En Yeniler
travma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
travma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/25/2011

seyyah1906

selahattin demirtaş:deprem vurdu sen vurma istifa et ve van valisiyim diye gezme

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Meclis'te partisinin grup toplantısında konuştu. "Aylardır yaptığımız en yoğun faaliyet, toplu cenaze törenleri. Toplu cenazelerde ülke olarak Türk'ü Kürt'ü ile maalesef acıları ortaklaştırmaya, dindirmeye ve acı vesileyle ortaya çıkan toplumsal kırılmayı önlemeye çalışıyoruz" diyen Demirtaş son toplu acının da Van depremi olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Son birkaç aydır yaşadığımız travma, acılar hiç de küçümsenecek hafife alınacak acılar travmalar değil. Çünkü sıradan bir coğrafyada sıradan bir dönemden geçmiyoruz. Bu acılar üzerine böylesine bir felaketle karşılaşmış olmak bütün ülkeyi toplumu derinden sarsmıştır. Hepimizin başı sağolsun. Böylesi dönemler bir daha yaşanmasın."

Depremin doğanın gücü karşısında insanın çaresizliğinin en somut örneklerinden biri olduğunu söyleyen Demirtaş bundan kaçış olmadığını söyledi. "Belki de insanlığın çaresizliğinin alternatifi olabileceğini düşündüğümüz tek şey dayanışmadır" diyen Demirtaş, gösterilen dayanışmanın da yaralarının hafiflemesi, travmanın azalmasında etkili olduğunu söyledi. Demirtaş depremin yaşandığı andan itibaren başlatılan yardımlar nedeniyle herkese teşekkür etti.

'İnsan olanlar-olmayanlar' ayrımı

Böyle zamanlarda insanların 'insan olanlar' ve 'insan olmayanlar' şeklinde ikiye ayrıldığını ileri süren Demirtaş, "İnsan duygusu içinde o kardeşlik ruhuyla dayanışma gösteren herkese minnet duygusunu iletti. Barış, özgürlük, kardeşlik, demokrasi adına her ne inşa edilecekse o dayanışma duygusunun üzerine inşa etme dışında seçenek olmadığını söyleyen Demirtaş şöyle devam etti: "Türkiye toplumu her türlü kışkırtıcılığa, ayrımcılığa, faşizan tutuma rağmen bu duygusunu korumalıdır. Aslolan insani ilişkiler ve insani duygudur. Bu duyguyu unutan, siyasetin malzemesi, intikamın malzemesi yapmak isteyenler açısından ise utanç olarak tarihe not düşmüştür. Bir yanda Türkiye'nin önemli kesiminin dayanışma duygusu, bir yanda da depremin yarattığı etki kadar ağır travma yaratan ırkçı faşizan anlayış. Çok şükür ki toplumun geneline hakim değil. İnanıyorum ki bu sözler ve davranışlar herkes tarafından da mahkum edilmiş ve lanetlenmiş bir duygu olarak bu topraklarda yaşam şansı olmayacak. Anlı şanlı bazı televizyon programcılarının, ırkçılık mezunu, faşizmde doktora yapan naylon oyuncaklar, umarım ki bu televizyonlarda gazete köşelerinde yer bulamayacak, yaymaya çalıştıkları faşizan anlayışın da toplumda hakim olmayacağını göreceklerdir."


'Halk sınavını verdi, devlet enkaz altında'

Van depremi sonrası en acil ihtiyacın çadır olduğunu söyleyen Demirtaş, "Halk her seferinde sınavını veriyor, ama depremin altında hep devlet kalıyor. Bir afet hatırlamıyorum ki o afet sonrasında halk devlete Kızılay'a teşekkür etsin. Her felaket sonrasında başta Kızılay olmak üzere devletin kurumlarının ne kadar yetersiz hazırlıksız olduğu ortaya çıkıyor. İşte bu kısmı kader değildir ve işte bu kısmı deprem gibi önlenemez değildir. En çok sarsan inciten bu kısmıdır" dedi. Kimsenin devletten, Kızılay'dan depremi durdurmayı talep etmediğini söyleyen Demirtaş, ancak Van'da yine bir deprem sonrası klasiği yaşandığını ileri sürdü.

Arama kurtarma çalışmalarında karmaşa, yardımların tek elden dağıtılmasında büyük beceriksizlik ve yeteneksizlik yaşandığını savunan Demirtaş, "Neden bu kadar olanağa rağmen, Türkiye'nin büyük kentlerinden birine devlet 48 saat geçmesine rağmen, mahalle ve köylerin önemli kısmına ulaşamadı. Hükümetin cevap vermesi gerek. Herkes aile çadır istiyormuş. Herkese vermek zorundasınız. Devlet bunun için vardır" dedi.

Milyonluk bir şehir olan Van'a şu ana kadar 8 bin 600 çadır gittiğini söyleyen Demirtaş, "Halk ne kadar teşekkürü hakkediyorsa oradaki yönetim anlayışı da o kadar eleştiriyi hak ediyor. Başbakan, bakanlar oraya gitmiştir ama orada bulundukları saatlerde bırakın organizasyonun güçlenmesini, tam anlamıyla organizasyon tıkanmıştır. Çünkü tüm kamu görevlileri Başbakan ve bakanların güvenliği rahatlığı ile ilgilenmiştir" dedi.

'Uzaya değil Van'a gideceksiniz'

Neden yeterli kadar çadır gitmediğini soran Demirtaş, "Hava-kara köprüsü kuracağız diyorlar. Uzaya mı gideceksiniz Van'a gideceksiniz. Van'a 20 km ilerideki köyde 20 saat geçtikten sonra hala çadır yoktu. 10 ölünün olduğu bir köye, 200 evin yıkıldığı köye telefon dahi açılmamıştı. Devlet saatte 1 km hızla gitse o köye yetişirdi. Bilgi aldım hala o köyde çadır yok, ısınma sorunu var" şeklinde konuştu.


'Deprem vurdu, sen vurma, istifa et'

Çok büyük yardım kampanyaları yapılmasına karşın ciddi bir koordinasyon eksikliği bulunduğunu savunan Demirtaş bu durumdan Van Valisi'ni sorumlu tutarak, "Van Valisi, şu saate kadar Van belediye başkanıyla telefonla görüşmedi. Kent enkaz halinde, kendisi halen ayrımcılık derdinde. Hala Van valisi sıfatıyla o sokaklarda dolaşabiliyor. Valilik ve belediyenin koordinasyon içinde olması lazım ama Van Valisi Hazretleri, AKP il başkanı gibi davranıyor" dedi.

Vali'nin ayrımcı zihniyetinin faturasını Van halkının ödediğini ileri süren Demirtaş, "Bu kadar ayrımcı zihniyeti bir Vali'de kabul edemeyiz. Van'ın yarısının Valisi isen istifa et, terk et. Bırak hükümet başkanı Van'ı seven Vali atasın, çocuklar bebekler gece soğukta kalmasın" çağrısında bulundu. Van Valisi'ne "Van halkına artık toplu işkenceyi bırak" çağrısında bulunan Demirtaş, "Deprem vurdu sen vurma, istifa et ve Van Valisi'yim diye gezme, terket. Görevini, temsilini layıkıyla yapamıyorsun. Yapman gereken Van halkının iradesine saygı duymaktır. Oradaki insanlar şu anda siyaset, ayrımcılık istemiyor, yardım istiyor" dedi.

Gazetecilere Van daveti

Kamuda ortaya çıkan ırkçılığın ayrımcılığın panzehirinin dayanışma olduğunu anlatan Demirtaş, devletin ise çadır battaniye gönderemediği kente, cop gaz gönderdiğini söyledi. Demirtaş, AKP'nin çalışmalarına methiyeler düzen gazetecileri çocukları ile birlikte bir günlüğüne Van'a gelip geceyi sokkata geçirmeye davet etti. Demirtaş, "İstanbul'dan atıp tutacağınıza çocuğunuzla gidin. Yine methiye düzerseniz saygı duracağız" dedi. Deprem sonrası farklı ülkelerden gelen yardımların geri çevrilmesini eleştiren Demirtaş, "Hükümetin burnu havada, kurtarma ekipleri havaalanından çevriliyor. Hükümetin amacı ne? Kasıtlı mı yapıyor anlayamıyoruz" dedi.

8/04/2011

seyyah1906

abbas bozyel gülümseyen türkiyeden dem vuranlar şehit evlerinden yükselen ağıtlara baksın

MHP Genel Sekreter Yardımcısı Abbas Bozyel yasadışı Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Kemal Burkay'ın Türkiye'ye dönüşüyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Burkay'ın dönüşünden sonra AKP'li bazı bakanların sözlerinin ibretlik olduğu kadar, ülkenin başına bela olan etnik bölücü çevrelerin amaçlarına adeta meşruiyet kazandıracak bir yönlendirmeye matuf olduğunu belirten Bozyel, şöyle dedi:
"Zira başta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın; 'Burkay'ı yurt dışında yaşamaya mahkum eden yoksayma, reddetme, inkar ve baskı politikaları, düşünce önündeki yasaklar artık geçmişte kaldı' şeklindeki sözleri, gerek içeride gerekse uluslar arası platformlarda, ülkemizi etnik bölücülük yoluyla parçalamak isteyenlerin siyasi tezleridir. Keza Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın 'çoğulculuğu geliştirmek, çok kültürlülüğü gerçekleştirmek, gönüllü yurttaşlık temeli' gibi nereye çeksen oraya kadar uzanacak olan sözleri, doğrudan Türklüğü ve Türk milleti olgusunu ortadan kaldırmak isteyenleri, milli çözülmeyi sağlamaya çalışanların hedefidir. Bu açıklamalar ortadan kaldırmaya çalıştıkları bu değerlerin yerine, ikame etmeye çalıştıkları Türkiye Vatandaşlığı kavramının üstü örtülü bir diğer şeklidir."

Özellikle etnik ve kültürel kimlikleri kaşıyarak iç çatışma ortamı yaratmak isteyenlerin eylemleriyle eş zamanlı cereyan eden bu açıklamaların hedefinde Türk milli kimliğinin parçalanması ve üniter yapıdan, çokluğa taşınmak isteyen milli devlet yapısının bulunduğunu belirten Bozyel, şöyle devam etti:

"Diğer taraftan, 9 yıldır İmralı'daki caniyle kapalı kapılar ardında sürdürülen pazarlıklarda alışkın olduğumuz sözde 'barış, silah bırakma, ateşkes süreci' gibi önerilerin hala hükümet yetkililerince dillendirilmesinin sonunda neler olacağı ortadadır. İmralı'daki bölücübaşının dahil olduğu geniş kapsamlı bir af yasasının çıkzarılması, İmralı canisi dahil hepsinin serbest bırakılması ve de tüm örgüt mensuplarının siyasal haklardan yararlanmasını sağlamak gibi maliyeti ağır bir faturanın önümüze çıkarılması, belli bir zaman aralığından sonra da PKK'nın uluslar arası terör örgütü listesinden çıkarılması ve aklanması mukadderdir.
Böyle bir ihanet fotoğrafına rağmen, 'gülümseyen bir Türkiye perspektifinden' dem vuran Bakanların her gün artan terörist saldırılarla şehit olanların evlerinden yükselen seslerin kahkahalar değil, ağıtlar olduğundan galiba haberleri olmasa gerek."

İkinci Habur travması

MHP'li Bozyel, "Artık hem AB yolundaki tükenmiş ümitlerine çare olmasında, hem de 'açılım' denilen safsatanın ısıtılarak milletin önüne yeniden konmasında buldukları yeni 'mihmandar'dan medet umacak kadar tüm politikalarının iflas ettiklerini herkes görmektedir" diye Kemal Burkay'a eleştiri yöneltirken Kürdistan Sosyalist Partisi lideri Kemal Burkay'ın Başbakan Erdoğan ile birlikte danışıklı dövüşü "rol" gereği yerine getirdiğini öne sürdü.
Bozyel, "Lakin hatırlatmak isteriz ki; AKP iktidarının malum şahıs üzerinden götürmeye çalışacağı yeni bir açılım paketinin de, yarınlarda Türk milletine ikinci bir Habur travması yaşatacağı asla gözardı edilmemelidir" dedi.