En Yeniler
hükümet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hükümet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/07/2011

seyyah1906

davutoğlu:israil'de bu rapor üzerine ne söylenmişse kılıçdaroğlu onu tekrar etmiştir

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hükümetin İsrail konusunda attığı adımlara yönelik eleştirilerine ilişkin, “Eğer bu açıklamaları Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ifadesini çıkarırsanız, herhalde İsrailli bir yetkili adına da yapılmış gibi okunabilirdi. İsrail’de bu rapor üzerine ne söylenmişse, Kılıçdaroğlu onu tekrar etmiştir, bu çok üzücü” dedi.
Davutoğlu ile Bulgaristan Dışişleri Bakanı Nikolay Mladenov arasında gerçekleştirilen görüşmenin ardından iki bakan ortak basın toplantısı düzenledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerini nasıl değerlendirdiği sorulan Davutoğlu, açıklamaları dikkatlice okuduğunu ve hem yadırgadığını hem de kınadığını ifade ederken, “Eğer bu açıklamaları Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ifadesini çıkarsanız, herhalde İsrailli bir yetkili adına da yapılmış gibi okunabilirdi. İsrail’de bu rapor üzerine ne söylenmişse, Kılıçdaroğlu onu tekrar etmiştir, bu çok üzücü” dedi.


-“İSRAİL’DEKİ ANAMUHALEFET PARTİSİNE BAKSIN”-

Eleştirinin ulusal pozisyon, ulusal çıkarlar gözetilerek yapılması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, “İktidarı yıpratayım derken bir milletin, 9 vatandaşını kaybetmiş bir milletin yürütmekte olduğu haklı davaya zarar vermemek gerekir” şeklinde konuştu.

“Bunu Anamuhalefet partisi liderine yakıştırmak mümkün değildir” diyen Davutoğlu, “İsrail’deki Anamuhalefet partisinin tutumuna baksın ve nasıl bir dayanışma içinde olduklarını bir kez de orada görsün” dedi.

Davutoğlu, uluslararası platformlarda bu meselenin takipçisi olduklarını ve sonuna kadar da takipçisi olmaya devam edeceklerini vurgularken, “Kim ne derse desin, kim ne yorum yaparsa yapsın, içeride ya da dışarıda biz bu konudaki haklı tutumumuzu sürdüreceğiz ve gerekli yaptırımları uygulamaya kararlıyız. Gerekiyorsa daha fazla yaptırım uygularız” diye konuştu.

Raporu hazırlayanın BM komisyonu değil bağlayıcılığı olmayan bir komisyon olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, bağlayıcı olmamasının nedeninin de Türkiye tarafından rapora imza konulmamış olması olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “rapor yok hükmündedir” ifadesinin nedeninin de raporun imzalanmamış olması olduğunu söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Birleşmiş Milletler’de bir haksızlık oldu diye dönüp Türk hükümetini suçlamak yerine, öncelikle Birleşmiş Milletler’den bunun hesabını sormak gerekir. 74 milyon insan bunun hesabını hem İsrail’den, hem de gerektiğinde bu komisyonu yapanlardan soracaktır, bütün uluslararası platformlarda. Alınması gereken tavır bu.” (ANKA)

8/30/2011

seyyah1906

taşeron firmalar yeni düzenleme sayesinde işcilere kıdem tazminatı ödemekten kaçamayacak

Hükümet çalışma hayatında ‘taşeron sistemine’ neşter atmaya hazırlanıyor. Yapılacak düzenleme ile yaklaşık 500 bin taşeron işçinin sosyal ve özlük haklarıyla ilgili tüm konularda düzenleme gerçekleştirilecek. Bu düzenlemelerin başında ise kıdem tazminatı hakkı, iş garantisi, asgari ücretin üzerinde ücret alma hakkı yer alıyor. 61. Hükümet, ilk icraatlarını çalışma ve sosyal güvenlik alanındaki reformlara ayırdı.
Bu çerçevede, işsizlikle mücadele için istihdam paketi, kamu görevlilerinin ücretlerinin artırılması için toplu sözleşme hakkı ve kıdem tazminatı fonu oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmalar sırasında, büyük kısmı kamu kurumlarında çalışan yaklaşık 450-500 bin taşeron işçinin sorunlarına yönelik de düzenleme yapılması gündeme geldi. Bu nedenle, 15 yıldır çözülmeyen taşeron işçilerin sorunlarıyla ilgili kapsamlı yasal düzenleme hazırlanması için çalışmalara başlandı.

Ortak çalışma yürütülecek
Taşeron işçilerle ilgili yapılacak düzenleme, işçi ve işveren temsilcilerinin ortak çalışması sonucu hazırlanacak. Bu kapsamda, taşeron şirketlerin ve işçilerin karşılaştığı sorunlar araştırılıyor. Araştırmanın ardından da, taraflarla birlikte ortak metin hazırlanacak. Yapılacak düzenlemelerin başında ise taşeron işçilere kıdem tazminatı ödenmesi geliyor. Mevcut sistemde, taşeron firmalarda çalışan işçiler kayıt üzerinde her yıl işten çıkarılmış gösteriliyor. Böylece, kıdem tazminatı almalarının önüne geçiliyor. Kıdem tazminatının oluşturulması ile birlikte, bu sorun büyük ölçüde çözülecek. Taşeron işçilerin kıdem tazminatlarını da fon ödeyecek.

Sektörlere göre taban ücret
Taşeron işçilerle ilgili hazırlanacak pakette, kıdem tazminatının dışında maaşlar, sosyal haklar konularında da düzenleme yapılacak. Mevcut sistemde taşeron işçilere ağırlıklı olarak, asgari ücret düzeyinde ödeme yapılıyor. Yeni dönemde, her sektör için taban ücret belirlenecek. Örneğin sağlık sektöründeki, ulaştırma sektöründeki ücretler farklı olacak. Yine işçilerin izinleri de yeniden düzenlenecek. Bunun yanında, taşeron işçilerin ücretlerinin geç ödenmesi veya hiç ödenmemesi gibi durumlara son vermek için de firmalara yönelik yaptırımlar uygulanacak. Örneğin, işçilerin ücretlerini geç ödeyen taşeron firmaların ihalelere girmeleri engellenecek.

YAPILACAK DÜZENLEMELER
Firmalara yönelik denetimler artacak

Taşeron işçilerle ilgili yapılması planlanan düzenlemeler şöyle:

- Taşeron işçiler de kıdem tazminatı alabilecekler. Bu sorun büyük ölçüde, kıdem tazminatı fonu ile çözülecek.

- Taşeron işçilerin alacağı ücretler sektörlere göre değişecek. Ücretler, kadrolu işçilerin seviyesine çıkabilecek.

- Taşeron firmalara yönelik denetimler artacak. Taşeron işçilerin ücretlerini ödemeyen veya geç ödeyen firmalara yaptırım uygulanacak. Bu tür firmaların kamu kurumlarının ihalelerine girmesi engellenecek.

- İzin ve diğer sosyal haklarla ilgili de düzenleme yapılacak. Bu haklar devlet garantisi altına alınacak. Star

8/10/2011

seyyah1906

kılıçdaroğlu bu cehaletten kaynaklanmıyorsa bunun diğer adı da ihanettir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Dış politika stratejiniz eğer ülkenizin yüksek çıkarları, bekası ve sokaktaki insanın refahı bakımından artı değer üretmiyorsa doğru tespit edilmemiş demektir. Cehaletin büyüğü budur. Bu cehaletten kaynaklanmıyorsa bunun diğer adı da ihanettir'' dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kılıçdaroğlu, başkanlığında toplanarak başta Suriye'deki gelişmeler olmak üzere gündemdeki konuları ele aldı. Kılıçdaroğlu, toplantının ardından yaptığı açıklamada, Suriye'deki gelişmeler ve Türkiye'nin yaklaşımı ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konudaki sözlerini değerlendirdi. ''Sayın Başbakan hükümetin Suriye politikasını eleştirirken bizim kullandığımız 'taşeron' sözcüğünden bir hayli içerlemiş görünüyor'' diyen Kılıçdaroğlu, devletler arası taşeronluk sözleşmesi olamayacağını, devletlerin kendi kendilerini bu duruma düşürmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan bize cevap yetiştireceğine önce kendi bakanı ile arasındaki üslup ve tutum farkını ortadan kaldırmalı. Sayın Başbakan 'Sabrımızın sonuna geldik' diyor, 'Suriye bizim iç meselemizdir' diyor, Başbakanın bu sözlerinden bütün dünyanın çıkardığı tek sonuç var, 'Türkiye Suriye'ye müdahale etmeyi düşünüyor, hatta müdahale edecek'. Çıkan sonuç bu. Bunlar Batı basınında yazılıyor, çiziliyor'' diye konuştu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ise ''Suriye'ye müdahaleyi düşünmüyoruz'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ya aralarında fikir uyuşmazlığı var, ya kafaları karışık ya da Sayın Başbakan'ın sözlerini ciddiye almamamız gerekiyor. Sayın Başbakan sokakta ve sokak ağzıyla politika yapmaktan vazgeçmelidir. Dış politika ciddi bir iştir. Dış politika hem sokakta yapılmaz hem de sokağın duygularıyla yapılmaz. Dışişleri Bakanı son uyarı için Şam'a gidiyor, iktidar partisinin bir sözcüsü aynen şöyle diyor, 'Davutoğlu Şam'dan dönünce bir yol haritası çizeceğiz'. Başbakanı da, bakanı da, açıklama yapan iktidar partisinin sözcüsünü de ciddiyete davet ediyoruz. Sizin bir yol haritanız bile yokken neye dayanarak komşunuzu uyarıyor, tehdit ediyorsunuz. Bizim söylediğimiz gayet basit, sorumuz ise açık ve nettir. Siz Suriye sorununda böylesine taraf konumuna girerken, bu sorunu yönetiyor gibi ortaya çıkarken bütün dünyaya 'Türkiye savaşa giriyor, Suriye'ye müdahale gündemde' imajını verirken hedefiniz neydi? Ne yapmak istiyorsunuz, kimin adına yapıyorsunuz? Bunu neden TBMM ile TBMM'de grubu bulunan partilerle anamuhalefet partisiyle paylaşmıyorsunuz?'' -''ABD BÜYÜKELÇİSİ'NİN BİLDİĞİNİ BİZ BİLMİYORUZ'' Konuşmasında Başbakanlıkta yapılan güvenlik toplantısına da değinen Kılıçdaroğlu, ''Ankara'da bir güvenlik zirvesi yapıyorsunuz daha bakanlarınız ayrılmadan ABD Büyükelçisi oraya adeta bir baskın yapıyor. Yani bir başka zirveyi de büyükelçiyle yapıyorsunuz'' ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, ''Zirve öncesi, zirve sonrası ABD Büyükelçisinin bildiğini biz bilmiyoruz. TBMM Başkanı da bilmiyor. Parlamento da bilmiyor, parlamentoda grubu olan partiler de bilmiyor. İşte sorun bu. Siyasete, nezakete sığmayan sözlerle bize saldırmanızın nedeni de bu'' dedi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: ''Siz de çok iyi biliyorsunuz ki böylesine angaje olduğunuz bir konuda yol haritanızı daha sonra çizeceksiniz. Yani siyasi bir hedefiniz yoksa siz başkalarının siyasi hedeflerine taşeronluk yapıyorsunuz demektir. Libya'da da böyle olmadı mı? 'NATO'nun Libya'da ne işi var?' diyen siz değil miydiniz? Daha sonra NATO'nun müdahalesine destek olarak tıpkı Irak da olduğu gibi yüzlerce Müslüman'ın öldürülmesine, okyanusta boğulmasına katkıda bulunmadınız mı? Dış politika stratejiniz eğer ülkenizin yüksek çıkarları, bekası ve sokaktaki insanın refahı bakımından artı değer üretmiyorsa doğru tespit edilmemiş demektir. Cehaletin büyüğü budur. Bu cehaletten kaynaklanmıyorsa bunun diğer adı da ihanettir. Meclis'ine, anamuhalefetine, halkına değil de Batının egemen güçlerine bilgi vermeyi düstur edinenler egemen güçlerin taşeronluğunu yapanlardır. Sizinki toplum vicdanının isyanı sonucu suçluların ve suçlunun telaşıdır. Bu aynı zamanda taşeronluğun tescilidir.''

8/04/2011

seyyah1906

muharrem ince'nin anayasa mahkemesi önündeki açıklaması diktatörlerin sonu kafes oluyor

Grup Başkanvekili Muharrem İnce, hükümete Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) çıkarma yetkisi veren yasa kapsamında yürürlüğe giren bazı KHK’nin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.
İnce, Anayasa Mahkemesi’ne gelerek dava dilekçesini verdi.

Başvuruda, hükümete KHK çıkarma yetkisi veren yasa kapsamında yürürlüğe giren bazı KHK’ların iptali ve yürürlüğünün durdurulması isteniyor.
chp'li muharrem incenin anayasa mahkemesi önünde gazetecilere yaptığı açıklamanın video görüntüleri








7/18/2011

seyyah1906

suriyeli muhalifler beşar esada karşı istanbulda gölge hükümet kurma kararı aldı

İstanbul'da cumartesi günü düzenlenen Suriye Ulusal Kurtuluş Konferansı'nda 300'den fazla Suriyeli muhalif bir araya geldi. Konferansta, Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimiyle mücadeleye nasıl devam edeceklerini masaya yatıran muhalifler, hararetli bir tartışmanın ardından birlikte hareket etme kararı aldı.

Konferansta bu amaçla Esad yönetiminin devrilmesi halinde geniş tabanlı bir hükümetin oluşturulması hedefiyle çalışmalarda bulunacak bir konsey kuruldu.
Katılımcılar, buluşmada zaman zaman görüş ayrılıklarının çıktığını ve hararetli tartışmalar yaşandığını belirterek uzlaşma sağlamanın zor olduğuna dikkat çekti.

Diğer muhalif gruplara da ulaşmak üzere çalışma yürüteceklerini belirten katılımcılar, bundan sonra daha örgütlü bir şekilde hareket etmeyi planlıyor.

Çalışmalar hemen başlıyor

Kurulması kararlaştırılan 25 üyeli konsey ve 11 üyeli komite ise çalışmalarına hemen başlayacak. Söz konusu komite, “gölge hükümetin” kurulması hedefiyle toplanacak yeni bir konferansın organize edilmesi için çalışmalar yürütecek.

Hedeflenen “gölge hükümetin”, Suriye'deki Esad rejiminin devrilmesi halinde geçiş döneminin yönetimini üstlenmesi öngörülüyor.

Şam'daki konferans iptal edildi

Suriyeli muhalifler, İstanbul'daki konferansla eşzamanlı olarak başkent Şam'da da bir araya gelmeyi planlıyordu, ancak bir gün önce kentte meydana gelen şiddet olayları nedeniyle buluşma iptal edildi.

Konferansın düzenleneceği yerde cuma akşamı polisle protesto göstericileri arasında yaşanan çatışmada 9 kişinin hayatını kaybettiği, 100'den fazla kişinin de yaralandığı bildirilmişti.

Clinton'dan Suriye açıklaması

Libya Temas Grubu'nun toplantısına katılmak üzere cuma günü İstanbul'a giden ve toplantının ardından hafta sonu Türk yetkililerle bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye konusunda da açıklamalarda bulundu.

Clinton, “Suriye'nin geleceği, Suriye halkına bağlıdır. Ancak muhalefetin bir araya gelme çabası ve bir gündem oluşturma çabası, siyasi reformun çok önemli bir parçasıdır. Bunun daha sorumlu, daha hesap verilebilir hükümetlere yol açtığını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

Şiddet olayları sürüyor

Suriye'de ordu birliklerinin muhalifleri durdurmaya yönelik operasyonları sürüyor. Suriyeli aktivistler, Suriye birliklerinin, Lübnan sınırı yakınındaki Zabadani kasabasına girdiğini ve iki gün içinde yüzlerce kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

Muhaliflerin açıklamalarına göre, yaklaşık 2 bin kişiden oluşan asker ve diğer güvenlik güçleri mensupları, kasabanın telefon, internet ve elektriğini kesti.

Mülteciler geri dönüyor

Bu arada Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin geri döndükleri bildiriliyor. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), olaylar nedeniyle ülkelerine dönen Suriye vatandaşı sayısının 7 bin 209 olduğunu açıkladı. Bugüne kadar Türkiye'ye 15 bin 666 Suriyeli'nin geldiği ifade edilen açıklamada, 8 binden fazla Suriyeli'nin ise hâlâ mülteci kamplarında bulunduğu belirtildi.

© Deutsche Welle Türkçe

DW/AFP/dapd/Reuters,HK/BE

7/15/2011

seyyah1906

bdp'li hasip kaplan türkiye bu gerilimi gerginliği ve bu provokasyonu yaşarken meclis tatile giremez

Diyarbakır Silvan'da yaşanan çatışma ve sonrasındaki iddialarla iligli BDP'den açıklama geldi.

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş yaptığı yazılı açıklamada, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 13 askerin şehit olduğu, 7 askerin yaralanmasıyla sonuçlanan çatışmadan dolayı derin üzüntü duyduklarını söyledi. Olayda yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar dileyen Demirtaş, şunları söyledi:
"Savaşın, çatışmanın, ölmenin ve öldürmenin bir sorun çözme yöntemi olmaktan çıkmamış olması, bizlere bu acıları yaşatan en temel nedendir. Ülkenin en önemli sorununun bu gençlerin omuzlarına yüklenmesi haksızlığı da, hükümet başta olmak üzere siyasetin ve bütün siyasetçilerin sorumluluğundadır. Bu acıları unutmadan, ancak acılarımızı 'düşmanlık' dili oluşturmak için de kullanmadan barışı sağlamak her birimizin bütün ülkeye karşı boynunun borcudur. Ancak maalesef ki olayın duyulmasından bu yana yapılan açıklamalar ve gösterilen tepkiler Partimizi doğrudan hedef almakta, yaşanan olayın yarattığı acı ve hüzün ortamından yararlanılarak asıl sebeplerin üstü örtülmekte, neredeyse çatışmaya BDP girmiş gibi bir hava estirilmektedir.Bu haksız hedef gösterme furyasına TBMM Başkanından, hükümet temsilcilerine kadar sorumluluk mevkiinde olup da hesap vermesi gereken herkes dahil olmuştur. Bu süre içerisinde Ankara, Mersin, Bursa ve Elazığ il-İlçe binalarımızın da aralarında bulunduğu bazı parti teşkilatlarımız saldırıya uğramış, yakılmıştır."
"Çatışma bütün yönleriyle soruşturulup açığa çıkarılmalı"

Olayın en büyük ve onarılmaz kaybının yaşamını yitiren gençler olduğunu, siyasi polemikler, nutuklar ve karşılıklı suçlamaların yüreği yangın yerine dönmüş ana babaların acılarına derman olmayacağını söyleyen Demirtaş, "Ancak yüreği evlat acısıyla yanan anaların bile 'akan kan dursun' şeklindeki kutsal sözlerine karşılık aynı sağduyunun binde birini siyasetçilerde göremiyoruz. Bu vesileyle öncelikle herkesin ve herkesimin, bu süreçte kullandığı, kullanacağı dilin çatışmayı, gerilimi tırmandırmaya değil, riske giren barış arayışlarına cesaret verici olmasını diliyoruz. Bütün barış süreçleri tehlike ve tehditlerle örülü olmuştur. Ancak barış, sadece ve sadece o'na yürekten inanan ve bütün engellere rağmen o'na doğru yürümekte ısrar eden toplumlara daha erken gelmiştir. Biz de er veya geç kendi barışımızı inşa edeceğiz, ama bunun geç olmaması için biz dahil herkese sorumluluklar düşmektedir. Yaşanan bu olayın insani yönünü ve bizlerde yarattığı acı etkisini değiştirmese bile, en azından bundan sonraki muhtemel riskleri önleme açısından söz konusu çatışmanın bütün yönleriyle soruşturulup açığa çıkarılması önemlidir" dedi.



Yaşanan olayın bir pusu olmadığı iddialarını da gündeme getiren Demirtaş şunları kaydetti:
"Yaşanan olayın bir pusu olmadığı, operasyona çıkan askeri birliğin bir noktada PKK ile çatışırken başka bir noktada askerlerin bulunduğu bir mevkiye savaş uçaklarından -veya helikopterlerden- atılan bombaların yarattığı büyük yangınla askerlerin yaşamını yitirdiği, bu iddialara dair konuşmaların askeri telsizlerde komutanlar arasında geçtiği ve bu konuşmaları korucuların da duyduğu şeklinde vahim iddialar kamuoyuna yansımıştır. Bu vesileyle sayın Başbakan'a çağrımızdır; Bu olayın başka siyasi gerilimlere ve çatışmalara yol açmaması, bütün boyutlarıyla açığa çıkarılması için soruşturma başlatılmalıdır. Otopsi raporları, telsiz konuşma kayıtları kamuoyu ile paylaşmalıdır, gerçekler ortaya çıkarılmalıdır. Eğer iddialar doğruysa; sorumluluğu, ya da ihmali olan varsa hesap sorulması sağlanmalıdır. Adil bir soruşturma neticesinde ortaya çıkacak gerçek her neyse, her birimiz bunun sonuçlarından dersler çıkararak önümüzdeki süreçte daha etkili bir barış siyaseti üretebiliriz. Ancak gerçeklerin üstü örtülürse bu durum herkeste güvensizliğe ve karamsarlığa yol açacaktır. Kamuoyundaki bu kaygıların giderilmesi için hükümet üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmelidir."

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, Muş Milletvekili Sırrı Sakık, BDP il yöneticilerinden Şengül Çelik ve Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile dün gece saldırı düzenlenen partisinin Ankara İl Başkanlığı binasında, basın açıklaması yaptı.

Diyarbakır'daki saldırı dolayısıyla büyük bir üzüntü yaşadıklarını ifade eden Kaplan, ''Gerçekten 20 insanımızı yitirmenin hem üzüntüsünü hem acısını yaşarken, Allah'tan kendilerine rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum'' diye konuştu.

Kaplan, dün Mecliste, BDP ve AKP temsilcileri arasında yapılan görüşmelerde, ''çözüm yakın olduğu zaman, barış yakın olduğu zaman, demokratik çözüm ve yeni anayasa olgusu yakın olduğu zaman daima provokatörler hareket geçmiştir'' dediklerini ifade ederek, o görüşmenin yapıldığı saatlerde, Diyarbakır'da yaşanan acı olayın haberi geldiğini ifade etti.

Diyarbakır'daki olayın ''sıradan bir olay olmadığını'' anlatan Kaplan, şöyle konuştu:
''Türkiye bu gerilimi, gerginliği ve bu provokasyonu yaşarken Meclisin tatil yapma hakkı yoktur. Meclis bu koşullarda tatile giremez. Onca sorun yaşanırken çözümün adresi Meclisin tatil yapma keyfi yoktur. Bu sorunun mutlak surette çözüm yeri Meclis olduğuna göre, Meclisin tatile girmeden bu sorunu konuşması gerektiğini düşünüyoruz. Bu olayın derhal açıklığa kavuşması lazım. 13 askerin yanarak ölmesi soru işaretleri bırakıyor ve bu konuda çok ciddi iddialar var. Eğer bizim helikopterlerimizin ve uçaklarımızın bombardımanı sonucu askerler ölmüşse bu çok vahimdir ve bir hükümeti istifa ettirecek noktaya kadar ciddi vahim bir olaydır. Bunu çok ciddi olarak meclisin derhal komisyon kurarak takip etmesi gerekiyor.''

Parti ile binasına yapılan saldırıyı da kınayan Kaplan, ''Başkentin göbeğinde, güvenlik noktalarının çok yakınında bir il binamızın saldırıya uğraması çok ciddi provokasyonlar zincirinin devamıdır'' dedi.

''Türk Kürt halkı arasında bir çatışma yaratmak isteyenlerin hevesini kursaklarında bırakma konusunda kararlı olduklarını'' anlatan Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hiçbir güç, hiçbir provokasyon Türk ve Kürt halkının birbirini boğazlaması sonucunu doğurmayacaktır. Bizim bin yıllık kardeşiliğimizi ve sorunlarımızı kendi içimizde çözmek inancındayız ve zorundayız. Siyasetin biraz cesur olması lazım. AK Parti'nin, Başbakanın biraz cesur olması lazım. Anamuhalefet liderinin artık biraz cesur olması lazım. Bu ülkenin her köşesinde provokasyonlar kol gezerken, hiçbirimizin 'Meclis tatil yapsın, vekiller tatil yapsın' deme hakkı yoktur. Hükümeti bu saldırı ve benzeri saldırılara karşı uyarıyoruz. Bütün siyasi sorumluğuyla hükümet bunun cevabını vermek zorundadır.''

Kaplan, bir gazetecinin ''Meclis tatile girmesin diyorsunuz. BDP milletvekilleri yemin edecek mi'' sorusu üzerine, AKP ve BDP arasındaki görüşmelerin ardından dün itibariyle iki mutabakat metni sunulduğu anımsatarak, ''Bir mutabakat metnin cümlesine takılan bir iktidar, 'milletin iradesi özgürce meclise yansısın' diyen cümleyi çıkarın dediği için mutabakat sağlayamadık. En kısa zamanda bunun da değerlendirmesi yapılacaktır. Bu tarihi günlerdeki gelişmeler de dikkate alınacaktır'' diye konuştu.



"İnadına 'barış' diyeceğiz"

Muş Milletvekili Sırrı Sakık da Diyarbakır'daki olay duyulduğunda herkesin yüreğinin ağzına geldiğini belirterek, ''Bu ülkenin dokularıyla oynamak isteyenler var'' dedi. Bu olup bitenlerin bütün sorumlusunun ''siyaset dünyası olduğunu'' vurgulayan Sakık, şöyle konuştu:
''Burada AKP'sinden, CHP'sinden, MHP'sinden herkes sorumludur ama biz BDP olarak da sorumluluğumuz var. Biz de iyi örgütlenemedik. Bu savaşa karşı büyük bir birlik oluşturamadık. Büyük bir blok oluşturabilseydik sesimiz daha gür çıkardı. Siyaset dünyası meclisi tatile değil göreve çağırmalıdır. Bu Meclis 1920 ruhuyla hareket etmelidir.''

''Tam umutların yeşerdiği, İmralı'da görüşmelerin başladığı dönemde böyle bir hareketin 14'ünde gerçekleştirilmesi düşündürücüdür'' diyen Sakık, vicdan sahibi olan herkesin bu süreci mercek altına alması gerektiğini ifade etti. Ülkede barışı sağlamanın herkesin görevi olduğunu anlatan Sakık, ''İnadına 'barış' diyeceğiz. İnadına 'kardeşlik' diyeceğiz. Her kim asker ve gerilla acısı arasına ayrım koyuyorsa namerttir. Kim ki askerin acısını yüreğinde taşımıyorsa namerttir. Kim ki, gerillanın acısını yüreğinde taşımıyorsa o da namerttir'' ifadelerini kullandı.

Sakık, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in ''Herkes safını belirlesin'' sözünü hatırlatması üzerine, ''Bizim safımız silahın ve şiddetin olmadığı demokrasi ve özgürlükler safıdır'' dedi. Hasip Kaplan ise ''Bizim safımız Türkiye halkının yanıdır, demokrasidir, özgürlüktür. Kimse faşist, ırkçı, katliamcı, darbeci bir saf seçeceğimizi sanmasın. Safımız çok nettir. Özgürlüklerinin Türkiye halkının safındayız'' diye konuştu.



"Türkiye'de artık kimse kan ve gözyaşı istemiyor"

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İl Başkanı Cihan Yılmaz, BDP İl Merkezi'nde yaptığı açıklamada, Diyarbakır Silvan'da yaşanan olayların hemen ardından birtakım kişilerin toplumsal kaos yaratmak adına tahrik edici açıklamalarda bulunduğunu söyleyerek, bu gibi durumlarda insanları yanlışa sürükleyebilecek sert açıklamalardan kaçınılması gerektiğini vurguladı.

Olayların demokratik yol ve barışçıl çözümler ile aşılabileceğini ifade eden Yılmaz, şunları kaydetti:


''Hepimize düşen ilk görev aklı başında yaklaşımlar ve sağduyulu açıklamalarla insanları terörize etmekten kaçınmaktır. Türkiye'de artık kimse kan ve gözyaşı istemiyor. Annelerin, babaların ağlamalarına bir son verilmeli. Bunun da tek yolu barış ve demokrasiden geçiyor. Türkiye genelinde demokratik bir anayasa isteğine yönelik mitingler düzenliyorduk. Mersin'de dün gerçekleştirdiğimiz mitingi de Diyarbakır Silvan'dan gelen haberlerin ardından yarıda kestik. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun Türkiye genelindeki tüm etkinlikleri iptal edildi.''