En Yeniler
imralı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
imralı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/26/2013

seyyah1906

Batman'da çözüm sürecine destek için NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE Yazısı söküldü

Batman Cumhuriyet Meydanı'nda bulunan Atatürk Heykeli'nin kaidesindeki, 'Ne mutlu Türküm diyene' yazısı, iki gün önce sökülerek yerine, 'Yurtta sulh cihanda sulh' yazısı takıldı.

Bu değişiklik Batman' da hükümetle İmralı arasında yürütülen 'çözüm sürecinin ilk uygulaması' olarak değerlendirildi.


Batman kent merkezinde yaklaşık 30 yıldır Atatürk Heykeli kaidesinde bulunan, Ulu Önder'in 'Ne Mutlu Türküm diyene' vecizesi, 2 gün önce söküldü. Cumhuriyet Meydanı'nın sembollerinden olan heykelin kaidesindeki Atatürk'ün 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sözünün yerine 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' sözü yazıldı. Yeni yazıyı görenler bu değişikliği, Çözüm sürecinin Batman'daki yansıması olarak değerlendirdi.

Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk Heykeli kaidesindeki vecizenin değiştirilmesiyle ilgili Batman Valisi Yılmaz Arslan, konu ile ilgili Batman Belediye Başkanlığı'ndan bilgi alınmasını istedi. Belediye Başkan Vekili Serhat Temel ise, anıttaki yazının sorumluluğunun Belediyede olmadığını, kendilerinin sorumluluğunun sokak ve cadde isimlerinin değiştirilmesinde olduğunu ifade etti.

Batman'ın en merkezi yeri Cumhuriyet Meydanı'nda bulunan Atatürk Heykeli'ndeki 'Ne Mutlu Türküm Diyene' vecizesini hangi kuruluşun ya da kimin değiştirdiği net olarak öğrenilemedi. (DHA)

9/23/2012

seyyah1906

selahattin demirtaş: oslo'da ve imralı'da yaptığınız gibi muhatapları dinleyeceksiniz

Onbinlerce ana babanın yüreğinin evladının yanında olduğunu belirten Demirtaş, "Yıllardır 'diyalog, konuşma' diye diye dilimizde tüy bitti. Muhatapları ile konuşarak bu konuyu çözeceksiniz.

Oslo'da ve İmralı'da yaptığınız gibi. Muhatapları dinleyeceksiniz
Oslo'da ve İmralı'da yaptığınız gibi. Muhatapları dinleyeceksiniz. Süresi 10 yıl mı, 20 yıl mı sürer bilinmez? Ancak ne kadar sürerse sürsün ölümden, savaştan daha iyidir" dedi.

Partisinin Bitlis İl Kongresi ile Tatvan ve Güroymak ilçe Belediyeleri tarafından yapılan hizmetlerin açılışına katılmak üzere kente gelen BDP Genel Başkanı Demirtaş, dün geceyi Tatvan'da geçirdi. Tatvan Belediyesi tarafından yaptırılan Halk Sağlığı Merkezinin açılışını yaptıktan sonra Bitlis'e geçen Demirtaş, Nur Caddesi üzerindeki bir düğün salonunda yapılan BDP 2'nci il kongresine katıldı. Demirtaş, burada yaklaşık 500 kişi tarafından karşılandı. Kongrede konuşan Demirtaş, son günlerde kiritk günler yaşandığını kaydederek şunları söyledi: "Son 30 yıldır her gün kritik gün olarak yaşanıyor. Geçmiş yüzyılda kendi anavatanında köle muamelesi görmüş bir halkız. Bu süreçte bizim bunu değiştirme fırsatımız var. kendi anavatanımızda özgürce yaşama fırsatımız var. çocuklarımız torunlarımız önümüzdeki yüzyıllarda nasıl yaşayacak onun karar verildiği günlerden geçiyoruz. Mesele bizimle ilgili değil, geleceğimizle ilgili olduğu için kritiktir. Bizim çocuklarımız özgürlüğe muhtaçken biz kendimizi düşünemeyiz."

Demirtaş, 90 yıldan beridir Kürt halkının kendini ispatlamaya, 'ben varım' demeye çalıştığını, ancak bunun görmezden gelindiğini anlattı. Demirtaş, bugün gelinen noktada kimsenin 'Kürt halkı yoktur, Kürdistan yoktur' diyemediğini belirterek şöyle konuştu: "Bu, bedeli ağır sonuçlar vermiş ve gerçekleşmiş bir durumdur. Biz zaferle taçlandırmak istiyoruz. Bu dönemin bütün neferlerine en ağır görev düşüyor. Bizim omuzlarımızdaki yük en ağır yüktür. Bütün o şehitlerin yükü bizim sırtımızdadır. Biz bunu başaramazsak Kürt halkı on yıllar bu duruma devam etmek zorunda kalacak. Şimdi geçen yüzyılda Kürt halkının yarattığı 'var olma' değerleri, diğer halklar gibi 'biz de varız' deme mücadelesinde bir kez daha bizi yok sayan bir hükümet var. 'Biz inkarı bitirdik' diyen bir hükümet var. Kusura bakmayın biz bitirdik, siz kabul etmek zorunda kaldınız."

BAŞBAKAN KÜRT'LERİ OYALADI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürt'ler konusunda hişbirşey yapmadığını savunan Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: "Kendini öyle bir havaya kaptırmış ki olağan üstü hali kaldırdığını, asit kuyularına insanların nasıl atıldığını anlatıyor. Sen bir şey yapmadın. Sen olmasaydın kürt halkı 10 yılda özgür olacaktı. Dinimizi kitabımızı kullanarak bizleri oyaladın. Ayakların sağlam yere basıncaya kadar oyaladın. 5 yıl PKK gerillaları sınırın dışındaydı. Çözmek için fırsatın vardı. Bu fırsatların iktidarın kuvvetlensin diye kullandın. Senin siyasetin şimdi dışlarda ve içeride bitti. Bize bu kadar saldırmasının tek nedeni korku ve paniktir. Güçlü olan haklı olan kendine güvenir. Kimseye hakaret etmez. 'Gelin görüşelim der' sorunu çözmeye yönelir. Paçaları tutuşmuş bu yüzden BDP'ye ve BDP'lilere saldırıyor. Dönem öyle bir dönemdir ki, bir tek saniye kendimizi düşünürsek halkımıza haksızlık yapmış oluruz. Birbirimizi düşünmeliyiz. Biz varız. Bizim vatanımız, bizim toprağımız diyeceğiz. Bu bizleri çoğaltmak zorundayız. Bu parti rant üzerine, ihale üzerine kurulmuş bir parti değil. Sokakta mücadele ile kurumuş partidir."

SEÇİM İÇİN KURULMUŞ PARTİ DEĞİLİZ

Akan kanın durması için müzakerelerin yapılması çağrısında bulunan Demirtaş şöyle dedi: "Biz seçim için kurulmuş bir parti değiliz. Böyle düşünenler şehitlerin yarattığı değerlere hakaret ederler. Hiç kimse, ben milletvekili olayım diye can vermez. Eğer bu halk bu kadar mücadele ediyorsa kendi özgürlüğü için ediyordur. Bir yandan seçime hazırlanacağız. Ancak önemli olan özgürlüğümüzdür. Koltuk meselesi olsa en çok koltuk AKP'de var. Özgürlük ve eşitlik bizim vazgeçilmezimidir. Halen biz burada konuşurken, hangi ana babanın yüreği yanacak bilmiyoruz. Onbinlerce ana babanın yüreği evladının yanındadır. Bu savaş bitsin akan kan dursun. Yılardır 'diyalog konuşma' diye diye dilimizde tüy bitti. Kendi savaş politikalarını üstünü örtmek için BDP'yi hedef gösterdiler. Muhatapları ile konuşarak bu konuyu çözeceksiniz. Oslo'da ve İmralı'da yaptığınız gibi. Muhatapları dinleyeceksiniz. Süresi 10 yıl mı, 20 yıl mı sürer bilinmez? Ancak ne kadar sürerse sürsün ölümden savaştan daha iyidir. Bir halk demokratik özerklik istiyor. Kendi topraklarında özgürce yaşamak istiyor."

CHP'YE DE ELEŞTİRİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Örgüt silah bıraksın müzakere yapalım' açıklamasını da eleştiren Demirtaş, "Müzakere nedir bilmiyor. Çözüm konuşmaktan geçer. CHP müzakereyi aslında desteklemiyor. Teslim olacakları varsa senin çağırmana gerek yok. 30 yıldır 50 defa teslim olurlardı" diye konuştu.

Konuşmanın ardından kongreye geçildi. Tek liste halinde gidilen seçimde Şahin Çoban İl Başkanlığı'na seçildi.  mynet

11/07/2011

seyyah1906

devlet bahçeli barzani imralıdaki emmioğlunuda ziyaret etmesi gerekirdi

devlet bahçeli barzani bir yeri eksik bırakmıştır kareyi tamamlaması gerekir bir emmioğlunuda imralıda ziyaret etmesi gerekirdi.


9/14/2011

seyyah1906

iddianızı ispat etmekle mükellefsiniz denilmişti mit-pkk görüşmelerinin kaydı ortaya çıktı

Muhalefetin “Hükümet PKK ile pazarlık yapıyor” iddiasını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “şerefsizlik” olarak nitelendirmiş, daha sonra “Hükümet değil ama devlet görüşür” demişti.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın PKK Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olduğu dönemde dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile birlikte PKK yöneticileri Mustafa Karasu ve Sabri Ok’la yaptığı ileri sürülen toplantının ses kayıtlarının internette yayınlanmasının ardından devletin PKK ile yaptığı görüşmeler tekrar gündeme geldi. Devlet ile PKK’nın görüştüğünü 12 Eylül 2010 referandumundan önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gündeme getirmişti. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin bu iddiaları üzerine 19 Ağustos 2010’da AKP’den yazılı bir açıklama yapılmış ve “AK Parti’nin ve AK Parti hükümetinin illegal bir örgütle masaya oturması, müzakere yapması söz konusu değildir ve olamaz. Bu konu ile ilgili tüm söylenenler ve yazılıp çizilenler, halk oylaması sürecini olumsuz etkilemeye ve vatandaşlarımızın kafasını karıştırmaya yönelik spekülasyonlardan ibarettir” denilmişti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu açıklamanın ertesi günü 20 Ağustos 2010’da Afyon gezisi sırasında bir soru üzerine “Bir pazarlık olduğunu, bu konuyu inceleyen, bu konuda kafa yoran bütün kesimler ortak bir söylem olarak dile getiriyorlar. Pazarlığın sonuçlarından birisi de öyle anlaşılıyor ki terör örgütü, illegal örgüt söylemi konusundaki belirginleşmedir. Artık AKP, PKK’yı terör örgütü olarak görmemeye başlamıştır. Bu da pazarlığın çok açık bir örneğidir” demişti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de aynı akşam katıldığı bir iftarda Hükümet’e seslenerek “PKK ile anlaştığınızı niye saklıyorsunuz? Kandil’den ses geliyor, 4 defa görüşüldü, 4 günde de anlaşma yapıldı. Kiminle? Imralı ile anlaşma yapıldı. Bunu niye açıklamıyorsun Sayın Başbakan?” diye konuşmuştu.

-“MASAYA OTURDUĞUMUZU SÖYLEME ŞEREFSİZLİĞİNİ YAPANLAR...”-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin “pazarlık” iddialarını sürdürmesi üzerine 21 Ağustos 2010’da Kayseri mitinginde sert yanıt vermiş ve şöyle konuşmuştu:

“Bizim dört kez bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. Bugüne kadar AK Parti iktidarı olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız da. Bizim felsefemizde, anlayışımızda böyle bir şey olamaz. Bu iftirayı atanlara söylüyorum, ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli bizim masaya oturduğumuzu söylüyorsanız, bu iddianızı ispatla siz mükellefsiniz siz. Hukukta bir kaide var, iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bu iddianızı ispatlamazsanız müfterisiniz, daha ileri bir ifade kullanmıyorum, çünkü terbiyem buna müsaade etmez.”

-“HÜKÜMET DEĞİL, DEVLET GÖRÜŞÜR”-

Referandum sürecinde PKK ile pazarlık tartışmaları sürerken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 24 Ağustos 2010’da Show TV’de katıldığı Siyaset Meydanı programında terör örgütüyle görüşme iddialarına ilişkin “Burada bir şeyi birbirine karıştırmayalım. Biz siyasi iradeyiz, siyasi iktidarız. Biz siyasi iktidar olarak, siyasi hükümet olarak hiçbir zaman bir terör örgütüyle veya temsilcileriyle masaya oturup görüşme yapmayız. Böyle bir şeyimiz bizim asla olmamıştır, yoktur, olamaz da. Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar. Burada bunu birbirine karıştırmamak gerekir” demişti. “Devlet kurumları” ile neyi kastettiğinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan “Mesela, devletin istihbarat kurumu vardır. Bu bir istihbari görevdir. Bu istihbari görev de nedir, bazı kilitleri açmak içindir, çözmek içindir. Bunları yapar ama hiçbir zaman siyasi irade kalkıp da muhatap alıp masaya asla oturmaz, böyle bir şey olamaz. Dünyanın neresinde olursa olsun, istihbarat örgütlerinin görevi de nedir, ağırlıklı olarak zaten bu tür görevlerdir. Bunları yaparlar. Bunu yaparken de niçin yaparlar, bir çözüm kilidi açmak için yaparlar. Kalkıp da burada muhalefetin söylediği gibi benim arkadaşlarımın veyahut siyasi iradenin görüşmeler yaptığı, masaya oturduğu yani bu, ağır konuştum ama bu bir şerefsizliktir. Böyle bir şeyi kimse bize yıkamaz. Böyle bir şeyi ne ben, ne arkadaşlarım, ne benim bilgim dahilinde siyasi iradeden hiçbir kimse bugüne kadar yapmamıştır, yapamaz” diye konuşmuştu.

ANKA

7/22/2011

seyyah1906

oktay vural devlet topyekun mücadele eder polisi askerimi olur bu işin

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM bahçesinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bir basın mensubunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, iç güvenlikte polisin kullanımının masada olduğuna yönelik sözünü hatırlatmasına Vural, "Terör örgütünün aldığı bu cesaret karşısında acze düşmüş hükümetin sorumluluğu terörle mücadele edenlere havale etme noktasındadır yani suçlu terörle mücadele edenler mi, bir dön aynaya bak, bir iğneyi kendine batır bakalım" dedi.
'Devlet topyekun mücadele eder, polisi askeri mi olur bu işin'

Terörle mücadelede devletin topyekûn mücadele edeceğini belirten Vural, "Polisi, askeri mi olur bu işin" dedi. Vural, şöyle dedi: "Terörle mücadele yerine terörle müzakere eden sen değil misin, İmralı ile müzakere eden sen değil misin, Kandil'de beslenmelerine müsaade eden sen değil misin, onların siyasi amaçlarını meşru gösteren sen değil misin, terör örgütünün lojistik destekleri mi kesildi, finansman destekleri mi kesildi, yani iğneyi kendilerine batırsınlar. Stratejik alanda yapılan yanlışlıkların bedelini terörle mücadele edenlere havale etme işgüzarlığından başka bir şey değildir. Devlet topyekûn mücadele eder, polisi, askeri mi olur bu işin. Stratejide yaptıkları yanlışlıkların bedelini bugün ödüyoruz, demokratik özerklik bu yanlışlıkların sonucudur. İmralı ile müzakere bu yanlışlıkların sonucudur. Kandil'de terör örgütünü besleyen Barzani'nin altına kırmızı halı serenler kimler, bunlar değil mi?"

Anayasaya göre milli güvenliğin sağlanmasından TBMM karşısında Bakanlar Kurulu'nun sorumlu olduğunu ifade eden Vural, şöyle dedi: "Terör örgütüyle müzakere ederler, 13 şehidimiz olduktan sonra gider terör örgütü başıyla görüşürler. İmralı'yı beslerler, iletişim kaynakları devam eder; kılı kıpırdamaz sonra asker mi, polis mi, nerede gücün varsa onu kullan."

'AKP sorumluluktan kaçarak sorumluluğu asker ya da polise havale ediyor'

Hükümetin iğneyi önce kendisine batırması gerektiğine işaret eden Vural, "Bu yaklaşımlar açıkçası Bakanlar Kurulu'nun ve AKP'nin, hükümetin sorumluluktan kaçarak sorumluğu asker ya da polise havale etme anlayışından kaynaklanıyor, adama da sorarlar, özel harekât timlerini oradan uzaklaştıran sen değil miydin? Onları yok sayan sen değil miydin, bedelini milletimiz ödüyor, bence hükümet siyasal çözüm arayışlarından vazgeçmeli ve terörle mücadele etmelidir" dedi.

Başbakan'ı eleştirdi

Başbakan'ın terör örgütünde iki başlılık olduğunu ifade ettiğini belirten Vural, "Herhalde projelerinden biri de terör örgütünde bu başlılığı ortadan kaldırmak. Böyle bir düşünce olabilir mi, devlet terör örgütünün iki başlı olmasından rahatsızlık duyuyor. Ne yapacaksınız bunları uzlaştıracak mısınız, terör örgütünü tek başlı hale mi dönüştüreceksiniz. Bunların hepsi terörle mücadelede ortaya konulan bir siyasal zaafı ortaya koymaktadır. Ortada terörle mücadele konusunda bir irade yoktur" dedi.


AKP'ye çağrı

Meclis kapanmadan önce parlamentoda bir metnin imzalandığını hatırlatan Vural, "Bu metin terörle mücadele konusunda siyasi ve silahlı saldırıların neticesiz kalacağına ilişkin bir iradedir" dedi. Terörle mücadele edilmesine isteyen Vural, "Açılım adı altında terör örgütün siyasi amaçlarını meşrulaştıran girişimlerden vazgeçmelidir. Strateji yanlış, teknik açıdan yeterince terörle mücadele konusunda atılan adım yok. Önce Sayın Başbakan iğneyi bir kendine batır da ondan sonra diğerlerini konuşalım" dedi.


Aysel Tuğluk'un sözleri

Bir basın mensubunun, "Aysel Tuğluk, 'Biz o gün zamanlama hatası yaptık, keşke o gün açıklamasaydık' dedi, ne diyorsunuz?' sorusuna Vural, "Yani zırvayı ne zaman açıklarsan fark eder mi? Ne demek, o gün açıklamasıyla sonra açıklamasının bir anlamı var mı?" dedi. Vural, şöyle dedi: "PKK terör örgütünün etekleri altında siyaset yapanlar, PKK'nın istek ve arzularını yerine getirmek için bunları dile getirenlerin söylediklerinin hiçbir anlamı yoktur. Zırva tevil götürmez. Demokratik özerklik talebi bu milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik girişiminin bir parçasıdır, yeni bir senaryodur, böyle bir hususun kabul edilmesi mümkün değildir."