En Yeniler
kürt sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kürt sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/18/2013

seyyah1906

Ak Parti Tabanının Yarısı Kürt Açılımına Karşı

Hükümetin başlattığı İmralı süreci öncesinde, TEPAV’ın finansmanıyla, Adil Gür (AG) Araştırma Şirketi’nin yaptığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra, Genelkurmay ve MİT’e de iletilen son araştırma, AKP tabanının yarısının Kürt açılımına karşı olduğunu gösterdi.


Araştırma, hükümetin terörün sona erdirilmesinde büyük umut bağladığı “mele” açılımının da tutmadığını ortaya koydu. Araştırma, Erdoğan’ın neden idam cezasını tartışmaya açtığı sorusunun yanıtını da verirken, çözüm için Abdullah Öcalan’ı değil BDP’yi işaret etti.

Sonuçları Bilkent Üniversitesi tarafından değerlendirilen araştırma, yedi coğrafi bölgede, 48 il ve 186 ilçede, bunlara bağlı 369 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 3 bin 252’si kadın toplam 6 bin 516 denekle yüz yüze görüşmeyle yapıldı. Çıkan sonuçları hükümetin “hassas” olarak görmesi nedeniyle araştırma kamuoyu ile paylaşılmadı. Araştırmanın sonuçları şöyle:

AKP tabanı bölündü: Kürt sorununun varlığını kabul eden Türklerin oranı yüzde 78, Kürtlerin oranı ise yüzde 63 olarak saptandı. Kürtlerin yüzde 49’u, Türklerin ise yüzde 62’si Kürt açılımını başarısız bulurken, 2011 yılında AKP’ye oy vermiş olanların yüzde 50’si Kürt açılımına olumsuz yaklaştı. CHP seçmeninin yüzde 74’ü Kürt açılımına karşı olduğunu beyan etti. Kürtlerin yüzde 44’ü “Özerk bir yönetim veya federasyon kabul edilmeli midir?” sorusuna “hayır” yanıtı verdi. Buna karşın Kürtlerin kültürel ve dilsel haklar konusunda ortak talebi olduğu anlaşıldı.

Bölünme ve bağımsız Kürt devleti: “Kürt sorununun çözümü için bölünme, yani Kürtlerin ayrı bir devlet kurması kabul edilmeli mi?” sorusuna, Kürtlerin yüzde 77’si “hayır” yanıtını verdi. Buna karşın Kürtlerin yüzde 82’si belediye, hastane ve mahkeme gibi kamusal alanlarda Kürtçe hizmet verilmesini istedi. Kürtlerin yüzde 65’i anadilinde eğitime “evet” derken, yüzde 80’i Kürtçenin seçmeli ders olması gerektiğini beyan etti. Kürtçenin resmi dil olmasını isteyen Kürtlerin oranı ise yüzde 55 olarak saptandı. Kürtlerin yüzde 60’ı ise Kürt bayrağına olumsuz baktı.

Bağımsızlık talebi: Kürtlerin yüzde 70’i Kürtçe vaaz ve hutbe isterken, bağımsızlık isteyen Kürtlerin oranı ise yüzde 24’te kaldı. Türkler arasında Kürtlerin ayrımcılığa uğradığına ilişkin genel bir kanı ortaya çıkmazken, Kürtlerin yüzde 47’si ayrımcılığa uğradığını beyan etti. Araştırma, bugün seçim olsa Kürtlerin yüzde 51’inin Türklerin ise yüzde 35’inin AKP’ye oy vereceğini ortaya koydu. Bu oran AKP için Türkiye genelinde yüzde 48 olarak belirlendi. BDP’ye oy verecek Kürtlerin oranı ise yüzde 46 olarak saptandı. Kürtlerin yüzde 12’sinin oy vermeyeceğini açıklaması dikkate alındığında BDP’nin yüzde 10 barajını zorlayabileceği öngörüsü yapıldı.

PKK siyasete katılsın: Kürtlerin 63’ü PKK’nin silahsızlanıp siyasete katılmasına destek verirken, AKP seçmeninin yüzde 52’si, BDP seçmeninin de yüzde 75’i PKK’nin siyasete katılmasını istedi.

Öcalan’la görüşme: Kürtlerin yüzde 66’sı devletin Öcalan ile görüşmesi gerektiğini düşünürken, yüzde 61’i Öcalan’ın serbest bırakılması ya da ev hapsine alınması gibi mevcut durumunda lehine bir iyileştirmeye destek verdi. BDP’ye oy verenlerin yüzde 61.7’si Öcalan’ın serbest bırakılmasını isterken ev hapsine alınmasını isteyenlerin oranı ise yüzde 32.2’de kaldı.

Güneydoğu’da oy kaybetti

Araştırma, 1995-2011 seçimleri arasında, Kürt siyasi partilerinin bölgede giderek güçlendiğini, AKP’nin ise Güneydoğu’da 2007-2011 seçimleri arasında yüzde 11 oy kaybettiğini gösterdi. Kürtlerin yüzde 48’i PKK’nin terör örgütü olmadığını düşünürken ­ Kürtlerin sadece yüzde 30’u PKK’nin bütün Kürtleri temsil ettiği yönünde görüş bildirdi. Araştırma, dinselleşmenin Kürtler arasında “Kürt milliyetçiliği ve ayrılıkçılık” akımlarını azaltmadığını da gösterdi. Hükümetin din üzerinden yürüttüğü ve mele açılımıyla gündeme gelen yaklaşımının da etkili olmadığı anlaşıldı. cumhuriyet

10/11/2012

seyyah1906

Erdoğan her ölü sayısı verdiğinde kürt sorunu bitti dediğinde pkk'ya 100 kişi gidiyor



James Reynolds

BBC, Yüksekova

Sabahı yerde yatmış televizyonda çizgi film seyrederek geçiren 12 yaşındaki Birhat ile 10 yaşındaki kardeşi Emrah İke, misafırler girince suçlu suçlu ayağa fırlıyorlar.

Aslında okula gitmiş olmaları gerekiyordu, ama aileleri evde kalmalarına karar vermiş.

Okulda her sabah eğitim, Türkiye'nin bütün okullarında olduğu gibi "Türküm, doğruyum" sözlerini içeren bir andın hep birlikte tekrarlanmasıyla başlıyor.

Kürt olan İke ailesi, bu sözleri tekrarlamayı reddediyor. Çocuklar da, Türkçe değil Kürtçe eğitim görmek istediklerini söylüyorlar.

Birhat "Ana dilimizi istiyoruz" diyor, "Dersleri Kürtçe yapmamız lazım."

Küçük kardeşi de başını sallayarak onaylıyor. Siyasi tutumlar böylece bildirildikten sonra iki çocuk divana yayılıp bilgisayar oyunları oynamaya başlıyor.

Ailenin, misafirlerden pek memnun görünmeyen en küçük diğer oğlu ise avluda somurtmuş tavukları seyrediyor.

Çocukların annesi, çizgi film kanalını Avrupa'dan Kürtçe yayın yapan bir kanala çeviriyor.
İki oğlunu kaybeden anne

Oğlanların babaannesi Naciye İke, Yüksekova'nın en aktif simalarından.

Oğlu Emrah 1990 yılında daha 15 yaşındayken PKK'ya katılmış.

İki yıl sonra öldürülmüş. Cenazesi hiç bir zaman geri gelmemiş.

2003 yılında diğer oğlu Ali İhsan da PKK'ya katılmış. O da öldürülmüş.

Hayatta kalan tek oğlu var: Cihat.

Ona "Sen gitmeyeceksin" demiş. Cihat şimdi muhasebecilik yapıyor.
Naciye İke " Torunlarım için korkuyorum" diyor. "Sadece onlar için değil herkes için korkuyorum. Biz hala barış istiyoruz. Ama bizi dinlemiyorlar. Birbirimizi anlamıyoruz."

Kürtler Türkiye nüfusunun yüzde 15-20'sini oluşturuyor. Ortadoğu'da toplam 25-30 milyon Kürt yaşadığı tahmin ediliyor.
'Devletsiz ulus'

Kürtler sık sık "dünyanın en büyük devletsiz ulusu" diye tanımlanır. Ana yurtları Türkiye'nin doğusu, Irak'ın Kuzeyi, Suriye ve İran arasında kalan dağlık bölge.

1978 yılında Abdullah Öcalan Kürdistan İşçi Partisi PKK'yı kurduğundan beri Türkiye'de güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmalarda 30-40 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

PKK artık bağımsızlık için savaşmadığını söylüyor.

Onun yerine Türkiye devletinden demokratik özerklik talep ediyor. Fakat hedefin aşağı çekilmiş olmasına rağmen şiddette de aynı ölçüde bir azalma olmadı.

Sadece son 15 ay içinde 700'den fazla insan öldü.

PKK askeri karakollar ve konvoylara saldırdı, bombalı saldırılar yaptı, sivilleri kaçırdı.

Türk ordusu PKK'nın barındığı dağlık bölgelere saldırdı ve hareketin destekçisi olduğundan kuşkulandığı çok sayıda insanı tutukladı.

Şu anda Abdullah Öcalan'ın yakalandığı 1999 yılından bu yana en yoğun şiddet dönemi yaşanıyor.

Yüksekova'da yüzlerce Kürt, PKK savaşçısı Orhan Akdoğan'ın cenazesi için mezarlığa yürüyor.

Törene katılanların ellerinde cezaevindeki PKK liderinin fotoğrafları var. PKK'nın yerel desteği çok güçlü görünüyor. Bu da Türk ordusunun bu örgütü sadece zor yoluyla yenilgiye uğratmasını güçleştirecek bir şey.

Cenaze törenine katılanlardan Serkan Dari "Bu ülkede çok cenaze gördük. Daha da göreceğiz herhalde. Başbakanın kullandığı dil buna işaret ediyor" diyor.

Kasabanın erkek çocukları, delikanlılarından bir kısmı, kendilerinin de Türk devletine karşı durabileceğini göstermeye hevesli. Kar maskelerini geçiriverip en kolay hedef olan Gazi ilkokuluna taşlar ve molotof kokteylleri atmaya başlıyorlar.

Okul Kürtçe değil Türkçe eğitim veriyor. Epey bir uğraştan sonra çocuklar bir sınıfı yakmayı başarıyor. Türk polisi zırhlı bir araçla biber gazı atarak genç kundakçıları dağıtmaya çalışıyor.

Yüksekova'dan arabayla bir saat mesafede, Türkiye'nin İran ve Irak sınırına yakın Şemdinli kasabasındayız.

Kasabanın belediye başkanı Sedat Töre, Kürt sorunu temelinde siyaset yapan Barış ve Demokrasi Partisi BDP'den.

Şemdinli'nin ana caddesinde meyve sularımızı içerken çatışma konusundaki endişelerini anlatıyor.

"Erdoğan her ölü sayısı verdiğinde ve 'Kürt sorunu bitti' dediğinde, 100 genç insanı daha PKK'ya gönderiyor" diyor karşıdaki dağları işaret ederek.
"Belki farkında değil kendisi, ama biz bunu görüyoruz burada. Her bir 'Kürt sorunu yoktur' dediğinde genç insanların umutlarını yerle bir ediyor, gelecek hakkındaki planlarını siliveriyor ve onları PKK cephesine gönderiyor."

PKK'nın binlerce savaşçısı var. Hareketin ana üssü Kürtlerin kendi öz yönetimine sahip olduğu Irak'ın Kuzeyinde.

Kuzey Irak'tan örgütün fiili lideri Murat Karayılan, bir BBC ekibine verdiği mülakatta savaşı durdurmaya hazır olmadıklarını söyledi.

"Koşulsuz olarak silah bırakmaktan mı söz ediyorsunuz?" diyen Karayılan şöyle devam etti:

"Hayır bunu kabul etmiyorum. Bütün sorularımıza cevap veren bir plan yapılmak zorundadır. Türkiye demokratik bir ülke olarak Kürt sorununu çözmek zorundadır. O zaman silahlarımızı bırakacağız. Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu'da Kürtlerin varlığını kabul edene ve Kürt sorunu çözülene kadar, bölgede barış, istikrar ve demokrasi konusunda ilerleme olamaz."
Çok boyutlu yaklaşım

Fakat bu mesaj Türkiye siyasetinin kalbi Ankara'yı pek etkilemiyor. Kamuoyu yoklamaları halkın önemli bir kısmının Kürt isyancılara karşı sert önlemler alınmasına destek verdiğine işaret ediyor.

Eylül ayı sonunda Başbakan Erdoğan, partisinin genel kurulunda binlerce delegeye hitap etti.

"Partimiz bölgede bölücü terör örgütü ve kollarıyla mücadele eden tek güçtür" diyen Erdoğan'ın "Bu bizi korkutuyor mu? Hayır. Bir kişi ölse yerini alacak binler var" minvalindeki sözleri alkışlarla karşılandı.

Erdoğan hükümeti Türkiye'nin Kürt bölgelerine para ve yatırım vaadediyor, özerklik değil.

AKP yönetimi yıllarca Oslo'da PKK ile barış görüşmeleri yürüttü.

Fakat bu görüşmeler kesildi ve şiddet yeniden tırmandı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu BBC'ye "Terörist gruplarla, terörist eylemlerle mücadelede çok boyutlu bir yaklaşım içindeyiz" dedi.

"Güvenlik önlemleri bunlardan biri. Ama diğerlerini de hayata geçirmeye devam edilecek. Türkiye'nin geleceği için esas siyasi araçlar demokratik ve ekonomik gelişmedir" diye sürdürdü.

Fakat gelişme vaadleri PKK'lıları dağlardan indirmeye yeterli değil.

Türk devleti Kürt bölgelerini yönetiyor olabilir, ama Kürt kasabası Yüksekova'da Türk askerleri zırhlı jiplerle gezmek zorunda.

Fişekliklerini herkesin görebileceği şekilde, göğüslerine çapraz kuşanmış olarak.

12/28/2011

seyyah1906

oktay vural arınç ile zana'nın ifadelerinin ve sözlerinin arasında ne fark var

Meclis'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın, "Kürtler artık özerkliğin yetersiz olduğunu düşünüyor" sözlerini değerlendirdi.
iPad'inden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ben Başbakan olarak Kürt sorununu savunurum" ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Dil, kimlik hakkı ne varsa vereceğiz" sözlerini dinleten Vural, Arınç'ı alkışlayanlardan birinin Leyla Zana olduğuna dikkat çekti.

Vural, "Bülent Arınç mektubu yazdı. O da adresi gösterdi. Arınç ile Zana'nın ifadelerinin ve sözlerinin arasında ne fark var" dedi. Vural şöyle devam etti: "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına konuşma yapıyor ne varsa vereceğiz diyor. Cebinden mi vereceksin. Bu konudaki tüm taleplerini karşılayacağını ifade etti. O da dedi ki hepsini vereceksin. O zaman 'bunları da vereceksin' diyor. Bunlar aynı sudan içmişler. Aynı yolun yolcusu. Leyla Zana ile Bülent Arınç'ın ifadeleri aynı adrese teslim bir mektuptur. Bu milletin içinden yeni millet çıkarmak, etnik kimliklere bölmek kültürü ayrıştırmak, Türk milletini milli kimliğini ayrıştırmak için amacıyla ortaya konulan bir siyasi senaryonun taşeronları bunlar."


'Suflör-dublör, al birini vur ötekine'

Zana'nın ifadelerini manşete taşıyanlara "Arınç'ın ifadelerini anlamı ne" diye soran Vural şunları söyledi: "Eline almış bir mezro bu milleti bölüyor parçalıyor. Herkes haddini bilmeli. Bu coğrafya kolay yapılmış bir coğrafya değil. Birlik bütünlüğünü bütün badireleri atlatarak koruyan bir millet fitne fesatlarla milleti ayrıştırmak aramızdaki rabıtaları bozmak için pis oyunun aktrist ve aktörleri çıkmış bu oyunu oynuyorlar. Dolayısıyla Zana-Arınç, suflör-dublör. Al birini vur ötekine. Aynı zihniyetin yolcuları bunlar. Aynı sudan içmişler."

Arınç'ın sözleriyle kimleri cesaretlendireceğini daha önce söylediğini hatırlatan Vural, Zana'nın "Otonomi de yetmez" sözlerine "Aç tavuk kendini darı ambarında sanarmış. Bu milletin devletin milletin hayatında böyle oyunlar oynanmasına müsaade etmemiz mümkün değildir. Herkes haddini bilmelidir" diye tepki gösterdi.


Milletvekili maaş zammı

Vural'a Kılıçdaroğlu'nun milletvekili maaş zammıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yazdığı mektup da soruldu. "Cumhurbaşkanına mektupla müracaat gerekiyor mu bilmiyorum" diyen Vural şunları söyledi: "Bu yasanın yeniden değerlendirilmesi için Anayasa'dan gelen hakkını Cumhurbaşkanının kullanabileceğini söylemiştim. Mektupla istemek bilemiyorum. Siyasetçiler ifadelerini söyler adrese de gider. Onlarda bu talepleri okur. Bir müracaat üzerine yapmalarını istemek doğru değildir."

Vural, "Veto bekliyor musunuz" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Bu konuda irademi beyan ettim. Sayın Cumhurbaşkanı bunu değerlendirmelidir. Milletvekillerinin geçimini vatandaşın geçimine önceleyen bir Meclis olarak gösterilmesi doğru bir şey değil. Elimizi vicdanımıza koyalım. Bu kadar intibak bekleyen emekli, maaşlarının ne olacağını bilmeyen memurlar var. Cumhurbaşkanı kamuoyunda duyulan rahatsızlıklar bizim beyanlarımız doğrultusunda değerlendirmeleri yapacaktır. Dikkate alınması noktasında girişimde bulunacaktır. Bu konuda Cumhurbaşkanının yetkisini kullanmasından sonra Meclis'teki partiler yeniden değerlendirme yapma hakkına sahip olacak. Cumhurbaşkanının bu eksende bir değerlendirmez yapmasını bekliyorum."
seyyah1906

muharrem inceden leyla zanaya türkiye cumhuriyeti masa başında kurulmadı savaş meydanlarında kuruldu bedelini ödersin

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Leyla Zana'ya, ''Ayrı devlet kuracağız diyorsan, Türkiye Cumhuriyeti masa başında kurulmadı, savaş meydanlarında kuruldu. Bedelini ödersin, gelir alırsın'' diye seslendi.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Leyla Zana'nın, ''Başta özerklik istedik ama bugün Kürtler, özerkliğin yetersiz olduğunu düşünüyor'' yönünde basına yansıyan açıklamalarını değerlendirdi.

''Zana'yı kutlamak lazım'' diyen İnce, Leyla Zana'nın açık yüreklilikle görüşlerini söylediğini ifade etti.

İnce, Kürt sorunu konusunda konuşanların, kafalarının arkasındakileri, yüreğinden geçenleri anlatmadığını, sürekli dolandığını belirtti.

Muharrem İnce, ''Beraber mi, yan yana mı, ayrı ayrı mı yaşayacağız?'' sorularını, kendilerine sormaları gerektiğini vurgulayarak, sözlerini, ''Beraber yaşayacaksak, tek devlette yaşayacaksak, sorunlarımızı oturur masaya, çözeriz. 'Yan yana yaşarız, federasyon' diyenler, bugün bu görüşlerinden vazgeçiyor, bağımsız devlet talebinde bulunuyor. O zaman Zana'ya sorum şu olur: Beraber yaşayalım diyorsan oturur konuşuruz, Kürtlerin ne sorunu varsa çözeriz. Ayrı devlet kuracağız diyorsan, Türkiye Cumhuriyeti masa başında kurulmadı, savaş meydanlarında kuruldu. Bedelini ödersin, gelir alırsın'' diye sürdürdü.

9/19/2011

seyyah1906

bdp'li gültan kışanak devlet muhatabını bulmuştur muhatabıyla görüşmeye başlamıştır

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Ankara Çankaya Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü Yılmaz Güney Salonu'nda düzenlenen Barış ve Özgürlük Kongra Hareketi Ankara Toplantısı'nda son dönemde gündemi meşgul eden MİT'in terör örgütüyle görüştüğü iddialarına ilişkin konuştu.
Türkiye'de barış ve demokrasiye en fazla ihtiyaç duyulan sürecin yaşandığını ifade eden Kışanak, ''Bu coğrafyadaki tüm renklerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı bir ortamda, Türkiye'nin devlet yapısının yeniden şekillendiğini'' ifade etti. Türkiye'de yaşanan Kürt sorununun Türkiye'yi yol ayrımına ittiğini savunan Kışanak, çözümün diyalogdan geçtiğini ve önerilerine karşılık verilmesi gerektiğini kaydetti.

MİT'in terör örgütü ile görüştüğü iddialarına değinen Kışanak, şöyle konuştu:
''Son günlerde medyaya yansıyan ve yapılan siyasi açıklamalarla da inkar edilmeyen ses kayıtları, bize şunu gösteriyor: Bu sorun artık diyalog ve müzakere yöntemiyle çözülme aşamasına gelmiştir. Türkiye'nin çokça tartıştığı muhataplık krizi çözülmüştür. Devlet muhatabını bulmuş, muhatabıyla görüşmeye başlamıştır. Bu önemli bir aşamadır ve bunun bir adım ilerisi bu görüşmelerin sürekliliğini sağlamak ve buradan gerçek demokratik bir yaşamı inşa edebileceğimiz onurlu bir barışa doğru yol almaktır.''

Kışanak, bu süreçte ''Askeri operasyonların, tutuklamaların devam ettiğini, demokratik siyasetin önünü açabilecek hiçbir girişim yapılmadığını, bunun da görüşmelerin tıkanmasının ikinci nedeni'' olduğunu öne sürdü.

Gültan Kışanak, ''Doğru bir zeminde kamuoyuna açık bir müzakere süreci başlatılarak, güven artırıcı önlemlerle yol temizliği yapılarak, demokratikleşme konusunda adım atılarak yürütülebileceğini, Türkiye'nin tek seçeneğinin bu olduğunu'' söyledi.

7/22/2011

seyyah1906

aysel tuğluk pişmanlık duyuyoruz diye bir cümle ağzımdan çıkmamıştır

BDP'li milletvekillerinin katıldığı 4 gün sürecek toplantının bugünkü bölümü sona erdi. Yaklaşık 6 saat süren toplantının ardından salondan çıkan milletvekilleri, toplantının içeriği ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Toplantıya katılan DTK Genel Başkan Yardımcısı ve Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk ise bugünkü gazetelerde yer alan ''Demokratik özerkliği zamansız açıkladım'' yönündeki açıklamasıyla ilgili söylemlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. Tuğluk, ''Ben sadece şunu söylemek istedim. (Demokratik özerklik ilanının) Silvan olayı ile aynı zamana denk gelmiş olması talihsizlik. Bir hassasiyet vardı. Bu hassasiyeti biraz dikkate alarak belki başka bir zamanda bunu yapmanın daha doğru olabileceğini ifade etmeye çalıştım'' dedi.

Demokratik özerkliğin ilan edilmesi konusunda pişmanlık ifade eden bir cümle kesinlikle kullanmadığını anlatan Tuğluk, ''Kürt sorununun demokratik özerklik temelinde bir statü ile çözüleceğine inandığını'' dile getirerek, ''Bunu tartışmaya açıyoruz. Ama 'pişmanlık duyuyoruz' diye bir cümle ağzımdan çıkmamıştır. Bunu gerekirse tekzip etmeyi de düşünüyorum. Ben bir şeye inanmasam onun açıklamasını da yapmam, sadece zamanlama konusunda hassasiyetleri gözeterek (demokratik özerklik ilanını) belki daha sonraki bir zamana erteleyebilirdik. 'Keşke onu yapsaydık' dedim. Bundan öte başka bir şey yoktur'' şeklinde konuştu.