En Yeniler
gazze ablukası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gazze ablukası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/10/2011

seyyah1906

gürsel tekin'den erdoğana bülent yıldırımı MOSSAD'ın önüne attınmı atmadınmı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, partisinin İstanbul İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'yi susturmaya çalışacağına,
Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Gazze'dekilere yaşattıkları hezimetin hesabını vermeleri gerektiğini söyleyerek, ''Bu hesap onlardan sorulacaktır. Bu hezimetin sorumluları işledikleri günahın bedelini ödeyinceye kadar yakalarını bırakmayacağız'' dedi.

''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun son açıklamalarının suçluluğu, ezikliği ve çaresizliği yansıttığını'' da belirten Tekin, ''Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı sadece beceriksiz ve basiretsiz davranmamışlar aynı zamanda görevlerini ihmal ederek, suç işlemişlerdir'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın ''Bu rapor ellerine ne zaman geçmiştir? Başbakan bu rapor hakkında ne biliyordu? Ne zamandan beri biliyordu ve ne yaptı? Müzakerelerde temsilcimiz Sanberk'in 29 Nisan 2011 tarihinde bu rapor hakkında kamuoyuna verdiği bilgilerden başbakanın haberi var mıydı, yok muydu? Bir başbakanın böylesine önemli bir konuda devleti temsil eden kişinin açıklamasını görmemesi mümkün olmayacağına göre neden müzakereleri o noktada kestirmedi? Neden bu rapor hukuki bir belgeye dönüşene kadar masada kaldı?'' sorularına yanıt vermesini isteyen Tekin, 15 aylık müzakere süreci hakkında kamuoyuna, muhalefete ve parlamentoya en ufak bir bilgi verilmediğini söyledi.


''Dış politikayı PR konusu olarak görüyor"

Gürsel Tekin, ''Başbakan Erdoğan'ın her olayda olduğu gibi Türkiye'nin en önemli dış sorunlarını bir PR konusu olarak gördüğünü, mantalitesi ve kafasının çalışma şeklinin böyle olduğunu'' söyleyerek, şöyle konuştu:

''Başbakan Erdoğan, perdenin önünde başkadır, arkasında bambaşka bir adamdır. Sayın başbakana soruyorum; perdenin önünde Mavi Marmara'yı sahiplenirken, perdenin arkasında İsrail'e şirin görünmek için bu yardım faaliyetini organize eden İHH başkanını 'İran servisinin adamıdır, benim ona sözüm geçmiyor' diyerek, İsrail hükümetine jurnalledin mi, jurnallemedin mi? Sayın Bülent Yıldırım'ı MOSSAD'ın önüne yem olarak attın mı, atmadın mı? Sayın dışişleri bakanına soruyorum; bu raporun kaç sayfalık lahikası var? Bu lahikada neden bahsediyor? Bu lahika tamamlanıncaya kadar neden görüşme masasından kalkmadınız? İşlem tamamlansın, İsrail Gazze ablukasını meşrulaştıran hukuki bir belgeye sahip olsun diye mi? Hangi avukat ya da kaç avukat İsrail'e böyle bir hizmeti sunabilirdi? Bu şartlar altında İsrail'in avukatı kim oluyor, siz mi, biz mi? Başkalarına çamur atarken, zannediyorlar ki, milletin hafızası balık hafızasıdır ve her şeyi hemen unutur.''

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Başbakan Erdoğan'ın, ''Yahudi Cesaret Ödülü'' olan ''Davut Boynuzu Ödülü''nü 2004 yılı Ocak ayında ABD'de aldığını, bu ödülün tarihinde ilk kez bir Türk'e verildiğini anımsatarak, ''Başbakan bu ödülü neyin karşılığında hak ettiğini eminim çok iyi biliyor. Şimdi başbakanın hak ettiği 2 yeni Davut Boynuzu ödülü daha var. Bunlardan birisi son açıklanan BM Mavi Marmara raporunda 'Gazze'ye abluka uygulamak İsrail hakkıdır' kararının çıkmasına neden olduğu içindir. Bir diğeri ise İsrail'in güvenliğini sağlamak için Türkiye topraklarında füze kalkanı kurulmasına izin verdiği içindir'' diye konuştu.

Türkiye'ye İsrail karşısında yaşattığı tarihi hezimet dolayısıyla Erdoğan kadar Davutoğlu'nun da bu ödülü almaya hak kazandığını kaydeden Tekin, şunları kaydetti:

''Sayın Dışişleri Bakanı yanlışa yanlış dediğimiz için bizi kınamış. Sayın bakan, şu andan itibaren o makamda fuzuli işgalci konumundadır. Bu kadar kısa zamanda nasıl bu noktaya geldiğini, Türk dış politikasını nasıl eline yüzüne bulaştırdığını, o meşhur politik öngörülerinin nasıl birer birer iflas ettiğini iyi tahlil etmelidir. Sayın Davutoğlu ile birlikte Türk dış politikasında gerçekliğin yerini megalomani almıştır. Dış politika bir Davutoğlu şova dönüştürülmüş, dış politika ve Türkiye'nin yüksek çıkarlarıyla ilgisi olmayan hesaplara kurban edilmiştir.

AKP sözcülerinden birisi 'Küresel iradenin bir parçası' olmaktan söz ediyor. Kimdir bu küresel irade? Küresel iradeye ram olmuş bir dış politikanın milli menfaatlere hizmet etmesi beklenebilir mi? Beklenmez ama 'Beni deliğe süpürmeyin, ben daha çok işinize yararım' diyen bir başbakanın sözcüsünden de başka bir açıklama beklenemez. Millet iradesinin değil, gayri milli bir iradenin parçası olursanız, 'sıfır sorun' politikanız, 'elde var sıfır' politikasına dönüşür. İtiraf etmeliyiz ki sayın Ali Babacan bile Davutoğlu'ndan daha başarılıdır, hiç değilse etliye sütlüye karışmamış, hükümetin ve Türkiye'nin başına ekstra gaileler açmamıştır. İsrail ve Yahudi lobisiyle ilişkilerinden ellerinde sadece 'Davut Boynuzu' isimli 'Yahudi Cesaret Ödülü' kalmıştır. Sayın Davutoğlu bundan sonra gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devletinin dışişleri bakanı olmak niyetindeyse bu boynuzu iade ederek işe başlamalıdır.''

9/07/2011

seyyah1906

muharrem ince:kanları yerde kalmayacak diyen başbakan raporun açıklanmasının ardından nereye gitti

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, ''Yahudi sermayesiyle kanka olan bir iktidar vardı, ne oldu da Gazze ablukasını meşrulaştıran bir iktidar oldu?'' dedi.
İsrail'in hatalı olduğunu, kınadıklarını, uluslararası sularda silahsız insanlara, silahla müdahale ettiğini ve 9 Türk vatandaşının hayatını kaybettiğini anlatan İnce, İsrail'i kınamanın başka, Hükümet'in yanlışlarını söyleminin başka bir şey olduğunu ve ikisini birbirinden ayırt etmek gerektiğini ifade etti.

''AKP'li milletvekilleri de Mavi Marmara ile gidecekti, bunlara 'gitmeyin' uyarısı yapıldı. Bunlara 'gitmeyin' uyarısını kim yaptı? Milletvekillerinin canı can da yaşamını yitiren 9 vatandaşın canı can değil mi?'' diyen İnce, bazı sorular soracağını belirterek, şöyle konuştu:

''BM Güvenlik Konseyi'nin kınama kararı aldığını söyleyen ve Meclis'e yalan söyleyen Dışişleri Bakanı kim? Mavi Marmara olayından sonra 'kanları yerde kalmayacak' diyen Başbakan, raporun açıklanmasının ardından nereye gitti? Seçimden önce, meydanlarda 'yeni gemi de gidecek' dedi, gemi niye gitmedi, seçim malzemesi miydi? Tazminat ödenecekti ödenmedi. One minute şovu yapanlar, Mavi Marmara baskınını iç siyasete malzeme yapan ve geldiğimiz noktada diplomatik başarı kazandığını söyleyen Başbakan ne yapıyor?

İsrail'e karşı alınan önlemler arasında diplomatik ilişkilerin ikinci katip düzeyine düşürülmesi var. Ancak, ticari ilişkilerin devam edeceği söyleniyor. Bu tüccar siyasetin yeni bir tezahürü mü? Dün Başbakan açıklama yapıyor, ardından Başbakanlık yetkilileri düzeltiyor. Demek ki yine camdan okumamış irticalen konuşmuş olmalı ki yetkililer düzeltme yapıyorlar. Ticari ilişkiler ifadesinden savunma sanayine yönelik ticari ilişkilerin kastedildiği söyleniyor. İsrail Savunma Bakanlığı yetkilileri iki ülke askeri ilişkilerin halen devam ettiğini söylüyor. Bu yetkililer bunu neye dayanarak söylüyor? Acaba AKP Hükümeti döneminde İsrail ile imzalanan gizli anlaşmalara dayanarak mı söylüyor? AKP; İsrail ile gizli anlaşmalar yapan ve İsrail'in güvenliğini sağlayan bir partidir. AKP'nin İsrail ile gizli anlaşma yaptığını biliyorum. 2009 yılında verdiğim soru önergesine verilen yanıtta, açık açık söylüyorlar. Kabul ediyorlar gizli anlaşma yaptıklarını.''

İnce, Başbakan'a bir çağrıda bulunmak istediğini belirterek, ''Hükümetiniz döneminde İsrail ile yaptığınız gizli anlaşmaları alt alta yazın, onları da Sayın Bülent Arınç'a verin. Hem ağlasın, hem anlasın. 'Şu kadar gizli anlaşma yaptık' deyin, bir liste yapın. Sayın Bülent Arınç'a verin, ağlaya ağlaya okusun'' dedi.

''AKP'nin birbirine düşman iki ülkeyi Türkiye'ye düşman yapabilme başarısına sahip olduğunu'' iddia eden İnce, Suriye ile İsrail'in birbirine düşman iken Türkiye'ye düşman olduklarını, bunun da AKP hükümetlerinin başarısı olduğunu söyledi. Meclise bilgi verilmediğini belirten İnce, ''Coni'ler biliyor, milletvekilleri bilmiyor. Mecliste kapalı oturum yapın açıklayın bunları. Ben bilmiyorum da AKP milletvekilleri de bilmiyor. Bunu açıklama yetkisi Bülent Arınç'a verilmeli. Sayın Arınç, ağlayarak çok güzel yapacaktır bunu'' diye konuştu.

İnce, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in ''Bu bir füze kalkanı değil, radar üssüdür'' dediğini belirterek, ''Başbakan 'düğme bizde olacak' demişti, sonra 'düğme NATO'da olacak' denildi. 'Hedef İran değil' dendi, hedefin İran olduğu çok net ortada. Hedef İran değil de Papua Yeni Gine mi? AKP bir yandan İsrail'i tehdit eden, öbür yandan da İran'a karşı İsrail'i koruyan bir parti'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hem Yahudi Cesaret Ödülü hem de İslam'a hizmet ödülü aldığını, hangisini iade edeceğini merakla beklediğini ifade eden İnce, birinden birini iade etmesi gerektiğini söyledi. Bir Arap Dergisinin, 'Fransa'nın Libya petrollerinin yüzde 30'unu aldığını' yazdığını hatırlatan İnce, Başbakan'ın Kaddafi'den insan hakları ödülü aldığını, yakında da Fransa'nın kendisine bir devlet nişanı takacağını düşündüğünü ifade etti.


Deniz Feneri Davası

Deniz Feneri davası savcılarının görevden alınmasını savunan bir Hükümet ve Adalet Bakanı'nın olduğunu belirten İnce, şöyle konuştu:

''Görevden alınan savcıların yerine getirilen Harun Kodalak, daha önce Alman adli makamlarının Deniz Feneri davasında adli yardım talebini reddetmiş midir, hangi gerekçeyle reddetmiştir? Kodalak geçmişte AKP'lilerle ilgili hangi davalara bakmıştır? Örneğin Melih Gökçek'in davasını bakmış mıdır, sonuç nedir? Ömer Dinçer'in Çalışma Bakanı olduğu dönemde kendisi ve SGK yöneticilerine açılan davaya bakmış mıdır, sonucu ne olmuştur? Yasadışı dinlemelerle ilgili takipsizlik kararı vermiş midir? Deniz Feneri savcılarının görevden alınmadan önce Başbakan'ın Adalet Bakanı'na 'Deniz Feneri savcıları hala yerinde duruyor mu? Hatta çiftçiye söylediği bir söz vardı, Adalet Bakanı'na da o sözcüğü kullandığı doğru mudur? Deniz Feneri soruşturması esnasında arama yapılacağını ve önlem alınmasın söyleyen köstebek kimdir? Bu köstebeği ortaya çıkarmak görevi hükümetin görevidir. Ama bu köstebek Hükümetin içinde midir ki ortaya çıkarılmıyor? Bu köstebek, dönemin İçişleri Bakanı değilse, medyada adı geçen belediye başkanı değilse, kimdir? Bu sorumluluk Hükümetin değil midir? 2009 yılında bakanların istifasını sundukları bilgisinin 6 bakana doğrulatıldığı haberi çıkmıştı. Sayın Başbakan, 'alır o 6 bakanı kapıyla koyarım, köstebeği barındırmam' demişti. Şimdi o köstebek neden barındırılıyor?''


Deniz Feneri Davasının ''kuşa dönüştürüldüğünü'' iddia eden İnce, ''MASAK'ın hazırladığı raporu, kamuoyuna açıklamaya Başbakan'ın yüreği yeter mi, bu sorularıma cevap verecek bir babayiğit arıyorum'' dedi.

Bu dönemde ''bizden olan sütten çıkmış ak kaşıktır'' mantığının dayatıldığını söyleyen İnce, savcılar üzerinde baskı kurularak ''aklama paklama operasyonu'' yapıldığını belirtti.

İnce, ''bu davada çamaşır makinesi işlevi görenlerin, köstebeklik yapanların Müslümanlıkla ilgileri olmadığını, onların Müslümanlığı sadece siyaset ve ticaret için kullandıklarını, bunların maskelerini düşürmenin CHP'nin en öncelikli görevi olduğunu'' söyledi.


''Burnu sürtülmemiş hiçbir kurum kalmadı"

İnce, bir gazetecinin ''Başbakan bir C planları olduğunu söyledi? nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna, ''Alfabede 29 harf vardır. Bu gidişle Başbakan Z Raporunu alacaktır'' karşılığını verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''önceliklerinin tutuklu milletvekilleri olduğu'' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine İnce, ''Tabii ki arkadaşlarımıza biz sahip çıkıyoruz. Ayın 19'unda duruşmaları var. Ben, bir grup milletvekili arkadaşımla duruşmaları izlemeye devam edeceğim. Ama Meclisin gündemini iktidar partisi belirliyor. Umarım geçmişte attıkları imzaya bağlı kalırlar'' diye konuştu.

İnce, TÜBİTAK ile ilgili KHK'leri nasıl değerlendirdiği sorusuna karşılık, ''Türkiye'de fethedilmemiş, burnu sürtülmemiş hiçbir kurumun kalmadığını'' söyleyerek, bunun artık bilim kurullarına kadar uzandığını belirtti. İnce, ''Parlamento, Çankaya, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Futbol Federasyonu, Fiskobirlik, TÜBA, TÜBİTAK... TÜBA'nın adı artık Tayyübul Ulemaya Bağlılık Akademisi oldu. Böyle bir şey olamaz. Bir insan haddini bilmelidir her şeyden önce. Boğaz Köprüsü'nün nereden geçeceğine sen karar veriyorsun, TÜBA'da hangi bilim adamının olacağına sen karar veriyorsun. Hangi yetkiyle, diplomayla, bilgiyle? Dünyanın hangi ülkesinde bilim adamları üzerinde böyle bir baskı kurulur? Bu bir kompleksin dışa vurumudur aslında. Siz kimsiniz ki TÜBA'ya bilim adamı seçeceksiniz? Herhalde bu YÖK ile TÜBA ile Tayyip Erdoğan'ı da Fahri Ordinaryüs Profesör Doktor yaparlar. Bilim ile siyaset bu kadar iç içe dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Papua Yeni Gine'yi bilmiyorum.'' dedi.

İnce, 1 Ekim resepsiyonunun iptal edilmesini nasıl değerlendirdiği sorusuna ise ''Resepsiyonun iptal edilmesinden önce Meclis iptal edilmiş KHK'ler ile... Meclis Başkanı'nın göstermelik bir resepsiyonu iptal etmesi günü kurtarma sevdasıdır. Meclis Başkanını ortaya çıkıp 'Meclisi by-pass edemezsin, bu KHK'ler ile Türkiye'yi yönetemezsin' demesi lazım. Yasamanın başı olarak bunu ortaya koymalıdır. Yoksa resepsiyonu iptal etse ne olur etmese ne olur. Hükümet, Meclis olmadan ülkeyi yönetiyor, buna sesini çıkartsın'' yanıtını verdi.

9/05/2011

seyyah1906

guardian: iran ve suriye dahil bölgede türkiye'nin hizmetlerinden faydalanmamış tek bir ülke yok

Guardian gazetesi ''dalgalı bir denize açıldığını'' söylediği Türkiye-İsrail ilişkilerini konu alan bir başyazıda Türkiye'nin tutumuna ve özellikle de Gazze ablukasını uluslararası mahkemeye götürme kararına destek verdi.

Mavi Marmara anlaşmazlığında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun tutumunu eleştiren Guardian, Türkiye'den özür dilemeyi reddeden İsrail hükümetinin ''taktik bir zafer uğruna stratejik bir ilişkiyi feda ettiğini'' yazıyor.
Guardian'a göre İsrail ile Türkiye arasındaki statejik ilişkinin önemi askeri işbirliğinden, ticaret ve turizmden çok daha öteye gidiyor.

Türkiye'nin vetosunu kaldırması sayesinde İsrail'in OECD'ye üye olabildiğini hatırlatan Guardian, Arap dünyasında iktidardan düşen diktatörlerle birlikte belirsizliğin de arttığı bir ortamda, Türkiye'nin bir muhatap olarak öneminin giderek daha çok arttığını kaydediyor.

''Türkiye'nin izlediği çizgiye hak vermeyebilirsiniz,'' diye yazan Guardian, ekliyor:

''Ama İran ve Suriye dahil bölgede Türkiye'nin hizmetlerinden faydalanmamış tek bir ülke yok.''

Ancak Guardian'a göre İsrail artık bu olanaktan yoksun.

Türkiye'nin Gazze ablukasını Uluslararası Adalet Divanı'na götürme kararına destek veren Guardian, Ankara'nın Palmer raporuna karşı başlattığı girişimi haklı görüyor.
Tartışmalı rapor

Eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer başkanlığındaki heyet tarafından hazırlanan raporda İsrail, Mavi Marmara'da aşırı kuvvet kullandığı gerekçesiyle eleştirilmiş, fakat Gazze'ye abluka uygulamakta haklı olduğu belirtilmişti.

Guardian, Palmer raporunun bugüne değin BM genel sekreterinin Gazze konusunda yaptığı bütün açıklamalarla, bundan önceki Goldstone raporuyla ve BM İnsan Hakları Konseyi'nin Eylül ayında yayımladığı raporla ters düştüğünü yazıyor.

Guardian, ''Şayet Palmer raporunun öne sürdüğü gibi Gazze ablukası uluslararası hukuka uygun ise, o zaman işgalin de uygun olması gerekir.'' diyor.

Gazete bu görüşe Türkiye'nin yaptığı gibi mahkemede karşı çıkılması gerektiğini savunuyor.

Son olarak Guardian, Türkiye ile İsrail arasındaki bölünmenin etkilerinin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistinlilerin devletleşme planlarını oylama gerginliğine de yansıyacağını tahmin ediyor.

Bu ay yapılması düşünülen, fakat Guardian'a göre ABD yönetiminin önüne geçmeye çalıştığı oylama, Filistinlilere Birleşmiş Milletler'de daha çok temsiliyet hakkı tanıyıp ''gözlemci devlet'' konumuna çıkartılmalarını hedefliyor.

Guardian, Washington'un Mahmud Abbas'ı bu ayki oylama fikrinden vazgeçirmek amacıyla yeni tur barış görüşmelerini gündeme getirdiğini belirtiyor.

Ancak gazete Amerika'nın görüşmeleri yeniden başlatma çabaları olumlu sonuç verse dahi, ''ormanı değil sadece ağaçları gören'' Başbakan Netanyahu'yu bir problem olarak değerlendiriyor.
Gazze'ye gezi?

Financial Times ise Başbakan Erdoğan'ın Filistinlilerle dayanışma amacıyla Gazze'ye bir gezi düzenlemeyi gözden geçirdiğini bildiriyor.

Ama gazete henüz iddia edilen gezi planının ne zamanı ne de gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda nihai bir karara varıldığının altını çiziyor.

Bununla birlikte Financial Times, Türk yetkililerin Başbakan Erdoğan'ın bir Gazze ziyareti olasılığını gözden geçirmiş olduğunu doğruladıklarını yazıyor.

Gazeteye göre böyle bir ziyaret, ablukaya karşı Filistinlilerle dayanışma ruhunu gösteren bir jest anlamına gelecek.

Financial Times şayet Pazar günü Mısır medyasında çıkan haberler doğruysa, bunun Türkiye ile İsrail arasındaki gerginlikte en dramatik gelişmelerden biri olacağını yazıyor.

Mısır medyası, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gelecek hafta Mısır'ı ziyaret ederek buradan Gazze'ye geçebileceğini bildirmişti.

9/02/2011

seyyah1906

birleşmiş milletler raporuna göre gazze ablukası yasal güç kullanma aşırı

Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu, Mavi Marmara gemisine yapılan ve dokuz yolcunun ölmesiyle sonuçlanan İsrail ordusu baskınıyla ilgilli raporunda, İsrail komandolarının aşırı güç kullandığı sonucuna vardı.
New York Times gazetesinin ele geçirdiği ve resmi olarak yarın açıklanması beklenen raporda İsrail'in Gazze'yi deniz ablukası altında tutmasının yasalara uygun olduğu da belirtildi.

Gazete İsrail'in Gazze'ye abluka uygulama ve yardım filosunu durdurma hakkı olduğunu ifade eden raporun, Türkiye'yi memnun etmeyeceğini de belirtiyor.

105 sayfalık raporda, İsrailli komandoların Mavi Marmara gemisine baskın yaptığı sırada "örgütlü ve şiddetli bir direnişle" karşılaştıklarını ve kendilerini korumak için güç kullanmaları gerektiği belirtildikten sonra, kullanılan gücün "aşırı olduğu ve makul olmadığı" ifade ediliyor.

Gazze'ye uygulanan ablukayı kırıp yardım malzemesi ulaştırmak isteyen altı gemilik konvoy 15 ay önce karadan 72 deniz mili uzakta İsrail askerlerinin baskınına uğramıştı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mavi Marmara raporunun resmen açıklanmadan basında yayımlanmasının üzüntü verici olduğunu söyleyerek, yarın bu konuda kapsamlı bir açıklama yapacaklarını belirtti.

Başkanlığını Yeni Zelanda'nın eski başbakanı Geoffrey Palmer'ın yaptığı soruşturma komisyonunun raporu aylar önce tamamlanmış, ancak Türkiye ile İsrail'in raporun yayımlanmasından önce bir uzlaşmaya varmaya yönelik müzakere içinde olmaları nedeniyle yayımlanması ertelenmişti.

İsrail gazeteleri raporun genel hatlarıyla New York Times'ın yayınlandığı sonuçlara varacağını aylar önce öngörmüştü.