En Yeniler
dış politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dış politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/17/2012

seyyah1906

türkiye'ye bir akrebi beslersen seni sokacaktır benzetmesi

Independent gazetesinin deneyimli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, Müslüman ülkelerde son yaşanan protestolar üzerinden kaleme aldığı bugünkü yazısında, yaşanan gelişmelerin Batı’nın yanlış politikalarından kaynaklandığını ileri sürerken Türkiye'yle ilgili de ilginç bir benzetmede bulundu.

Bir Suriyeli arkadaşının kendisine söylediği, Suriye’de kullanılan ‘Bir akrebi beslersen seni sokacaktır’ deyiminden yola çıkarak kurduğu yazısında Fisk, Batı’nın zamanında El Kaide gibi hareketleri destekleyerek bugünkü şiddet tablosunun ortaya çıkmasına katkıda bulunduğunu belirtiyor.

Fisk şöyle yazıyor: “ABD, Libya’nın Albay Kaddafi’sine karşı muhalefeti destekledi, Suudi Arabistan ve Katar’a, milislere para ve silah akıtması için yardımcı oldu ve şimdi kasırga biçti. Amerika’nın Libyalı ‘dostları’ onlara sırt çevirdi, Bingazi’de ABD Büyükelçisi Stevens ve meslektaşlarını öldürdüler ve El Kaide liderliğinde, Müslüman dünyasını yutan anti-Amerikancı protesto hareketine başladılar. ABD, El Kaide akrebini beslemiş ve bu akrep şimdi Amerika’yı sokmuştu.”

'Batı'nın büyüttüğü akrep yine sokacak'

Yazar, bu yorumuna Suriye’yle ilgili de geleceğe dair bir uyarı yaparak devam ediyor: “Ve dahası ABD şimdi, Suudi Arabistan ve Katar’ın milislere (Selefiler ve El Kaide dahil) para ve silah akıtmasına yardım edip Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ karşıtı muhalefeti destekliyor ve kaçınılmaz olarak Esad devrilirse aynı ‘akrep’ tarafından sokulacak.”

Fisk, ABD’nin başından itibaren Arap Baharı’nı desteklediği söylemine de değiniyor ve bunun ‘uydurma’ olduğunu yazıyor: “Bununla beraber gerçek hikaye başkaydı. Washington on yıllar boyunca Arap diktatörlüklerini destekledi ve silahlandırdı. Saddam favorilerimizden biriydi. Mısır’ın Mübarek’ini sevdik, Tunus’un Bin Ali’sine bayıldık, otokratik Körfez ülkeleriyle hâlâ tutuklu bir aşk yaşıyoruz (…) ve en an iki on yıl boyunca Hafız El Essad’a ve hatta kısaca oğlu Beşar’a gülümsedik.”

Fisk daha da geriye giderek Batı’nın Afganistan politikasını da hatırlatıyor: “Daha geriye gidersek Afganistan’da 1980’den sonra hemen hemen aynı şeyi yaptık. Sovyetler’e karşı, dini anlayışlarına dikkat etmeden Mücahidler’i destekledik ve Pakistan’ı bu adamlara silah akıtmak için kullandık.”

Fisk bu yorumun ardından sözü Türkiye'ye getiriyor.

Yazar, Türkiye’nin bugün Pakistan’ın o dönemdeki rolünü üstlendiğini belirtip Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere silah temin etiğini ve Suriye Mücahidleri’nin faaliyet merkezi haline geldiğini belirtiyor.

Fisk, bu yorumunu şu soruyla sonlandırıyor: “Türkiye Orta Doğu’nun yeni Pakistan’ı haline mi gelecek?” bbc türkçe

8/27/2012

seyyah1906

Independent Bir gün Türkiye, Suriye’deki müdahalesinden pişmanlık duyabilir

Patrick Cockburn, yazısında Suriye krizinde Kürtler’e ilgili gelişmelere dikkat çekti ve şiddetin yoğunlaştığı bir ortamda Suriye’de tek kazananın Kürtler olabileceğini idda etti.

Ülkede şiddetin derinleştiğine, etnik-mezhepsel gerilimlerin arttığına dikkat çeken ve bu durumun hem Suriye’yi hem de komşu ülkeleri etkilediğini belirten Cockurn, ülkedeki yeni gelişmeninse Suriye ordusunun, Kürtler’in yoğun olarak yaşadığı ülkenin kuzey bölümünden çekilmesi olduğunu yazdı.

'Hem Esad hem isyancılar Kürtler'i kabul etmek zorunda kaldı'

“Suriyeli Kürtler (Toplam sayıları yaklaşık 2.5 milyon civarında ve Suriye nüfusunun yüzde 10’unu kapsıyorlar), Iraklı Kürtler’in 1991’de yaptığı gibi de facto bir şekilde özerkliğe ulaştı” diye yazan Cockburn, hem Beşar Esad’ın hem de Suriyeli isyancıların şimdilik Kürt oluşumunu kabul etmek zorunda kaldığını belirtti.

Cockburn, Suriye’deki Kürtler’in Irak Kürtler’iyle benzer bir statüye kavuşması durumunda Türkiye’nin nasıl kendi sınırları içinde yaşayan Kürtler’in de benzer bir statüye sahip olmalarını nasıl reddebileceği sorusunu sordu.

'Erdoğan taviz yerine baskıyı tercih etti'

Cokcburn analizinde şu cümleleri kullandı: “Eğer Suriyeli Kürtler, Irak’ta gibi bağımsızlığa yakın bir özerklik statüsünü elde etmeyi başarırsa Türkiye, güneydoğusundaki kendi Kürt azınlığına benzer bir statüyü nasıl reddedebilecek? PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) gerilla savaşı başlattığı 1984’den bu yana Ankara isyancıları, siyasi ya da askeri olarak bastıramadı. Son iki yılda da Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ileri görüşlü olmayan bir yaklaşımla taviz yerine baskıyı tercih etti.”

Yazar Türkiye'yle ilgili yorumlarını şu sözlerle sürdürdü: “Bir gün Türkiye, Suriye’deki müdahalesinden pişmanlık duyabilir. Türkiye, PKK’nın Kuzey Suriye’de kontrol sağlaması durumunda bölgeyi işgal etmekle tehdit ediyor ancak hareketi evinde yok etmeyi başaramadığına göre yurt dışında başarması olası değil ve hatta bu daha büyük bir kargaşaya neden olur.”

'Gerçek korku Kürtler'in birleşmesi'

“Irak ve Türkiye’deki Kürt azınlıklarının pozisyonu bu ülkelerin istikrarı için çok önemlidir” yorumunu da yapan Cockburn Irak’taki özerk Kürt Bölgesel Yönetimi’nin pratik olarak Birleşmiş Milletler'deki çoğu devletten siyasi, askeri ve finansal olarak daha güçlü olduğunun altını çizdi.

Cockburn yazısının sonundaysa Türkiyeli Kürtler konusunda uzman olduğunu belirttiği National Interest dergisi yazarı Aliza Macus’un bir yorumuna yer Verdi: “Gerçek korku, Suriye’nin bölünecek olması değil, Kürtlerin birleşiyor olması.” bbc türkçe

8/24/2012

seyyah1906

gaziantep bombası amerikan düşünce kuruluşlarında oyun olarak oynanmış

ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarının 27 Haziran tarihinde Washington’da bir “savaş oyunu” oynadıkları ortaya çıktı.

Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre; Brookings Enstitüsü, simülasyonun sonuçlarını önceki hafta 11 sayfalık bir memoya dönüştürüp üyelerine de dağıttı. Ancak kural gereği, bir gün süren savaş oyununa katılanların ismini ve üzerinde konuşulan senaryoyu açıklamadı.

Oyunda bir grup ABD, bir grup Türkiye, bir grup da Suudi Arabistan ekibi oldu. Aralarında Pentagon, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA’de çalışmış Ortadoğu uzmanlarının yer aldığı ekipler, senaryo uyarınca temsil ettikleri ülkeler adına kararlar aldı.

Bir gün süren simülasyonun ardından ABD ve bölgedeki iki yakın müttefiği Türkiye ile Suudi Arabistan’ın 2013 Nisanı’nda hangi durumda olacakları tahmin edilmeye çalışıldı.

Simülasyonun en kilit ülkesi olan Türkiye, oyunun sonuna kadar Suriye’ye tek başına müdahale etmekten kaçındı. ABD ve Suudi Arabistan ekipleri ise Türkiye’yi buna zorladı.

Önce Suriye’deki olaylarda ölenlerin sayısının artması meselesi gündeme geldi. Türkiye yine müdahaleden uzak durdu. Bu kez Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı arttı. Bu da Türkiye’nin müdahalesine yetmedi. Ancak bombalama olaylarının başlamasıyla birlikte Türkiye, Suriye’ye askeri operasyon başlatmak zorunda kaldı.

Senaryoda bombalamaların nerelerde olduğu tek tek belirtilmedi. Ama Türkiye ekibinin konuyu kendi içindeki değerlendirmesinde Gaziantep ve Kahramanmaraş gündeme geldi. Bombalamaları kimin yaptığı söylenmedi.

Toplantının sonunda hazırlanan raporda, Türkiye’nin sınırlı müdahalesiyle senaryo şu şekilde sonuçlandı:

Şam’daki Esad rejimi düştü. Irak karıştı ve 2006’daki şiddet sarmalına döndü. Lübnan, mezhep savaşına doğru sürüklenmeye başladı.

Türkler ve ABD’liler, Esad sonrası için iki farklı açıdan kaygı içine girdi. ABD, Esad’ın düşmesinden sorumlu tutulmak istemedi. Türkiye ise nasıl bir hükümet kurulacağını düşünmeye başladı. Suudiler, Suriye’de Sünnilerin kontrolü ele geçirmesi dışında hiçbir detaya aldırmadı.

Irak’ta kötüleşen duruma ABD çok az ilgi gösterdi. Türkiye de Barzani ile ilişkisini düşünüp Bağdat’a nazaran Suriye’ye öncelik tanıdı. Suudiler ise Irak’ta etkili olmayacaklarını düşündüler.

Ancak Lübnan’da başlayan kaosu, Suudiler başarı olarak gördü. Türkiye endişe duyarken, ABD Esad’ın düşmesini başarı saydı.cumhuriyet

8/13/2012

seyyah1906

financial times arap baharı erdoğan için iyi geçiyordu şimdi bunu hak edip etmeyeceğini gösterecek

Financial Times yazarı David Gardner, Türkiye'nin Suriye politikasını irdeleyen makalesinde, Suriye'de Beşar Esad sonrası dönemin, Ankara açısından yeni bir ikilem oluşturduğunu söylüyor.

"Uzun süredir Beşar Esad'a karşı isyanın örgütlenme merkezliğini yapan Türkiye, çiğneyebileceğinden fazlasını ısırmış olabilir", diyerek yazısına başlayan Gardner, şöyle devam ediyor; "Esad sonrası dönemin muhtemel sonuçlarından biri, Türkler'e aniden, kaygı verici derecede açıkça gözüktü: Ankara, ülkenin güneydoğusunda yeniden ateşlenen, rahatsız edici çatışmayı çözmenin yakınından bile geçmiyorken, hemen güneyinde oluşan bir diğer Kürt varlığı.”

Gardner, Esad rejimine bağlı güçlerin, Suriye'nin Kürt bölgelerinden çekilmesiyle, Suriyeli Kürtler'in buralardaki boşluğu doldurduğunu anlatıyor.

Boşluğu dolduranların Demokratik Birlik Partisi PYD ve Kürt Ulusal Konseyi olduğunu belirten yazar, Konseyin pekçoğu kağıt üzerinde olmaktan öte gitmeyen 10'dan fazla gruptan oluştuğunu söylüyor.

Gardner, PKK'nın müttefiki PYD'nin ise, kökü daha derinlere dayanan, disiplinli bir hareket olduğunu belirtiyor.
Türkiye'nin kaygısı

Gardner şöyle devam ediyor;

"Şimdi Ankara'nın algısı şu: PKK'ya bağlı bir örgüt Suriye'nin kuzeyinde bir yer ediniyor ve bu Kürt bölgelerinin konfedarasyonu ihtimalini akıllara getiriyor. Bu, Türk devletine, çoğunluğunu Kürtler'in oluşturduğu ülkenin güneydoğusundan parçalar kopartabilecek bir Kürt devletinin kuruluş aşaması olarak görünüyor."

Beşar Esad'ın ülkedeki isyanın başlamasından bu yana, muhaliflerinin isteklerini yerine getirmek adına attığı tek somut adımın, Suriye'deki vatansız 2,5 milyon Kürt'ün 10'da birine vatandaşlık vermek olduğunu belirten Financial Times yazarı, Esad'ın PKK'yla yeniden yakın bir ilişki kurduğunu vurguluyor.

Bu adımların, Kürtler'in devrime katılmasını önlemek için atıldığını vurgulayan David Gardner, bazı Türk yetkililerin Esad'ın Kürt bölgelerindeki güçlerini, PYD'yle koordineli bir şekilde çektiğine inandığını söylüyor.
Erdoğan-Barzani ilişkisi

David Gardner, bu sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'yle yakın bir ilişki geliştirdiğini söylüyor.

Yazar, Ankara'nın Bağdat yönetimini kızdırmak pahasına, Kürt yönetimiyle Kerkük'ten Ceyhan'a petrol ve doğalgaz taşıma anlaşmaları yaptığını hatırlatıyor. Ancak yazar, PYD ve Kürt Ulusal Konseyi'nin Suriye'deki Kürt bölgelerini devralmasında Barzani'nin arabuluculuk görevi oynadığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor;

"Ankara'nın Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'yle ilişkilerini, kurnaz Barzani'nin büyük Kürdistan arzusu konusundaki algısı ve Türkiye'nin bundan duyduğu neredeyse patolojik derecedeki korku belirleyecek. Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye yayılmış Kürtler Osmanlı İmparatorluğu sonrası dönemin en büyük kaybedenleri oldu. Avrupalı sömürgecilerin, Suriye ve Irak'ta ayrıcalıklı azınlıkları öne çıkarmak için çizdiği keyfi sınırlar değişecekse eğer, Türkiye net bir şekilde Kürtler'in bu tarihi fırsatı sonunda bir devlete sahip olmak için kullanacağına emin olacak.''
'Kürtler'in talepleri karşılanmalı'

Peki, Türkiye'nin bu duruma tepkisi ne olmalı? diye soran yazar, bu soruya da şöyle yanıt veriyor:

"Suriye sınırının ötesine saldırmanın cazibesi büyük olacak. Ama Erdoğan'ın vereceği yerinde tepki, yeni anayasada Türkiye Kürtleri'nin kültürel özgürlük ve bir tür otonomi isteklerini karşılamak olur. Erdoğan'ın yeni İslamcı hükümeti Kürtler'in şikâyetleri konusunda en ileri adımları atan hükümetti. Ama bu kadarı artık yeterli değil. Arap Baharı Erdoğan için iyi geçiyordu. Şimdi bunu hak edip, etmediğini gösterecek sınav zamanı geldi"bbc türkçe

8/09/2012

seyyah1906

chp milletvekilinden şok iddia suriye'ye ambulanslarla mühimmat taşınıyor

7 Ağustos'ta Hatay'ın Reyhanlı İlçesi'ne bağlı sınır köyleri Kuşaklı, Harran ve Bükülmez'de incelemelerde bulunduğunu anlatan CHP Milletvekili Dudu, gördükleri ve duydukları karşısında hayretler içinde kaldığını söyledi.

İzlenimlerini paylaşan Dudu, gezisinde Türk askerlerinin engellemesiyle karşılaştığını öne sürüp, şunları söyledi:

"Askerlerimizin bizi sokmadığı bölgeye bir okul müdürünün kendi sivil arabası ile sorgusuz sualsiz girdiğini gördüm. Bunu görevli askerlere, 'bizi durdurdunuz, o aracı neden durdurmuyorsunuz?' diye sorduğumda, 'O Genelkurmaydan görevli' yanıtını aldım. Sivil bir okul müdürünün Genelkurmay ile ne ilişkisi olabilir? Neden Suriyelileri taşıyor, anlamak mümkün değil. Daha sonra Samandağ plakalı bir kamyonet gördük. İçinde bir koli ilaç, dolu mazot bidonları ve sedyeler vardı. Sürücüye nereye gittiğini sorduğumda aldığız cevap 'Suriye' oldu. Bu ilaç, mazot ve sedyelerin sorgusuz, sualsiz nasıl Suriye'ye gittiğini, buna kimlerin izin verdiğini oradaki yetkililerden bir türlü öğrenemedik."

'AMBULANSLARLA SURİYE'YE MÜHİMMAT TAŞINIYOR'

Yolda bir ambulansla karşılaştıklarını, sürücüye sorduğunda Suriye'den geldiğini ve 2 yaralıyı getirdiğini söylediğini aktaran Dudu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada görüştüğümüz vatandaşlar, ambulansların Suriye'ye giderken mühimmat götürdüğünü, gelirken de yaralı getirdiğini söylediler. Oradaki herkes bunu söylüyor. Bu iddia doğru ise kabul edilebilir değildir. Hükümetin bu işin içinde doğrudan parmağı var demektir. Bu durum ülkemizin hükümet tarafından içinden çıkılamaz bir bataklığa sürüklenmesidir. Sınır köylerinde bazı evlerin karargah olarak kullanıldığı da vatandaşlarımız tarafından ortaya sürülen iddialar arasında yer alıyor. Bu durum da en çok dikkatimizi çeken konulardan biri oldu. Daha önceden sınır nöbetlerinin kaldırıldığını duymuş ve bunu soru önergesi ile TBMM'ye taşımıştım. Bu incelemelerde gördüm ki Suriye sınırımız tam anlamıyla bir yolgeçen hanına dönüşmüş. Ne giren belli ne çıkan belli. Bu durumun tek sorumlusu da doğrudan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Suriye krizini yönetemeyen bu hükümet daha fazla ülkemize zarar vermeden ya yanlıştan dönmeli ya da istifa etmelidir."

HALEP'TEN KAÇANLAR MAYINLI ALANDAN GELİYOR

Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a bağlı ordu birlikleri ile rejim karşıtlarının çatışmalarına sahne olan Halep'ten son 24 saat içinde mayın döşeli bölgeden sınırı geçen bin 500 Suriyeli Kilis'e geldi. Azez İlçesi'nden sınırı geçen Suriyeliler ise Kilis'ten tüpgaz alarak geri ülkelerine dönüyor. Suriyeliler, tüpleri sırtlarında taşımaları dikkat çekti. mynet

(DHA)

4/21/2012

seyyah1906

ırak başbakanı maliki türkiye düşman bir devlet olma yolunda ilerliyor

Irak Başbakanı Nuri El Maliki'den Türkiye'ye yönelik sert bir açıklama geldi.

Erdoğan'ı mezhepsel bir yaklaşım izleyerek Irak'ın içişlerine karışmakla suçlayan Maliki, "Bu politikayla devam ederse Türkiye'nin çıkarları zarar görecek ve Türkiye bölgede herkes için düşman devlet haline gelecek" dedi.

Bilindiği gibi Irak'ta hakkında tutuklama kararı bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi bir süredir Türkiye'de bulunuyor.

Haşimi; Erdoğan ve Türkiye'yi ziyaret eden Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Barzani başta olmak üzere bazı resmi görüşmeler yapmıştı.

'HAYRA ALAMET DEĞİL'
Başbakan Erdoğan da dün Irak'ta yaşanan olaylarla ilgili "Gelişmeler pek de hayra alamet değil. Özellikle mevcut Başbakan Maliki'nin gerek kendi koalisyon ortaklarına olan davranışları, gerek şartları zorlayıcı yaklaşımları rahatsız edicidir" değerlendirmesini yapmıştı.

Eroğan ayrıca Maliki'nin tutumunun kürtler ve sünnilerin yansıra bazı şii grupları da rahatsız ettiğini de söylemişti.