En Yeniler
meclis başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meclis başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/10/2012

seyyah1906

şu an cezaevlerinde gazetecilik mesleğini icra etmekten dolayı tutuklu bulunanlar sanıldığı gibi değildir

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg'e, cezaevindeki gazetecilerin durumunu "gazetecilikten değil terörden" diyerek anlattı.
Çiçek dün Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg'i Meclis'teki makamında kabul etti.

Stoltenberg'in tutuklu gazetecilerin durumunu da ima ederek basın özgürlüğüne dikkat çekmesi üzerine, Çiçek şöyle dedi: "Gazetecilerle ilgili yanlış bir değerlendirme olduğunu ifade etmek isterim. Şu an cezaevlerinde, gazetecilik mesleğini icra etmekten dolayı tutuklu bulunanlar sanıldığı gibi değildir. Ama bir kısmının yaptığı iş gazetecilik gibi gözükse de terör örgütüne üye olmak, evrakta sahtecilikten tutun, sade insanların bile işlemesi yasak olan fiillerden dolayı kalmaktadır. Sadece gazeteci sıfatına bakarak bir değerlendirme bence çok ciddi bir yanılgı olur. Vakit olsa bunu çok daha detaylı ifade etmek isterim. Çünkü, bunlar, çok iyi bildiğim ve en çok uğraştığım konulardır. Bu görevimden önce Adalet Bakanlığı da yaptım, bu konuların biraz uzmanı sayılırım."

1/07/2012

seyyah1906

gazi meclisin ve milletvekillerinin onurunu korumaya çağırıyorum yarın herkes için geç olacaktır

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, yaptığı yazılı açıklamada, TBMM Başkanı'nın tek görevinin ''frak giyip Genel Kurulu idare etmek olmadığını'' ifade etti.
TBMM'nin, milletvekillerinin itibarını korumanın, yasama organının hak ve hukukunu savunmanın Meclis Başkanlarının en temel görevi olduğunu belirten İnce, şunları kaydetti:
''Sayın Cemil Çiçek, bu görevini yerine getirmediği gibi TBMM'yi itibarsızlaştırıp, milletvekillerinin özgürce görev yapmasını engelleyecek baskı niteliğindeki girişimleri seyretmekle yetinmektedir. Oda Tv davasında milletvekillerinin hiçbir suç unsuru olmayan telefon görüşmeleri, denetim ve yasama faaliyetleri şüpheliler bakımından delil ve gerekçe kazandırılmak amacıyla kullanılmıştır. Sayın Çiçek, bu konuda kendisinin girişimde bulunması konusundaki taleplere kulak tıkamış, soru önergelerini yanıtsız bırakmıştır. Bu bakımdan Sayın Çiçek'in gensoru hakkındaki bu tutumu salt teknik bir değerlendirme olarak nitelendirilemez. Bu tutum daha önceki tutumu ile bağlantılı ve yasama organını yürütme organının emrine veren bir anlayışın yeni bir örneğidir. Sayın Çiçek, yargı üzerinden, yürütmenin kendisinin başkanı olduğu yasama organına müdahalesini yok saymaktadır. Kendisinin koruması gerektiği, yasama organını kendisi korumasız bırakmaktadır.''

''Pek çok benzer önerge işleme konuldu''

Anayasanın 138. maddesinin gerek içtihat gerekse TBMM uygulamalarında, davası görülen bir konuda TBMM'de yasama ve denetim faaliyeti yapılamayacağı şeklinde yorumlanmaması gerektiğini savunan İnce, ''Sadece yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin faaliyetler erkler ayrılığını etkileyeceği için bu yasağın kapsamında değerlendirilmektedir. Kaldı ki geçmiş dönemlerde pek çok benzer önerge TBMM tarafından işleme konulmuştur'' iddiasında bulundu.

Çiçek'in bu tavrıyla TBMM'nin devamlılık kazanan uygulamalarını ve Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saydığını öne süren İnce, şu görüşleri ifade etti:
''Kaldı ki yargı yetkisinin kullanılması konusu ile yasamanın faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin Anayasal hükümler arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur. Bu açıdan yasama ve denetim faaliyetlerini gözetmesi gereken Sayın Başkan'ın tutumu yanlıştır.
Önergedeki ifadeler, yargı organlarının değil, idarenin işlemlerinin sorgulanmasını içermekte ve idareye ilişkin tespitlere yer vermektedir. Yargıya düzen vermek isteyen Adalet Bakanı'nın düşürülmesini amaçlamaktadır. Bu açıdan Adalet Bakanı'nın düşürülmesinin yargı yetkisinin kullanılması ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur.
Gensoru önergesinin işleme konulmaması Sayın Çiçek'in tarafsızlığını gölgelemiştir. Sayın Çiçek, bu girişimiyle eylemli İçtüzük ihlali yapmıştır.
Sayın Çiçek'i yasama organının, Gazi Meclisin ve milletvekillerinin onurunu korumaya çağırıyorum. Yarın herkes için geç olacaktır. Bir gün muhalif milletvekillerinin kapısının çalınıp kelepçe ile götürülmesine tanık olmamak için uyarı görevimi yerine getiriyorum. Görün artık.''

12/27/2011

seyyah1906

cemil çiçek vekil zamları için ihtiyaçtan doğmuştur muhalefete halk dalkavukluğu yapıyorlar dedi



cemil çiçek vekil zamları için ihtiyaçtan doğmuştur muhalefete halk dalkavukluğu yapıyorlar dedi

türkiyenin günlerdir konuştuğu geceyarısı kıyağına böyle göğüs gerdi meclis başkanı meclis içinden çıkan muhalif çıkışlarada karşı tarruza geçti cemil çiçeğin trübenlere oynuyorlar halk dalkavukluğu yapıyorlar diyecek kadar üslubunu sertleştirmesine yol açan ise bazı vekillerin ben o maaşı almayacağım demeleriydi

9/04/2011

seyyah1906

chp'den soru önergesi ramazan ayı boyunca terörle ilgili farklı bir planlama yaptınızmı

CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na terörle ilgili soru önergesi verdi.
15 Temmuz-3 Eylül arasında terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırılarda şehit olan güvenlik güçlerinin sayılarının yer aldığı Özcan'ın soru önergesinde, Erdoğan'ın AKP'nin 10. kuruluş yıldönümü etkinliklerindeki, "Artık bıçak kemiğe dayanmıştır diyorum. Ramazana hürmeten biz şu anda sabrediyoruz ama Ramazanın bitiminden sonra bilesiniz ki bu ülkede barışın miladı, bu barış ayıyla beraber, bu dayanışma ayıyla birlikte çok daha farklı olacak. Ne derlerse desinler, ne söylerlerse söylesinler. Bunun faturası ağır olacaktır" şeklindeki sözlerine atıfta bulunuldu.


'Açılım süreci aynı kararlılıkla sürecek mi?'

Erdoğan'ın sınır ötesi harekâtın tek başına çözüm olmadığı, yurt içinde de arazi arama-tarama faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerektiği, ayrıca, kırsalın yanı sıra merkez ve ilçelerde başta olmak üzere bölgedeki birçok yerleşim merkezinde de bölücü örgüt unsurlarına yönelik operasyonlar yapılması gerektiği yönündeki değerlendirmelerini hatırlatan Özcan, Başbakan'a "Ramazan ayı ve bayramı geride kaldı. Sabırla beklediğiniz Ramazan ayı boyunca, terörle ilgili farklı bir planlama yaptınız mı" sorusunu yöneltti.

Özcan'ın Erdoğan'ın cevaplamasını istediği sorular şöyle: "Ramazanın bitiminden sonra 'çok daha farklı olacak' şeklindeki sözünüz ile neyi kastettiğinizi kamuoyu ile paylaşmayı düşünüyor musunuz? Bundan sonraki süreçte hükümetiniz için terörle mücadele mi, yoksa müzakere mi öncelikli olacaktır? Önümüzdeki süreçte İmralı'da hükümlü bulunan terör örgütünün başı ile görüşmeyi sürdürecek misiniz? İki yıl önce başlatmış olduğunuz açılım sürecini aynı kararlılıkla sürdürmeyi düşünüyor musunuz?"

8/09/2011

seyyah1906

müsiad iftarına cemil çiçek tepkisi yedik içtik ama kusura bakmayın bunu da söylemek lazım

MÜSİAD tarafından geleneksel olarak düzenlenen 19. Ankara İftarı'na katılan Çiçek, yemek sonrası kürsüye çıkar çıkmaz lüks iftarlara tepki gösterdi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek özetle şunları kaydetti: 

ALLAHINIZI SEVERSENİZ İPTAL EDELİM ' Allahınızı severseniz şu iftarları bu zamanda iptal edelim. 30 yıldır katılıyorum, yüzde 70 aynı insanlar. Belli ki israf yapıyoruz. Kişi başı 30 dolardan başlayan ve 60 dolara varan paralar ödeniyor. Eğitim bursuna, ekmeğe ihtiyacı olan insanlar var. Yedik, içtik ama kusura bakmayın bunu da söylemek lazım. Bir yerden bunu değiştirmemiz lazım. Somali'deki kardeşlerimiz için bu Ramazan daha farklı davranmamız lazım' dedi. 

BDP'YE DE TEPKİ GÖSTERDİ Çiçek, BDP'nin 'alternatiif cuma' girişimine de tepki göstererek, 'Bir yandan alternatif cuma yapıyorlar, diğer taraftan rahmet ayında kan döküyorlar. İki yaşındaki çocuğu katledip buna da barış diyorlar' diye konuştu. Terörün bir ülkeye belli istekleri kabul ettirmek, ülkenin huzurunu bozmak, ülkeyi içeriden sıkıntıya sokmak adına uluslararası bir "manivela" olduğunu dile getiren Çiçek, bunun iyi görülmesi gerektiğini kaydetti. Bugün herkesi üzen terör örgütünün arkasında uluslararası güçlerin olduğuna dikkati çeken Çiçek, şunları söyledi: "Bunu iyi anlayalım. Bu güçler, bunu kullanmak suretiyle Türkiye’de bir kısım sıkıntıları çıkarmaya çalışıyor. Kan dökenler, kin kusanlar, bu ülkenin hiçbir vatandaşını temsil etmiyor. Bu nasıl temsildir ki iki yaşındaki çocuğu katlediyor, bu nasıl temsildir ki hamile kadınları katlediyor, bu nasıl temsildir ki yaşlı, eli öpülesi insanları kurşuna diziyor, bu nasıl temsildir ki bir alışveriş merkezinde, bir pazarda bombanın pimini çekiyor, masum bir sürü insanın kanına giriyor? Sonra da bunun önüne ’barış, demokrasi’ diyor. Bununla da zannediyor ki ’bu işin üstünü kapatacağım’. Bunları el birliği ile ortaya çıkarmak ve bunların aramızda meydana getirmek istediği ayrıya gayrıya, fitneye fesada imkan vermemek gerekir. Cenab-ı Hak’tan bunu niyaz ediyorum. İnşallah akan bu kanlar son kan olur, çektiğimiz bu sıkıntılar son sıkıntı olur. İnşallah huzur içinde bayrama ulaşırız." Salondakilerin ramazan ayını da kutlayan Çiçek, "Heyecanımı bağışlayın. Ben siyaset adamıyım ama yaptığım konuşma siyasi bir konuşma değil. Ben maalesef, ’inşallahlı, maşallahlı’ konuşma yapamıyorum" diye konuştu. Bu ay sorumlulukların teker teker hatırlanması gerektiğini belirten TBMM Başkanı Çiçek, salondakilerden şehitler ve gaziler için Fatiha duasını okumalarını istedi. Çiçek, "Ne yapmamız gerekiyordu, neyi yapamadık?" konusunda vicdan muhasebesi yapılması gerektiğini de belirterek, o zaman iftarların daha hayırlı olacağını sözlerine ekledi

8/06/2011

seyyah1906

bülent arınç bunları ilkokul çocuğu bile okunduğu zaman bilir anlar

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, partisinin Bursa İl Başkanlığı tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 28. İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda, 12 Haziran'da genel seçimlerin yapıldığını ve AKP'nin büyük bir oy oranıyla yoluna devam ettiğini hatırlattı.
TBMM'nin kesin sonuçlardan 5 gün sonra toplandığını ifade eden Arınç, ''O gün sırasıyla bütün milletvekillerimiz yemin ediyor, sonraki 5 gün Meclis Başkanımızı seçiyoruz. Sonra yeni hükümet kuruluyor, program okunuyor. Müzakere ve ardından güven oylaması. Bunları ilkokul çocuğu bile okunduğu zaman bilir, anlar'' diye konuştu.

Bunun, her zaman böyle olduğunu ancak bu yıl farklı bir şey yaşandığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
''Hepimiz sevinç içinde Ankara'ya gittik ant içeceğiz. Yasama görevimize başlayacağız, mazbatalarımızı aldık. Ankara'ya gittik CHP ant içmiyor, BDP zaten ortada yok. O da ant içmeyeceğini söylüyor. Ne oldu? Siz nasıl milletvekili seçildiniz, niye seçildiniz niye ant içmiyorsunuz? 'Efendim, biz tutuklu olanlardan aday göstermiştik, onları tahliye etmediler. Onlarla dayanışma içindeyiz. Bu demokrasiye sığmaz'. 'Nasıl sığmaz? Siz bunların tutuklu olduğunu bilmiyor muydunuz?' 'Evet.' 'Sadece onları mahkemenin serbest bırakabileceğini bilmiyor muydunuz? biliyordunuz'. Sayın Kılıçdaroğlu, bu kişiler aday gösterildiği zaman 2 televizyon programında, 'Biz kanuna saygılıyız. İçerde kalırlarsa kalırlar biz onları milletvekili yapacağız' demişti. Şimdi ne oldu da yasama görevine başlamıyorsunuz? Ergenekon sanıkları içinde olduğu için veya KCK sanıkları tahliye edilmediği için... Anlaşılmaz bir tepki. Ne Anayasa'da var böyle bir şey, ne hukukta ne teamüllerde ne de TBMM'ye karşı gösterilmesi gereken saygının içinde.''

"Mızıkçı çocuklar..."

Arınç, MHP'nin yemin törenine katılarak çok doğru bir karar verdiğini belirterek, şunları söyledi:
''CHP çok garip, hem içerde hem yok. Önde oturuyorlar, ismini okuyoruz, ağzını açamıyor, 'buradayım' diyemiyor. Yaa oradasın. 'Oradayım ama yokum'. Garip bir şey. Hani dışarda olsa burada yok diyeceğiz ama ön sıralarda oturuyor. Ant içmek için davet ediliyor 'ant içmeyeceğim' diyor mızıkçı çocuklar gibi kafasını sağa sola çeviriyor. Bu görülmüş bir şey değil. Çok yanlış bir şey. Çok yukarıdan attılar tuttular. '4 yıl bile tahliye edilmeseler ant içmeyeceğiz'. Aman Allahım breh breh, 4 yıl bile... Nasıl da bol keseden atıyorlar. Ne kadar düşüncesizler, ne kadar Meclise karşı saygısızlar. Yargının işine karışmak bugüne kadar mümkün oldu mu? Bir hükümet 'tahliye et ya da tutukla' diye bugüne kadar böyle bir şey yaptı mı, yapabilir mi? Başka bir organdan, 'sen söyle de tahliye etsinler'... Bu, yargının bağımsızlığına hakaret olmaz mı?''

Davalarda talep edenin savcı, tutuklayanın hakim olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yine talep tahliye olabilir, tutuklayan tahliye edebilir. Bu, sen-ben olamayız, bunlar yine hakimler olacak. Dolayısıyla dosyadaki delil durumlarına göre, isnat edilen suçun mahiyetine göre, tutukluluk süresine göre ve özellikle Anayasa'nın 14. maddesinde sayılı suçlar işlenmişse, onlar milletvekileri açısından dokunulmazlık teşkil etmediğine göre tahliye beklemeyeceksiniz. Mahkeme her şeyi yeterli görmüştür, tahliye kararı verir. Biz de seviniriz aslında. Bir insanın içerde tutuklu kalmasından memnuniyet duyacak değiliz. Ama mahkemenin işine karışmak bizim haddimize değil başkalarının da değil.''

"Kuzu kuzu..."

Bülent Arınç, CHP'nin bir süre sonra ''kıvranmaya başladığını'' belirterek, şöyle konuştu:
''(Biz böyle bir yanlış yaptık ama bize onurlu bir dönüş lazım. Siz bize biraz yol gösterin.) 'Nasıl yapalım?' 'Şöyle bildiri yayınlansa biz de mahcup olmasak'. 'Ne yazacağız bildiride?' 'Şunları yazacağız'. Konuşuldu edildi, bildiri çıktı ama bildiri 'içerdeki tahliye olsun' diye çıkmadı. Böyle bir cümle yok, bildiğimiz şeyler yazıldı. Yani bahane arıyorlardı Meclise gelip ant içmek için. Çünkü, 'maaşlarını alıp da ant içmeden bankamatik vekil mi oldunuz?' sözleri onları perişan etti. Sonra geldiler kuzu kuzu ant içme töreninde bulundular. Bir tanesi halen direniş yapıyor sanki. O da 'bir an önce ekim olsa da ben de koşup ant içsem, bu işten kurtulsam' hevesi içinde.
Öbürleri Diyarbakır'dan henüz Ankara'ya gelemediler. Tatil olduğu için bilemiyorum belki gelmişlerdir. Orada varlığı bile yasal statüye kavuşmamış, dernek değil, vakıf değil Demokratik Toplum Kongresi diye bir şeyi iki güne bir topluyorlar, çay içip dağılıyorlar, 'biz grup toplantısı yaptık' diyorlar. Ne Anayasa'da ne Meclis İçtüzüğü'nde partilerin grup toplantılarını parlamento dışında yapabileceklerine dair hiçbir yetki yok. Siz sadece konuşur, çayınızı içer dağılırsınız. Varlığı ortada olmayan bir isimle oralarda buralarda halkı kışkırtarak, şiddete yönlendirerek, halen kendilerinin dışlandığını iddia etmek konumunda bulunuyorlar. Emin olun, Meclisin açılmasıyla onlar da gelecek ant içecekler TBMM, yasama görevine başlayacak.''

Arınç, milletin, milletvekillerini yasama çalışmalarına katılmak üzere seçtiğini, ideolojik kavga yapmak için seçmediğini belirterek, ''Düşüncelerimiz farklı olabilir. Bütün bunları ortaya koyabileceğiniz yer, parlamentodur. O kürsü hürdür. Anayasa'nın 83. maddesine göre o kürsüden konuşulanlardan dolayı cezai sorumluluk yoktur. Burada konuştuğunuzu meydanda konuşabilirsiniz. İlçede ve köyde konuşabilirsiniz, onlar da suç teşkil etmez'' dedi.

Dokunulmazlığın böyle bir şey olduğunu dile getiren Arınç, ''Dolayısıyla bana çok çirkin, yanlış gelen, benim tüylerimi diken diken eden her şeyi, ben ters bile gelse dinlemek zorundayım, sen de onu kürsüde söyleyebilirsin. Milletin, Meclisin kürsüsünde İçtüzük hükümlerine uygun olarak her konuşmayı yapabilirsin. Niye dışarda bağırıp çağırıyorsun?' diye konuştu.

Yasama faaliyetlerinin, önergenin ve soruların yerinin parlamento olduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti:
''Burada kürsüye çıkıp konuşacaksın, senin yerin burası. Artık in oradan parlamentoya gel. Görevine başla ne yapacaksan biz de merak ediyoruz, parlamentoda yap. Bunları söyledik. Hamdolsun AK Parti dik durdu, Anayasa'nın, İçtüzüğün yanında durdu. Parlamentodaki bu tartışmalar günlerce birileri tarafından gündeme getirildi. Güya demokrasi, egemenlik sözleri, CHP'nin parlamentoya girmesiyle bir noktada unutuldu. Anayasa gereğince 1 Ekim'e kadar Meclis çalışmalarına ara verildi. Olağanüstü toplantı olmazsa çalışmalara 1 Ekim'den itibaren devam edeceğiz.''