En Yeniler
orta doğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
orta doğu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/23/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan sevildiği kadar korku duyulan bir lider

Jonathan Head

BBC - İstanbul

Yol kenarlarındaki dev ilan panolarında, Türkiye baş bakanının elini kalbine götürmüş, ortak bir gelecek vaat ederken gösteren fotoğrafları vardı.

Kendisi, Kahire'nin neresine giderse gitsin, kendisini yakından görmek isteyen coşkulu kalabalıklarca karşılandı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın adeta bir popüler müzik yıldızı gibi muamele görmesi, siyasetçilerin Orta Doğu'da uzun zamandır karşılaşmadıkları bir tablo.

Batı Şeria'da duvarlara yapıştırılmış Erdoğan posterlerini görmek mümkün. Filistin'de bazı çocuklara onun isminin verildiği biliniyor.

"Arapların, dünya üzerindeki hapisteki gazetecilerin birçoğunun Türkiye'de bulunmasını sorgulaması çok uzun zaman almayacaktır"

Bir Türk liderin Arapların öncüsü mertebesine çıkarılmış olması sıra dışı bir durum.
Donmuş ilişkiler canlandı

Erdoğan neredeyse hiç Arapça konuşamıyor ve Kahire'de Türkçe konuşan birine rastlamak çok güç.

Artık Mısır'da dört yüzyıl sürmüş Osmanlı hükümdarlığının izleri oldukça azalmış durumda.

Modern Türkiye Cumhuriyeti eski kolonilerinden sancılı bir şekilde ayrıldı: Arabistanlı Lawrence tarafından kışkırtılan Arapların kendisini "sırtından bıçakladığını" düşündü.

Birkaç yıl öncesine kadar da Arap komşularla olan ilişkileri dondurulmuş vaziyetteydi.
İsrail karşıtlığı etkeni
Erdoğan'ın yüksek popülaritesini, İsrail'e açık bir dille saldırmasına bağlamak zor değil.

İki buçuk yıl önceki Davos zirvesinde, İsrail cumhurbaşkanı Şimon Perez'e "siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" demesini arından, anında kahraman ilan edildi.

İsrail tarafından on yıllardır aşağılanmakta olduğunu düşünen Arap toplumunun sempatisini kazanmak için yapılması gereken, daha doğru bir şey yoktu.

Ancak Erdoğan’a duyulan sempatinin sebepleri bununla sınırlı değil.
Samimiyet algısı

Kahire'de, “Türk ilahlarını” yakından görebilme şansını bekleyen Mısırlı genç eylemciler, onun samimiyetine dikkat çekiyorlar.

"Başbakan Erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan; sevildiği kadar korku duyulan bir lider."

Erdoğan'ın kalbinden yani içten konuştuğunu söylüyorlar, ve bunu kendi liderlerinde asla görmediklerinden bahsediyorlar.

Aslında haklılar. Recep Tayyip Erdoğan, kurnaz ve ihtiyatlı bir siyasetçi ama aynı zamanda duygusal, bazen gözyaşlarına hâkim olamayan birisi.

Çoğu zaman yaptığı sert çıkışlar birdenbire, düşünülmeden ortaya çıkıyor ve danışmanlarını zor durumda bırakabiliyor.
Gazze'de acı çeken Filistinliler hakkındaki öfkesi sahici görünüyor.

Ancak Erdoğan öfkelenirken seçici davranıyor. Mesela, şahsi dostluğu bulunan Ahmedinecad'ın İran'da sebep olduğu acılara o kadar da öfkelenmiyor.

Yine de Arap gençliği için, Erdoğan ile kendi boynu bükük liderleri arasındaki bu tezadın canlandırıcı bir etkisi var.

Bu fark, enerji dolu Erdoğan ile Mısır'ı yönetmesine rağmen halkı tarafından ender olarak görülen, duyulan Mareşal Tantavi yan yana geldiklerinde açıkça ortadaydı.
Türk olmak "havalı" oldu

Bu durum, NATO'nun doğu ucundaki bu gergin coğrafyada, uzun zamandır tek başlarına kalmış oldukları hissiyle yaşamış olan Türkler için memnuniyet verici.

Türk olmak birden bire havalı bir şey haline geldi. Her ne kadar kimse sizin dilinizi konuşmasa da.

Türk yapımı televizyon dizileri tüm Orta Doğu'da en çok izlenenler arasında. Türk şirketleri, Avrupa'yla ticaret yapmanın verdiği tecrübeyle, yeni Arap ve Afrika pazarlarına yayılıyorlar.

Bazıları, daha da ileriye giderek, bu süreci Yeni-Osmanlıcılık olarak adlandırıyorlar.
Herşey yolunda mı?

Öyle görünüyor ki Türkiye için her şey, gerçek olamayacak kadar, yolunda gidiyor.

Tüm İsrail karşıtı tehditlerine rağmen Erdoğan hükümeti, Amerikan füze kalkanı sisteminin bir kısmının Türkiye'nin doğusuna kurulmasını kabul etti.

Füze kalkanının tahmin edilen amacı, İsrail'i İran füzelerinden korumak.

İran'la olan dostluk ise bir anda serin rüzgârların etkisinde kaldı.

Bu arada, demokratik Türkiye modelini huşuyla izleyen Arapların, ülkenin Kürt bölgelerinde süren savaş ya da dünya üzerindeki hapisteki gazetecilerin birçoğunun Türkiye'de bulunması hakkında sorular sorması çok zaman almayacaktır.

Tüm seçim zaferlerine rağmen, Başbakan Erdoğan ülkesinde ihtilaf yaratan; sevildiği kadar korku duyulan bir lider.

9/13/2011

seyyah1906

guardian:birkaç yıl önce israil'e karşı sert tavır alınması düşünülmezdi bile

İngiliz Guardian gazetesinde Türkiye'nin dış politikasını ele alan bir yorumda "Türkiye'nin çağı geliyor" denildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kuzey Afrika gezisi dolayısıyla Guardian'a yazan Michigan State University'den uluslararası ilişkiler profesörü Muhammed Eyub, Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak ortaya çıkmasıyla Orta Doğu'nun artık eskisi gibi olmayacağını belirtti.

Yazar özetle şöyle dedi:

"Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi'ni sınır dışı etmesi, diplomatik ilişkilerini asgari seviyeye indirmesi ve Erdoğan'ın tavrını giderek sertleştirmesi, Türkiye-İsrail ilişkilerinde gelip-geçici bir sorun değil. Bunlar, Türkiye'nin İsrail'in özür ve tazminat konusunda ayak sürümesinden artık usandığının işareti."

"Obama yönetimi, Türkiye ile İsrail arasındaki sürtüşmenin Amerika'nın stratejik çıkarlarına zarar verebileceğinden endişe etmesine karşın, iç siyasi nedenlerle İsrail üzerinde baskı kuramadı. Washington, bu tavrıyla NATO'nun çok önemli bir üyesi olan Türkiye'yi yabancılaştırabilir."
'İsrail artık rakipsiz değil'

"Bölgede şu anda yaşananların, Orta Doğu'nun geleceğinde önemli etkileri olacak. Bu, İsrail'in Doğu Akdeniz'deki hakimiyetinin rakipsiz olmadığını gösteriyor. Erdoğan, Türk donanmasının bölgede artık daha aktif bir rol oynayacağını söylüyor. İsrail'in uluslararası hukuka meydan okuması ve özellikle işgal topraklarına yönelik politikaları uluslararası forumlarda bundan böyle ciddi sınavlarla karşılaşacak."

"Bölgedeki demokratik ayaklanmalar sonrasında, Türkiye'nin pozisyonu, Filistin ve İsrail işgali konusundaki ana akım Arap görüşüne daha da yakınlaşacak. Bu durum, Türkiye'nin Arap dünyasındaki konumunu güçlendirecek ve Filistin konusunda daha aktif bir rol üstlenmeleri için Arap hükümetleri üzerindeki baskıyı artıracak. Demokratik geçiş sürecindeki ülkelerde İsrail'e karşı daha sert bir tutum izlenmesi isteniyor. Türkiye örneği ardından Mısır ve Ürdün'ün elçilerini çekebileceğinden söz ediliyor."
'Asker korkusu olmadan'

Yazar şöyle devam etti:

"Türk demokrasisi güçlenmeseydi, Türkiye şimdiki pozisyonuna gelemezdi. Şimdi hükümet askerin müdahale korkusu olmadan politika yürütebiliyor. Birkaç yıl önce İsrail'e karşı sert tavır alınması düşünülemezdi bile."

"Şu anda bölgede tanık olduklarımız, Orta Doğu'yu Avrupa'ya bağlayan stratejik bir güç olarak Türkiye'nin çağının gelişine işaret ediyor. Bu Ankara'nın dış politikada bağımsızlık ilanıdır. Orta Doğu bundan böyle asla aynı olmayacak."

Prof. Muhammed Eyub, ABD’nin Orta Doğu politikasında önemli bir değişikliğe gitmesi gerektiğini belirterek yazısını şöyle noktaladı:

"Eğer Amerika, Orta Doğu'daki stratejik çıkarlarını muhafaza etmek istiyorsa, İsrail-Filistin meselesine hızlı ve adil bir çözüm bulunmalıdır. Washington, İsrail'e koşulsuz destek politikasını yeniden değerlendirmeli ve tarafsız bir siyaset izlemeli. Buna Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki Filistin tasarısı da dahildir. Her şeyden önemlisi Amerika bölgede yükselen üstün bir güç ve Batı'yla Müslümanlar arasındaki köprü olarak Türkiye'nin stratejik önemini hafife almamalı."

7/16/2011

seyyah1906

protesto edilen mhp tarafından görüşme talebi red edilen clinton bdp ile görüştü

Büyükelçilik binası önünde bir araya gelen Halkın Kurtuluş Partisi üyeleri, "Emperyalistler, İşbirlikçiler, Ne Büyük Ortadoğu Projeniz Ne Genişletilmiş Ortadoğu Projeniz Ne de Yeni Sevr Planınız Asla Hayat Bulmayacak" yazılı döviz açtı.

Clinton'dan turkuvaz jesti

Halkın Kurtuluş Partisi İl Başkanı Sait Kıran, daha sonra yaptığı basın açıklamasında, ABD Dışişleri Bakanı Clinton'un Türkiye ziyaretinin nedeninin "Libya Temas Grubu 4'üncü Dönem Toplantısı" olarak göründüğünü ancak asıl nedenin "Füze Kalkanı Projesi"ni Türkiye'ye kabul ettirmek olduğunu öne sürdü.
Söz konusu projenin Türkiye ile İran'ın arasını açacağını savunan Kıran, "ABD planlarını bir bir uygulamaya çalışıyor, 'Büyük Orta Doğu Projesi, Genişletilmiş Orta Doğu Projesi, Yeni Sevr' diyerek. Bu projelerin hiçbirisi halkların çıkarına hizmet etmiyor. Sadece ABD ve AB emperyalistlerinin aşağılık çıkarlarının hayata geçirilmesine hizmet edecek" diye konuştu. Basın açıklamasının ardından bir süre çeşitli sloganlar atan gurup, daha sonra dağıldı.

Bahçeli görüşme talebini reddetti

Hilarry Clinton, siyaset dünyasından isimlerle bir dizi görüşme yaptı. MHP lideri Bahçeli'nin görüşme talebini reddettiği Clinton, CHP lideri Kılıçdaroğlu'yla yarım saatlik bir görüşme yaptı. Görüşmeye, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon'un yanı sıra CHPi milletvekilleri Faruk Loğoğlu ve Osman Korutürk de katıldı.

BDP'li Demirtaş'le ne konuştu?
Clinton’ın görüşme trafiğindeki en ciddi olay, BDP’li Selahattin Demirtaş’la yıptığı görüşme olarak tanımlandı. Clinton, BDP’li Demirtaş ve Kışanak’la Conad Otel’de 20 dakika görüştü.

Anadolu Ajansı'nın fotoğraf çekmesine izin verilen görüşme, basına kapalı olarak gerçekleşti. Görüşmeye, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon ile BDP Milletvekili Gültan Kışanak da katıldı. Yaklaşık 20 dakika süren görüşmenin ardından çıkışta basın mensuplarına açıklama yapan Demirtaş, Clinton'ın Türkiye'deki muhalefet partileriyle görüşmek istediğini belirtti. Demirtaş, şöyle devam etti:

“Türkiye'deki temel sorunların çözümüne ilişkin olarak parti politikalarımızı paylaştık. Türkiye'deki tüm sorunların, en basitinden en ciddisine kadar tüm sorunların, iç dinamiklerin etkisiyle birlikte çözüm arayışıyla birlikte çözülmesinin mümkün olduğunu kendisiyle paylaştık. Türkiye, kendi sorunlarını uzlaşı ve diyalog içerisinde çözebilecek potansiyele sahiptir. Bunu değerlendirebilmek elbette ki iktidarıyla muhalefetiyle bizlerin elindedir. Bu konuda siyasetin başarılı olması Türkiye siyasetini güçlendirir. Türkiye'de bu potansiyel vardır.

Arzuladığımız demokrasiye henüz ulaşmamış olabiliriz, ama bunun inancını, gücünü ve kararlılığını tartışıyoruz. Sorunlarımız olmakla birlikte biz gelecekten umutluyuz. Her gün sorun ve sıkıntı yaşayan bir ülke olsak da biz kendi sorunlarımızı çözebilecek güçlü bir demokratik muhalefete, güçlü bir demokratik potansiyele sahibiz. Görüşlerimizi özetle bu şekilde ifade ettik.”

Bu görüşme üzerine diplomatik ve siyasi çevrelerde şu soru yoğunluk kazandı:

"Demirtaş, şu anda Meclis’te yemin etmediği için milletvekili sayılmıyor. Bir siyasi partinin genel Başkanı konumunda değil. Bu durumda Clinton Demirtaş’la görüşerek acaba Türkiye’ye nasıl bir mesaj vermek istedi."

7/03/2011

seyyah1906

dışişleri bakanı ahmet davutoğlu libyalı muhaliflerin kalesi bingaziye gidiyor

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ortadoğu turuna Kahire'nin ardından, Libyalı muhaliflerin kalesi Bingazi ile devam edecek.

Davutoğlu'nun ziyareti, Türkiyenin Libya politikasında önemli bir gösterge olarak değerlendiliyor.

Türkiye'nin Trablus Büyükelçisi Levent Şahinkaya merkeze alındı ve yerine yeni bir atama yapılmadı.
Resmi Gazete'de yayımlanan bu karar, Davutoğlu'nun Bingazi ziyareti öncesi, Libyalı muhaliflere yaptığı önemli bir jest olarak değerlendirildi.

Davutoğlu, Bingazi'de, Ulusal Geçiş Konseyi'nin önde gelen üyeleriyle görüşecek.

Ziyaretin ana gündemi, bu ay ortasında İstanbul'da yapılacak Libya Temas Grubu Toplantısı.

Dışişleri Bakanı, bir anlamda toplantı öncesinde muhaliflerin nabzını yoklayacak.

Bu ziyaret sırasında, Türkiye'nin, geçen ay Abu Dabi'de düzenlenen Libya Temas Grubu Toplantısı'nda muhaliflere vaad ettiği 100 milyon dolarlık yardımın ulaştırılması için gereken koordinasyon da gündeme gelecek.

Davutoğlu'nun ziyareti olağanüstü güvenlik önlemleri altında gerçekleşiyor.

Ziyaret için, Libya'ya uçuş yasağı uygulayan NATO'dan "özel" izin alındı.

7/01/2011

seyyah1906

almanya dışişleri bakan yardımcısı meclisteki yemin krizinin çözülmesi çok önemli

Alman Meclisi Avrupa Birliği İşleri Komisyonu’nun kamuya açık olan oturumunda, Türkiye’de 12 Haziran’da yapılan seçimlerin sonuçları ve son gelişmeler değerlendirildi. Hükümet adına konuşan Almanya Dışişleri Bakan Yardımcısı Werner Hoyer, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan yemin krizinin aşılmasının önemli olduğunu, aksi takdirde parlamentonun meşruiyetinin zarar görebileceğini belirtti. Türkiye’nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan sorunların çözümünde önemli bir rol oynayabileceğini kaydeden Hoyer, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin cuma günü Türkiye’ye yapacağı çalışma ziyaretinde bu konunun da görüşüleceğini söyledi.
Yemin krizi

Almanya Dışişleri Bakan Yardımcısı Werner Hoyer, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan yemin krizinin sonuçları konusunda bir değerlendirme yapmak için henüz erken olduğuna işaret etti. Hoyer, bu krizin aşılmasının önem taşıdığını vurguladı. Hür Demokrat Partili Hoyer, "şimdi bu beklenmedik krizin aşılması önem taşıyor. Çünkü aksi takdirde yeni meclisin daha baştan meşruiyetinin zarar görme olasılığı beni kaygılandırıyor" dedi.

En önemli iş yeni anayasa

Alman Meclisi Avrupa Birliği İşleri Komisyonu’nda Türkiye’deki seçim sonuçlarını değerlendiren Hoyer, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçimlerden zaferle çıkmasının süpriz olmadığını söyledi. Hoyer, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin üçte ikilik çoğunluğu sağlayamaması nedeniyle anayasa değişikliği gibi önemli kararlarda muhalefet partilerinin işbirliğine ihtiyaç duyacağına da dikkat çekti. Hoyer, oylarını artıran Cumhuriyet Halk Partisi’nin orta vadede güçlü bir muhalefet partisi olacağına ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ne rakip olacağına inandığını söyledi. Yeni kurulacak hükümetin en önemli projesinin yeni bir anayasa olacağını söyleyen Hoyer, sözlerini şöyle sürdürdü. ”Erdoğan seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında (anayasa değişikliği için) diğer partilerle işbirliği yapacağını ve sivil toplumu da bu tartışmalara dahil edeceğini ifade etti. Ancak burada diğer partilerin ne kadar uzlaşmaya hazır olduğu ve geniş katılımlı toplumsal bir tartışma yürütülmesi belirleyici olacak. Bu sürecin ne kadar başarıya ulaşacağını şimdiden değerlendirmek zor. Uzmanlarımız bu tartışmaların başarısızlığa uğrayabileceğini de göz önünde bulunduruyor.”

Hür Demokrat Partili Hoyer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’ye uzun vadede başkanlık sistemi getirme planlarının da bu seçim sonuçlarıyla birlikte şimdilik gerçekleşemeyeceğini savundu: ”Erdoğan’ın bu hedefine yaklaşıp yaklaşamayacağını izlemek gerekiyor. Ama şu anda elinde bulundurduğu çoğunluğa bakılırsa, bunu gerçekleştirmesi zor görünüyor. Fakat Erdoğan, olağanüstü deneyimli bir politikacı. Belki de muhalefet partilerinden bazı milletvekillerini kendi safına çekmeyi başarabilirse, durum farklı görünebilir.”

Westerwelle Türkiye'ye gidiyor

Almanya Dışişleri Bakan Yardımcısı Hoyer, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Türkiye’de Avrupa Birliği Bakanlığı’nın kurulacak olmasını memnuniyetle karşıladığını kaydeden Hoyer, müzakere sürecinin devam etmesini istediklerini ifade etti. Bu çerçevede de Polonya’nın Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı sırasında rekabet başlığının açılmasını umduklarını söyledi. Hoyer, bunun yanı sıra bölgede güçlü bir aktör haline gelen Türkiye ile dış politikadaki diyaloğa ivme kazandırmanın kendi çıkarlarına olacağını kaydetti. Hoyer, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin cuma günü Türkiye’de mevkîdaşı Ahmet Davutoğlu ile yapacağı görüşmede de bölgedeki sorunların ele alacağını söyledi. ”Arap dünyasındaki radikal değişim süreci Türkiye için olduğu kadar Avrupa Birliği için de büyük önem taşıyor. Burada ortaklaşa inisiyatif geliştirme, doğru yönde ilerleyen süreci birlikte güçlendirme konusunda Türk hükümeti ile işbirliği yapmak istiyoruz. Bu nedenle de, Libya'dan Suriye'ye kadar siyaset yapmayı, diplomasiyi gerektiren çeşitli sorunların çözümünde Türkiye temas kurabileceğimiz çok önemli bir ortak olabilir.”


© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Jülide Danışman / Berlin

Editör: Hülya Köylü

6/26/2011

seyyah1906

obama ve erdoğan anlaştı beşar esad 4 ile 6 ay içerisnde düşecek iddiaları

İsrail istihbaratına yakın bir internet sitesi, Suriye sorununun, ABD-Türkiye ortaklığıyla çözülmesi kararına varıldığını öne sürdü.
DEBKAfile adlı site, askeri kaynaklara dayandırdığı haberde, ABD Başkanı Barack Obama ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında 21 Haziran’da yapılan telefon görüşmesinin gizli tutulan içeriğine yer verdi.
İddiaya göre iki lider, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın reform sözü verdiği ama uluslararası toplumu tatmin edemediği konuşmasından saatler sonra yaptıkları görüşmede, Esad’ın 4 ila 6 ay içerisinde düşeceği kanısında. Bu önkabulle hazırlanan yeni strateji, Esad’ın daha da erken koltuğundan indirilmesi amacıyla, Suriye üzerindeki ekonomik yaptırımların ABD ve Avrupa tarafından artırılmasını öngörüyor. Ortaklaşa hazırlanan planda Türkiye’ye düşen esas rol ise Suriye ile “askeri gerilimi tırmandırıcı” adımlar atmak.

DEBKAfile’ın iddiasına göre, Türkiye ile ABD’nin ortaklaşa belirlediği stratejiler, bununla da sınırlı değil. Yine aynı haberde dile getirilen iddiaya göre, İsrail’in de katılımıyla bu üç ülke, Ortadoğu barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasını sağlayacak bir yöntem belirledi. Yeni yol haritasına göre Türkiye, İsrail ile Filistin arasında yeniden arabuluculuk yapacak. ABD’nin, İsrail’i bu konuda ikna ettiği belirtilirken; Obama Yönetimi’nin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, Hamas Lideri Halid Meşal’e İsrail’in varlığını kabul ettirebilecek tek lider olarak gördüğü ifade ediliyor.

Yaalon-Fidan görüşmesi

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelerek bir dizi gizli görüşme yaptığı öğrenilen İsrail Başbakan Yardımcısı ve Stratejik İşler Bakanı Moşe Yaalon’un, Başbakan Erdoğan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’la bir araya gelerek, oluşturulan bu yeni modelin son rötuşlarını yaptığı iddia edildi. İsrail’in, kendi varlığını tanımayan Hamas’ın da katılımcı olacağı bu süreçte masaya oturmayı kabul etmesinin bile önemli bir taviz olduğu, İsrailli yetkililerin bunu “ödenmeye değer bir bedel” olarak gördükleri belirtildi.
hürriyet