En Yeniler
kürt sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kürt sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/18/2013

seyyah1906

Ak Parti Tabanının Yarısı Kürt Açılımına Karşı

Hükümetin başlattığı İmralı süreci öncesinde, TEPAV’ın finansmanıyla, Adil Gür (AG) Araştırma Şirketi’nin yaptığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra, Genelkurmay ve MİT’e de iletilen son araştırma, AKP tabanının yarısının Kürt açılımına karşı olduğunu gösterdi.


Araştırma, hükümetin terörün sona erdirilmesinde büyük umut bağladığı “mele” açılımının da tutmadığını ortaya koydu. Araştırma, Erdoğan’ın neden idam cezasını tartışmaya açtığı sorusunun yanıtını da verirken, çözüm için Abdullah Öcalan’ı değil BDP’yi işaret etti.

Sonuçları Bilkent Üniversitesi tarafından değerlendirilen araştırma, yedi coğrafi bölgede, 48 il ve 186 ilçede, bunlara bağlı 369 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 3 bin 252’si kadın toplam 6 bin 516 denekle yüz yüze görüşmeyle yapıldı. Çıkan sonuçları hükümetin “hassas” olarak görmesi nedeniyle araştırma kamuoyu ile paylaşılmadı. Araştırmanın sonuçları şöyle:

AKP tabanı bölündü: Kürt sorununun varlığını kabul eden Türklerin oranı yüzde 78, Kürtlerin oranı ise yüzde 63 olarak saptandı. Kürtlerin yüzde 49’u, Türklerin ise yüzde 62’si Kürt açılımını başarısız bulurken, 2011 yılında AKP’ye oy vermiş olanların yüzde 50’si Kürt açılımına olumsuz yaklaştı. CHP seçmeninin yüzde 74’ü Kürt açılımına karşı olduğunu beyan etti. Kürtlerin yüzde 44’ü “Özerk bir yönetim veya federasyon kabul edilmeli midir?” sorusuna “hayır” yanıtı verdi. Buna karşın Kürtlerin kültürel ve dilsel haklar konusunda ortak talebi olduğu anlaşıldı.

Bölünme ve bağımsız Kürt devleti: “Kürt sorununun çözümü için bölünme, yani Kürtlerin ayrı bir devlet kurması kabul edilmeli mi?” sorusuna, Kürtlerin yüzde 77’si “hayır” yanıtını verdi. Buna karşın Kürtlerin yüzde 82’si belediye, hastane ve mahkeme gibi kamusal alanlarda Kürtçe hizmet verilmesini istedi. Kürtlerin yüzde 65’i anadilinde eğitime “evet” derken, yüzde 80’i Kürtçenin seçmeli ders olması gerektiğini beyan etti. Kürtçenin resmi dil olmasını isteyen Kürtlerin oranı ise yüzde 55 olarak saptandı. Kürtlerin yüzde 60’ı ise Kürt bayrağına olumsuz baktı.

Bağımsızlık talebi: Kürtlerin yüzde 70’i Kürtçe vaaz ve hutbe isterken, bağımsızlık isteyen Kürtlerin oranı ise yüzde 24’te kaldı. Türkler arasında Kürtlerin ayrımcılığa uğradığına ilişkin genel bir kanı ortaya çıkmazken, Kürtlerin yüzde 47’si ayrımcılığa uğradığını beyan etti. Araştırma, bugün seçim olsa Kürtlerin yüzde 51’inin Türklerin ise yüzde 35’inin AKP’ye oy vereceğini ortaya koydu. Bu oran AKP için Türkiye genelinde yüzde 48 olarak belirlendi. BDP’ye oy verecek Kürtlerin oranı ise yüzde 46 olarak saptandı. Kürtlerin yüzde 12’sinin oy vermeyeceğini açıklaması dikkate alındığında BDP’nin yüzde 10 barajını zorlayabileceği öngörüsü yapıldı.

PKK siyasete katılsın: Kürtlerin 63’ü PKK’nin silahsızlanıp siyasete katılmasına destek verirken, AKP seçmeninin yüzde 52’si, BDP seçmeninin de yüzde 75’i PKK’nin siyasete katılmasını istedi.

Öcalan’la görüşme: Kürtlerin yüzde 66’sı devletin Öcalan ile görüşmesi gerektiğini düşünürken, yüzde 61’i Öcalan’ın serbest bırakılması ya da ev hapsine alınması gibi mevcut durumunda lehine bir iyileştirmeye destek verdi. BDP’ye oy verenlerin yüzde 61.7’si Öcalan’ın serbest bırakılmasını isterken ev hapsine alınmasını isteyenlerin oranı ise yüzde 32.2’de kaldı.

Güneydoğu’da oy kaybetti

Araştırma, 1995-2011 seçimleri arasında, Kürt siyasi partilerinin bölgede giderek güçlendiğini, AKP’nin ise Güneydoğu’da 2007-2011 seçimleri arasında yüzde 11 oy kaybettiğini gösterdi. Kürtlerin yüzde 48’i PKK’nin terör örgütü olmadığını düşünürken ­ Kürtlerin sadece yüzde 30’u PKK’nin bütün Kürtleri temsil ettiği yönünde görüş bildirdi. Araştırma, dinselleşmenin Kürtler arasında “Kürt milliyetçiliği ve ayrılıkçılık” akımlarını azaltmadığını da gösterdi. Hükümetin din üzerinden yürüttüğü ve mele açılımıyla gündeme gelen yaklaşımının da etkili olmadığı anlaşıldı. cumhuriyet

10/11/2012

seyyah1906

Erdoğan her ölü sayısı verdiğinde kürt sorunu bitti dediğinde pkk'ya 100 kişi gidiyor



James Reynolds

BBC, Yüksekova

Sabahı yerde yatmış televizyonda çizgi film seyrederek geçiren 12 yaşındaki Birhat ile 10 yaşındaki kardeşi Emrah İke, misafırler girince suçlu suçlu ayağa fırlıyorlar.

Aslında okula gitmiş olmaları gerekiyordu, ama aileleri evde kalmalarına karar vermiş.

Okulda her sabah eğitim, Türkiye'nin bütün okullarında olduğu gibi "Türküm, doğruyum" sözlerini içeren bir andın hep birlikte tekrarlanmasıyla başlıyor.

Kürt olan İke ailesi, bu sözleri tekrarlamayı reddediyor. Çocuklar da, Türkçe değil Kürtçe eğitim görmek istediklerini söylüyorlar.

Birhat "Ana dilimizi istiyoruz" diyor, "Dersleri Kürtçe yapmamız lazım."

Küçük kardeşi de başını sallayarak onaylıyor. Siyasi tutumlar böylece bildirildikten sonra iki çocuk divana yayılıp bilgisayar oyunları oynamaya başlıyor.

Ailenin, misafirlerden pek memnun görünmeyen en küçük diğer oğlu ise avluda somurtmuş tavukları seyrediyor.

Çocukların annesi, çizgi film kanalını Avrupa'dan Kürtçe yayın yapan bir kanala çeviriyor.
İki oğlunu kaybeden anne

Oğlanların babaannesi Naciye İke, Yüksekova'nın en aktif simalarından.

Oğlu Emrah 1990 yılında daha 15 yaşındayken PKK'ya katılmış.

İki yıl sonra öldürülmüş. Cenazesi hiç bir zaman geri gelmemiş.

2003 yılında diğer oğlu Ali İhsan da PKK'ya katılmış. O da öldürülmüş.

Hayatta kalan tek oğlu var: Cihat.

Ona "Sen gitmeyeceksin" demiş. Cihat şimdi muhasebecilik yapıyor.
Naciye İke " Torunlarım için korkuyorum" diyor. "Sadece onlar için değil herkes için korkuyorum. Biz hala barış istiyoruz. Ama bizi dinlemiyorlar. Birbirimizi anlamıyoruz."

Kürtler Türkiye nüfusunun yüzde 15-20'sini oluşturuyor. Ortadoğu'da toplam 25-30 milyon Kürt yaşadığı tahmin ediliyor.
'Devletsiz ulus'

Kürtler sık sık "dünyanın en büyük devletsiz ulusu" diye tanımlanır. Ana yurtları Türkiye'nin doğusu, Irak'ın Kuzeyi, Suriye ve İran arasında kalan dağlık bölge.

1978 yılında Abdullah Öcalan Kürdistan İşçi Partisi PKK'yı kurduğundan beri Türkiye'de güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmalarda 30-40 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

PKK artık bağımsızlık için savaşmadığını söylüyor.

Onun yerine Türkiye devletinden demokratik özerklik talep ediyor. Fakat hedefin aşağı çekilmiş olmasına rağmen şiddette de aynı ölçüde bir azalma olmadı.

Sadece son 15 ay içinde 700'den fazla insan öldü.

PKK askeri karakollar ve konvoylara saldırdı, bombalı saldırılar yaptı, sivilleri kaçırdı.

Türk ordusu PKK'nın barındığı dağlık bölgelere saldırdı ve hareketin destekçisi olduğundan kuşkulandığı çok sayıda insanı tutukladı.

Şu anda Abdullah Öcalan'ın yakalandığı 1999 yılından bu yana en yoğun şiddet dönemi yaşanıyor.

Yüksekova'da yüzlerce Kürt, PKK savaşçısı Orhan Akdoğan'ın cenazesi için mezarlığa yürüyor.

Törene katılanların ellerinde cezaevindeki PKK liderinin fotoğrafları var. PKK'nın yerel desteği çok güçlü görünüyor. Bu da Türk ordusunun bu örgütü sadece zor yoluyla yenilgiye uğratmasını güçleştirecek bir şey.

Cenaze törenine katılanlardan Serkan Dari "Bu ülkede çok cenaze gördük. Daha da göreceğiz herhalde. Başbakanın kullandığı dil buna işaret ediyor" diyor.

Kasabanın erkek çocukları, delikanlılarından bir kısmı, kendilerinin de Türk devletine karşı durabileceğini göstermeye hevesli. Kar maskelerini geçiriverip en kolay hedef olan Gazi ilkokuluna taşlar ve molotof kokteylleri atmaya başlıyorlar.

Okul Kürtçe değil Türkçe eğitim veriyor. Epey bir uğraştan sonra çocuklar bir sınıfı yakmayı başarıyor. Türk polisi zırhlı bir araçla biber gazı atarak genç kundakçıları dağıtmaya çalışıyor.

Yüksekova'dan arabayla bir saat mesafede, Türkiye'nin İran ve Irak sınırına yakın Şemdinli kasabasındayız.

Kasabanın belediye başkanı Sedat Töre, Kürt sorunu temelinde siyaset yapan Barış ve Demokrasi Partisi BDP'den.

Şemdinli'nin ana caddesinde meyve sularımızı içerken çatışma konusundaki endişelerini anlatıyor.

"Erdoğan her ölü sayısı verdiğinde ve 'Kürt sorunu bitti' dediğinde, 100 genç insanı daha PKK'ya gönderiyor" diyor karşıdaki dağları işaret ederek.
"Belki farkında değil kendisi, ama biz bunu görüyoruz burada. Her bir 'Kürt sorunu yoktur' dediğinde genç insanların umutlarını yerle bir ediyor, gelecek hakkındaki planlarını siliveriyor ve onları PKK cephesine gönderiyor."

PKK'nın binlerce savaşçısı var. Hareketin ana üssü Kürtlerin kendi öz yönetimine sahip olduğu Irak'ın Kuzeyinde.

Kuzey Irak'tan örgütün fiili lideri Murat Karayılan, bir BBC ekibine verdiği mülakatta savaşı durdurmaya hazır olmadıklarını söyledi.

"Koşulsuz olarak silah bırakmaktan mı söz ediyorsunuz?" diyen Karayılan şöyle devam etti:

"Hayır bunu kabul etmiyorum. Bütün sorularımıza cevap veren bir plan yapılmak zorundadır. Türkiye demokratik bir ülke olarak Kürt sorununu çözmek zorundadır. O zaman silahlarımızı bırakacağız. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu'da Kürtlerin varlığını kabul edene ve Kürt sorunu çözülene kadar, bölgede barış, istikrar ve demokrasi konusunda ilerleme olamaz."
Çok boyutlu yaklaşım

Fakat bu mesaj Türkiye siyasetinin kalbi Ankara'yı pek etkilemiyor. Kamuoyu yoklamaları halkın önemli bir kısmının Kürt isyancılara karşı sert önlemler alınmasına destek verdiğine işaret ediyor.

Eylül ayı sonunda Başbakan Erdoğan, partisinin genel kurulunda binlerce delegeye hitap etti.

"Partimiz bölgede bölücü terör örgütü ve kollarıyla mücadele eden tek güçtür" diyen Erdoğan'ın "Bu bizi korkutuyor mu? Hayır. Bir kişi ölse yerini alacak binler var" minvalindeki sözleri alkışlarla karşılandı.

Erdoğan hükümeti Türkiye'nin Kürt bölgelerine para ve yatırım vaadediyor, özerklik değil.

AKP yönetimi yıllarca Oslo'da PKK ile barış görüşmeleri yürüttü.

Fakat bu görüşmeler kesildi ve şiddet yeniden tırmandı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu BBC'ye "Terörist gruplarla, terörist eylemlerle mücadelede çok boyutlu bir yaklaşım içindeyiz" dedi.

"Güvenlik önlemleri bunlardan biri. Ama diğerlerini de hayata geçirmeye devam edilecek. Türkiye'nin geleceği için esas siyasi araçlar demokratik ve ekonomik gelişmedir" diye sürdürdü.

Fakat gelişme vaadleri PKK'lıları dağlardan indirmeye yeterli değil.

Türk devleti Kürt bölgelerini yönetiyor olabilir, ama Kürt kasabası Yüksekova'da Türk askerleri zırhlı jiplerle gezmek zorunda.

Fişekliklerini herkesin görebileceği şekilde, göğüslerine çapraz kuşanmış olarak.

12/28/2011

seyyah1906

oktay vural arınç ile zana'nın ifadelerinin ve sözlerinin arasında ne fark var

Meclis'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın, "Kürtler artık özerkliğin yetersiz olduğunu düşünüyor" sözlerini değerlendirdi.
iPad'inden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ben Başbakan olarak Kürt sorununu savunurum" ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Dil, kimlik hakkı ne varsa vereceğiz" sözlerini dinleten Vural, Arınç'ı alkışlayanlardan birinin Leyla Zana olduğuna dikkat çekti.

Vural, "Bülent Arınç mektubu yazdı. O da adresi gösterdi. Arınç ile Zana'nın ifadelerinin ve sözlerinin arasında ne fark var" dedi. Vural şöyle devam etti: "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına konuşma yapıyor ne varsa vereceğiz diyor. Cebinden mi vereceksin. Bu konudaki tüm taleplerini karşılayacağını ifade etti. O da dedi ki hepsini vereceksin. O zaman 'bunları da vereceksin' diyor. Bunlar aynı sudan içmişler. Aynı yolun yolcusu. Leyla Zana ile Bülent Arınç'ın ifadeleri aynı adrese teslim bir mektuptur. Bu milletin içinden yeni millet çıkarmak, etnik kimliklere bölmek kültürü ayrıştırmak, Türk milletini milli kimliğini ayrıştırmak için amacıyla ortaya konulan bir siyasi senaryonun taşeronları bunlar."


'Suflör-dublör, al birini vur ötekine'

Zana'nın ifadelerini manşete taşıyanlara "Arınç'ın ifadelerini anlamı ne" diye soran Vural şunları söyledi: "Eline almış bir mezro bu milleti bölüyor parçalıyor. Herkes haddini bilmeli. Bu coğrafya kolay yapılmış bir coğrafya değil. Birlik bütünlüğünü bütün badireleri atlatarak koruyan bir millet fitne fesatlarla milleti ayrıştırmak aramızdaki rabıtaları bozmak için pis oyunun aktrist ve aktörleri çıkmış bu oyunu oynuyorlar. Dolayısıyla Zana-Arınç, suflör-dublör. Al birini vur ötekine. Aynı zihniyetin yolcuları bunlar. Aynı sudan içmişler."

Arınç'ın sözleriyle kimleri cesaretlendireceğini daha önce söylediğini hatırlatan Vural, Zana'nın "Otonomi de yetmez" sözlerine "Aç tavuk kendini darı ambarında sanarmış. Bu milletin devletin milletin hayatında böyle oyunlar oynanmasına müsaade etmemiz mümkün değildir. Herkes haddini bilmelidir" diye tepki gösterdi.


Milletvekili maaş zammı

Vural'a Kılıçdaroğlu'nun milletvekili maaş zammıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yazdığı mektup da soruldu. "Cumhurbaşkanına mektupla müracaat gerekiyor mu bilmiyorum" diyen Vural şunları söyledi: "Bu yasanın yeniden değerlendirilmesi için Anayasa'dan gelen hakkını Cumhurbaşkanının kullanabileceğini söylemiştim. Mektupla istemek bilemiyorum. Siyasetçiler ifadelerini söyler adrese de gider. Onlarda bu talepleri okur. Bir müracaat üzerine yapmalarını istemek doğru değildir."

Vural, "Veto bekliyor musunuz" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Bu konuda irademi beyan ettim. Sayın Cumhurbaşkanı bunu değerlendirmelidir. Milletvekillerinin geçimini vatandaşın geçimine önceleyen bir Meclis olarak gösterilmesi doğru bir şey değil. Elimizi vicdanımıza koyalım. Bu kadar intibak bekleyen emekli, maaşlarının ne olacağını bilmeyen memurlar var. Cumhurbaşkanı kamuoyunda duyulan rahatsızlıklar bizim beyanlarımız doğrultusunda değerlendirmeleri yapacaktır. Dikkate alınması noktasında girişimde bulunacaktır. Bu konuda Cumhurbaşkanının yetkisini kullanmasından sonra Meclis'teki partiler yeniden değerlendirme yapma hakkına sahip olacak. Cumhurbaşkanının bu eksende bir değerlendirmez yapmasını bekliyorum."
seyyah1906

muharrem inceden leyla zanaya türkiye cumhuriyeti masa başında kurulmadı savaş meydanlarında kuruldu bedelini ödersin

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Leyla Zana'ya, ''Ayrı devlet kuracağız diyorsan, Türkiye Cumhuriyeti masa başında kurulmadı, savaş meydanlarında kuruldu. Bedelini ödersin, gelir alırsın'' diye seslendi.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Leyla Zana'nın, ''Başta özerklik istedik ama bugün Kürtler, özerkliğin yetersiz olduğunu düşünüyor'' yönünde basına yansıyan açıklamalarını değerlendirdi.

''Zana'yı kutlamak lazım'' diyen İnce, Leyla Zana'nın açık yüreklilikle görüşlerini söylediğini ifade etti.

İnce, Kürt sorunu konusunda konuşanların, kafalarının arkasındakileri, yüreğinden geçenleri anlatmadığını, sürekli dolandığını belirtti.

Muharrem İnce, ''Beraber mi, yan yana mı, ayrı ayrı mı yaşayacağız?'' sorularını, kendilerine sormaları gerektiğini vurgulayarak, sözlerini, ''Beraber yaşayacaksak, tek devlette yaşayacaksak, sorunlarımızı oturur masaya, çözeriz. 'Yan yana yaşarız, federasyon' diyenler, bugün bu görüşlerinden vazgeçiyor, bağımsız devlet talebinde bulunuyor. O zaman Zana'ya sorum şu olur: Beraber yaşayalım diyorsan oturur konuşuruz, Kürtlerin ne sorunu varsa çözeriz. Ayrı devlet kuracağız diyorsan, Türkiye Cumhuriyeti masa başında kurulmadı, savaş meydanlarında kuruldu. Bedelini ödersin, gelir alırsın'' diye sürdürdü.

9/19/2011

seyyah1906

bdp'li gültan kışanak devlet muhatabını bulmuştur muhatabıyla görüşmeye başlamıştır

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Ankara Çankaya Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü Yılmaz Güney Salonu'nda düzenlenen Barış ve Özgürlük Kongra Hareketi Ankara Toplantısı'nda son dönemde gündemi meşgul eden MİT'in terör örgütüyle görüştüğü iddialarına ilişkin konuştu.
Türkiye'de barış ve demokrasiye en fazla ihtiyaç duyulan sürecin yaşandığını ifade eden Kışanak, ''Bu coğrafyadaki tüm renklerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı bir ortamda, Türkiye'nin devlet yapısının yeniden şekillendiğini'' ifade etti. Türkiye'de yaşanan Kürt sorununun Türkiye'yi yol ayrımına ittiğini savunan Kışanak, çözümün diyalogdan geçtiğini ve önerilerine karşılık verilmesi gerektiğini kaydetti.

MİT'in terör örgütü ile görüştüğü iddialarına değinen Kışanak, şöyle konuştu:
''Son günlerde medyaya yansıyan ve yapılan siyasi açıklamalarla da inkar edilmeyen ses kayıtları, bize şunu gösteriyor: Bu sorun artık diyalog ve müzakere yöntemiyle çözülme aşamasına gelmiştir. Türkiye'nin çokça tartıştığı muhataplık krizi çözülmüştür. Devlet muhatabını bulmuş, muhatabıyla görüşmeye başlamıştır. Bu önemli bir aşamadır ve bunun bir adım ilerisi bu görüşmelerin sürekliliğini sağlamak ve buradan gerçek demokratik bir yaşamı inşa edebileceğimiz onurlu bir barışa doğru yol almaktır.''

Kışanak, bu süreçte ''Askeri operasyonların, tutuklamaların devam ettiğini, demokratik siyasetin önünü açabilecek hiçbir girişim yapılmadığını, bunun da görüşmelerin tıkanmasının ikinci nedeni'' olduğunu öne sürdü.

Gültan Kışanak, ''Doğru bir zeminde kamuoyuna açık bir müzakere süreci başlatılarak, güven artırıcı önlemlerle yol temizliği yapılarak, demokratikleşme konusunda adım atılarak yürütülebileceğini, Türkiye'nin tek seçeneğinin bu olduğunu'' söyledi.

7/22/2011

seyyah1906

aysel tuğluk pişmanlık duyuyoruz diye bir cümle ağzımdan çıkmamıştır

BDP'li milletvekillerinin katıldığı 4 gün sürecek toplantının bugünkü bölümü sona erdi. Yaklaşık 6 saat süren toplantının ardından salondan çıkan milletvekilleri, toplantının içeriği ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Toplantıya katılan DTK Genel Başkan Yardımcısı ve Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk ise bugünkü gazetelerde yer alan ''Demokratik özerkliği zamansız açıkladım'' yönündeki açıklamasıyla ilgili söylemlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. Tuğluk, ''Ben sadece şunu söylemek istedim. (Demokratik özerklik ilanının) Silvan olayı ile aynı zamana denk gelmiş olması talihsizlik. Bir hassasiyet vardı. Bu hassasiyeti biraz dikkate alarak belki başka bir zamanda bunu yapmanın daha doğru olabileceğini ifade etmeye çalıştım'' dedi.

Demokratik özerkliğin ilan edilmesi konusunda pişmanlık ifade eden bir cümle kesinlikle kullanmadığını anlatan Tuğluk, ''Kürt sorununun demokratik özerklik temelinde bir statü ile çözüleceğine inandığını'' dile getirerek, ''Bunu tartışmaya açıyoruz. Ama 'pişmanlık duyuyoruz' diye bir cümle ağzımdan çıkmamıştır. Bunu gerekirse tekzip etmeyi de düşünüyorum. Ben bir şeye inanmasam onun açıklamasını da yapmam, sadece zamanlama konusunda hassasiyetleri gözeterek (demokratik özerklik ilanını) belki daha sonraki bir zamana erteleyebilirdik. 'Keşke onu yapsaydık' dedim. Bundan öte başka bir şey yoktur'' şeklinde konuştu.

7/14/2011

seyyah1906

dtk'den demokratik özerklik açıklaması kendimizi yönetme güç ve iradesine sahip olduğumuzu belirtiyoruz

DTK toplantısı sonrası açıklama yapan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Demokratik özerkliği ilan ettiklerini açıkladı.

Diyarbakır'da düzenlenen toplantıda sonuç bildirgesini okuyan Aysel Tuğluk şunları söyledi:

Yaptığımız kapsamlı tartışmalar ve bu tartışmalar sonucunda ulaştığımız sonuçları paylaşmak istiyorum. Demokratik Özerklik ilan belgesi:

Ulus devletçi anlayış diğer halklara büyük acılar yaşattığı gibi Kürt-Türk ilişkilerinde de Kürtleri yok oluş sürecine götüren bir dönemin başlamasının temeli olmuştur. Türkiye’nin kuruluşunda büyük rol oynayan ilk Meclis ve siyasetinde bırakalım Kürt inkarının olması, Kürtlerle birlikte kurulmuş yeni bir Türkiye vardır. Türkiye’nin kuruluş felsefesi, Kürtler bakımından da kendilerinin içinde yer aldığı bir oluşumdur.
Bu inkar ve imha politikası bugüne kadar acımasızca yürütülürken, Ortadoğu statükosu ve uluslar arası güçlerden de destek almıştır. Türkiye’nin Kürtler üzerinde egemenlik kuran devletlerle kurduğu ittifak da bu politikanın ağır biçimde sürdürülmesini sağlamıştır.

Ulus devletlerin nasıl bir soykırımcılık taşıdığı görülmektedir. Güncelde biçimsel değişiklikler olsa da, özünde devam eden inkar devam ettirilmektedir. Kürt halkının varlığı tanındığı ifade edildiğinde bile, parçalamaya çalışmaya yönelik siyaset üretilmektedir.

BİNLERCE İNSANIMIZ REHİNE OLARAK TUTULMAKTADIR
Başta Hatip Dicle’nin ve milletvekillerimizin serbest bırakılmaması bunu göstermektedir. KCK gibi siyasi soykırım operasyon sonucu binlerce insanımız rehine olarak tutulmaktadır. Kürtçe anadiline karşı kültürel soykırım devam etmektedir.

Kürt halkının doğal bir halk olmaktan hakları, dili yaşamı yok sayılmaktadır. Türkiye içinde ve dışında bir çok çevre, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi gerektiğini dile getirmiştir. Ancak AKP’nin politik parti oligarşisi kendi çıkarları için politika ürettiğinden buna yanaşmamaktadır.

Bu aşamadan sonra devam edecek çözümsüzlük, halkları şiddet ve çatışma ortamında tutup güç kaybetmesinden başka bir sonuç vermeyecektir. Kürt sorunu, Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarını kullanamamaları, her taleplerinin baskıyla reddedilmesinden kaynaklanmaktadır.

SORUNUN ÇÖZÜMÜ KÜRTLERİN HALK OLARAK TANINMASI İLE ÇÖZÜM BULUNABİLİR
Sorunun çözümü Kürtlerin halk olarak tanınması, eşit seviyede statüye kavuşmalarıyla ancak çözüm bulabilir. Kürt halkı artık ulusal varlığını statüsüz bir halk olarak yaşamak istememektedir. Dünyada Kürtler gibi 40 milyondan oluşan, hakları gasp edilmeye çalışılan başka bir halk yoktur.

Kendimizi yönetme, güç ve iradesine sahip olduğumuzu belirtiyoruz. Demokratik özerklik sadece kürt halkı için değil, tüm Türkiye halklarının inanç ve kültürlerinin kendisini özgürce ifade edeceği bir çözüm modelidir. Tüm toplumların doğal yaşam sistemidir. Demokratik özerklik bir devleti yıkmak değildir. aynı zamanda bir devlet sistemi de değildir. halkın devlet olmayan kendi coğrafyasındaki öz yönetime katılma sistemidir.

Fırat Haber Ajansı'nda yer alan haber ise şöyle:
Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK), Kürtlerin statüsüzlüğe karşı uygulamaya koyduğu Demokratik Özerkliğin geldiği aşamayı ve siyasi gelişmelerin tartışıldığı olağanüstü toplantı sona erdi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Daimi Meclisi'nin günlerdir tartışılan ve önemli kararlaşmaların sağlandığı belirtilen olağanüstü toplantısı sona erdi. 850 delegenin tamamının eksiksiz katıldığı toplantıda delegelerin Demokratik Özerkliğin ilanına yönelik karar aldı.

Sabah saatlerinde BDP Diyarbakır il binasında bulunan Vedat Aydın Konferans Salonu'nda başlayan ve DTK Eşbaşkanları Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk, BDP Eş Genel Başkanları Hamit Geylani ile Filiz Koçali, tüm BDP grubu milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum örgütü, kadın ve gençlik temsilcileri, aydın, yazar, gazeteci, kanaat önderleri ve halk delegelerinin aralarında bulunduğu 850 delegenin eksiksiz katıldığı toplantı yaklaşık 6 saat sürdü. Daha önce DTK'nin aldığı Demokratik Özerkliği inşa sürecinin başlatılması, hızlandırılması kararlarından sonra delegeler, Kürt mücadelesinde önemli bir gün olan 14 Temmuz'da Demokratik Özerkliğin ilanına yönelik karar aldı. Toplantıda alınan kararlar, şu dakikalarda kamuoyuna açıklanıyor.

seyyah1906

cemil çiçek'ten 13 şehit tepkisi artık herkesin safını iyi belirlemesi lazım ya demokrasiden yana olacağız ya da

Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde çıkan çatışmada 13 askerin şehit olmasını değerlendirdi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Diyarbakır'daki terör saldırısına ilişkin olarak, “Bir taraftan demokrasi, bir taraftan barış ve özgürlük ama öbür tarafta da kan, kin ve vahşet... Artık herkesin safını iyi belirlemesi lazım. Ya demokrasiden yana olacağız ya da bu türlü kan ve kin kusanlarla beraber olacağız” dedi.

“Böyle vahşi bir olayı, bugün bu vesileyle öğrenmiş olduk” diyen Çiçek, Türkiye'nin bir terör belası bulunduğunu söyledi. Cemil Çiçek, “Bir taraftan demokrasi, bir taraftan barış ve özgürlük ama öbür tarafta da kan, kin ve vahşet... Artık herkesin safını iyi belirlemesi lazım. Ya demokrasiden yana olacağız ya da bu türlü kan ve kin kusanlarla beraber olacağız” diye konuştu.
Şehitlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileğinde bulunan Çiçek, şöyle devam etti:

“Milletimizin, hepimizin başı sağolsun. Temenni ederim ki bu son üzücü olay olsun ama maalesef Türkiye geliştikçe, büyüdükçe, bölgesinde söz sahibi oldukça bundan rahatsız olanlar var. Bu rahatsız olanların kullandığı en uygun enstrüman da terör örgütüdür. Hep ifade ettim ki bu terör örgütü, hiçbir zaman Kürt vatandaşlarımızı o bölgenin insanlarını temsil etmiyor. Bunlar uluslararası güçlerin menfaatine hizmet eden, onun için kan döken, kin kusan, bir vahşet örgütü. Bunu artık hepimizin, herkesin çok daha iyi anlaması lazım. Herkesin de safını bu manada çok daha iyi netleştirmesi gerekiyor. Zannediyorum bu konu ile ilgili çok yönlü değerlendirme yapılıyor, yapılacak.”

Çiçek, bir gazetecinin, “Bugün BDP'liler ile görüşme vardı. Bir uzlaşma sağlanamadı ama yemin edilebilir gibi mesajlar da veriliyordu” sözleri üzerine, “Herkesin olup bitenlerden ders çıkarması ve nasıl kullanıldığını herkesin çok iyi anlaması lazım. Bu gelişmelerden hiç kimse fayda umamaz. Bu gelişmelerden bu topraklarda yaşayan 74 milyon insanın menfaati olamaz” şeklinde konuştu.

Bu tip eylemlerin başkasının menfaatine hizmet ettiğini vurgulayan Çiçek, “İnşallah aklına başına almayanlar varsa o manada bu son üzücü olay herkesin aklına başına getirir ve safını tercih eder. Ya demokrasiden yana haktan hukuktan yana olacak ya da kan ve kin kusan tarafta olacak” dedi.

HÜKÜMET NE YAPMAK İSTEDİĞİNİ ORTAYA KOYMALI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da şehit olan askerler için başsağlığı dilerken “Hükümet zaman geçirmeden terörle mücadele konusunda ne yaptığını, ne yapmak istediğini açıklıkla ortaya koymalı ve kamuoyunu bilgilendirmelidir” dedi. Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde il başkanlarına vereceği yemeği de gelen şehit haberleri üzerine iptal etti.

Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da 13 askerin şehit, 2’si ağır olmak üzere 6 askerin de yaralandığını büyük bir üzüntüyle öğrendiğini belirterek şöyle dedi:

“Özellikle belirtmek istiyorum ki, terör bir insanlık suçudur. Terörle bir yere varılamayacağı, herhangi bir sonuç alınamayacağı çağdaş dünyanın kabul ettiği bir gerçektir. Bu süreçte önemli olan AKP Hükümeti’nin terörle mücadele konusunda ne yaptığı, hangi adımları attığıdır. Israrla belirttiğimiz gibi, başta Anamuhalefet olmak üzere milli iradenin tecelligahı TBMM ve kamuoyu AKP’nin kimlerle neleri konuştuğunu, neyin pazarlığının yapıldığını bilmemektedir.”

Hükümet’i zaman geçirmeden terörle mücadele konusunda ne yaptığını, ne yapmak istediğini açıklıkla ortaya koymaya ve kamuoyunu bilgilendirmeye çağıran Kılıçdaroğlu, “Terörü ve bugün hepimizi derinden üzen terörist saldırıyı şiddetle kınarken, şehitlerimize rahmet, ailelerine ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in şahsında Türk Silahlı Kuvvetlerine başsağlığı, yaralı askerlerimize de acil şifalar dilerim” dedi.

Bu arada CHP il başkanları ile genel merkez bahçesinde yapılması planlanan yemek de gelen haber üzerine iptal edildi.

7/11/2011

seyyah1906

selahattin demirtaş kürtler eşit adil hukuk görmediler ve kürtlere yapılan zulümden trajedi çıktı

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt sorunu vardır denilmeyecekse yeni anayasa yapmanın bir anlamı olmadığını, zaten AKP,CHP ve MHP'nin mevcut anayasadan şikayeti de olmadığını belirterek, "AKP, anayasa yapım ve inşa sürecinde tutumun belirleneceği bir dönemde BDP'yi dışta tutabilir. Oyuna gelmememiz gerekir. Şu anda AKP' yi zorlayacak bir şey yapmıyoruz. Mutabakat olmaz ise, meclisin ve AKP' nin çalışmalarını zorlayacak demokratik eylemler yapabiliriz.
Bizi dışlayan anlayışın nereye varacağını görmek istiyoruz"dedi. Demirtaş, CHP'nin sorunu tutuklu 2 milletvekilinin durumuna indirgeyerek ilkesiz bir tutum sergilediğini, bunun da kendi demokratik taleplerinin gölgelenmesine yol açtığını söyledi.

"ANKARA'DAKİ SİYASİ KRİZİN TEMELİ KÜRT SORUNUDUR"

Yurt dışında bulunan BDP'nin Grup başkanı Selahattin Demirtaş, dün akşam PKK ile aynı çizgide yayın yapan Roj tv'nin "Özgür Gündem" adlı canlı yayın programına katılarak son gelişmelerini değerlendirdi. Selahattin Demirtaş, devletin Kürt halkını bir halk ve özgür irade olarak görmediğini, Ankara'daki siyasi krizin temelinin ise Kürt sorunu olduğunu söyledi. Ak Parti' nin referanduma götürdüğü 26 maddelik anayasa paketi ile şu anda yapacağı yeni anayasanın ön adımlarını ve hazırlığını yaptığını söyleyen BDP Grup Başkanı Demirtaş, "O dönemde bizim taleplerimiz vardı. Bunlar o dönemde kabul görseydi bugün bu kriz çıkmayacaktı. Biz de referandumu boykot etme kararı aldık. AKP, bizi zayıf düşürmek için her şeyi yaptı, yapıyor. KCK operasyonları, toplu tutuklamalar, toplumsal olayları şiddetle bastırmak, DTP' nin kapatılmasıyla bizi zayıf düşürmek istedi. Biz iman kuvveti ile halkımızın desteğiyle demokratik mücadelemizi verirken, diğer taraftan AKP arkasına aldığı devlet ve sivil alan gücü ile bizi bitirmeye çalışıyor. Türkiye'deki bütün erkler (Yasama, yürütme yargı) birbirlerine karşı ne kadar bağımsız olurlarsa olsunlar söz konusu biz olunca hepsi birlikte hareket ediyorlar"dedi.

"BİZİM DERDİMİZ SADECE DİCLE VE 5 TUTUKLU VEKİL DEĞİL"

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP ve MHP'nin derdinin sadece tutuklu 3 milletvekillerinin serbest bırakılması olduğunu ve başka bir taleplerinin olmadığını ifade ederek, "Bizim temel derdimiz Hatip Dicle ve tutuklu 5 milletvekilinin ötesindedir. Bir taraftan İmralı'da sayın Öcalan ile çözüm için görüşmeler yapılırken, diğer tarafta tasfiye süreci var. Devletin bazı kanallarında zihniyet değişikliği yaşanırken, bazı kanallarında ise halen 80 öncesindeki zihniyet mevcuttur.

Devlet Kürt halkına 80 yıldır haksızlık yapıyor. Kürtler eşit-adil hukuk görmediler. Ve Kürtlere yapılan zulümden trajedi çıktı. Bu haksızlığı giderin diyoruz. Böyle bir zihniyet henüz oluşmadı. Başbakan inkar ve asimilasyonu bitirdiğini söylüyor. Ama, bunun sonucunda ortaya çıkanları, sonuçları çözmeye yanaşmıyor. Bunları bütünlüklü ele almıyor. Eğer asimilasyonu bitirmişseniz İmralı sistemini de bitirin. Yüzde 10 seçim barajı, dağdaki gerilaların demokratik yaşama katılımı, faili meçhullerin aydınlatılması konusunda adım atın. Halen iyi Kürt, kötü Kürt ayırımı yapılıyor. Bakış açısı değişmiyor"dedi. Bakış açısı değişirse, mutabakat sağlanırsa meclise gidip yasama faaliyetine katılabileceklerini söyleyen Demirtaş, şöyle dedi:

"MECLİSİN VE AKP'NİN ÇALIŞMASINI ZORLAYACAK DEMOKRATİK EYLEMLER YAPABİLİRİZ"

"Bir çok milletvekillimizin Yargıtay'da davaları var. Bunların tutuklanmayacağının garantisini kim verebilir? AKP, CHP, MHP'den oluşan milliyetçi bir cephe var karşımızda. CHP'nin işi 2 tutuklu milletvekiline indirgemesi, duruşumuzu ve taleplerimizi gölgeledi. CHP ilkesiz tutumu işe bu noktaya getirdi. Meclise gitmememizin nedeni, demokratik siyasetin önünün kapanmasıdır. Bizi sınırlamaya çalışan bir zihniyet var. AKP ilk günden beri mutabakata yanaşmıyor. Demokratik siyaset olarak bizim de bir direniş hakkımız var. Çözüme açığız. Kürt sorunu bir günde çözülmez ama, mutabakat bir günde hazırlanır. Eğer yeni anayasanın temelinde Kürt sorunu vardır denilmeyecekse yeni anayasa yapmanın bir anlamı yok. Zaten diğer mevcut partilerin mevcut anayasadan şikayeti de yok. AKP, anayasa yapım ve inşa sürecinde tutumun belirleneceği bir dönemde BDP' yi dışta tutabilir. Oyuna gelmememiz gerekir. Şuanda AKP' yi zorlayacak bir şey yapmıyoruz. Mutabakat olmazsa, meclisin ve AKP' nin çalışmalarını zorlayacak demokratik eylemler yapabiliriz."

"AKP, ÇÖZÜME YANAŞMAZ İSE ÇÖZÜMÜ BİZLER GELİŞTİRECEĞİZ"

BDP Grup başkanı Selahattin Demirtaş, kendilerini dışlayan anlayışın nereye varacağını görmek istediklerini, Hükümetle diyalog zemininin zorlanabileceğini de belirterek, "AKP meseleyi soğutmak istiyor. Tutuklu vekillerin durumunu mahkemelerin yetkisine bırakmak istiyorlar. Devlet bugüne kadar Kürt isyanlarını küçümseyerek en büyük hatayı yaptı. Çözüm önerilerimiz de küçümsenecekse Kürtler çözümü AKP'nin lutfuna bırakmayacaklardır. AKP çözüme yanaşmazsa, çözümü bizler geliştireceğiz"diye konuştu.

7/02/2011

seyyah1906

gürsel tekin bu kadarda iki yüzlülük olamaz demokrasi çifte stantard istemez

Tekin, "Ben bu gece Tunceli'de kaldım. Sabaha kadar helikopter sesi ve kurşun sesleri ile uyuyamadık" dedi.

Tunceli'ye, bir düğün törenine katılmak için gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, bugün basın toplantısı düzenledi.

CHP grubunun yemin etmemesi ile ilgili değerlendirmede bulunan Tekin, siyasi partilerin demokrasiler içinde yapabileceği eylemler olduğunu söyledi.
Eylemlerini sonuç alıncaya kadar devam ettireceklerini belirten Tekin, "Bu eyleme yönelik özellikle AKP yetkililerinin ve sayın Başbakanın söylemleri doğrusu beni dehşete düşürüyor. AKP'ye açılan kapatma davasını isim vermeden eleştiren Başbakan Recep Tayip Erdoğan 'milletin iradesine kimse ipotek koyamaz' demiş. Şimdi siz kendinize gelince millet iradesi diyeceksiniz, size yönelik bir saldırı olunca hukuku yargıyı yok sayacaksınız. Ama başka bir siyasi parti böyle bir olayla karşı karşıya kalınca dönüp demokrasi dersi vereceksiniz. Bu kadar da iki yüzlülük olamaz. Demokrasi çifte standart istemez" dedi.

'HELİKOPTER SESİNDEN UYUYAMADIK'

Tekin, parlamentonun ve Türkiye'nin konuşması gereken en önemli sorunun Kürt sorunu olduğunu belirterek şöyle dedi:

"Ben bu gece Tunceli'de kaldım. Sabaha kadar helikopter sesi ve kurşun sesleri ile uyuyamadık. Olağan bir durum söz konusu değil. Bu durum sadece Tunceli içinde geçerli değil, bütün Güneydoğu illerine gittiğinizde oralarda da ciddi sorunların yaşandığı biliniyor. Ancak bu sorunların görmezlikten gelinmesi Türkiye için hayra alamet bir sorun değildir. İktidarın ivedilikle, iktidarı ile muhalefeti ile bu sorunun çözümü konusunda ne yapılacaksa çok hızlı bir şekilde yapması gerekiyor. 12 Eylül'den bugüne kadar bölgede olağan bir durum söz konusu değil. İnsanlar hala kurşun sesleri ile uyuyorsa bu seslerle uyumaya çalışıyorsa, burada çok ciddi sorunların olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor. Bu sorunlar ötelenecek sorunlar değil. ötelene ötelene bugünlere gelindi. Asıl olarak başbakanın ve iktidarın ve diğer siyasi partilerin bu konudaki sorunu çok hızlı bir şekilde bu sorun nasıl çözülecekse , parlamentoda nasıl görüşülecekse bunu çözmesi gerekiyor. Aksi taktirde ötelenirse çok daha zorlaşacağı bellidir."

'SİVAS'TA YAPILANLAR FAŞİZAN BİR ÖRNEKTİR'

Sivas olaylarının 18'inci yılı nedeniyle düzenlenen anma programına izin verilmemesine tepki gösteren Tekin, "Kabul edilecek bir durum değil. Böyle faşist bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil" diye konuştu.

7/01/2011

seyyah1906

sebahat tuncel'den pkk bombacısına övgü zilan yoldaş sadece sisteme karşı kendi bedeninde bomba patlatmamış

Tunceli’de 30 Haziran 1996 tarihinde askerlerin bayrak merasimi sırasında hamile kadın kılığına girerek düzenlediği intihar saldırısıyla 8 askerin şehit olmasına, 29 askerin ise yaralanmasına yol açan Zilan kod adlı PKK’lı Zeynep Kınacı’nın Diyarbakır’daki anma etkinliğine BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel katıldı.
Zeynep Kınacı’nın mücadelesini kendi mücadeleleri olarak görmeleri gerektiğini belirten Tuncel, " 30 yılık mücadelede 18 bin gerilla yaşamını yitirmiştir. 30 yılda büyük emekler bedeller verildi. Bugün rahat siyaset yapmamızı, bu kadar rahat konuşmamızı bu arkadaşlarımıza borçluyuz" dedi.

Diyarbakır’ın Merkez Sur ilçesi Hasırlı mahallesi Özgür Yurttaş Derneği önünde Diyarbakır Kent Kadın Meclisi tarafından düzenlenen PKK’lı "Zilan" kod adlı Zeynep Kınacı’yı anma etkinliğine İstanbul’dan bağımsız seçildikten sonra BDP’ye katılan miletvekili Sebahat Tuncel de katıldı. 30 Haziran 1996 tarihinde Tunceli kent merkezinde Cumhuriyet meydanında bayrak merasimi yapan askerlerin arasına hamile kılığında girerek vücuduna sardığı bombaları patlatarak intihar saldırısı düzenleyerek 8 askerin şehit olmasına, 29 askerin de yaralanmasına yol açan PKK’lı Zeynep Kınacı ile çatışmalarda ölen kadın PKK’lıların fotoğrafları ile "özgürlük yaşamdır, yaşam kadındır" pankartı asıldı.

RAHATLIĞIMIZI YAŞAMINI YİTİREN 18 BİN GERİLLAYA BORÇLUYUZ

Kadınların yoğun ilgisiyle karşılanan BDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel, PKK’lı Zeynep Kınacı’nın, Kürt ve kadın özgürlük hareketi açısından önemli isimlerden biri olduğunu iddia etti. Tuncel, "Zilan yoldaş özgürlük hareketi açısından önemli bir isimdir. Zilan yoldaş sadece sisteme karşı kendi bedeninde bomba patlatmamış, aynı zamanda erkek egemen sisteme karşı kadın mücadelesine önemli bir çıkış yapmıştır. Sadece Zilan değil, Kürt özgürlük tarihine baktığımızda binlerce sehidimiz var. 18 bin gerilla bu 30 yıllık mücadele yaşamını yitirmiştir. Bunların arasında binlerce kadın arkadaşımız var. Bizim bugun rahat siyaset yapmamızı, bu kadar rahat konuşmamızı bu mücadeleye ve bu arkadaşlarımıza borçluyuz. 30 yılda çok büyük emekler ve çok büyük bedeller verildi. Ancak halen yolumuz var" dedi.

MÜCADELESİNİ, MÜCADELEMİZ OLARAK GÖRMELİYİZ

Tunceli’de intihar saldırısı düzenleyen PKK’lı Zeynep Kınacıyı eyleminden dolayı öven Sebahat Tuncel, "Zilan yoldaşın canını ortaya koyarak sisteme karsı vücudunu bomba yapıp patlatmasını kendi mücadelemiz olarak görmeliyiz. Kadınlar halen bu sistem döngüsü içinde her gün aynı şeyi yapıyoruz. Gelin kaynanayı, kaynana gelini, gelin görümceyi sevmez. Biz kadınlar ne zaman kendimizi sevmeye baslarsak, birbirimizi seversek iste o zaman bu erkek egemen sınıfına karşı çok daha güçlü ve söz sahibi oluruz. O zaman biz sehitlerimizi anarken sadece onların önünde saygı ile eğilmekle değil, onların yaşam idollerini kendimize yaşam idolu olarak görmeliyiz" diye konuştu.

Konuşmalardan sonra, Zeynep Kınacı’nın kendi sesinde hayatını ve hayatından kesitleri yansıtan slayt gosterisi düzenlendi. Dicle Fırat Kültür Merkezi sanatçıları PKK’lı Zeynep Kınacı için bestelenen türküleri okurken, anmaya katılanlar "şehitler ölmez", "yaşasın başkan Apo" sloganları attı.

DHA

6/18/2011

seyyah1906

atatürk bu toplumda yaşayan herkesin lideri onu dar alanlara hapsederek siyaset yapılamaz

Kılıçdaroğlu, seçim sonrası yeni anayasa, Kürt sorunu ve seçim sonuçlarıyla ilgili Habertürk gazetesinden Amberin Zaman'a konuştu. İşte o söyleşinin Zaman'ın kaleminden çıkan bölümleri:
Deniz Baykal’ın seçim sonuçlarına ilişkin Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu net şekilde ifade eden, “Kimse kendini aldatmasın, Kemal Bey kurultayı toplamalı” ifadelerine ilişkin yoruma girmek istemiyor. Parti içi demokrasinin çalışacağını ve ancak yeteri sayıda delegenin kurultay için imza toplaması halinde kurultayda yarışabileceğini söylüyor. Ama böyle bir ihtimalin son derece zayıf olduğunu her haliyle belli ediyor.

Anlaşılan Kılıçdaroğlu, Baykal ile polemiğe girerek partinin eski kendi içinde kavgalı imajın yeniden oluşmasına izin vermek istemiyor. Önüne bakıyor. Baykal’ın, “CHP bir doğrultu sorunu yaşıyor. Örneğin, Kürt açılımı, yeni Kürt söylemi denildi. Ancak bu yaklaşım oy artışı getirmediği gibi CHP önemli merkezlerde oy erozyonuna uğradı” iddiaları karşısında asla yeni reformcu söyleminden geri dönmeyeceğinin ısrarla altını çiziyor.


Seçim taktiği mi?
Kılıçdaroğlu, Kürt sorununa çözüm aramanın seçim taktiği olmadığını, bu meselenin Türkiye’nin bekasını ilgilendirdiğini ve herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini savundu. “Sorunun çözülmesi için mutlaka CHP’nin katkısı gerekiyor. 30-40 yıldır siyaset görevini yapmadığı için bu sorun çözülemedi, bizim görevimiz iktidarı sorunun çözümüne zorlamak” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

“Sunduğumuz demokratikleşme raporunda geri adım atmamız asla söz konusu değil. Baskı değil özgürlük, esneklik ve çağdaş demokrasi vurgumuzu sürdüreceğiz. Özgürlüklerden hiç korkmamamız lazım. Ülke neden parçalansın. Tam tersi, Türkiye demokratikleştikçe çekim merkezi haline geliyor. Erbil’deki de, Şam’daki de Türkiye’ye gelmeyi hayal ediyor.”


‘Memlekete yararsa Öcalan'la görüşülür’
Kürt çözümüne ilişkin BDP’nin rekor sayıda milletvekili çıkarmasını olumlu bulan Kılıçdaroğlu belli konularda, örneğin faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu kurulmasına yönelik işbirliğine açık olduğunu ifade ediyor. Yeri geldiğinde AKP’yle de işbirliğine hazır olduğunu söyledi. Öcalan ile süren görüşmelere ilişkin, “Memleket için faydalı olacaksa neden karşı çıkalım” görüşünü yineleyen CHP Lideri, bu görüşmelerin içeriğini ana muhalefet partisi lideri olarak öğrenmeye hakkı olduğunu savundu.


“Başbakan bana Anayasa için geldiğinde kendisine bu talebimi bildireceğim” dedi.

Muhalefetin düzenli olarak iktidar tarafından bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla da en kısa zamanda bir araya gelip özellikle Suriye konusunda brifing alacağını sözlerine ekledi. Önümüzdeki dönemde dış siyasete daha fazla ağırlık vereceğini söyleyen CHP Lideri, AB üyeliğinden asla vazgeçilmemesi gerektiğini savunarak Türkiye’ye engel olmaya çalışan Sarkozy ve Merkel’i eleştirdi.


‘İlk 3 madde hariç tartışırız’
Anayasa’nın ilk üç maddesi haricinde vatandaşlık tanımı dahil tüm unsurları tartışmaya hazır olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Biz AK Parti’nin kırmızı çizgileri nedir, Başbakan’ın aklından neler geçiyor bunları bilmiyoruz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclis Başkanı’nın daveti üzerine bir komisyon kurulur. Her partiden iki milletvekili atanır, Anayasa hukukçuları bir araya gelir ve etraflıca tartışılır. Ancak biz sadece Meclis içerisindeki partiler değil dışındakilerle de görüşmek istiyoruz. Sivil toplum kuruluşlarıyla ve üniversitelerle de. Tabii dediğim gibi Başbakan ne düşünüyor, Cumhurbaşkanlığı konusunda gündeminde ne var bilemiyoruz. Ancak bizim açımızdan yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü ve dokunulmazlıkların kalkması son derece önemli. AKP’nin bir önceki Anayasa çalışmasının neticelerini gördük. Tek bir partinin mutfağında değişikliğe gitmek son derece tehlikeli.”


Kılıçdaroğlu’nun seçimden aldığı dersler
Esnaf gezilerinde sadece el sıkışıp bir iki dakika yeterli değil. Bunun otomatikman oya dönüşeceğini düşünmek yanlış. Seçmenin derdini dinlemek gerekiyor. Bu iletişim sürekli kılınmalıdır.

Seçimde organizasyon aksaklıkları oldu. Otobüsteki ses düzeni gibi. En önemlisi önseçimle aday belirlemek. 29 ilde bunu yaptık ve son derece başarılı netice aldık. Bir dahaki seçimde bütün adaylar inşallah önseçimle belirlenir. Parti içi demokrasinin gereği budur.

“Silivri listesi”
ile ilgili eleştirilere ilişkin Kılıçdaroğlu, “Haberal Zonguldak’ta gayet iyi netice almıştır. Çünkü orada sevilen bir insan. Orada 60 bin 172 fazla oy almıştır. AKP ise oylarını sadece 39 bin 614 artırmış. Bazı liberal yazarlarla son anda bir araya gelmekten vazgeçen Süheyl Batum’a yöneltilen eleştiriler konusunda ise “Buluşma olayını ilk defa duyuyorum” diyen Kılıçdaroğlu, “Hangi düşüncede olursa olsun hiç kimseyi dışlamaya hakkımız yok, doğru bulmuyorum, herkese kapımız açık” dedi. 


‘Atatürk de mi baraj altında kaldı?’
Kılıçdaroğlu ilk yurtdışı gezisini de Sosyalist Enternasyonal’e katılmak üzere yapacak. Washington’la ilgili henüz kesinleşmiş bir program yok. Bu arada AB’nin Genişlemesinden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, seçimlerden sonra hemen Kılıçdaroğlu’nu telefonla tebrik etmiş.

Türkiye’nin üyelik sürecinin gittikçe içine kapanan ve İslam’a karşı önyargılı duran Avrupa için bir etik ve manevi sınav niteliği taşıdığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yılmaması halinde Avrupa’nın silkinip vicdana, hoşgörüye yeniden kavuşmasına yardımcı olabileceğine işaret etti. Kılıçdaroğlu sözlerini, “Doğu ve Batı gibi kavramlar artık gittikçe anlamsızlaşıyor, artık dünya evrensel değerler ölçüsünde tarif ediliyor edilmeli” diyerek sürdürdü.


‘Atatürk siyasetüstü figür’
Baykal’ın yıllardır güttüğü, merkezine Atatürkçülüğü ve şeriat paranoyasını koyan siyasetin CHP seçmeni tarafından daha fazla benimsendiğini ima etmesi noktasında da, “Atatürk bu toplumda yaşayan herkesin lideri, onu dar alanlara hapsederek siyaset yapılmaz, yapılmamalıdır” dedi.

Baykal, Atatürk üzerinden siyaset yaptığına göre “99 seçimlerinde CHP baraj altında kaldı, o halde Atatürk de mi baraj altında kalmış oluyor” sorumuza gülümseyerek, “Atatürk siyasetüstü figür. Atatürk statükodan değil çağdaşlıktan, zamana, toplumdaki değişime ayak uydurmaktan yanaydı” cevabını verdi.

Yeni Anayasa konusunda Erdoğan’ın, “Kapılarını çalacağız” sözlerine ilişkin, “Biz kapımızı açmaya hazırız” diyor.


Etnik ve dini siyaset
Hiç olmadık kadar sert geçen seçim kampanyası hakkında neler düşünüyordu. Başbakan’ın kendisini Alevi kimliği üzerinden hedef almasına ne diyordu?

“Birincisi ben her zaman etnik kimlik ve din üzerinden siyaset yapmayı reddettim. Böylesi bir siyaseti de hiçbir şekilde ahlaklı bulmuyorum” dedi. Geçmişe sünger çekip Başbakan’ı affetmeye hazır mıydı peki? Kılıçdaroğlu’nun cevabı net: “Özür dilemedikçe cevabım ‘Hayır’. Evet Alevi’yim, bu ne zamandan beri suç sayılıyor bu ülkede. ‘Hakkınızı helal edin’ diyen biri, başkasının inancını sorgulamaz. O zaman siyasetin gereği olarak sarf ediyordur bu sözleri. Kendi inancı gereği olarak değil.”

Erdoğan’ın, The Economist Dergisi’nin CHP’ye oy vermesi telkininde bulunması üzerine CHP’ye “küresel çete” ithamında bulunmasına ilişkin yargı yoluna başvurmaktan vazgeçmeyeceğini de sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu’nun, belli ki Erdoğan’a karşı öfkesi halen yatışmış değil. Ama buna rağmen bir saat süren mülakatımız boyunca ısrarla “Yapıcı muhalefet” dedi. Ayrıca Türkiye’nin yeni Anayasa ve Kürt sorunu gibi hayati meseleler noktasında gündelik siyasi hesapları bir kenara itip Türkiye’de barış ve demokrasinin kök salması adına iktidar partisiyle uyum içersinde çalışmayı bir vicdani sorumluluk olarak addediyor.


Değişime ilk adım, tüzükle atılacak

CHP’nin seçim sonrası yeni yol haritası belirlendi. Seçim analizleriyle eşzamanlı olarak partinin tüzüğü de yenilenecek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu MYK toplantısında tüzük kurultayı için çalışmaların başlatılması talimatını verdi.

Parti yönetimi, önce tüzük kurultayı, ardından olağan kurultay yapmayı planlıyor. Performans kriterlerinin esas alınacağı yeni tüzükte, başarılı olanlar kalacak, başarısız olanlar gidecek. Milletvekilli adayları ön seçim ile belirlenecek, böylece her seçimden sonra kongre tartışmalarının da önüne geçilecek.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “Sosyal demokrat bir partide olması gereken ne varsa yeni tüzükte olacak. Dünyada kabul edilen ve uygulanan tüm demokratik mekanizmaları yeni tüzüğümüze yansıtacağız. Parti içi demokrasinin hâkim kılındığı yeni bir sistemi hâkim kılacağız. Olağan kongremizi daha demokratik bir yapıda yapacağız” dedi. Tekin ‘MYK’da Genel Başkan’a “açık çek” verdiklerini belirterek, “Genel Başkan’ın elini rahatlatmak için bütün MYK üyeleri olarak görevi bırakmaya hazır olduğumuzu aktardık” diye konuştu.
cumhuriyet portal

6/14/2011

seyyah1906

ahmet türk bdp'nin tuncelide neden oy alamadığını niçin başarısız olduğunu açıkladı

Mardin'den milletvikili seçilerek yeniden Meclis'e dönüş bileti alan Ahmet Türk, BDP'nin bağımsız adayı Ferhat Tunç'un Tunceli'de bekledikleri sonucu alamamasını 'Kılıçdaroğlu rüzgarı'na bağladı. Türk alevilerle ilgili politikalarını yeniden gözden geçireceklerini söyledi.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali, seçim sonuçlarını değerlendirirken, Türkiye için önerdikleri demokratik özerkliğin seçimlerde halkın onayına sunulduğunu ve kabul gördüğünü savundu. Koçali, "Artık Başbakan’ın da karar verme zamanıdır. Başbakan Kürtler’e dönük politikalarda ısrar mı edecek, yoksa Kürtler’in siyasi iradesini tanıyıp, statü talebini ve demokratik özerkliği de içeren bir demokratik anayasaya evet mi diyecek? Başbakan, balkon konuşmasında çok umut vermedi" dedi.

BDP desteğiyle milletvekili seçilen Ahmet Türk, Leyla Zana, Sırrı Süreyya Önder, Şerafettin Elçi, Levent Tüzel, Ertuğrul Kürkçü, Aysel Tuğluk ile Nursel Aydoğan, BDP Genel Başkan Vekili Hamit Geylani ve Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali ile birlikte 12 Haziran seçimlerinin sonuçlarını Diyarbakır’da biraraya gelerek değerlendirdi.

"SEÇİM BARAJI YIKILDI"

Diyarbakır’da Sümerpark Resepsiyon Salonu’ndaki basın toplantısında konuşan BDP Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali, seçimden büyük bir zaferle çıktıklarını, yüzde 30 oranla kadınların temsil edildiği en yüksek grup olduklarını söyledi. Koçali, 12 Haziran seçimlerinin doğru okunmasını isterken şöyle dedi: "Seçimin dünü, bugünü ve yarını doğru tahlil edilmelidir. Adil ve demokratik bir seçim olmadı. Aldığımız oy sezçm barajını artık anlamsız kılmıştır. 36 vekille bu baraj yıkılmıştır. Türkiye seçim tarihinde adeta ilkler yaşandı. Siyasetçilerin kullandığı üslup ve söylemler hiçbir seçim döneminde olmadığı kadar toplumsal ve ahlaki değerlerden uzak kalmamıştır."

’AKP’NİN EN BÜYÜK ÇILGINLIĞI ÖCALAN SÖZLERİDİR’

Koçali, seçim sürecindeki gerginliğin 1’inci derecede sorumlusunun AK Parti olduğunu ve ’çılgınlıkta’ sınır tanımadığını ileri sürerek, "AKP’nin en tehlikeli çılgınlığı sayın Abdullah Öcalan’a ilişkin söz ve davranışları olmuştur. Kürt halkı, AKP’nin ülke ve toplum açısından ciddi tehlike yaratan bu oyununu, meydanlarda ve sandıkta gösterdiği direnişle boşa çıkarmıştır" dedi.

TÜRK: HÜKÜMETİN TAVRI ATEŞKESİ BELİRLER

Mardin’den seçilen Ahmet Türk, gazetecilerin sorularını yanıtladı. PKK’nın ilan ettiği ateşkesin 15 Haziran’da sona ereceği açıklamaların hatırlatılması üzerine Türk, "15 Haziran; Kürtler, Türkiye açısından önemli bir tarih. Türkiye’nin dönüşüm gösterebilmesi için önemli bir fırsat. Eğer hükümet, devlet 15 Haziran’da Kürt sorunu çözümü konusunda yol haritası ortaya çıkarmasa veya buna dönük inandırıcı açıklamalar yapmazsa Kürtler açısından kabul edilmeyecek bir süreç olarak görülür. 15 Haziran; yapılacak müzakerelere ve hükümetin ortaya koyacağı tavra göre değişecektir. Hükümetin Kürt sorununa yaklaşımı sürecin nasıl gideceğini belirleyecektir" dedi.

"ALEVİLERİ TARTIŞACAĞIZ"

Türk, Tunceli’deki sonuçlar hatırlatılarak, Aleviler’le ilgili yeni bir politika izlenip, izlenmeyeceğine dair bir soruya ise, "Aleviler’e önem veriyoruz. Ortak çalışmayı esas alan yaklaşımı gösterdik. Devletin Aleviler üzerinde sürdürdüğü politika çok açık ortaya çıkmadı. Her dönemde Aleviler aramızda. Ayırım yapmadık. Kılıçdaroğlu rüzgarından kaynaklanmıştır. Bunu tartışacağız" yanıtını verdi.
mynet

6/13/2011

seyyah1906

başbakan tayyip erdoğandan kürtlere birinci sınıf vatandaşlık vaadi

24. dönem milletvekili genel seçimlerinde oy sayım işlemi tamamlandı.


AKP %49.9, CHP %25.9, MHP %13, BDP destekli bağımsızlar ise %5.9 oy aldı.
Bu oranlara göre AKP 326, CHP 135, MHP 53 sandalye çıkarırken, BDP destekli 36 bağımsız aday Meclis'e girebiliyor.

AKP bu sonuçla Anayasa'yı referanduma gerek olmadan değiştirecek 367 sandalye ulaşamadığı gibi Anayasa'yı tek başına değiştirmeye yetecek 330 sandalyenin de altına düştü.

MHP ise bazı beklentilerin aksine barajı aşmayı başardı.

Ayrıca 2007 seçimlerine kıyasla daha fazla bağımsız parlamentoya girmeye hak kazandı.

2007'de, kapatılan DTP'nin desteklediği adaylardan 21'i parlamentoya girmişti.

Erdoğan'dan Kürtlere 'Birinci sınıf vatandaşlık vaadi'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2007 genel seçimlerinden sonra yaptığı gibi, AKP Genel Merkezi'nin balkonunda binlerce partiliye seslendi.

Erdoğan yeni Meclis'in hazırlayacağı yeni Anayasa konusunda "Yeni Anayasa milletin her bir ferdini birinci sınıf görecek. Bu Anayasa Türk'ün, Kürt'ün, Alevi'nin ve Sünni'nin herkesin anayasası olacak." dedi.

Erdoğan yine 2007'de olduğu gibi, kendilerine oy vermiş olsun ya da olmasın toplumun tüm kesimlerini kucaklayacaklarını söyledi.

"12 Haziran 2011 seçimlerinin galibi hiç ama hiç şüphesiz Türkiye'dir, demokrasidir" diyen Erdoğan, ''Kıskananlar çatlasın'' sloganları üzerine ''Çatlamasın, çatlamasın. Onları da kucaklayacağız. Onları da aramıza alacağız'' dedi.

Erdoğan ''Vur vur inlesin Kılıçdaroğlu dinlesin'' sloganı atılınca ise ''Biz vurmaya değil, sevmeye geldik. Karşılık bulduğumuzda aynen bu yola devam ederiz. Karşılığını bulmadığımızda da sadece cevabını verir geçeriz'' diye konuştu.

Seçim zamanında sertleşen siyasi üsluba da "meydanlarda söylenen meydanlarda kalsın" sözleriyle gönderme yaptı.

Sözlerine, "74 milyonun her bir ferdinin yaşam tarzı, inancı, değerleri, bizim üzerimizde mübarek bir emanettir. Bize oy verenlerin de, vermeyenlerin de yaşam tarzını, inanç ve değerlerini, onurumuz, namusumuz, şerefimiz olarak göreceğimizden hiç kimsenin ama hiç kimsenin kuşkusu, şüphesi, tereddütü olmasın." diye devam etti Erdoğan.

Kılıçdaroğlu'ndan üç mesaj

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarını başarı olarak değerlendirdi.

Sonuçların açıklanmasının ardından parti genel merkezi önünde bekleyen partililere seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasına üç mesajım var diye başladı.

Partisinin altı aylık bir çalışma sonucu 12 Haziran'da bir önceki seçime göre 3.5 milyon daha fazla oy kazandığını kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Ayrıca 12 Eylül darbesinden bu yana en yüksek oyunu almıştır. İki, seçime girip milletvekili sayısını artıran tek parti CHP'dir. Seçime giren partilerden diğerleri milletvekili sayılarını düşürmüşlerdir, milletvekili sayısını artıran tek parti CHP'dir'' dedi.

Demokrasiye her zaman güvendik, demokrasiyi savunduk ve her koşulda savunacağız diyen Kılıçdaroğlu, AKP'ye bir yandan ''başarılar dilerken'', diğer yandan da ''Daha güçlü bir CHP var. Bunu unutmasınlar. Sadece AK Parti değil, bütün dünya unutmasın'' uyarısında da bulundu.

Konuşması sık sık ''İnadına CHP, inadına sol'', ''Halkın umudu Kılıçdaroğlu'' ve ''Halkçı Kemal'' sloganlarıyla kesilen CHP lideri, anayasa, özgürlükler, kadın erkek eşitliği ve medya özgürlüğü konularını yakından takip edeceklerini vurguladı ve şöyle devam etti:

''Çağdaş anlamda uygar dünyaya eşit konuma Türkiye'nin getirilmesinde mücadelemizi sürdüreceğiz. Özgür ve bağımsız bir Türkiye, baskılardan arınmış bir Türkiye'nin mücadelesini vereceğiz ve bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.''

Kılıçdaroğlu üçüncü mesajında da parti örgütüne seslendi.

Türkiye'nin 81 iline, 270'in üzerinde ilçesine gittiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Yarın sabah örgütlerimizle beraber seçim varmış gibi aynı heyecanı sürdüreceğiz. Altı aylık bir süreçte üç buçuk milyon yeni oydaş kazanıyorsak önümüzde dört yıllık bir süreç var, hedefimiz dört yıllık süreç içerisinde iktidardır. Bu konudaki hedefimizi şimdiden ortaya koyuyoruz ve bu hedeften vazgeçmeyeceğiz'' diye konuştu.

CHP lideri, partililere umutsuzluğa kapılmamaları ve morallerini bozmamaları çağrısında da bulundu.
bbc türkçe
seyyah1906

bdp'li bengi yıldızdan bizi desteklemek öcalanı ve dağdaki yoldaşlarımızı desteklemektir

Batman'da, BDP'nin desteklediği Milletvekili adaylarından Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız yeniden milletvekili seçildi. Ata sevincini oğlu ile paylaştı, Yıldız ise, Ahmet Türk ile girdiği iddiayı kazanarak takım elbise kazandığını söyledi.


BDP'nin yeni milletvekilleri Ata ve Yıldız, seçim lokalinde seçmenlerine teşekkür ederek kutlama yaptı. Yıldız, seçim lokalinde yaptığı konuşmada, "Bizi desteklemek Öcalan'ı desteklemektir, dağdaki yoldaşlarımızı desteklemektir" dedi.

Batman'da, BDP'nin bağımsız olarak desteklediği Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız'ın yeniden milletvekili seçilmesi üzerine seçim lokalinde dün gece geç saatlerde havai fişekli kutlama yapıldı. Burada seçmenlerine seslenen Bengi Yıldız, yüzde 51,84 oranıyla partilerinin oylarını 113 bine çıkararak neredeyse oylarını ikiye katladıklarını söyledi. Daha önce 35 üzerinde milletvekili çıkaracaklarını açıkladığını söyleyen Yıldız, "Bu rakamı da yerel gazetelere vermiştim. DTK Genel Başkanı sayın Ahmet Türk ile takım elbise iddiasına girmiştim ve bu iddiayı kazandım. Bu seçimden zaferle çıktım. Türkiye'yi yönetenlere bu halk mesaj vermiştir. Barışçıl bir anayasa ve halkın özlem duyduğu barış ortamına yönelik kullandığı bu tercihinden ötürü herkese şükranlarımızı sunuyoruz" dedi.


"BİZİ DESTEKLEMEK ÖCALAN'I DESTEKLEMEKTİR"
Yeniden seçilen Bengi Yıldız, kendilerinin desteklenmesinin 'özgürlük hareketinin' desteklenmesi demek olduğunu anlatırken, şöyle dedi:

"Bizi desteklemek; Sayın Öcalan'ı desteklemektir. Bizi desteklemek; dağdaki yoldaşımızı desteklemektir. Bizi desteklemek zindandaki belediye başkanlarımızı, arkadaşlarımızı desteklemektir. Size müjdeyi verelim, bu akşamdan itibaren izleyin, Türkiye'nin televizyonu, yazarı-çizeri 'Kürdistan'ı konuşacak. Sadece onlar mı, güneydeki Kürt kardeşlerimiz de sizi konuşacak, herkes diyecek ki; 'Orası Kürdistan'dır, orada Kürtler var.' Görevinizi yaptınız, emanetinizi bizim omuzlara yüklediniz. İnşallah, Allah'ın izniyle halkımızın desteğiyle sözlere layık olmaya çalışacağız. Hiçbir şey yapmasak bile şu sözü verebilirim, asla bu halka ihanet etmeyeceğiz. Bir canımız vardır, söz veriyoruz canımız pahasına sizi savunacağız."

BDP'nin seçim lokalinde toplanan seçmenlerine Kürtçe, "Ez kurbana web im (Size kurban olayım) diye konuşmasına başlayan Milletvekili Ayla Akat Ata ise, 6 yaşındaki oğlu Heval Hakkı Ata ile tekrar vekil seçilmesinin sevincini yaşadı. Ayla Akat Ata, "Kürt sorunu yoktur' diyenlere bu halk gerekli yanıtı sandıkta vermiştir. Meclis'e 36 vekille gidiyoruz. Bu halk bizi var etti. Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu kitleye söylenebilecek hiçbir şey yoktur. Herkes görevini yapmıştır. Hükümetin savaş mı, barış mı? Söylemini merak ediyorum. Biz bu halkın taleplerini hep dillendireceğiz"dedi.

DHA