En Yeniler
millet iradesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
millet iradesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/12/2012

seyyah1906

28 şubat ve 27 nisan bildirisinin hesabı da günün birinde sorulacaktır

''Büyükanıt'tan da hesap sorulacaktır'' AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bir basın toplantısı düzenledi.

Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki fezlekeyi değerlendirdi.
Çelik, özetle şunları söyledi:

“Bütün Pinochet’ler hesap vermelidir. Ben burada 12 Eylül’ün tablosunu filan anlatmak istemiyorum. 1 milyon 650 bin insan bu işin mağduru olmuştur. Bu karanlık dönem, ümit ediyorum ki bu davaların başlamasıyla tekrar aydınlanacaktır.

Bu, 28 Şubat için de yapılmalıdır. 28 Şubat bir Gestapo dönemiydi, manevi işkencelerin yapıldığı bir dönemdi, belki doğrudan kimseye silah doğrultulmadı ama Sincan’dan yürütülen tanklar aslında milletin iradesinin üzerinden yürütüldü. 27 Nisan bildirisi de buna dahildir.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki; ‘Niye bu dönemi yargılamıyorsunuz?’. Biz mi yargılıyoruz? Hükümetler yargılama makamı değildir, biz kimseyi yargılamıyoruz. 12 Eylül’ü yargılayanlar bu memleketin hukukçuları olduğu gibi, ‘Ergenekon’ davasında yargılama yapanlar bu ülkenin adaleti olduğu gibi ‘Balyoz’ davasında da bu ülkenin adaleti, hakimi ve savcısı. Bunların da hesabı günün birinde sorulacaktır.

28 Şubat sürecinde Türkiye'de bir rezillik sergilendi. Tele-kızların, uyuşturucu baronlarının, zamparaların irticanın bir aleti olarak ortaya sürüldüğü bir dönemdi. Medyamız bu işlere o zaman teşne oldu. Bu açıdan herkes bu mesele ile ilgili kafasını netleştirmelidir.

‘Şu yargılanıyordu, bu niye yargılanmıyor?’ diye bize soruyorlar. Yargılamaları biz sıraya koymuş değiliz. Bu ülkenin adaleti var. ‘Yargı hükümetin iktidarın talimatıyla hareket ediyor’ diyorlar ama bir taraftan da bize ‘şunun, bunun yargılanması için devreye girin’ diyorlar. Ancak bizim iktidarımız böyle bir çelişkinin içinde olmayacaktır.” 

9/25/2011

seyyah1906

bdp'li hasip kaplan:sana ne lan sen kim oluyorsun sanamı soracağız meclise girip girmeyeceğimizi

BDP Grup Başkan Vekili ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ile Bingöl Milletvekili İdris Baluken, İdil’in ardından Cizre ve Silopi ilçelerine geçti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriren Hasip Kaplan, Cizre BDP binası önünde toplananlara seslendi. Kaplan, Başbakan Erdoğan’ın sandıktan ve milletin iradesinden korktuğunu ileri sürüp, şöyle dedi:
"Şırnak’ta yüzde 80 oy alan partimize operasyon düzenleniyor sonra Başbakan Amerika’da konuşuyor, diyor ki PKK silahı bıraksın ben de operasyonları durduracağım. Sen Başbakan PKK silahı bıraksın diyorsun, operasyonu durduracağım diyor. Peki belediye başkanlarının, il genel meclis üyelerinin, belediye meclis üyelerinin parti başkanlarımın elinde silah mı var ki operasyon çekiyor. Yani Botan halkını bu operasyonlarla bütün seçilmişleri milletin iradesini zindana tıkayacaksın, kelepçeleyeceksin ve diyeceksin ben senin seçilmişlerini tanımıyorum, senin iradeni tanımıyorum. Ben merkezi hükümetim valiyi atayacağım, partizan kaymakamı atayacağım, partizan güvenlik güçlerinin amirini atayacağım ve bu halka zulüm edeceğim."

Kaplan, Başbakan’ı Şırnak halkının iradesini teslim alabilmesi için bu kadar yöneticiyi almasının yetmeyeceğini ve 500 bin kişiyi alması gerektiğini öne sürdü. Kaplan, "TOKİ’ye emir vermesi lazım, Botan halkına 500 bin kişilik bir cezaevi yapması lazım, o da gücü yetiyorsa. Öyle züğürt ağa gibi New York’ta, Washington’da konuşma, delikanlı ol bu alçakça saldırıları durduracaksın. Bu milletin iradesini teslim alamayacaksın. Bir halkın haklarını yok edecek silah daha icat edilmedi. Bir halkın haklı taleplerini yok edecek evlat daha anasından doğmamıştır."


'Gücünüz yetiyorsa gelip beni alın'

Silopi’de konuşan Kaplan, "Başbakanın yardımcılarından biri diyor ki, ’1 Ekim’den sonra Meclis’e gelmezseniz bu halk sizi azleder’ zaten bu halkın seçtiği vekilleri tutuklamışsınız, başkanlarını tutuklamışsınız gücünüz yetiyorsa gelin benide alın" dedi.

'Taş atmayın!'

Silopi’de bir grup çocuğun polislere taş attığını gören Hasip Kaplan hızla çocukların yanına giderek, taş atmamaları konusunda uyardı. Kaplan, "Büyüklerinizi dinleyeceksiniz. Siz kendi başınıza hareket ederseniz. Buraya milletvekilleri gelmiş. Şırnak’ta bir mağduriyet var. Belediye başkanı ilçe başkanı alınmış. Siz milletvekillerinizin yanında yanlış yapıyorsunuz. Sizden istediğimiz elbette ki Silopi halkı haklı tepkisini koyacak. Ama bu meşru hukuki zeminlerde olacak. Onun için hiçbir kişi tek başına hareket etmesin" dedi. Çocuklar da ’Silopi sizinle gurur duyuyor’ diye slogan attı.


Bakan Yazıcı’ya: 'Sana ne lan'

BDP Grup Başkan Vekili ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, tutuklanan Silopi Belediye Başkanı Emin Toğurlu’nu odasına girip boş olan makam koltuğunun cep telefonu ile fotoğrafını çekti ve "Bu fotoğrafı hükümete göndereceğim" dedi.

Hasip Kaplan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın BDP’lilerin 1 Ekim’de Meclis’e gelmelerini isteyerek, "Milletvekilleri olarak ya vekaleti yerine getirirsin ya da istifa eder çekilirsin. Ya da hukukun gereği işler azil süreci başlar" açıklamasına tepki gösterdi. Bakan Yazıcı için ağır sözler sarf eden Kaplan, şunları söyledi:

"Ben de buradan bakana sesleniyorum. Sana ne lan. Sen kim oluyorsun sana mı soracağız Meclis’e girip girmeyeceğimizi. Ayrıca buradan Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum. Bu halkın iradesi ile seçilen milletvekillerini hapiste bıraktınız. Belediye başkanlarını yakalayıp cezaevine gönderdiniz. Şu anda Şırnak’ta seçilmiş olarak sadece ben kaldım. Gelin beni alın da kimse kalmasın. Kanunsuz uygulamalar yaşanırken sen orada pişkin pişkin konuşuyorsun. Şunu iyi bil ki hiçbir halkın iradesinden daha büyük değildir. Bu irade sana da diz çöktürecek." 

7/04/2011

seyyah1906

devlet bahçeli kimin arkadaşlarını satma ile ilgili engin tecrübeye sahip olduğunu orada görmelidir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Haziran seçimlerinin ardından partisinin ilk TBMM grubu toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.

Seçimlerden sonra yaşanan boykot krizini de değerlendiren Bahçeli, TBMM'nin kriz üssü haline gelmesinin önümüzdeki sürecin çok şeylere gebe olduğunu kanıtladığını kaydetti. Türkiye'ye yakın coğrafyadaki ülkelerde yaşanan gelişmelere dikkat çeken Bahçeli, böyle bir ortamda yenilenen Meclis çatısı altında yemin ve boykot krizinin ortaya çıktığını ve demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçtiğini kaydetti.
Yaşanan gelişmeleri AKP'nin kayıtsızlık ve vurdumduymazlık içinde izlediğini ifade eden Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın balkon konuşmasındaki üslup ve yaklaşımlarıyla daha sonraki tutum ve söylemleri arasında gece ile gündüz kadar fark oluştuğunu belirtti. Krizin çözülmemesi halinde millet iradesinin sorgulanması ve değersizleşmesinin kaçınılmaz olacağını da dile getiren

Bahçeli, "Tehlike bu kadar açık ve yakındır. İşin şakaya gelir tarafı, hafife alınacak yönü kalmamıştır. Yemin ve boykot krizinin görünürde üç sorumlusu olduğu ortadadır. Bunlardan birincisi, bölücülüğün siyasetteki uzantısı olan ve Kandil çetesini arkasına alarak barış ve özgürlük mücadelesi verdiğini iddia eden BDP'dir. İkincisi tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmamasını gerekçe gösteren ana muhalefet partisi CHP'dir. Üçüncüsü ise göz göre göre krizin geldiğini fark edemeyen ya da fark etse de sesini çıkarmayan ve bundan nemalanmanın arayışında olan AKP hükümetidir" diye konuştu.


"Herkes ortaya çıkan kaostan birinci derecede sorumludur"

Bahçeli, Hatip Dicle'nin durumunu da değerlendirdiği konuşmasında, Anayasa'nın 76'ncı maddesinin YSK ve bağımsız adaylar tarafından dikkate alınmadığını kaydetti. Bahçeli, "Her şey berrak biçimde ortadadır. Hukuken milletvekili seçilmesi mümkün olmayan bir kişinin seçime katılması için çaba gösteren herkes ortaya çıkan kaostan birinci derecede sorumludur. Kandan beslenen bölücü mihrakların, taraftarlarını sokağı işaret etmesi, silah ve dağı adres göstermeleri tam bir kepazeliktir ve Türkiye'nin şerefiyle açıkça oynamak anlamına gelecektir. Türk milletinin her önüne gelen tarafından azarlanmasını, hakir görülmesini ve dayatmalara boyun eğmeye zorlanmasını şiddetle ve nefretle reddettiğimizi duyurmak istiyorum" diye konuştu. Başbakan Erdoğan'a "bu isyan provaları karşısında neden sessiz ve tepkisizsin" diye soran Bahçeli, "İmralı'da yatan bebek katilinin serbest bırakılma şartları gün geçtikçe olgunlaşmaktadır. Merakımız ceviz ağacının altında sözde barışı konuştuklarını dile getirerek terör elçiliği yapanlar, acaba hayatlarında hiç Türk bayrağının altında şehitlerimizi ve gazilerimizi hatırlayacak bir ahde vefa örneği göstermişler midir" dedi.


"Başbakan Erdoğan sözde ustalık döneminin eşiğinde kararını vermeli ve tarafını belirlemelidir"

PKK militanlarına gerilla diyerek önem atfeden kalem sahipleri acaba ağızlarına vatan, bayrak ve şehit kelimelerini ne zaman alacaklardır" diye konuştu. Bahçeli şunları söyledi:
"Türk milletini savaş sözleriyle sindirmeye çalışan şimdi de 15 Temmuz randevusunu veren etnik bölücüler ne yaparlarsa yapsınlar emellerine ulaşamayacaklardır. Muhataplarını buradan uyarıyorum; kimse yanılıp yenilip boş hayallere kapılmasın. Bizim ne vazgeçecek insanımız ne de verecek bir çakıl taşımız vardır. Başbakan Erdoğan sözde ustalık döneminin eşiğinde kararını vermeli ve tarafını belirlemelidir."

2007 yılından bu yana milletin maruz kaldığı anayasa geriliminin bitirilmesi gerektiğine işaret eden Bahçeli, anayasa değişikliği konusunda partisinin 'kırmızı çizgileri'ni de yineledi. Bahçeli Anayasa'nın ilk üç maddesinin kendileri tarafından müzakere edilmesinin dahi mümkün olmadığını belirterek, "Herkes hesabını buna göre yapmalı ve ayağını denk almaladır. Aksi takdirde MHP Türk milletinin hak ve menfaatlerini korumak ve Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşatmak için her fedakarlığı seve seve yapmaya hazırdır" dedi.


"Senden icazet mi alacaktık?"

Tutuklu milletvekillerinin durumunu değerlendiren Bahçeli, İstanbul Milletvekili Engin Alan'ın da diğer milletvekilleriyle aynı durumda olduğunu belirterek bu hukuk skandalının affı ve tarifinin mümkün olmadığını söyledi. Anayasa'nın 76'ncı maddesi ve Milletvekili Seçim Kanununun 11'nci maddeleri doğrultusunda Engin Alan ve benzer durumdaki milletvekillerinin milletvekili olmalarında herhangi bir engel bulunmadığını dile getiren Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "Ne yapalım seçmeseydiniz" şeklindeki sözlerine yanıt verdi. Bahçeli "Senden icazet mi alacaktık? Sana mı danışacaktık? Bu kendini bilmez ve utanmaz zihniyet, geçmişte şahsını ilgilendiren kişiye özel anayasa değişikliğini pervasızca yapmıştı. Hukukun ilkelerini fütursuzca çiğnemiş ve CHP'de bu işe ortak olmuştu" dedi.


Kılıçdaroğlu'na yanıt: Önce aynaya bak

"AKP yargısı"nın izan ve insaf ölçülerinden tamamen uzaklaşarak kanun maddelerini keyfi şekilde yorumladığını belirten Bahçeli, Meclis'in daha yolun başından büyük bir açmazla karşı karşıya kaldığını söyledi. Bahçeli şöyle konuştu:

"Ancak hiçbir gerekçe Meclis'in boykot edilmesine ve Anayasa'nın 81'nci maddesindeki milletvekili yeminine aykırı hareket edilmesine mazeret teşkil etmeyecektir. Bu haliyle başta CHP olmak üzere, milletvekili yemini etmeyenlerin TBMM'nin saygınlığına fazlasıyla gölge düşürdüklerini bilmeleri lazımdır. Madem ortada bir yanlış vardır, o halde bir başka yanlışla bunun giderileceğini düşünmek hezeyandır ve Gazi Meclis'in taşıdığı yüksek erdeme hakarettir. Üstelik CHP Genel Başkanı'nın, Meclis'i protesto ederken; 'arkadaşlarımızı satmayız' sözleriyle bizi tariz yollu itham etmesi içine düştüğü ölçüsüzlüğün ve kafa karışıklığının bariz deşifresi olmuştur.Bize derme çatma siyasi delikanlılık gösterileri yapan Sayın Kılıçdaroğlu, önce aynaya bakmalı ve kimin arkadaşlarını satma ile ilgili engin tecrübeye sahip olduğunu orada görmelidir.Bizim boş laflara karnımız toktur.Milliyetçi Hareket Partisi, 91 yıllık mazisinde böylesine bir boykotla karşılaşmayan kutlu Meclis'i, tartıştıracak ve itibarını zedeleyecek hiçbir niyetin ve eylemin içinde olamaz ve olmayacaktır."


CHP'ye mektup tepkisi

CHP'nin yemin kriziyle ilgili uluslar arası kuruluşlara yazdığı mektubu da gündeme getiren Bahçeli, bunun son derece acı verici ve talihsiz olduğunu kaydetti. Bahçeli, mektubun yeni CHP'nin ruh halini ve meselelere hangi açıdan baktığını gösterdiğini savunarak siyasi partiler açısından en üst şikayet mercinin Türk milleti olduğunu belirtti. Bahçeli, "Başkent Ankara vizyonundan çıkarak, küresel çekim alanına kapılan CHP'nin, ülke içindeki siyasi ve hukuki meseleleri dünyaya afişe etmesi en az yemin krizi kadar ciddi ve önemli bir problemdir.Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu partinin bu içler acısı hali, geleneği ve siyasi geçmişi bakımından kırılma ve sapmadır.Bu nedenle CHP, partimize laf yetiştireceğine kendisine bakmalı ve bize akıl vermekten bir an önce vazgeçmelidir" diye konuştu.



Gül'e "davet" tepkisi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçen haftaki davetini hatırlatan Bahçeli, Gül'ün tavrının Başbakan'la bir plan dahilinde hareket ettiğini gösterdiğini söyledi. Gül'ün davetinde AKP'nin yer almadığını, Meclis'te temsil edilen diğer siyasi partilerin davete muhatap olduğunu kaydeden Bahçeli, "Eğer AKP yemin ettiği gerekçesiyle davet edilmediyse, partimiz de aynı durumdadır o zaman bize yönelik bir çağrıya da gerek yoktur" dedi.


4 maddelik çıkış önerisi

İstendiği takdirde TBMM'nin bugünkü karanlık tablodan çıkışın tek adresi haline getirilebileceğini söyleyen Bahçeli Başbakan Erdoğan'ın "tükürdüklerini yalayacaklar" sözüne tepki gösterdi ve bu ifadenin bir Başbakan'a kesinlikle yakışmadığını söyledi. Ortaya çıkan emarelerin Başbakan'ın krizi istismar edeceğini gösterdiğini ifade eden Bahçeli, boykot krizinin çözülmesi için 4 maddelik öneri sundu. Bahçeli şunları söyledi:
"-Millet iradesinin heba edilmemesi ve milletimizin çekişmelerle oyalanmaması için yemin ve boykot krizinin tarafları bu eylemlerine bir an önce son vermeli ve Meclis'teki yerlerini almalıdırlar.
-Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grubu bulunan bütün siyasi partilerden seçilecek temsilciler bir araya gelmeli, ahlaki ve tutarlılık gereğince tutuklu bulunan milletvekillerinin haklarını savunacak bir Meclis bildirisi için temel zemin oluşturmalıdırlar.
-Yürürlükteki yasal hükümler, tutuklu bulunan milletvekillerinin salıverilmesine engel değildir. Tutuklu milletvekillerinin önüne, Anayasanın 14. ve 83. maddelerini mani bir hal olarak çıkarmak zorlama ve yanlı bir tutum olacaktır. Yalnızca kanun ve anayasa hükümlerinin objektif kriterler çerçevesinde uygulanması ve iktidarın bu konuda ön ayak olması meseleyi kökünden çözecektir.
-Bunlara rağmen de bir çözüm ortaya çıkmıyorsa, Anayasanın 76. maddesine, tutukluyken seçilen milletvekillerinin durumlarını daha da netleştirecek ve serbest kalmalarını sağlayacak bir ifade ilave edilerek içinde bulunulan krizin ortadan kaldırılması mümkün olabilecektir."



"Engin Alan bölücülere karşı rehin olarak tutuluyorsa, hesabını sormak bizim için namus borcu olacaktır"

Bahçeli önerilerine rağmen tutuklu milletvekilleriyle ilgili adım atılmazsa o zaman bu kişilerin başka davalara denge unsuru olarak tutulmasının gündeme geleceğini belirterek, "İmralı, Silivri ve KCK arasında denge arayışları varsa ve mesela Sayın Engin Alan bölücülere karşı rehin olarak tutuluyorsa, er ya da geç bunun hesabını sormak bizim için namus borcu olacaktır. Bu borcu da Allah sağlık verdiği sürece mutlaka ödeyeceğimizden herkes emin olmalıdır. Geldiğimiz bugünkü aşamada; Türkiye'nin daha fazla hırpalanmaması ve milletimizin artan sorunlarının bir an önce çözülmesi amacıyla başta AKP olmak üzere, herkes sorumlu ve duyarlı hareket etmeli ve karşı karşıya olduğumuz bunalımı bertaraf etmek için güç birliği yapmalıdırlar. İnanıyorum ki, TBMM çatısı altında; iyi niyetli ve dürüst bir şekilde oluşturulacak uzlaşma zemininde, her güçlüğün üstesinden gelmek mümkün olacaktır.Yeter ki istensin, yeter ki karar verilsin ve irade gösterilsin" diye konuştu.

Bahçeli konuşmasının sonunda Meclis Başkanlığı seçimi yapılacağını hatırlatırken, MHP olarak adayları Tunca Toskay lehine oy kullanacaklarını söyledi.