büyüme oranı, taşmış durumdaki yabancı yatırımcısı, iddialı özgüveni ve uluslararası ihtiraslarıyla bölgesel bir dev'' diyor. Başbakan Erdoğan'ın üçüncü kez seçildiği son seçim zaferiyle Atatürk'ten sonra en fazla iktidarda kalan devlet adamı haline geldiğini belirten gazete, bir yandan izlemekte olduğu serbest piyasa modeli ve Avrupa Birliği üyeliği peşinde koşarken, diğer yandan da İslamcı ideolojisiyle Türkiye'nin çıkarlarını, 90 yıldır ilk kez eski Osmanlı coğrafyasına, Arap dünyasına yeniden odakladığını belirterek, Arapların da Türkiye'nin başarılarını gıptayla takip ettiklerini aktarıyor. Gazete, Türkiye'nin çıkarlarını korumak için ordusunu kullanmaktan pek geri durmadığını da Kuzey Irak operasyonları ve 1999'da Suriye'yle yaşanan Öcalan krizi sırasında sınıra askeri yığınak yaptığına gönderme yaparak hatırlatıyor. Times, Erdoğan'ın iktidarının ilk dönemindeki en önemli başarılarından birinin Suriye'yle sorunlu ilişkileri geliştirmesi olduğunu, Öcalan sorunu nedeniyle yaşanan krizin aşılmasıyla ticaret ve dostluğun geliştiğini, Suriye'nin kendi mütevazi kalkınması için Türkiye'ye bağımlı hale geldiğini de söylüyor. Erdoğan'ın hem Doğu'da hem de Batı'da demokrasiyle ılımlı İslam'ı bağdaştırma yeteneği nedeniyle de güçlü bir itibara sahip olduğunu kaydeden Times, Suriye'deki isyanların ise Türkiye'yi iki şekilde tehdit ettiğine dikkat çekerek, bunları da ''mülteci akını'' ve ''Erdoğan'ın benimsediği Müslüman demokrasisine pek de ilgi duymayan Müslüman Kardeşler ve diğer radikal İslamcı unsurları cesaretlendirmesi ihtimali'' olarak sıralıyor. 'İki hafta mühlet' Türkiye Başbakanı'nın, Esad'la yaptığı görüşmelerde Suriye liderine ''reform sözlerinin'' bir şey ifade etmediğini, aslolanın ''reformun kendisi'' olduğunu söylediğini kaydeden gazete, değerlendirmesini şöyle noktalıyor: ''Bu mesajlar, Esad'ın artık kimsenin ciddiye almadığı terör çetelerine ilişkin klişeleriyle reddedildi. Bu Erdoğan'a da bir hakaret anlamına geliyor. Erdoğan, ferasetini ve ihtiraslarını hafife almanın pek de akıllıca olmadığını orduyla karşı karşıya geldiğinde kanıtlamış olan, çabuk sinirlenebilen bir kişi. Türkiye, şimdi Şam'a ölüm makinesini durdurması için iki hafta mühlet vermiş durumda.'' ''Sonra ne olacağı açıklanmış değil. Ancak açık olan, 'Türkiye'nin çıkarlarını korumak üzere' bir askeri harekât. Bu, Esad konusunda elinden pek fazla bir şey gelmeyen Batı ve belki de Suriye'nin komşuları tarafından da alkışlanacaktır. Suriye ordusunun da alelacele sınıra doğru hamle yaptığı dikkate alındığında kimin kazanacağı konusunda herhangi bir tereddüt yok. Suriyeli muhalifler ve saldırı altındaki Suriye kentleri. Başkan Obama, Esad'ın devrilmesi için çağrı yapmaya hazır. Ancak sadece Türkler bunu sağlayabilir. Ankara, şimdi güçlü bir konumda konuşuyor.''

8/04/2011

seyyah1906

abbas bozyel gülümseyen türkiyeden dem vuranlar şehit evlerinden yükselen ağıtlara baksın

MHP Genel Sekreter Yardımcısı Abbas Bozyel yasadışı Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Kemal Burkay'ın Türkiye'ye dönüşüyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Burkay'ın dönüşünden sonra AKP'li bazı bakanların sözlerinin ibretlik olduğu kadar, ülkenin başına bela olan etnik bölücü çevrelerin amaçlarına adeta meşruiyet kazandıracak bir yönlendirmeye matuf olduğunu belirten Bozyel, şöyle dedi:
"Zira başta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın; 'Burkay'ı yurt dışında yaşamaya mahkum eden yoksayma, reddetme, inkar ve baskı politikaları, düşünce önündeki yasaklar artık geçmişte kaldı' şeklindeki sözleri, gerek içeride gerekse uluslar arası platformlarda, ülkemizi etnik bölücülük yoluyla parçalamak isteyenlerin siyasi tezleridir. Keza Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın 'çoğulculuğu geliştirmek, çok kültürlülüğü gerçekleştirmek, gönüllü yurttaşlık temeli' gibi nereye çeksen oraya kadar uzanacak olan sözleri, doğrudan Türklüğü ve Türk milleti olgusunu ortadan kaldırmak isteyenleri, milli çözülmeyi sağlamaya çalışanların hedefidir. Bu açıklamalar ortadan kaldırmaya çalıştıkları bu değerlerin yerine, ikame etmeye çalıştıkları Türkiye Vatandaşlığı kavramının üstü örtülü bir diğer şeklidir."

Özellikle etnik ve kültürel kimlikleri kaşıyarak iç çatışma ortamı yaratmak isteyenlerin eylemleriyle eş zamanlı cereyan eden bu açıklamaların hedefinde Türk milli kimliğinin parçalanması ve üniter yapıdan, çokluğa taşınmak isteyen milli devlet yapısının bulunduğunu belirten Bozyel, şöyle devam etti:

"Diğer taraftan, 9 yıldır İmralı'daki caniyle kapalı kapılar ardında sürdürülen pazarlıklarda alışkın olduğumuz sözde 'barış, silah bırakma, ateşkes süreci' gibi önerilerin hala hükümet yetkililerince dillendirilmesinin sonunda neler olacağı ortadadır. İmralı'daki bölücübaşının dahil olduğu geniş kapsamlı bir af yasasının çıkzarılması, İmralı canisi dahil hepsinin serbest bırakılması ve de tüm örgüt mensuplarının siyasal haklardan yararlanmasını sağlamak gibi maliyeti ağır bir faturanın önümüze çıkarılması, belli bir zaman aralığından sonra da PKK'nın uluslar arası terör örgütü listesinden çıkarılması ve aklanması mukadderdir.
Böyle bir ihanet fotoğrafına rağmen, 'gülümseyen bir Türkiye perspektifinden' dem vuran Bakanların her gün artan terörist saldırılarla şehit olanların evlerinden yükselen seslerin kahkahalar değil, ağıtlar olduğundan galiba haberleri olmasa gerek."

İkinci Habur travması

MHP'li Bozyel, "Artık hem AB yolundaki tükenmiş ümitlerine çare olmasında, hem de 'açılım' denilen safsatanın ısıtılarak milletin önüne yeniden konmasında buldukları yeni 'mihmandar'dan medet umacak kadar tüm politikalarının iflas ettiklerini herkes görmektedir" diye Kemal Burkay'a eleştiri yöneltirken Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Kemal Burkay'ın Başbakan Erdoğan ile birlikte danışıklı dövüşü "rol" gereği yerine getirdiğini öne sürdü.
Bozyel, "Lakin hatırlatmak isteriz ki; AKP iktidarının malum şahıs üzerinden götürmeye çalışacağı yeni bir açılım paketinin de, yarınlarda Türk milletine ikinci bir Habur travması yaşatacağı asla gözardı edilmemelidir" dedi.