En Yeniler
demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/24/2011

seyyah1906

istanbul'dan milletvekili seçilen engin alan'ın tahliye talebi reddedildi bahçeliden sert tepki

Balyoz Planı davası kapsamında tutuklu olarak yargılanırken MHP'den İstanbul Milletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın tahliye talebi reddedildi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, taleplerin ardından verilen arada Alan'ın avukatı Ayhan Nacak tarafından yapılan tahliye talebine ilişkin dilekçeyi de inceledi.
Mahkeme heyeti, Alan'ın tahliye talebini kabul etmedi.

Erdoğan "gideceği yeri o da buldu" demişti!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alan hakkında, geçtiğimiz mayıs ayında ATO'da yaptığı konuşmada, "Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir Korgeneral ayağa kalkmaz mı. Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi. Çanakkale’de anma törenlere gidiyoruz bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ondan sonra gereği yapıldı o ayrı mesele. Ama şimdi bakın gideceği yeri o da buldu" demişti.

Bahçeli'den ağır tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının milli iradeye saygı, Türk demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından "esef verici bir garabet" olduğunu belirterek, "Mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmelidir" dedi.

Bahçeli, seçilmiş milletvekillerinin tahliye edilmemesiyle ilgili yargı kararları hakkında yazılı bir açıklama yaptı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili seçilen Mehmet Haberal, Mustafa Balbay ve Engin Alan'ın tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının, milli iradeye saygı, Türk demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından "esef verici bir garabet" olduğunu savunan Bahçeli, "AKP iktidarının vesayeti altında siyasallaşan güdümlü yargının hazin bir örneği olan bu kararlarla, egemenliğin yegane kaynağı olan milli iradeye, demokrasiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne meydan okunmuştur" dedi. Bahçeli şöyle devam etti:
"Türkiye, milli iradeyi hiçe sayan, tanımadığını ilan eden hukuk dışı bir yargı müdahalesiyle karşı karşıyadır. Adalete olan güven duygusu çok ağır yara almıştır. Milli irade gaspı olan bu kararlarla yargı krizi, demokrasi krizine ve siyasi krize dönüşmüştür. Bu vahim durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakan ve AKP yöneticilerinin sessiz, suskun ve tepkisiz kalmaları, ileri demokrasi anlayışlarının ne olduğunun hazin bir göstergesidir. Bugün yaşanan krizin hukuki süreçler içinde aşılamaması halinde siyaset kurumu bu duruma müdahale etmek zorundadır. Bunun için yapılması gereken, mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmesidir. Burada en büyük görev ve sorumluluk Meclis çoğunluğu nedeniyle Başbakan'a ve AKP'ye düşmektedir. Başbakan'ı bu konuda sorumlu davranmaya ve gerekli girişimleri başlatmaya davet ediyorum."
cumhuriyet portal
seyyah1906

yeni milletvekili hakan şüküre hatip dicle sorusu cevap gündemi takip edemedim

AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, "Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve BDP’li milletvekillerinin Meclis’e gitmeme kararı almasını" nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine "Gündemi takip edemedim. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur" dedi.

Şükür, eşi Beyda Şükür ile Milano’dan İstanbul’a gelişinde Atatürk Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Eşinin rahatsızlığı nedeniyle yurt dışına gittiklerini ifade eden Şükür, bu nedenle milletvekili mazbatasını henüz alamadığını söyledi. Şükür, "Seçilenleri tebrik ederim. Hayırlısı olsun, çok seviyeli, ülkemizin yükselen çıtasını daha ileri götürmek için muhalefetiyle, iktidarıyla önemli günler bizim olur inşallah. Tek dileğim ülkemizin daha iyi yerlere gelmesi. Bunun için üzerime düşen bu büyük sorumluluğu kaldırabileceğime inandım ve aday oldum. Mazbatamı aldıktan sonra Ankara’ya gideceğim. Umarım her şey milletimizin istediği gibi olur" diye konuştu.

Şükür, "Milletvekili seçildikten sonra hayatında ne değişti?" sorusu üzerine de şunları söyledi: "Milletvekilliği bir kere çok heyecanlı ve onurlu bir durum. Ulu Önder Atatürk’ün, silah arkadaşlarının açtığı Meclis, çocukluk dönemimizden beri hayalini kurduğumuz, oraya giderken büyük heyecan duyduğumuz bir yer. Şimdi oraya girecek olmanın büyük heyecan ve onuru var. Bu heyecan ve onur, aldığımız sorumlulukla çok daha farklı bir boyuta geldi. İnşallah orada layığıyla ülkemizi ve milletimizi temsil ederiz. Hem iç sahada hem uluslararası platformda ülkemizin çok daha başarılı olması için var gücümüzle çalışacağız. En azından kendi adıma bunun garantisini verebilirim. Hayata bakış açım bu. Şu anda halkımız, milletimiz bize bir görev verdi. Bu vekilliği zaten milli takım bünyesinde yapıyordum, inşallah yeni girdiğim siyaset arenasında büyüklerimin de katkısıyla iyi bir takım havası oluştururuz. Sadece kendi partimin bünyesinde değil, diğer partilerin onayı ve desteğiyle bu güzel ülkeyi daha yaşanır hale getirmek istiyoruz. En büyük proje olan yeni anayasa konusunda, uzlaşarak, bütün insanlığı kucaklayacak ve bir örnek teşkil edecek yeni bir anayasa yazmak gerekir. Çünkü çevremizde bizi örnek alan ülkeler var. İnşallah hep beraber bunu gerçekleştireceğiz.

Demokrasi bir son değil, bir yolculuk. Bu yolculukta emin adımlarla yürümeye kararlı bir milletiz. Çok farklı mozaik yapısı olan toplumumuz için insana dayalı, yalın, sade bir anayasa yaparak biz de tarihe geçmek isteriz.

Umarım Sayın Başbakan ve muhalefet partileriyle kardeş ve dostça, sporda da böyleydi, bundan sonraki süreçte de yapım bu olacak, bu birlikteliği hep birlikte yakalarız."

"PAZARLIKLA BU İŞE GİRMEDİM"
"Seni spordan sorumlu bakan olarak da görecek miyiz?" sorusu üzerine Şükür, "Ben pazarlık ile bu işe girmedim, ben vekillik olarak girdim. Sayın Başbakanımız bir teklif getirdi, ben de kabul ettim. Yapabileceğime inandığım bir görev bu. Nasıl takımlarda görevleri verenler büyükler, koçlar, takımın ileri gelenleridir, görev neresi olursa olsun öyle bir pazarlığım hiçbir zaman olmadı, ben önce bölgemin sonra Türkiye’nin milletvekiliyim, inşallah layıkıyla yaparım" yanıtını verdi.

Bakan olması durumunda önceliklerinin ne olacağının sorulması üzerine de Şükür, "Siyaset arenasına yeni giriyorum. Bu işle ilgili büyükler ve bir bakanımız var. Bununla ilgili bir şey söylemekten haya ederim, çok doğru olmaz.

Olmayan bir şey üzerine yapabileceklerimi anlatmak doğru olmaz. Şu anda sportif olarak eksik gördüğüm, yapılması gereken çok şey var ama yapılan da çok şey var.

Çok büyük başarı var, büyük organizasyonlar alınıyor. Tabii ki altyapı çok önemli, çocukların ve gençlerin branş seçimlerine önem verip, eğitime sporu biraz daha fazla sokmak, ders saatlerini artırmak gerekir. Ama bu konularda zaten Sayın Faruk Özak ve spor yöneticileri önemli hizmetler veriyor. Sayın Başbakanımızın da eski bir sporcu olmasının avantajları var. Önemli yatırımlar oldu. Ben bunun neresinde olacağımı henüz bilmiyorum ama çok çalışacağımın garantisini veriyorum" diye konuştu.

Şükür, "Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve BDP’li milletvekillerinin Meclis’e gitmeme kararı almasını" nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de "Gündemi takip edemedim. Böyle bir durum varsa bu yargının ve Yüksek Seçim Kurulunun aldığı bir karar. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur. Ben bu konuda henüz erken olduğu için bir şey söylemek istemiyorum" dedi.

"(SENATÖRÜM) DİYEN VAR"
"Futbolcu arkadaşlarınız aradığında sizi nasıl kutladı, örneğin Emre Belözoğlu aradığında size ’Sayın vekilim’ diye mi hitap etti?" sorusu üzerine Şükür, şunları kaydetti: "Tabii, futbolcu ortamı esprilidir. Beni arayıp ’Senatörüm’ diyen var, ’Milletvekilim’ diyen var. Tabii espri ile yaklaşanlar oldu.

Aslında sporun içerisinde de siyaset var, ben bunu senelerce bizzat yakından hissedenlerden biriyim. Onun için biraz da hazırlıklı gidiyorum. Siyaset, insan ilişkilerinin ön planda olduğu, farklı farklı görüşlerin bir arada yoğrulduğu bir yer. Ben spor dünyasındaki arkadaşlarımla beraber çözümler arayacağım. Ülkeye herkes hizmet edebilir." Şükür, "Sporcu arkadaşlarından da siyasete girmek istediğini söyleyen oldu mu?" sorusu üzerine, "Öyle bir şey söylenmedi. Oynarken herkes mutludur, oynadıktan sonra başka şeyler söylenebilir. Siyasete girilmemesi için bir sebep yok. Çünkü çok düzgün arkadaşlarımız var spor dünyasında. Umarım onlar da katkı yaparlar" dedi.

Coşkun Özarı’nın vefatına ilişkin de Şükür, "Başımız sağ olsun, uçakta haberi okudum. Yarın cenazeye katılıp ondan sonra mazbatamı alacağım. Çok değer verdiğim bir büyüğümdü. Ülke sporuna çok büyük katkılar sağlamış, hakikaten adam gibi adamdı. Polemiklerin dışında kalmayı seven, fikirleriyle insanlara ışık tutan biriydi. Kendisini çok seviyordum, Allah ailesine sabır versin" diye konuştu.
mynet
seyyah1906

hani halk en büyük güçtü bunları başka bir ülkenin halkımı seçti?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’den milletvekili seçilen ve Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin reddedilmesine tepki göstererek “Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbenin karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz” dedi.
Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmesi üzerine CHP Merkez Yönetim Kurulu, (MYK) parti genel merkezinde olağanüstü toplandı. Toplantıya Ankara dışında olan CHP’nin hukukçu Genel Başkan Yardımcıları Süheyl Batum ve Sezgin Tanrıkulu ile Sena Kaleli katılamazken CHP’nin yeni seçilen hukukçu milletvekilleri İlhan Cihaner, Rıza Türmen ve Emine Ülker Tarhan ile Atilla Kart toplantıya katılarak MYK üyelerine bilgi verdi. Yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sırasında toplantıya katılan MYK üyeleri de kürsüde hazır bulundu.


“3 YILDIR DELİLLERİ TOPLAMAK İÇİN CHP Mİ GÖREVLİYDİ?”
Demokrasilerde halkın iradesinin çok önemli olduğunu, halkın iradesini de Meclis’in temsil ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin hangi koşullarda Meclis’e seçileceklerinin açık olduğunu, adayların milletvekili olmalarında sakınca bulunmadığına dair belgenin Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) teslim edildiğini ve YSK’nın da “Milletvekili seçilmelerinde sakınca yoktur” şeklinde görüş bildirdiğini anlattı. Milletvekillerinin seçilmelerinin ardından milletvekili seçilenlerin Resmi Gazete’de yayımlandığını ve bunun ardından milletvekillerinin Meclis’te yemin ettiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, “İki arkadaşımızın kesinlikle hiçbir mahkumiyetleri yok. Milletvekili seçilmelerinde hiçbir engel yok. Resmi Gazete’de yayımlanmış, TBMM’ye bildirilmiş, bildiren organ YSK, o da bir üst yargı organı, onun üstünde itiraz edecek başka makam da yok” dedi.

Mahkemenin Balbay ve Haberal’ı “Deliller toplanamadı, o nedenle serbest kalamazlar” kararı verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görevliydi? Hangi ülkede, hangi demokrasinin, evrensel hukuk kurallarının geçerli olduğu ülkede 3 yıldır insanları içeri atacaksınız, ‘Efendim deliller toplanamadı.' 20 yıl olsa 20 yıl da mı içeride kalacaklar?” diye sordu.

“KARAR HALKIN İRADESİNE DARBEDİR, SÜKUNETLE İTİRAZI BEKLEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’nin açılış konuşmasında tutukluluk sürelerinin uzamasının kendisini de rahatsız ettiğini söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu arkadaşlarımız hiçbir zaman dokunulmazlık istemiyorlar, bizi yargılayın demiyorlar. Hiç kimse dokunulmazlıkların arkasına saklanmıyor. Eğer siz bunların gelip yemin etmelerine, milletvekili olarak parlamentoya gelmelerine engel koyarsanız siz, halkın iradesini yok sayarsınız. Hani halk en büyük güçtü? Bunları başka bir ülkenin halkı mı seçti? Bizim ülkemizin halkı seçti. Halkın iradesine saygı gösterecekseniz, bu yargı kararı, halkın iradesine vurulan bir darbedir, bunun bilinmesi lazım. Biz sükunetle itiraz sonucunu bekleyeceğiz. Ve umuyoruz ki evrensel hukuk galip gelir. Bu ülkede yargıçlar da vardır diyebileceğimiz bir ortam tesis eder. Halkın iradesine saygı duymayan, yargı aracılığıyla ben politikayı nasıl dizayn ederim diye yola çıkanların ayıplandığı bir karar ortaya çıkmış olur. Arzumuz bu. Hukuk, demokrasi egemen olsun bu ülkede. Yasama organının ne demek olduğu bilinsin bu ülkede.”

“HALKIN İRADESİNE İNDİRİLEN DARBE KARŞISINDA SESSİZ KALMAYACAĞIZ”

Kılıçdaroğlu, Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin evrensel hukuk ve halkın iradesi hiçe sayılarak reddedildiğini dile getirerek “Bu ülkede demokrasi bu kadar ucuzlamadı, kimse kusura bakmasın” dedi.

Seçim sürecinde “demokrasi” söylemini ön planda tuttuklarını ve bir “Demokrasi Raporu” açıkladıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Hukukun üstünlüğünü bir tarafa bırakıp birilerinin üstünlüğünü sağlamak için yargı kararını alacaksınız, o yargı kararı karşısında sessiz duracaksınız, olmaz. Hukukun üstünlüğü herkes için geçerli olmak zorundadır. Evrensel bir kuraldır. Bu kurala herkesin uyması lazım. Özellikle de bunu en iyi bilmesi gereken yargıçların uyması lazım” diye konuştu.

“Bu kararla demokrasi yara almıştır” diyen Kılıçdaroğlu, görevlerinin demokrasiyi derinleştirmek ve halkın iradesine saygı duyulan bir düzeni getirmek olduğunu belirterek “Birilerinin iradesini, 3 kişinin, 2 kişinin iradesini kalkıp halkın iradesi üzerine tesis etmek demokrasi değildir. Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbenin karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz. Herkes bunu çok iyi bilsin. Yargı, demokrasiyi güçlendirmek için vardır, demokrasiyi askıya almak için yargı yoktur” diye konuştu.

“HERKES BU KARARA TEPKİ GÖSTERMELİ”

Siyasi otoritenin beklentileri doğrultusunda verilen karar karşısında CHP olarak sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Kararlılıkla haklarımızı sonuna kadar savunacağız. 2 arkadaşımız parlamentoya gelecek, özgür iradeleriyle yeminlerini içecekler ve milletvekili olarak görevlerini yapacaklar. Onlar, Türkiye’nin milletvekilidir. Onların hapiste tutulmaları, hiçbir demokrasinin kabul etmeyeceği bir sistemi Türkiye’ye getirmek demektir” dedi.

Cumhurbaşkanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dahil herkesin bu karara tepki göstermek zorunda olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Demokrasi, hukuk hepimiz için vardır. Birileri için demokrasi, hukuk olmaz. Kararlılıkla sonuna kadar düşüncelerimizi savunacağız, arkadaşlarımız parlamentoya gelecek ve milletvekili olarak özgürce iradelerini yerine getirecekler” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, açıklamasının ardından soru kabul etmedi.
mynet

6/23/2011

seyyah1906

mağdur olduğunu iddia edenler bugün bu operasyonun bizzat mimarlığını üstlenmiş

Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin iptali üzerine BDP'nin desteklediği bağımsızlar boykot kararı aldı. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu tarafından ittifakla alınan kararda "Parlamento ve iktidar bu haksızlığı giderme ve demokratik siyasetinin önünü açarak çözüm olanaklarını geliştirme yolunda somut bir adım atıncaya kadar parlamentoya gitmeyeceğiz" denildi.
Bağımsız milletvekillerinin Diyarbakır'daki toplantısının ardından açıklamayı milletvekili Şerafettin Elçi yaptı. Elçi açıklamasında şunları kaydetti:

"Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu Türkiye halklarının barış içinde ve özgürce bir arada yaşaması amacıyla yan yana geldiği günden beri birçok operasyonun hedefi haline gelmiştir. YSK vetosu ile başlayan süreç keyfi tutuklama, gözaltılar, askeri ve siyasi operasyonlarla hiç durmadan devam etmiştir. Bu engelleme ve barış sürecinin önünü tıkama operasyonların son halkası Diyarbakır milletvekili sayın Hatip Dicle’nin yasal haklarının yetkisiz bir kurum tarafından gasp edilmesiyle sonuçlanmıştır. Dün bu tarz operasyonlardan mağdur olduğunu iddia edenler bugün bu operasyonun bizzat mimarlığını üstlenmiş durumdadırlar. Halklarımıza barış ve özgürlük sözü vermiş olan bloğumuzun Bu şartlar altında benzeri operasyonlara sürekli muhatap olacağı anlaşılmıştır. Parlamento ve iktidar bu haksızlığı giderme ve demokratik siyasetinin önünü açarak çözüm olanaklarını geliştirme yolunda somut bir adım atıncaya kadar parlamentoya gitmeyeceğiz. AKP yönetimi çalınmış milletvekilliğini hakkı olana derhal iade etmelidir. Tüm demokrasi güçlerini, barış sürecini baltalayan bu operasyonlara karşı demokrasiden yana tavır almaya davet ediyoruz. İttifakla alınan karar sizin bilgilerinize sunulmuştur."

Açıklamanın ardından Elçi kararın son derece açık olduğunu belirterek soru almayacaklarını söyledi.

"GAFLETTİR"

Devlet Bakanı Faruk Çelik, BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekillerinin Meclis'e girmeme kararına ilişkin, “Bu olayları devletin kurumları arasında siyasette çatışmaya dönüştürmek bir gaflettir” dedi.

KAFA KARIŞTIRAN AÇIKLAMA

Bu arada Ahmet Türk, “BDP’nin desteklediği milletvekilleri Meclis’e girmiyor” şeklinde bir açıklama yapmadıklarını söyledi. Türk'e dayandırılan bu sözler TRT Haber kanalında yer aldı.
mynet

6/21/2011

seyyah1906

mustafa balbay ile mehmet haberalın tahliye talebine savcılık ret yönünde görüş bildirdi

Savcılığın, Haberal ve Balbay'ın tahliye taleplerine ret yönünde görüş bildirdiği belirtildi.Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ile Nihat Taşkın, ikinci “Ergenekon” davası kapsamında tuktuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın tahliye istemlerinin reddini talep etti.


Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal, CHP'den Zonguldak milletvekili, gazeteci Mustafa Balbay'ın ise İzmir milletvekili seçilmesinin ardından avukatları tahliye dilekçesi sunmuştu. Mazbata ile birlikte sunulan dilekçeler davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirmeye alındı.

Tahliye talepleri ile ilgili mahkemenin savcıları Nihat Taşkın ile Mehmet Ali Pekgüzel'e de görüşleri sorulmuştu. Gün boyu değerlendirmelerini yapan iki savcının tahliye taleplerinin reddedilmesi yönünde görüş bildirdiği öğrenildi.
Savcıların ret yönündeki görüşlerine ise Anayasa'nın 83/2 maddesinin göndermesiyle 14. madde gerekçe gösterdikleri belirtildi.

ANAYASANIN 83/2. MADDESİ

Anayasanın 83/2. maddesi şöyle: "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'ye bildirmek zorundadır."

ANAYASANIN 14. MADDESİ
Anayasanın 'Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması' başlığı altındaki 14. madde ise şöyle: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkes,i ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir."
mynet

6/18/2011

seyyah1906

atatürk bu toplumda yaşayan herkesin lideri onu dar alanlara hapsederek siyaset yapılamaz

Kılıçdaroğlu, seçim sonrası yeni anayasa, Kürt sorunu ve seçim sonuçlarıyla ilgili Habertürk gazetesinden Amberin Zaman'a konuştu. İşte o söyleşinin Zaman'ın kaleminden çıkan bölümleri:
Deniz Baykal’ın seçim sonuçlarına ilişkin Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu net şekilde ifade eden, “Kimse kendini aldatmasın, Kemal Bey kurultayı toplamalı” ifadelerine ilişkin yoruma girmek istemiyor. Parti içi demokrasinin çalışacağını ve ancak yeteri sayıda delegenin kurultay için imza toplaması halinde kurultayda yarışabileceğini söylüyor. Ama böyle bir ihtimalin son derece zayıf olduğunu her haliyle belli ediyor.

Anlaşılan Kılıçdaroğlu, Baykal ile polemiğe girerek partinin eski kendi içinde kavgalı imajın yeniden oluşmasına izin vermek istemiyor. Önüne bakıyor. Baykal’ın, “CHP bir doğrultu sorunu yaşıyor. Örneğin, Kürt açılımı, yeni Kürt söylemi denildi. Ancak bu yaklaşım oy artışı getirmediği gibi CHP önemli merkezlerde oy erozyonuna uğradı” iddiaları karşısında asla yeni reformcu söyleminden geri dönmeyeceğinin ısrarla altını çiziyor.


Seçim taktiği mi?
Kılıçdaroğlu, Kürt sorununa çözüm aramanın seçim taktiği olmadığını, bu meselenin Türkiye’nin bekasını ilgilendirdiğini ve herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini savundu. “Sorunun çözülmesi için mutlaka CHP’nin katkısı gerekiyor. 30-40 yıldır siyaset görevini yapmadığı için bu sorun çözülemedi, bizim görevimiz iktidarı sorunun çözümüne zorlamak” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

“Sunduğumuz demokratikleşme raporunda geri adım atmamız asla söz konusu değil. Baskı değil özgürlük, esneklik ve çağdaş demokrasi vurgumuzu sürdüreceğiz. Özgürlüklerden hiç korkmamamız lazım. Ülke neden parçalansın. Tam tersi, Türkiye demokratikleştikçe çekim merkezi haline geliyor. Erbil’deki de, Şam’daki de Türkiye’ye gelmeyi hayal ediyor.”


‘Memlekete yararsa Öcalan'la görüşülür’
Kürt çözümüne ilişkin BDP’nin rekor sayıda milletvekili çıkarmasını olumlu bulan Kılıçdaroğlu belli konularda, örneğin faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu kurulmasına yönelik işbirliğine açık olduğunu ifade ediyor. Yeri geldiğinde AKP’yle de işbirliğine hazır olduğunu söyledi. Öcalan ile süren görüşmelere ilişkin, “Memleket için faydalı olacaksa neden karşı çıkalım” görüşünü yineleyen CHP Lideri, bu görüşmelerin içeriğini ana muhalefet partisi lideri olarak öğrenmeye hakkı olduğunu savundu.


“Başbakan bana Anayasa için geldiğinde kendisine bu talebimi bildireceğim” dedi.

Muhalefetin düzenli olarak iktidar tarafından bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla da en kısa zamanda bir araya gelip özellikle Suriye konusunda brifing alacağını sözlerine ekledi. Önümüzdeki dönemde dış siyasete daha fazla ağırlık vereceğini söyleyen CHP Lideri, AB üyeliğinden asla vazgeçilmemesi gerektiğini savunarak Türkiye’ye engel olmaya çalışan Sarkozy ve Merkel’i eleştirdi.


‘İlk 3 madde hariç tartışırız’
Anayasa’nın ilk üç maddesi haricinde vatandaşlık tanımı dahil tüm unsurları tartışmaya hazır olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Biz AK Parti’nin kırmızı çizgileri nedir, Başbakan’ın aklından neler geçiyor bunları bilmiyoruz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclis Başkanı’nın daveti üzerine bir komisyon kurulur. Her partiden iki milletvekili atanır, Anayasa hukukçuları bir araya gelir ve etraflıca tartışılır. Ancak biz sadece Meclis içerisindeki partiler değil dışındakilerle de görüşmek istiyoruz. Sivil toplum kuruluşlarıyla ve üniversitelerle de. Tabii dediğim gibi Başbakan ne düşünüyor, Cumhurbaşkanlığı konusunda gündeminde ne var bilemiyoruz. Ancak bizim açımızdan yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü ve dokunulmazlıkların kalkması son derece önemli. AKP’nin bir önceki Anayasa çalışmasının neticelerini gördük. Tek bir partinin mutfağında değişikliğe gitmek son derece tehlikeli.”


Kılıçdaroğlu’nun seçimden aldığı dersler
Esnaf gezilerinde sadece el sıkışıp bir iki dakika yeterli değil. Bunun otomatikman oya dönüşeceğini düşünmek yanlış. Seçmenin derdini dinlemek gerekiyor. Bu iletişim sürekli kılınmalıdır.

Seçimde organizasyon aksaklıkları oldu. Otobüsteki ses düzeni gibi. En önemlisi önseçimle aday belirlemek. 29 ilde bunu yaptık ve son derece başarılı netice aldık. Bir dahaki seçimde bütün adaylar inşallah önseçimle belirlenir. Parti içi demokrasinin gereği budur.

“Silivri listesi”
ile ilgili eleştirilere ilişkin Kılıçdaroğlu, “Haberal Zonguldak’ta gayet iyi netice almıştır. Çünkü orada sevilen bir insan. Orada 60 bin 172 fazla oy almıştır. AKP ise oylarını sadece 39 bin 614 artırmış. Bazı liberal yazarlarla son anda bir araya gelmekten vazgeçen Süheyl Batum’a yöneltilen eleştiriler konusunda ise “Buluşma olayını ilk defa duyuyorum” diyen Kılıçdaroğlu, “Hangi düşüncede olursa olsun hiç kimseyi dışlamaya hakkımız yok, doğru bulmuyorum, herkese kapımız açık” dedi. 


‘Atatürk de mi baraj altında kaldı?’
Kılıçdaroğlu ilk yurtdışı gezisini de Sosyalist Enternasyonal’e katılmak üzere yapacak. Washington’la ilgili henüz kesinleşmiş bir program yok. Bu arada AB’nin Genişlemesinden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, seçimlerden sonra hemen Kılıçdaroğlu’nu telefonla tebrik etmiş.

Türkiye’nin üyelik sürecinin gittikçe içine kapanan ve İslam’a karşı önyargılı duran Avrupa için bir etik ve manevi sınav niteliği taşıdığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yılmaması halinde Avrupa’nın silkinip vicdana, hoşgörüye yeniden kavuşmasına yardımcı olabileceğine işaret etti. Kılıçdaroğlu sözlerini, “Doğu ve Batı gibi kavramlar artık gittikçe anlamsızlaşıyor, artık dünya evrensel değerler ölçüsünde tarif ediliyor edilmeli” diyerek sürdürdü.


‘Atatürk siyasetüstü figür’
Baykal’ın yıllardır güttüğü, merkezine Atatürkçülüğü ve şeriat paranoyasını koyan siyasetin CHP seçmeni tarafından daha fazla benimsendiğini ima etmesi noktasında da, “Atatürk bu toplumda yaşayan herkesin lideri, onu dar alanlara hapsederek siyaset yapılmaz, yapılmamalıdır” dedi.

Baykal, Atatürk üzerinden siyaset yaptığına göre “99 seçimlerinde CHP baraj altında kaldı, o halde Atatürk de mi baraj altında kalmış oluyor” sorumuza gülümseyerek, “Atatürk siyasetüstü figür. Atatürk statükodan değil çağdaşlıktan, zamana, toplumdaki değişime ayak uydurmaktan yanaydı” cevabını verdi.

Yeni Anayasa konusunda Erdoğan’ın, “Kapılarını çalacağız” sözlerine ilişkin, “Biz kapımızı açmaya hazırız” diyor.


Etnik ve dini siyaset
Hiç olmadık kadar sert geçen seçim kampanyası hakkında neler düşünüyordu. Başbakan’ın kendisini Alevi kimliği üzerinden hedef almasına ne diyordu?

“Birincisi ben her zaman etnik kimlik ve din üzerinden siyaset yapmayı reddettim. Böylesi bir siyaseti de hiçbir şekilde ahlaklı bulmuyorum” dedi. Geçmişe sünger çekip Başbakan’ı affetmeye hazır mıydı peki? Kılıçdaroğlu’nun cevabı net: “Özür dilemedikçe cevabım ‘Hayır’. Evet Alevi’yim, bu ne zamandan beri suç sayılıyor bu ülkede. ‘Hakkınızı helal edin’ diyen biri, başkasının inancını sorgulamaz. O zaman siyasetin gereği olarak sarf ediyordur bu sözleri. Kendi inancı gereği olarak değil.”

Erdoğan’ın, The Economist Dergisi’nin CHP’ye oy vermesi telkininde bulunması üzerine CHP’ye “küresel çete” ithamında bulunmasına ilişkin yargı yoluna başvurmaktan vazgeçmeyeceğini de sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu’nun, belli ki Erdoğan’a karşı öfkesi halen yatışmış değil. Ama buna rağmen bir saat süren mülakatımız boyunca ısrarla “Yapıcı muhalefet” dedi. Ayrıca Türkiye’nin yeni Anayasa ve Kürt sorunu gibi hayati meseleler noktasında gündelik siyasi hesapları bir kenara itip Türkiye’de barış ve demokrasinin kök salması adına iktidar partisiyle uyum içersinde çalışmayı bir vicdani sorumluluk olarak addediyor.


Değişime ilk adım, tüzükle atılacak

CHP’nin seçim sonrası yeni yol haritası belirlendi. Seçim analizleriyle eşzamanlı olarak partinin tüzüğü de yenilenecek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu MYK toplantısında tüzük kurultayı için çalışmaların başlatılması talimatını verdi.

Parti yönetimi, önce tüzük kurultayı, ardından olağan kurultay yapmayı planlıyor. Performans kriterlerinin esas alınacağı yeni tüzükte, başarılı olanlar kalacak, başarısız olanlar gidecek. Milletvekilli adayları ön seçim ile belirlenecek, böylece her seçimden sonra kongre tartışmalarının da önüne geçilecek.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “Sosyal demokrat bir partide olması gereken ne varsa yeni tüzükte olacak. Dünyada kabul edilen ve uygulanan tüm demokratik mekanizmaları yeni tüzüğümüze yansıtacağız. Parti içi demokrasinin hâkim kılındığı yeni bir sistemi hâkim kılacağız. Olağan kongremizi daha demokratik bir yapıda yapacağız” dedi. Tekin ‘MYK’da Genel Başkan’a “açık çek” verdiklerini belirterek, “Genel Başkan’ın elini rahatlatmak için bütün MYK üyeleri olarak görevi bırakmaya hazır olduğumuzu aktardık” diye konuştu.
cumhuriyet portal