En Yeniler
tayyip erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tayyip erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/27/2019

seyyah1906

İstanbul'un Tayyip Erdoğan'lı 25 yılı: Mağduriyet, icraat, ve rant

icraat ve rant

27 Mart 1994 yerel seçimleri yalnızca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yolculuğunda değil, Türkiye açısından da dönüm noktası oldu.



O dönem Refah Partisi ve Recep Tayyip Erdoğan büyük bir sürprize imza atıp nasıl seçildi? İstanbul'da son 25 yılda neler değişti? Neler oldu?

2/11/2013

seyyah1906

Egemen Bağış Rize, İstanbul ve Siirt'i Mübarek şehirler olarak ilan etti

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ”Avrupa’da Türkiye’nin önüne engel olabileceğini zannedenlere Sayın Başbakanımızdan aldığımız güçle, Kaçkar Dağları gibi dimdik duruyoruz, onlara anladıkları dilden cevaplarını veriyoruz” dedi.


Ümraniye Rizeliler Derneği ve Ümraniye Belediyesi tarafından Ümraniye Meydanı’nda ”1. Hamsi ve Horon Festivali” düzenlendi.

Festivale katılan Egemen Bağış, yaptığı konuşmada, şunları söyledi: ”Ülkemizde eğer Urfa şanlıysa, Antep gaziyse, Maraş kahramansa, Rize, İstanbul ve Siirt de mübarektir. Çünkü bu 3 şehir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ders kitaplarındaki bir şiiri okuduğu bahanesiyle cezaevine gönderilirken ’Artık muhtar bile olamaz’ deniliyordu. Ama hamdolsun o Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı başbakanı oldu, inşallah başkanı da olacak.” Avrupa Birliği sürecinde kararlılıklarının devam ettiğini ifade eden Bağış, ”Avrupa’da Türkiye’nin önüne engel olabileceğini zannedenlere Sayın Başbakanımızdan aldığımız güçle, Kaçkar Dağları gibi dimdik duruyoruz, onlara anladıkları dilden cevaplarını veriyoruz” dedi.

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da Rize’yi ”cennet” diye tanımladıklarını dile getirerek, Türkiye’nin her yerinin ”cennetten bir köşe” olduğunu söyledi.

Mutlu, ülkenin birlik ve beraberliği için çaba sarf ettiklerini ifade ederek, birlik beraberlik mayasının en güçlü taraflarından birinin, Karadenizliler olduğunu belirtti.

Daha sonra Bakan Bağış, Vali Mutlu, Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ile birlikte horon oynadı.

Festivalde vatandaşlara yaklaşık 10 ton hamsi ikram edildi.mynet

DHA

10/01/2012

seyyah1906

Abdullatif Şener başbakan erdoğan'ı pkk'ya dolaylı yoldan silah vermekle suçladı

AKP'nin kurucuları arasında yer alan kapatılan Türkiye Partisi'nin eski Genel Başkanı Abdüllatif Şener, AKP hükümetini ve Başbakan Erdoğan'ı 'PKK'ya dolaylı olarak silah vermekle' suçladı!


YEZİD'İN DEĞİL HÜSEYİN'İN NOKTASI

TV8'de Erkan Tan'ın konuğu olan Abdüllatif Şener, dün 4. kongresini yapan AKP'de yeralmadığı için pişman olup olmadığı yönündeki soru için "Benim için doğru nokta sirat-i mustakim'dir. Yani doğru istikamettir. Kerbela'da da çoğunluk Hz. Hüseyin'in değil Yezid'in yanında yer almıştı. Çünkü güç ondandı, ödüllendiren de cezalandıran da oydu. Peki o gün Yezid'in safında olanlara doğru mu diyeceğiz" sözleri ile cevap verdi.

ERDOĞAN'IN SURİYE POLİTİKASI İNSANİ, İSLAMİ VE MİLLİ DEĞİL

Hükümetin Suriye politikasını sert biçimde eleştiren Şener, "Erdoğan'ın Suriye politikası insani değil, islami değil ve milli değil" dedi. Şener, "Suriye'de 30 bin insan hayatını kaybetmiş. Orada 'muhalif' adı altında başıbozuk grupları silahlandırmak insani değildir. Suriye'de muhalefet diye çarpışanların büyük bir bölümü Suriyeli değil. Dışarıdan getirilen ve organize edilen hapishane kaçkınları ve sağda solda bomba patlatan insanlar. Hükümet bir de NATO'ya 'Suriye'yi vur' diyor. Buna islami diyebilir misiniz? Türkiye'nin NATO'ya müslüman bir ülkeyi vurmasını istemesi islami olabilir mi?' dedi.

HÜKMET DOLAYLI OLARAK PKK'YI SİLAHLANDIRIYOR

Suriye'deki muhalif gruplara ağır ve modern silahların Türkiye'den gittiğinin artık batı medyası tarafından açık şekilde yazıldığını söyleyen Şener, "Bakın Suriye'deki muhaliflerin elinde PKK'da bile olmayan silahlar var. Suriye muhalefeti dedikleri yapı, tamamen kontrolsüz ve çeşitli gruplardan bir araya gelen bir yapı. Onların arasına PKK da sızmıştır. Bugün Türkiye üzerinden Suriyeli muhaliflere aktarılan silahlarla yarın PKK Türk uçaklarını ve helikopterlerini düşürürse bunun sorumluluğu AK Parti hükümetine ve Erdoğan'a aittir" dedi.

Şener, Suriye'de Esad'ı devirmek değil, Suriye'yi parçalamak üzere bir planın işletildiğini de savundu.

ERDOĞAN DEVLET ADAMI DEĞİL

Başbakan Erdoğan'ın siyasetçi olduğunu ancak 'devlet adamı' olmadığını savunan Abdüllatif Şener,'Bir devletadamı sadece oy getiriyor diye yanlışta ısrar etmez. Sivilleri katleden karanlık insanlarla karşılıklı masada oturmaz" dedi.

Şener, akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlarla ilgili olarak da "Dünyanın en pahalı benzin ve mazotunu Türk halkı tüketiyor. 'Türkiye'nin petrolü yok ithal ediyoruz' diyorlar. Peki dünyada petrolü olmayan tek ülke Türkiye mi? Dünyanın yarısında petrol çıkmıyor. Peki neden en pahalı petrol bizde?' diye sordu. vatan haber ajans

9/30/2012

seyyah1906

tayyip erdoğan: yassıada demokrasi ve özgürlük adası olacak

AKP’nin Ankara Spor Salonu’nda düzenlenen 4. Olağan Büyük Kongresi’nde 2.5 saatlik bir konuşma yapan Tayyip, uzun süren konuşmasında adeta seçim konuşması yaparcasına yapacağı projelerden de bahsetti.

Bunların arasında belki de en farklısı Yassıada’yla ilgili “Özgürlük ve Demokrasi adası” projesiydi.

“Yassıada demokrasi ve özgürlük adası olacak”

AKP kongresinde Sözcü ile birlikte bir çok gazeteye sansür uygulayan Tayyip konuşmasını şöyle yaptı:

“Dev şehir hastaneleri kurulacak. Marmaray önümüzdeki yıl açılıyor. Karadeniz’i marmara’ya bağlayacak Kanal İstanbul’un proje hazılıkları bitmek üzere. Yassıada’yı yanındaki ada ile birlikte demokrasi ve özgürlük adası haline getireceğiz. Ankara savunma sanayinin merkezi oluyor. Şehit yakınları ve gazilerin toplu taşımalarda ücretsiz yararlanması için düzenleme yapıyoruz. 1128 Baraj ve göleti tamamladık. 11 milyon dekar sulama alanı kazandırark 55 milyon dekara çıkardık. 4 bin civarında vakıf eseri restore edildi.” sözcü
seyyah1906

mesud barzani'li halid meşal'lı akparti 4. olağan kongresi

Ankara'da toplanan AKP Kongresi'nde dünya liderleri de yerlerini aldı. Başbakan Erdoğan konuklarını sayarak kongredekilere tanıtırken, içlerinden bir tanesi neredeyse Erdoğan kadar alkış aldı.

Bu isim Hamas lideri Halid Meşal idi. Kongredeki AKP'lilerden büyük alkış alan Meşal'e sevginin uzaması sebebiyle, Erdoğan da tanıtıma kısa bir süre ara vermek zorunda kaldı.

Barzani, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

''Bizim için gerçekten çok büyük bir acıdır, herhangi bir gencin, Türk ya da Kürt, bir başkasının hayatını kaybetmesi bizi gerçekten acıtıyor. Bu bölgede yaşayan halklar olarak birbirimize el uzatmalıyız, gerçekten çok yazıktır birbirimizin kanını dökecek duruma geliyorsak. Partinizin ve Sayın liderinizin politikasını gerçekten önü açık ve doğru yolda olduğunu görüyoruz. Burada özellikle Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a çok teşekkür ediyorum ki Diyarbakır'a gittiği zaman orada yaptığı konuşmayla Kürt sorununun gerçekten çözüleceğini dile getirdi, daha sonra aynı duyguyla Erbil'i ziyaret etti. Bu politikaya karşılık tüm Kürtlerin bu süreci desteklemesi gerektiğine inanıyorum. Hiçbir sorun şiddetle çözülemez, bunu görmek gerekiyor. Bir devletin gücü gerçekten ne kadar silaha, savaş gücüne sahip olduğuyla ölçülmez, tam tersine kendi halkına nasıl bir hizmet sunduğu, yol açtığıyla ilgilidir. Sayın Erdoğan, böyle bir yol göstermiş, böyle bir cesarette bulunmuştur.''



Katılımcılar arasında Barzani'de var

Kongreye katılan konuklar: Mısır Cumhurbşkanı Muhammed Mursi, Kırgızistan Devlet Başkanı Almazbek Atambayev, Irak Meclis Başkanı Usame Nuceyfi, Sudan Devlet Başkan Yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha, Irak Cumhurbaşkan Yardımcısı Tarık Haşimi, KKTC Başbakanı İhsen Küçük, Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani, Pakistan Eyalet Başbakanı Şahbaz Şerif, eski Bosna Hersek Devlet Başkanı Haris Sladziç, eski Lübnan Devlet Başkanı Emin Jamayel, eski Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder, eski Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, Tunus Nahda Hareketi Lideri Raşit el Gannuşi, Filistin Hamas Lideri Halid Meşal, Asya Parlamentolar Asamblesi Grup Başkanı Cung Eui-Yong. cumhuriyet

9/24/2012

seyyah1906

BDP'li ahmet tan kürdistan'ı kim kuracak biliyormusunuz? idris naim şahin ile tayyip erdoğan kuracak

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, saldırıya uğrayan BDP Bingöl il binasını ziyaret etti. Tan yaptığı konuşmada, "Kürdistan'ı kim kuracak biliyor musunuz? Naim Şahin ile Tayyip Erdoğan kuracak. Bizim genel başkanımız Selahattin Demirtaş bunu söyledi" dedi.

Dün akşam saatlerinde karayoluyla Bingöl'e gelen BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, BDP il binasında Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve partililerle bir araya geldi. Çeşitli tarihlerde güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmalarda öldürülen PKK'lıların fotoğraflarının asıldığı afişin önünde partililere konuşan Tan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Bingöl Valisi Mustafa Hakan Güvençer'i sert bir dille eleştirdi.

Son günlerde yaşanan olaylardan duyduğu rahatsızlığı dile getiren BDP'li Tan şunları söyledi: "Aklınızı başınıza alın. Bu gidişat, gidişat değil. Bu yol, yol değil. Bütün ölümler bizim ölümlerimiz. Asker de, polis de, gerilla da bizim evlatlarımız, kardeşlerimiz. Biz bir barış çıkarmak istiyoruz, bir sulh çıkarmak istiyoruz, sürekli halkların kardeşliğinden bahsediyoruz, sürekli birlikte yaşamaktan bahsediyoruz, sürekli diyalogdan bahsediyoruz, sürekli müzakereden bahsediyoruz. Ama birlikte yaşamaktan ve barıştan kastettiğimiz, sizin anladığınız bizi teslim almaksa bizi Kemalistler alamadı, İsmet Paşa alamadı, Süleyman Demirel alamadı, kıçı kırık 3 tane adam mı alacak.

Seçim döneminde ben Başbakan'a da söyledim. Sen bunu korucu başlarıyla, etrafındaki devşirme Kürtlerle çözemezsin. 50 bin insan öldü, daha az mı, bir 50 bin insan daha mı öldürüp mezara koyalım? Kardeşim gel, tekrar tekrar söyledim. Dünyanın kabul ettiği demokratik kriterler var. Avrupa Birliği kriterleri var. Liberal demokrasi var, insan hakları evrensel beyannamesi var, Afrika Birliği'nin kabul ettiği kurallar var. Öbürlerinden vazgeçtik. İkide bir Müslümanlıktan bahsediyorsun.

Bingöl Müftüsüne soruyorum, sen bunları söyleyeceğine, insanları sokağa dökeceğine, aç Kuran da bu haklarla ilgili ne diyor. Hadiste ne diyor, İslam hukuku var. Gel bu halkın hakkını hukukunu tanı, gel yeni bir ortadoğuyu, ortadoğu konfederasyonunu, eyaletler birliğini gel birlikte kuralım."

'AZDAN AZ, ÇOKTAN ÇOK ÖLÜR'

İsim vermeden, Bingöl Valisi Mustafa Hakan Güvençer'i sert bir dil ile eleştiren BDP'li Tan, "Bingöl'ün bütün sokaklarını kestin, gaz verdin herkese, silah kullandı, benim de içinde bulunduğu milletvekillerini, halkı çevre yolunda tuttun. Ne kazandın? Öfke, nefret ve kini artırdın. İkide bir diyorlar bunlar bölünecek bir Kürdistan kuracaklar. Kürdistan'ı kim kuracak biliyor musunuz? İdris Naim Şahin ile Tayyip Erdoğan kuracak. Bizim genel başkanımız Selahattin Demirtaş bunu söyledi. Dedi ki, 'siz bu ülkeyi bölmek üzere emir mi aldınız bir yerden. Biz birlikte yaşamaktan bahsediyoruz. Biz demokratik özerlikten bahsediyoruz, siz de çekin gidin diyorsunuz.

Aklınızı başınıza alın, bu yol yol değil. Ha ne olur? Biz illa da 'kavga edeceğiz, biz sürekli ateşe benzin dökeceğiz, siz barış ve kardeşlik dedikçe, hak dedikçe biz sizi döveceğiz' diyorsanız. Azdan az ölür, çoktan çok ölür. Sizden korkan, sizden çekinen, sizden beter olsun inşallah." e-kolay

9/23/2012

seyyah1906

umut oran:dün kardeşim dediği esad'a bugün ABD emriyle düşman oluyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, CIA’nın finansörleri arasında olduğu ABD Düşünce kuruluşu RAND Corporation’un 1996’daki bir raporunda “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan de Recep Tayyip Erdoğan olmalı” dediğini belirterek, konuyu TBMM’ye taşıdı. 


Oran Başbakan Erdoğan’ın ABD emriyle Esad’a düşman olduğunu söyledi.
Dün ‘Kardeşim’ dediği Esad’a bugün ABD emriyle düşman oluyor
Umut Oran Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde,”AKP yönetiminin daha parti kurulmadan yıllar önce, hatta 28 Şubat sürecinden bile önce ABD ile belirli ilişkiler geliştirdiği ortada. Bunu herkes biliyor. Necmettin Erbakan bile 2008 yılında ‘Tayyip Erdoğan AKP’yi ABD’den aldığı emirle kurdu’ diye bunu ifşa etmişti. Bugün artık ortalığa alenen çıkan şey, AKP liderliğinin CIA, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu gibi kurumların finansörlüğünü yaptığı RAND gibi kurumlarda yapılan senaryolara uygun olarak hareket ettiğidir” dedi.

1996 RAND raporu: Erdoğan Başbakan olmalı 1996 yılında hazırlanan raporu hatırlatan Oran, “ RAND, ‘Başbakan Tayyip Erdoğan olmalı’ diyor. Bakıyoruz, AKP kurulmadan önce Tayyip Erdoğan ABD’ye birçok ziyarette bulunuyor nihayetinde de bu parti kuruluyor. Aradaki ilişkinin somut göstergesi, AKP’nin politikalarıdır. AKP 4 ayda fikir değiştirip, Irak Savaşı’nda Bush yönetimine destek olmak için lobi yapmış bir partidir. Bugün de aynı yoldadır. Dün ‘Kardeşim’ dediği Esad’a bugün ABD emriyle düşman oluyor” ifadelerini kullandı. Oran, Başbakan Erdoğan’a, “1996 - 2002 yılları arasında ABD’ye kaç ziyaret yaptınız, bu ziyaretlerinizde ABD Dışişleri Bakanlığı, Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) veya herhangi bir devlet kuruluşu ile görüştünüz mü?” diye sordu. aydınlık

8/31/2012

seyyah1906

economist: erdoğan kamuoyunun havasını koklamakta ustadır, fakat popülaritesi azalıyor

“Erdoğan’ın ters tepen hırsı” başlığıyla yayımlanan analizde, Başbakan Erdoğan’ın ‘Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı olmaya fazla odakladığı’ ve ‘giderek daha çok otoriterleştiği’ yazıyor.

Dergi, Erdoğan için “Türkiye’nin Atatürk’ün ölümünden sonraki en etkileyici lideri” yorumun yaparken Erdoğan’ın liderliği döneminde Türkiye’nin ekonomik durgunluk ve siyasi tıkanıklıktan çıktığını, bölge için de ‘esin kaynağı’ olduğunu ifade ediyor.

Ekonomik büyüme yavaşlasa da Türkiye’nin diğer Akdeniz ülkeleri gibi krize sürüklenmediği vurgulanırken kadın hakları ile Kürt haklarında da gelişmeler kaydedildiğine dikkat çekiliyor.

Dergi, Erdoğan’ın 2011 seçimlerinde üçüncü defa seçilmesinin şaşırtıcı olmadığını belirtse de son döneminde, ‘kanser olduğu iddiaları, Gülen cemaati ile anlaşmazlıklar, tırmanan Kürt sorunu ve Suriye’deki savaş’ nedeniyle zorlandığını yazıyor.

Erdoğan için “Giderek daha çok otoriterleşti” ifadesini kullanan dergiye göre bu, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminin sona ereceği 2014 yılında cumhurbaşkanı seçilme hırsından kaynaklanıyor olabilir.
Yeni anayasa süreci başarısız mı oldu?

Yeni anayasa oluşturma sürecinin de tıkandığı ifade edilen analiz şöyle devam ediyor:

“Erdoğan’ın hırsının, yeni demokratik anayasa oluşturma sürecini baltaladığı söyleniyor. Meclis komitesinin anayasa taslağı hazırlaması gerekiyordu ancak bu başarısız oluyor gibi görünüyor.”

“Birçokları, Erdoğan’ın başbakanlıktan sonra cumhurbaşkanı olabilmek için AK Parti tarafından cumhurbaşkanlığı konumunun gücünü arttıracak bir proje hazırlanmasını istediğinden şüpheleniyor. Mecliste üçte iki çoğunluğa sahip olamadığı için yeni bir anayasanın referandumdan geçmesi gerekiyor.”

Erdoğan döneminde PKK ile gizli görüşmeler yapıldığının ortaya çıktığı hatırlatılırken, Erdoğan’ın daha sonra güç kullanmaya yöneldiği ve binlerce Kürt eylemcinin tutuklandığı yazıyor.

Yazıda, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın da “Türkler ve Kürtler arasındaki bağ giderek zayıflıyor” sözlerine yer veriliyor.
'Gazeteciler, öğrenciler cezaevinde'

Medya ve hükümet ilişkisine de değinen Economist dergisi, medya patronlarının hükümetle ilişkilerini kaybetmek korkusuyla muhalif gazetecilerin işine son verdiğini yazıyor.

Çoğu PKK üyesi olmakla suçlanan Kürtlerden oluşan en az 80 gazetecinin cezaevinde olduğu belirtiliyor. Dergi, yine aynı suçlamayla binlerce öğrencinin de demir parmaklıklar ardında olduğuna dikkat çekiyor.

Dergiye göre laik kesim de Erdoğan’ı ‘İslamcı köklerine dönmekle suçluyor. Bu suçlamaların kaynağında, kürtajı yasaklama önerisi, imam hatip ortaokullarının yeniden açılması, öğretim müfredatına Kurân ve Arapça derslerinin konulması yer alıyor.

Yazıda, Erdoğan’ın ‘din odaklı milliyetçiliğinin aşırı sağcı ve muhafazakâr seçmenleri’ çekme amacında olduğu yorumu yapılıyor.

Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere desteğinin eleştirildiği belirtilen analizde birçok generalin cezaevinde olduğu hatırlatılırken ‘ordunun sessiz kaldığı, Erdoğan’ın destekçilerinin bile Suriye kumarını sorgulamaya başladığı’ yazıyor.
'Önceliği kendi evini düzene sokmak olmalı'

Dergi analizi şu sözlerle sonlandırıyor:

“Son anketlere göre Türklerin yalnızca yüzde 17’si Avrupa Birliği üyesi olabileceklerine inanıyor. Birçokları ülkelerinin bölgesel bir savaşa saplanmasından korkuyor. Erdoğan, kamuoyunun havasını koklamakta ustadır, fakat popülaritesi giderek azalıyor. Önceliğinin, cumhurbaşkanı olma hırsından çok, tüm Türk vatandaşlarını destekleyecek bir anayasa ile evini düzene sokmak olmalıdır.”bbc türkçe

1/20/2012

seyyah1906

birisi teksas'tan türkiye'ye fransız diğeri ankara'dan türkiye'ye fransız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kura Çekim Töreni'ne konuştu.
19 Mayıs kutlamaları

Erdoğan, 19 Mayıs kutlamalarıyla ilgili yeni düzenlemeye yönelik eleştirilere şöyle yanıt verdi:

"Bazıları Ankara'yı, belli yıl dönümlerinde hatırlarken; bazıları Ankara'yı marşlara, sloganlara hapsederken, biz, Ankara'yı, dünyanın gururlu bir başkenti, bu millete yaraşır, yakışır bir dünya başkenti haline getiriyoruz. On yıllar boyunca bunlar ne dediler? 'Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak'... Ya bırakın bunları... Gazi Mustafa Kemal, Gazi Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı, Anadolu'yu örgütledi. 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi, Meclis'i açtı, Kurtuluş Savaşına başkumandanlık yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara'nın, Meclis iradesiyle bu ülkenin başkenti olmasını sağladı. Peki siz bunun üzerine ne kattınız? Gazi Mustafa Kemal'in, şehitlerimizin, gazilerimizin emaneti olan başkent Ankara'ya siz ne kazandırdınız? 1940'larda tek parti idaresi altında hem Ankara'yı hem ülkeyi yönettiniz. Çeşitli tarihlerde Ankara'da belediye başkanlığı, büyükşehir belediye başkanlığı görevi üstlendiniz? Peki Ankara'ya ne kazandırdınız, Atatürk'ün Ankara'sına ne kazandırdınız, nerede bir eseriniz var, Allah aşkına bize gösterin... Gazi Mustafa Kemal, bu millete, Ankara'dan, buradan, muasır medeniyetler seviyesini bir hedef olarak gösterdi. Hayatı boyunca, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için gayret sarf etti. Peki siz ondan devraldığınız emaneti ne yaptınız, nereden aldınız, nereye taşıdınız?
Şimdi çıkmışlar, bize 19 Mayıs törenleriyle ilgili ağız dolusu hakaretlerle yükleniyorlar. Kusura bakmayın beyler... 19 Mayıs'la ilgili düzenlemeyi bizden önce yapmışlar. Biz yönergenin aslına uygun bir şekilde uygulanmasını istedik. Bunu farklı yerlere çekmenin hiç anlamı yok, Milleti de, milliyeti de, vatan ve millet sevgisini de biz sizlerden öğrenecek değiliz. Bizim 81 vilayetteki eserlerimiz, bu millete olan sevdamızın göstergesidir. 780 bin kilometrekare üzerindeki yollarımız, okullarımız, barajlarımız, şantiyelerimiz, bu topraklara olan aşkımızın tezahürüdür. Rekor seviyede büyüttüğümüz ekonomi, Türkiye'nin dünyada artan itibarı, bizim Türkiye davamızın en somut ifadeleridir."


"Neden sahip çıkmadınız?"

Erdoğan muhalefet liderleri Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'ye de seslendiği konuşmasında, "Siz 19 Mayıs törenlerini bu kadar severdiniz de, ya neden o Samsun'daki hatıralara bugüne kadar bir el atmadınız? Samsun'da 1989-1999 arasında CHP 10 yıl belediyeyi elinde tuttu. Neden oradaki eserleri onarmadınız, neden 19 Mayıs'ın izlerine sahip çıkmadınız? Sayın Bahçeli, bu ülkede başbakan yardımcılığı yaptınız, Samsun'da, Sarıkamış'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da milli mücadelenin hatıralarını, şehitliklerimizi neden öyle metruk, öyle mahzun halde, kendi kaderlerine terk ettiniz" dedi.



"Ankara'dan Türkiye'ye Fransız"

Erdoğan, muhalefete yönelik eleştirilerinde "Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak" mısralarını da anımsatarak "Biz eser üretiriz, biz eser ortaya koyarız. Ama onlar sadece işin edebiyatını yapar, sadece istismarını yaparlar. Ankara'nın taşına bak gözlerimin yaşına bak... Bunlar bu. Siz, birileri gibi gözyaşı dökmeye devam edin. Biz Gazi Kemal'in işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine doğru yürümüyor, koşuyoruz. Farkımız bu" diye konuştu. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Brüksel'de ülkesini yabancılara şikayet ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, "Allah aşkına, Türkiye ile ilgili cahilce açıklamalar yapan, ABD Cumhuriyetçi başkan aday adayı Rick Perry ile bizim anamuhalefet partisi Genel Başkanı arasında ne fark var? Fark şu; birisi Teksas'ta yaşıyor, diğeri Ankara'da. Birisi Teksas'tan Türkiye'ye Fransız, diğeri Ankara'dan Türkiye'ye Fransız" dedi.


Hrant Dink davası

Erdoğan konuşmasında Hrant Dink davasıyla ilgili değerlendirmelerde de bulundu.

Ankara'nın derinlerine, kılcal damarlarına işlemiş olan suç örgütlerini, derin ilişkileri tek tek deşifre ettiklerini kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:

"Biz Ankara'daki o hantallığın bizi dönüştürmesine müsaade etmedik; tersine, Ankara'yı milletin iradesi doğrultusunda dönüştürdük, dönüştürmeye de devam ediyoruz. Şunu herkes bilsin ki, Ankara'nın gözü, kulağı, bütün benliği şu anda Van'daki kardeşlerinin üzerinde, onlarla birliktedir. Ankara'nın yüreği Uludere ile birliktedir. Ankara artık, kendi sınırlarının ötesini göremeyen bir miyop değil. Ankara, sadece Gazze'yi, Kudüs'ü, Şam'ı, Somali'yi görüp, yanı başındaki illere tepkisiz bir hipermetrop da değil. Ne Uludere'deki 34 vatandaşımızın, ne de İstanbul'da, sokak ortasında hunharca katledilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Hrant Dink'in davası, hiç kimsenin endişesi olmasın, geçmişte olduğu gibi, Ankara'nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz. Hiçbir tezgah, hiçbir komplo, hiçbir provokasyon gizli kalamaz.

Bir kere şunu herkes bilsin; 6 farklı dilde, aynı ezgiyle, aynı duyguyla söylenen Sarı Gelin türküsünü, Şişli'de sıkılan bir kurşun susturamaz. Hükümet olarak yürütme olarak bugüne kadar bizim sorumluluğumuz neyse biz onu hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Bundan sonra da aynı samimi gayreti göstereceğiz. Bakınız olay olmuştur ve 32 saatte faili yakalanmıştır. Bu, yürütmenin bu konu üzerinde ne kadar hassas olduğunu, ne kadar bu işte işi sıkı tuttuğunun bir ifadesidir. Dolayısıyla şu anda sağda solda köşelerinde yazı yazanlar yürütmeye konuşurken, hükümetimize konuşurken önce kendilerine şöyle bir çeki düzen versinler de ondan sonra konuşsunlar. Bu bir faili meçhul olmamıştır. Anında işin üzerine gidilmiş ve 32 saatte neticelendirilmiştir. Bunların bağlantıları şu bu vs. Bu ülkede yargı yürütmeye neyi bu noktada isterse, yürütmeden isterse yürütme onu yapar. Yapmıyorsa o zaman bütün bu sorumluluğun altına bizzat imzamızı atarak biz gireriz. Ama bu ülkenin bir yasama yürütme, yargı erki olduğun da herkesin bilmesi lazım. Yeri geldiği zaman diktatörlük, yeri geldiği zaman demokrasi diyeceksin... O zaman demokraside biz bileceğiz ki kuvvetler ayrılığı prensibi var. Bunun gereği neyse onu yapacağız. İşte biz bunu yapıyoruz ve yaptık. Hiç kimse ama hiç kimse sanki hükümet yargılama yapıyormuş gibi faturayı hükümete kesme yanlışına düşmemelidir. Yargılama süreçlerini hükümetten bilenler de hata yaparlar. Hükümetin süreçlere müdahale etmesini isteyenler de yanlış yaparlar. AK Partinin aklığına temizliğine kimse leke süremez gölge düşüremez. Kaldı ki Dink davasında da dosya kapanmamış süreç tamamlanmamıştır. Devam eden bir süreç var. Temyiz aşamasında umuyorum ki yargı şüpheleri giderecek kamu vicdanını rahatlatacak adımları atacaktır."

1/10/2012

seyyah1906

roj tv kapatma davasında karar kapatma yok para cezası var

Danimarka'da mahkeme, Roj TV hakkındaki kapatma davasında kanalın kapatılmasına gerek olmadığı hükmüne vardı.

Mahkeme, PKK lehine propaganda yapmakla suçladığı Roj TV'ye 445 bin euroya yakın para cezası verdi.
Televizyonun lisansını iptal etmeyen mahkeme, televizyona ait 20 milyon euroyu bulduğu belirtilen mal varlığına el konulmasının yasal bir temeli olmadığına da karar verdi.

Ana stüdyosu Belçika'nın başkenti Brüksel'de olan Roj TV, Danimarka'dan aldığı lisansla yayın yapıyor.

Roj TV aleyhindeki davayı açan savcı Jörgen Steen Sörensen, Roj TV'nin kapatılan Med TV'nin bir devamı olduğunu ve kanalın PKK'nın propagandasını yaptığını savundu.

Roj TV'nin savunması ise temel olarak ifade özgürlüğü üzerine kurulmuştu.

Kanal çalışanları, karardan memnun olduklarını ifade ediyor.

Danimarka, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile dönemin Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen arasında gerilime yol açan Roj TV hakkında Türkiye'nin talebi üzerine 2004 yılında bir soruşturma başlatmıştı.

Türkiye'de hükümet gerilim döneminin ardından Rasmussen'in NATO genel sekreterliği adaylığını destekleme kararı almıştı.

Danimarka, Muhammed Peygamber ile ilgili karikatür krizi sırasında ifade özgürlüğü lehine karar vermiş, bir dönem ifade özgürlüğü tartışmalarının odağı olmuştu.

Savcılar kararı temyize götürüp götürmemeyi 175 sayfalık gerekçeli kararı inceledikten sonra kararlaştıracaklar.

12/05/2011

seyyah1906

cumhurbaşkanı görev süresi tartışması bitti geçiş döneminde başbakan bülent arınç olacak iddiaları



cumhurbaşkanı görev süresi tartışması bitti geçiş döneminde başbakan bülent arınç olacak iddiaları 2014 yılının yönetim senaryoları konuşulmaya başlandı iddiaya göre iki yıl sonra başbakan erdoğan çankaya köşküne çıkacak o'nun koltuğunada 2015 yılında cumhurbaşkanı abdullah gül oturacak ortada bir yıllık boşluk var bu boşluğu kim dolduracak

11/29/2011

seyyah1906

ahmet hakan kemal kılıçdaroğlu tavırsız kalmayı tercih etti



ahmet hakan kemal kılıçdaroğlu tavırsız kalmayı tercih etti her iki tarafada susun bu konuları karıştırmayın açıklaması yaptı ve o andan itibaren tayyip erdoğan'ın önüne müthiş bir fırsat çıkmış oldu

11/21/2011

seyyah1906

bedelli askerlik için başbakan tayyip erdoğan'ın 12 haziran seçimleri öncesi yaptığı açıklama



video 12 Haziran seçimlerinden öncesine ait. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bedelli askerlik ile ilgili yaptığı bir açıklama Başbakan Erdoğan, " Parası olan bastıracak parayı askerlikten kurtulacak, parası olmayan gidecek askerlik yapacak. Vatandaş bu işe karşı. Biz yola kimsesizlerin kimi olarak çıktık. Böyle bir sorumluğun altına imza atmam " dedi.

11/02/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan asıl nifak tohumu ekmeye çalışanlar enkazın altında kaldı




başbakan erdoğan asıl nifak tohumu ekmeye çalışanlar enkazın altında kaldı

10/21/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan: gereken her şey bir hukuk devletinin taşıması gereken ciddiyet içinde yapılıyor

Başbakan Tayyip Erdoğan, Hak-İş Konfederasyonu 12. Olağan Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı. Erdoğan, yaptığı konuşmada terör sorunu ile ilgili değerlendirmeler yaptı. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Mesele zor bir meseledir, karmaşık bir meseledir ve hariçten gazel okumanın kabul edilemeyeceği bir meseledir. Çünkü bu mesele milli bir meseledir, o hükümetin, bu iktidarın değil, Türkiye'nin meselesidir.
Bugün muhalefette olanlar da geçmiş iktidarlarında bu mücadelenin içinde olmuşlar, bu güçlükleri yaşamışlardır. Bu meselenin yaşanan her acı hadiseden sonra hükümetin istifasını istemekle ya da olağanüstü hal talep etmekle çözülemeyeceğini de aslında gayet iyi bilirler. 4 ay önce bu ülkede seçim yapıldı. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyorsanız, buna inanıyorsanız, millet yüzde 50 oy vermek suretiyle partimizi iktidara taşımıştır. Bu iktidara inandığı, güvendiği içindir. Hükümetin istifasını isteyenler ise yüzde 25 oy aldı. Demek ki milletin size güveni yok, size itimadı yok, size inancı yok. Önce milletin güvenini kazanın, ondan sonra böyle bir talepte bulunun.
Bu hadise nedir biliyor musunuz? Böyle bir talepte bulunmak, terör örgütünü nereye taşımaktır? Terör örgütünün gücünü kabullenmektir. Böyle safça, böyle düşünceden mahrum, aklıselimden uzak bir yaklaşım tarzı olabilir mi? Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır? Ondan sonra da 'Terörle mücadelede yanınızdayız'... Nasıl yanımızdasınız? Bir taraftan hükümetin istifasını isteyeceksin, bir taraftan 'yanınızdayız' diyeceksin... Hükümet istifa ettiğinde ne olacak? Bu bir koalisyon hükümeti değil ki. Bu ülkede iki kişiden bir kişinin oy verdiği iktidarın iktidarıdır. Şu anda Parlamentonun yüzde 63'ü AK Parti milletvekillerinden oluşuyor. Yapılan nedir Mecliste? Sadece görüldüğü gibi kavga, gürültü ve bunun içine AK Parti'yi çekmek. Terörü hedefine koy, AK Parti'yi değil. Şunu açık ve net ifade edeyim. Bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan siyaset dili, dili siyaset anlayışı, siyasetçi modeli bu değildir. Milletimiz siyasetten ve siyasetçiden bu hassas meseleye yapıcı, olgun, çözüme dönük katkılar vermesini bekliyor. Şu bir gerçek ki; söylene söylene artık önceden tahmin edilebilen, çözümsüz, meseleden çok hükümeti yıpratmaya yoğunlaşmış açıklamaların ne siyasete ne bu ülkenin terörle mücadelesine bir faydası yoktur, olmayacaktır.''

''Geçmişte bu mücadelede kurunun yanında yaşın da yandığı, yakıldığı olmuştur''

Türkiye'nin, tarihi tecrübelerle dolu, güçlü bir ülke olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türk milletinin çok büyük badireler atlatmış ve bu badirelerin hepsinden alnının akıyla dimdik çıkmış bir ülke olduğunu dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Herkes emin olsun ki; terör belasını er ya da geç bu milletin yakasından söküp atacağız. Bunu insanlarımızın birbirine bağlılığından, dostluk ve kardeşliğinden, birlik beraberliğinden zerre miktarı taviz vermeden yapacağız. Yine bu mücadeleyi demokrasiden, hukuk ve hakkaniyetten, insaf ve insanlıktan asla geri adım atmadan kazanacağız.
Bunu her zaman söyledik, yine söylüyoruz; geçmişte bu mücadelede kurunun yanında yaşın da yandığı, yakıldığı olmuştur. Sadece stratejik hesaplar bakımından değil, hukukun zedelenmesi, dikkat isteyen, itina isteyen bir mücadelenin toptancı ve hoyratça yaklaşımlarla gölgelenmesi bakımından da yanlışlar yapılmıştır. Biz bütün bu yanlış hesapların da muhasebesini hakkıyla yapıyor, insani dikkatimizi korumak noktasında da büyük hassasiyet gösteriyoruz. Gereken her şey bir hukuk devletinin taşıması gereken ciddiyet içinde yapılıyor, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Hükümet olarak hem hukuku ve demokrasiyi, hem insanlarımızın birlik ve dirliğini korumakta, hem de terörle ödünsüz mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız.''

9/24/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan: geldiğimden beri en büyük kavgam onlarla

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Geldiğimden beri en büyük kavgam bürokratik oligarşiyledir. Bürokratik oligarşinin neler yaptığını, ne tür ıstıraplar yaşattığını çok iyi bilen birisiyim. Henüz dört dörtlük bunu aşabildik mi? Hayır. Daha yapılması gereken çok şeyler var, ama aşıyoruz ve aşacağız.
Çünkü, bürokratın havası hep şudur. 'Bugün git yarın gel', alır dosyayı koyar rafa. Yani bir kere şu olmuş, bu olmuş yatırımcı geliyor, gelecekmiş, umurunda değil. Ve bir de özel bağlantılar kurma gayreti içerisine girerler'' dedi.

Erdoğan, The Plaza Oteli'nde düzenlenen Yatırım Destek Ajansı'nın kahvaltılı toplantısına katıldı. Türkiye'nin yatırımcılar nezdinde cazibe merkezi haline dönüştüğünü ifade eden Erdoğan, ''Bunu sizlerle paylaşmak isterim. 2002 yılında sadece 43 milyar lira olan özel sektör yatırımları, 2010 yılında 164 milyar liraya çıkmıştır. Bu yılın ilk çeyreğinde de özel sektör yatırımları, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 50 gibi çok yüksek bir oranda artmıştır. Dünyada kriz söylentileri dolaşmasına rağmen, özel sektör yatırımlarının bu kadar artması, Türkiye gerçeğini açıkça göstermektedir'' diye konuştu.

Hükümet olarak, Türkiye'de yatırımların hem nicelik hem de nitelik olarak artmasına büyük önem verdiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Mesela 2003 yılında, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasasını çıkarttık. Ki, ben yabancı kelimesinden de hoşlanmıyorum. Bu nedenle küresel sermaye veya uluslararası yatırımcı kavramını kullanıyorum. Ve bu yerli ve uluslararası yatırımcı ayrımına son verdik. Bugün Türkiye'de yerli girişimcilerin yararlandıkları her türlü teşvikten uluslararası sermaye de aynı şekilde yararlanabilmektedir, ayrım yok. Önümüzdeki dönemde özellikle sektör ve işletme bazlı mikro reformlar uygulayarak, rekabet gücümüzü artırmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin özellikle ileri teknolojili ve yüksek katma değerli sektörlerinde de bir sıçrama yaşatacağız. Onun için bu yatırım destek ajansını direkt şahsıma bağlı olarak oluşturduk. Ki özel sermaye, uluslararası sermaye herhangi bir yatırım yapacaksa bürokratlarla, onları muhatap etmeyelim. Direkt yatırım destek ajansıyla muhatap olsun, onların dosyalarını ajansımız takip etsin, işi bitirsin ve ondan sonra müracaat eden uluslararası sermaye mensuplarına dosyayı bitmiş olarak teslim etsin ki zamandan kazanalım. Çünkü, geldiğimden beri en büyük kavgam bürokratik oligarşiyledir. Bürokratik oligarşinin neler yaptığını, ne tür ıstıraplar yaşattığını çok iyi bilen birisiyim. Henüz dört dörtlük bunu aşabildik mi? Hayır. Daha yapılması gereken çok şeyler var. Ama aşıyoruz ve aşacağız. Çünkü, bürokratın havası hep şudur. 'Bugün git yarın gel', alır dosyayı koyar rafa. Yani bir kere şu olmuş, bu olmuş yatırımcı geliyor, gelecekmiş, umurunda değil. Ve bir de özel bağlantılar kurma gayreti içerisine girerler. Onun için yola çıkarken '3 Y' ile mücadele diye bizim bir başlığımız oldu. Bunun birincisi yolsuzluk, ikincisi yasaklar, üçüncüsü yoksuluk ve yola böyle çıktık. Ve 3 dönemdir seçimleri kazanmamızın altında yatan gerçek de halkımızın bize olan bu güvenidir. İşte siz değerli uluslararası sermaye mensuplarını ülkemizde gördükçe halkımızın bizlere ve size olan güveni çok daha farklı bir şekilde artacaktır.''
seyyah1906

tel aviv'de erdoğan afişleri neden mavi marmarayı suriyeye göndermiyorsun

İsrail'in başkenti Tel Aviv'e asılan dev pankartlarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan ifadeler yazıldı. Erdoğan'ın resminin yanına yazılan mesajda "Müslüman liderler ve gruplar kendi vatandaşı olan binlerce kişiyi öldürüyor." denildi.
Sosyal paylaşım sitesi twitter'da paylaşılan dev pankartta Erdoğan'ın resimlerinin yanına İngilizce ağır ifadeler yazıldı.

"İsrail vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir!" başlığının yer aldığı panlartta Başbakan Erdoğan için, "binlerce masum insanın katili" anlamına gelen ifade ile "Ahmedinejad, Essad ve Gazze'deki teröristlerin arkadaşı" denildi.

Pankarttaki başka bir mesajda ise Erdoğan'a "Mavi Marmara'yı neden Suriye'ye gönder miyorsun?" sorusu yönetliyor.

Başkent Tel Aviv'in göbeğine asılı pankarttaki hakaretlerin Türkçe anlamı şöyle:

- Müslüman liderler ve gruplar kendi vatandaşı olan binlerce kişiyi öldürüyor.

- Erdoğan, Suriye'de de iyiler neden sen Mavi Marmara'yla yardım göndermiyorsun?

- Erdoğan, seçtiğin arkadaşlar, Ahmedinejad, Esad ve Gazze terörist!

- İsrail vatandaşlarını koruma hakkına sahiptir!

9/23/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan sevildiği kadar korku duyulan bir lider

Jonathan Head

BBC - İstanbul

Yol kenarlarındaki dev ilan panolarında, Türkiye baş bakanının elini kalbine götürmüş, ortak bir gelecek vaat ederken gösteren fotoğrafları vardı.

Kendisi, Kahire'nin neresine giderse gitsin, kendisini yakından görmek isteyen coşkulu kalabalıklarca karşılandı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın adeta bir popüler müzik yıldızı gibi muamele görmesi, siyasetçilerin Orta Doğu'da uzun zamandır karşılaşmadıkları bir tablo.

Batı Şeria'da duvarlara yapıştırılmış Erdoğan posterlerini görmek mümkün. Filistin'de bazı çocuklara onun isminin verildiği biliniyor.

"Arapların, dünya üzerindeki hapisteki gazetecilerin birçoğunun Türkiye'de bulunmasını sorgulaması çok uzun zaman almayacaktır"

Bir Türk liderin Arapların öncüsü mertebesine çıkarılmış olması sıra dışı bir durum.
Donmuş ilişkiler canlandı

Erdoğan neredeyse hiç Arapça konuşamıyor ve Kahire'de Türkçe konuşan birine rastlamak çok güç.

Artık Mısır'da dört yüzyıl sürmüş Osmanlı hükümdarlığının izleri oldukça azalmış durumda.

Modern Türkiye Cumhuriyeti eski kolonilerinden sancılı bir şekilde ayrıldı: Arabistanlı Lawrence tarafından kışkırtılan Arapların kendisini "sırtından bıçakladığını" düşündü.

Birkaç yıl öncesine kadar da Arap komşularla olan ilişkileri dondurulmuş vaziyetteydi.
İsrail karşıtlığı etkeni
Erdoğan'ın yüksek popülaritesini, İsrail'e açık bir dille saldırmasına bağlamak zor değil.

İki buçuk yıl önceki Davos zirvesinde, İsrail cumhurbaşkanı Şimon Perez'e "siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" demesini arından, anında kahraman ilan edildi.

İsrail tarafından on yıllardır aşağılanmakta olduğunu düşünen Arap toplumunun sempatisini kazanmak için yapılması gereken, daha doğru bir şey yoktu.

Ancak Erdoğan’a duyulan sempatinin sebepleri bununla sınırlı değil.
Samimiyet algısı

Kahire'de, “Türk ilahlarını” yakından görebilme şansını bekleyen Mısırlı genç eylemciler, onun samimiyetine dikkat çekiyorlar.

"Başbakan Erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan; sevildiği kadar korku duyulan bir lider."

Erdoğan'ın kalbinden yani içten konuştuğunu söylüyorlar, ve bunu kendi liderlerinde asla görmediklerinden bahsediyorlar.

Aslında haklılar. Recep Tayyip Erdoğan, kurnaz ve ihtiyatlı bir siyasetçi ama aynı zamanda duygusal, bazen gözyaşlarına hâkim olamayan birisi.

Çoğu zaman yaptığı sert çıkışlar birdenbire, düşünülmeden ortaya çıkıyor ve danışmanlarını zor durumda bırakabiliyor.
Gazze'de acı çeken Filistinliler hakkındaki öfkesi sahici görünüyor.

Ancak Erdoğan öfkelenirken seçici davranıyor. Mesela, şahsi dostluğu bulunan Ahmedinecad'ın İran'da sebep olduğu acılara o kadar da öfkelenmiyor.

Yine de Arap gençliği için, Erdoğan ile kendi boynu bükük liderleri arasındaki bu tezadın canlandırıcı bir etkisi var.

Bu fark, enerji dolu Erdoğan ile Mısır'ı yönetmesine rağmen halkı tarafından ender olarak görülen, duyulan Mareşal Tantavi yan yana geldiklerinde açıkça ortadaydı.
Türk olmak "havalı" oldu

Bu durum, NATO'nun doğu ucundaki bu gergin coğrafyada, uzun zamandır tek başlarına kalmış oldukları hissiyle yaşamış olan Türkler için memnuniyet verici.

Türk olmak birden bire havalı bir şey haline geldi. Her ne kadar kimse sizin dilinizi konuşmasa da.

Türk yapımı televizyon dizileri tüm Orta Doğu'da en çok izlenenler arasında. Türk şirketleri, Avrupa'yla ticaret yapmanın verdiği tecrübeyle, yeni Arap ve Afrika pazarlarına yayılıyorlar.

Bazıları, daha da ileriye giderek, bu süreci Yeni-Osmanlıcılık olarak adlandırıyorlar.
Herşey yolunda mı?

Öyle görünüyor ki Türkiye için her şey, gerçek olamayacak kadar, yolunda gidiyor.

Tüm İsrail karşıtı tehditlerine rağmen Erdoğan hükümeti, Amerikan füze kalkanı sisteminin bir kısmının Türkiye'nin doğusuna kurulmasını kabul etti.

Füze kalkanının tahmin edilen amacı, İsrail'i İran füzelerinden korumak.

İran'la olan dostluk ise bir anda serin rüzgârların etkisinde kaldı.

Bu arada, demokratik Türkiye modelini huşuyla izleyen Arapların, ülkenin Kürt bölgelerinde süren savaş ya da dünya üzerindeki hapisteki gazetecilerin birçoğunun Türkiye'de bulunması hakkında sorular sorması çok zaman almayacaktır.

Tüm seçim zaferlerine rağmen, Başbakan Erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan; sevildiği kadar korku duyulan bir lider.

9/14/2011

seyyah1906

guardian:erdoğan bir medya yıldızı arap liderlerini zor duruma düşürüyor

Erdoğan'ın Kuzey Afrika temaslarını değerlendiren Guardian, bu ziyaretin Türkiye'nin Orta Doğu'da ağırlığını artırma ve İsrail'i yalnızlaştırmayı amaçladığını kaydetti.
Erdoğan'ın Kahire’de coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandığını, medyanın ziyarete büyük ilgi gösterdiğini belirten Guardian, "Türk-Arap birliğine vurgu yapan Erdoğan, Türkiye'nin Arap baharının kalbinde lider rolü oynamak istediğini saklamıyor" dedi. Yazıda Sultan el Kasımi adlı bir Arap dünyası uzmanının şu sözlerine yer verildi:

"Erdoğan bir medya yıldızı. Arap liderlerini zor duruma düşürüyor. Memleketlerine gidip onları eleştiriyor. Biraz fırsatçılık yaptığı söylenebilir. Zira, İsrail Gazze saldırısı nedeniyle özür dilemeyi reddettiği için bunu yapabiliyor. Ama ülkesinde iyi işler başardığı için itibarı var."
Düş kırıklığı

Guardian'da Ian Black imzasını taşıyan bir analizde ise Erdoğan'ın yüksek riskli bir oyuna girdiği belirtilerek özetle şöyle denildi.

"Erdoğan'ın Kahire'de yaptığı konuşmalar, Türkiye'nin Orta Doğu'da daha büyük bir oyuncu olma çabasınında mükemmel bir platformdu. Gazze saldırısından sonra İsrail'le onlarca yıl sürdürdüğü ittifakı bozarak bu ülkeyi açık bir şekilde eleştirmeye başlayan Türkiye'nin bölgede daha güçlü bir rol oymama arzusu, bir düş kırıklığının ürünü. Zira Türklerin Avrupa Birliği'ne katılma çabaları Almanya ve Fransa tarafından fiilen engellenmiş durumda. İran'ın aksine Türkiye, sempatik bir Sünni güç. Türkiye'ye, İsrail'e karşı sesini diğer Arap ülkelerinden daha fazla yükseltebildiği için hayranlık duyuluyor.

Analizde, "Bütün bu heyecana rağmen, Türkiye'nin çok ileri gidemeyebileceği" belirtildi:


"Türkiye Suriye krizinde çok aktif olmasına karşın, Beşar Esad'ın gitmesini isteyen Batılı ülkeler kadar sesini yükseltemedi. Erdoğan ABD, İsrail ve Filistin Özerk Yönetimi'nin tepki göstermesi olasılığı nedeniyle Gazze'ye gitmeme kararı aldı. Foreign Policy Journal dergisinde Daniel Wagner, Erdoğan'ın bahislerin daha fazla yükseltilemeyeceği bir oyuna girdiğini yazıyor. Wagner şöyle diyor: ABD Türkiye ile İsrail arasında bir seçim yapmak zorunda kalsa doğal olarak İsrail'i seçer."
'Erdoğan liderimiz olsaydı Kudüs'ü geri alabilirdik'

Financial Times da Erdoğan'ın Kahire'de İsrail'e sert suçlamalar yönelterek, İsrail'i alarma geçiren ve Amerika Birleşik Devletleri'ni kaygılandıran dış politika değişikliğini perçinlediğini belirtti. Gazete, Kahire'de Erdoğan'a sevgi gösterisinde bulunan bir kişinin, "Erdoğan'ın tavrı Arap liderlerinkinden çok iyi. İsrailli diplomatları ülkesinden ilk o kovdu" dediğini başka bir göstericinin "Erdoğan liderimiz olsaydı, Kudüs'ü kurtarırdık" yazılı bir döviz taşıdığını aktardı.
'İslam dünyasının yeni sesi'

Times gazetesi de Erdoğan'ın Kahire'de kendisini "İslam dünyasının yeni sesi" olarak göstermeye çalıştığını yazdı. Gazete Erdoğan'ın "Gazze'de ağlayan Filistinli bir çocuk, Ankara'daki bir annenin yüreğini sızlatır" sözlerini öne çıkardı.

Daily Telegraph ise, Erdoğan'ın uluslararası topluma Filistin'i tanıma çağrısında bulunarak Amerika'yı karşısına aldığını kaydetti. Gazete, Erdoğan'ın Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne yapacağı tanınma başvurusu öncesinde diplomatik harareti yükselttiğini vurguladı.

Daily Telegraph, ABD Başkanı Barack Obama'nın Arap dünyasını kızdırma pahasına İsrail'e bu konuda destek verdiğini ve "Güvenlik Konseyi'ne böyle bir başvuru gelirse şiddetle karşı çıkacağız" dediğini hatırlattı.
seyyah1906

iddianızı ispat etmekle mükellefsiniz denilmişti mit-pkk görüşmelerinin kaydı ortaya çıktı

Muhalefetin “Hükümet PKK ile pazarlık yapıyor” iddiasını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “şerefsizlik” olarak nitelendirmiş, daha sonra “Hükümet değil ama devlet görüşür” demişti.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın PKK Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olduğu dönemde dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile birlikte PKK yöneticileri Mustafa Karasu ve Sabri Ok’la yaptığı ileri sürülen toplantının ses kayıtlarının internette yayınlanmasının ardından devletin PKK ile yaptığı görüşmeler tekrar gündeme geldi. Devlet ile PKK’nın görüştüğünü 12 Eylül 2010 referandumundan önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gündeme getirmişti. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin bu iddiaları üzerine 19 Ağustos 2010’da AKP’den yazılı bir açıklama yapılmış ve “AK Parti’nin ve AK Parti hükümetinin illegal bir örgütle masaya oturması, müzakere yapması söz konusu değildir ve olamaz. Bu konu ile ilgili tüm söylenenler ve yazılıp çizilenler, halk oylaması sürecini olumsuz etkilemeye ve vatandaşlarımızın kafasını karıştırmaya yönelik spekülasyonlardan ibarettir” denilmişti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu açıklamanın ertesi günü 20 Ağustos 2010’da Afyon gezisi sırasında bir soru üzerine “Bir pazarlık olduğunu, bu konuyu inceleyen, bu konuda kafa yoran bütün kesimler ortak bir söylem olarak dile getiriyorlar. Pazarlığın sonuçlarından birisi de öyle anlaşılıyor ki terör örgütü, illegal örgüt söylemi konusundaki belirginleşmedir. Artık AKP, PKK’yı terör örgütü olarak görmemeye başlamıştır. Bu da pazarlığın çok açık bir örneğidir” demişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de aynı akşam katıldığı bir iftarda Hükümet’e seslenerek “PKK ile anlaştığınızı niye saklıyorsunuz? Kandil’den ses geliyor, 4 defa görüşüldü, 4 günde de anlaşma yapıldı. Kiminle? Imralı ile anlaşma yapıldı. Bunu niye açıklamıyorsun Sayın Başbakan?” diye konuşmuştu.

-“MASAYA OTURDUĞUMUZU SÖYLEME ŞEREFSİZLİĞİNİ YAPANLAR...”-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin “pazarlık” iddialarını sürdürmesi üzerine 21 Ağustos 2010’da Kayseri mitinginde sert yanıt vermiş ve şöyle konuşmuştu:

“Bizim dört kez bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Bugüne kadar AK Parti iktidarı olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız da. Bizim felsefemizde, anlayışımızda böyle bir şey olamaz. Bu iftirayı atanlara söylüyorum, ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli bizim masaya oturduğumuzu söylüyorsanız, bu iddianızı ispatla siz mükellefsiniz siz. Hukukta bir kaide var, iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bu iddianızı ispatlamazsanız müfterisiniz, daha ileri bir ifade kullanmıyorum, çünkü terbiyem buna müsaade etmez.”

-“HÜKÜMET DEĞİL, DEVLET GÖRÜŞÜR”-

Referandum sürecinde PKK ile pazarlık tartışmaları sürerken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 24 Ağustos 2010’da Show TV’de katıldığı Siyaset Meydanı programında terör örgütüyle görüşme iddialarına ilişkin “Burada bir şeyi birbirine karıştırmayalım. Biz siyasi iradeyiz, siyasi iktidarız. Biz siyasi iktidar olarak, siyasi hükümet olarak hiçbir zaman bir terör örgütüyle veya temsilcileriyle masaya oturup görüşme yapmayız. Böyle bir şeyimiz bizim asla olmamıştır, yoktur, olamaz da. Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar. Burada bunu birbirine karıştırmamak gerekir” demişti. “Devlet kurumları” ile neyi kastettiğinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan “Mesela, devletin istihbarat kurumu vardır. Bu bir istihbari görevdir. Bu istihbari görev de nedir, bazı kilitleri açmak içindir, çözmek içindir. Bunları yapar ama hiçbir zaman siyasi irade kalkıp da muhatap alıp masaya asla oturmaz, böyle bir şey olamaz. Dünyanın neresinde olursa olsun, istihbarat örgütlerinin görevi de nedir, ağırlıklı olarak zaten bu tür görevlerdir. Bunları yaparlar. Bunu yaparken de niçin yaparlar, bir çözüm kilidi açmak için yaparlar. Kalkıp da burada muhalefetin söylediği gibi benim arkadaşlarımın veyahut siyasi iradenin görüşmeler yaptığı, masaya oturduğu yani bu, ağır konuştum ama bu bir şerefsizliktir. Böyle bir şeyi kimse bize yıkamaz. Böyle bir şeyi ne ben, ne arkadaşlarım, ne benim bilgim dahilinde siyasi iradeden hiçbir kimse bugüne kadar yapmamıştır, yapamaz” diye konuşmuştu.

ANKA