En Yeniler
genel kurul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
genel kurul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/07/2012

seyyah1906

gazi meclisin ve milletvekillerinin onurunu korumaya çağırıyorum yarın herkes için geç olacaktır

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, yaptığı yazılı açıklamada, TBMM Başkanı'nın tek görevinin ''frak giyip Genel Kurulu idare etmek olmadığını'' ifade etti.
TBMM'nin, milletvekillerinin itibarını korumanın, yasama organının hak ve hukukunu savunmanın Meclis Başkanlarının en temel görevi olduğunu belirten İnce, şunları kaydetti:
''Sayın Cemil Çiçek, bu görevini yerine getirmediği gibi TBMM'yi itibarsızlaştırıp, milletvekillerinin özgürce görev yapmasını engelleyecek baskı niteliğindeki girişimleri seyretmekle yetinmektedir. Oda Tv davasında milletvekillerinin hiçbir suç unsuru olmayan telefon görüşmeleri, denetim ve yasama faaliyetleri şüpheliler bakımından delil ve gerekçe kazandırılmak amacıyla kullanılmıştır. Sayın Çiçek, bu konuda kendisinin girişimde bulunması konusundaki taleplere kulak tıkamış, soru önergelerini yanıtsız bırakmıştır. Bu bakımdan Sayın Çiçek'in gensoru hakkındaki bu tutumu salt teknik bir değerlendirme olarak nitelendirilemez. Bu tutum daha önceki tutumu ile bağlantılı ve yasama organını yürütme organının emrine veren bir anlayışın yeni bir örneğidir. Sayın Çiçek, yargı üzerinden, yürütmenin kendisinin başkanı olduğu yasama organına müdahalesini yok saymaktadır. Kendisinin koruması gerektiği, yasama organını kendisi korumasız bırakmaktadır.''

''Pek çok benzer önerge işleme konuldu''

Anayasanın 138. maddesinin gerek içtihat gerekse TBMM uygulamalarında, davası görülen bir konuda TBMM'de yasama ve denetim faaliyeti yapılamayacağı şeklinde yorumlanmaması gerektiğini savunan İnce, ''Sadece yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin faaliyetler erkler ayrılığını etkileyeceği için bu yasağın kapsamında değerlendirilmektedir. Kaldı ki geçmiş dönemlerde pek çok benzer önerge TBMM tarafından işleme konulmuştur'' iddiasında bulundu.

Çiçek'in bu tavrıyla TBMM'nin devamlılık kazanan uygulamalarını ve Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saydığını öne süren İnce, şu görüşleri ifade etti:
''Kaldı ki yargı yetkisinin kullanılması konusu ile yasamanın faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin Anayasal hükümler arasında hiyerarşik bir ilişki yoktur. Bu açıdan yasama ve denetim faaliyetlerini gözetmesi gereken Sayın Başkan'ın tutumu yanlıştır.
Önergedeki ifadeler, yargı organlarının değil, idarenin işlemlerinin sorgulanmasını içermekte ve idareye ilişkin tespitlere yer vermektedir. Yargıya düzen vermek isteyen Adalet Bakanı'nın düşürülmesini amaçlamaktadır. Bu açıdan Adalet Bakanı'nın düşürülmesinin yargı yetkisinin kullanılması ile yakından uzaktan bir ilgisi yoktur.
Gensoru önergesinin işleme konulmaması Sayın Çiçek'in tarafsızlığını gölgelemiştir. Sayın Çiçek, bu girişimiyle eylemli İçtüzük ihlali yapmıştır.
Sayın Çiçek'i yasama organının, Gazi Meclisin ve milletvekillerinin onurunu korumaya çağırıyorum. Yarın herkes için geç olacaktır. Bir gün muhalif milletvekillerinin kapısının çalınıp kelepçe ile götürülmesine tanık olmamak için uyarı görevimi yerine getiriyorum. Görün artık.''

11/23/2011

seyyah1906

meclis başkanvekili chp sıralarına küfür edince muharrem ince chp'li milletvekillerini kürsüye topladı



22.11.2011 Meclis Genel kurulunda yine gergin anlar vardı. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce kürsüde konuştuktan sonra AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli sataşma iddiasıyla kürsüye çıktı.

CHP SIRALARINA KÜFRETTİ

CHP sıralarında gelen itirazlar üzerine Meclis Başkanvekili Kahramanmaraş milletvekili Mehmet Sağlam, 'Lütfen lütfen.. Daha söze başlamadı. Hep sen mi konuşacaksın. Daha söze başlamadı. Has..tir ya..' diye konuşunca ortalık karıştı.

10/21/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan: gereken her şey bir hukuk devletinin taşıması gereken ciddiyet içinde yapılıyor

Başbakan Tayyip Erdoğan, Hak-İş Konfederasyonu 12. Olağan Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı. Erdoğan, yaptığı konuşmada terör sorunu ile ilgili değerlendirmeler yaptı. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Mesele zor bir meseledir, karmaşık bir meseledir ve hariçten gazel okumanın kabul edilemeyeceği bir meseledir. Çünkü bu mesele milli bir meseledir, o hükümetin, bu iktidarın değil, Türkiye'nin meselesidir.
Bugün muhalefette olanlar da geçmiş iktidarlarında bu mücadelenin içinde olmuşlar, bu güçlükleri yaşamışlardır. Bu meselenin yaşanan her acı hadiseden sonra hükümetin istifasını istemekle ya da olağanüstü hal talep etmekle çözülemeyeceğini de aslında gayet iyi bilirler. 4 ay önce bu ülkede seçim yapıldı. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyorsanız, buna inanıyorsanız, millet yüzde 50 oy vermek suretiyle partimizi iktidara taşımıştır. Bu iktidara inandığı, güvendiği içindir. Hükümetin istifasını isteyenler ise yüzde 25 oy aldı. Demek ki milletin size güveni yok, size itimadı yok, size inancı yok. Önce milletin güvenini kazanın, ondan sonra böyle bir talepte bulunun.
Bu hadise nedir biliyor musunuz? Böyle bir talepte bulunmak, terör örgütünü nereye taşımaktır? Terör örgütünün gücünü kabullenmektir. Böyle safça, böyle düşünceden mahrum, aklıselimden uzak bir yaklaşım tarzı olabilir mi? Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır? Ondan sonra da 'Terörle mücadelede yanınızdayız'... Nasıl yanımızdasınız? Bir taraftan hükümetin istifasını isteyeceksin, bir taraftan 'yanınızdayız' diyeceksin... Hükümet istifa ettiğinde ne olacak? Bu bir koalisyon hükümeti değil ki. Bu ülkede iki kişiden bir kişinin oy verdiği iktidarın iktidarıdır. Şu anda Parlamentonun yüzde 63'ü AK Parti milletvekillerinden oluşuyor. Yapılan nedir Mecliste? Sadece görüldüğü gibi kavga, gürültü ve bunun içine AK Parti'yi çekmek. Terörü hedefine koy, AK Parti'yi değil. Şunu açık ve net ifade edeyim. Bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan siyaset dili, dili siyaset anlayışı, siyasetçi modeli bu değildir. Milletimiz siyasetten ve siyasetçiden bu hassas meseleye yapıcı, olgun, çözüme dönük katkılar vermesini bekliyor. Şu bir gerçek ki; söylene söylene artık önceden tahmin edilebilen, çözümsüz, meseleden çok hükümeti yıpratmaya yoğunlaşmış açıklamaların ne siyasete ne bu ülkenin terörle mücadelesine bir faydası yoktur, olmayacaktır.''

''Geçmişte bu mücadelede kurunun yanında yaşın da yandığı, yakıldığı olmuştur''

Türkiye'nin, tarihi tecrübelerle dolu, güçlü bir ülke olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türk milletinin çok büyük badireler atlatmış ve bu badirelerin hepsinden alnının akıyla dimdik çıkmış bir ülke olduğunu dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Herkes emin olsun ki; terör belasını er ya da geç bu milletin yakasından söküp atacağız. Bunu insanlarımızın birbirine bağlılığından, dostluk ve kardeşliğinden, birlik beraberliğinden zerre miktarı taviz vermeden yapacağız. Yine bu mücadeleyi demokrasiden, hukuk ve hakkaniyetten, insaf ve insanlıktan asla geri adım atmadan kazanacağız.
Bunu her zaman söyledik, yine söylüyoruz; geçmişte bu mücadelede kurunun yanında yaşın da yandığı, yakıldığı olmuştur. Sadece stratejik hesaplar bakımından değil, hukukun zedelenmesi, dikkat isteyen, itina isteyen bir mücadelenin toptancı ve hoyratça yaklaşımlarla gölgelenmesi bakımından da yanlışlar yapılmıştır. Biz bütün bu yanlış hesapların da muhasebesini hakkıyla yapıyor, insani dikkatimizi korumak noktasında da büyük hassasiyet gösteriyoruz. Gereken her şey bir hukuk devletinin taşıması gereken ciddiyet içinde yapılıyor, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Hükümet olarak hem hukuku ve demokrasiyi, hem insanlarımızın birlik ve dirliğini korumakta, hem de terörle ödünsüz mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız.''

10/13/2011

seyyah1906

chp milletvekili isa gök mecliste yemin ederken akp'lilerden diz çök sesleri

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, TBMM Genel Kurulu'nda yemin etti. Gök, tutuklu milletvekillerinin parlamentoya gelmelerinin önündeki engellerin kaldırılması için toplanan 5 bin imzanın yer aldığı dosyayı Meclis Başkanvekili Mehmet Sağlam'a verdi.
Genel Kurul'da 'diz çök' sesleri yükseldi

Kürsüye yemin etmek için gelen Gök'e, AKP sıralarından, "diz çök, diz çök" sesleri yükseldi. Gök'te, "Eğer söyleyecek bir sözünüz varsa buradan konuşun" diyerek karşılık verdi. AKP sıralarından gelen tepkilerin devam etmesi üzerine Gök, oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Mehmet Sağlam'a, "Sol tarafınıza sahip olun" dedi.

AKP sıralarından, "Anca gidersin, hadi, 6 ay oldu" yükselen seslere karşılık CHP sıralarından da, "Niye rahat durmuyorsunuz, yemin edecek" yanıtı geldi. Tartışmaların ardından Gök, yemin etti ve ardından tutuklu milletvekilleri için toplanan 5 bin imzanın yer aldığı dosyayı Mehmet Sağlam'a verdi. Ancak Gök'ün bu hareketine AKP sıralarından tepki geldi.

7/13/2011

seyyah1906

güven oylamasında hem elektronik sistem hemde oy pusulası gönderilince iki katı evet oyu çıktı

Yeni hükümet için yapılan güven oylamasında milletvekillerinin hem elektronik sistemi kullanması hem de oy pusulası göndermesi karışıklığa neden oldu. Bu oylamada; 800 oy kullanılırken, 644 de “evet” oyu çıktı.

TBMM Başkanvekili Sadık Yakut yönetiminde çalışmalarını sürdüren Genel Kurul'da, hükümet için güven oylaması yapıldı.

Güven oylaması sırasında, elektronik sistemle oylama yapılırken bazı milletvekilleri sisteme giremedi. Yeni milletvekillerinin sisteme giremeyenlere yardımcı oldu. Ancak, sisteme giremeyen çok sayıda milletvekili oy pusula gönderdi.
Sadık Yakut, milletvekillerinin sisteme giremediğini belirterek, ''Acele etmeyin, tüm pusulaları alacağız'' dedi.

Oy pusulası gönderiminin yoğunlaşması üzerine, Yakut milletvekillerinin hem elektronik sisteme girerek oy vermek istemesi ve hem de pusula göndererek oy kullanması nedeniyle birleşime beş dakika ara verdi.

Yapılan oy sayımında 800 milletvekilinin oy kullandığı belirlendi. Bu oyların 644’ünün ise “evet” olduğu tespit edildi.

Bu nedenle yeniden yapılan oylamaya 495 milletvekili katıldı. Oylamada 322 milletvekili “evet”, 173 milletvekili de “hayır” oyu verdi.

Sisteme girmesine karşın pusula gönderme yoluyla oluşacak mükerrerliğin önlenmesi amacıyla yapılan sayım yaklaşım işlemi 1.5 saate yaklaştı.

Güven oylamasının ardından kürsüye gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, teşekkür konuşması yaptı.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Önümüzde çok iddialı, yoğun bir sürecin olduğunu biliyorum. İnanıyorum ki egemenliğin kayıtsız, şartsız millete ait olduğu bu kutlu çatı altında büyük bir mücadeleyi, geleceğe yönelik, hep birlikte vereceğiz. Buradaki dayanışmamız, birliğimiz, beraberliğimiz ülkemizi, Türkiyemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmada önemli bir imtihan olacaktır. Bu imtihanı beraber başaracağız, beraber vereceğiz.''

Erdoğan, konuşmasının ardından AK Parti sıralarında grup başkanvekilleri, CHP grup başkanvekilleri ve bazı milletvekilleri ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile tokalaştı.

7/11/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan siyaset kurumu milletle aynı frekansı tutturmalı aynı yöne bakmalı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokrasilerde muhalefetin en az iktidar kadar önemli olduğunu belirterek, ''Ama muhalefet konumunu bilemiyorsa marjinalleşiyorsa o zaman bu ülkede ileri demokrasiden bahsedemeyiz. Hele hele anamuhalefet marjinalleşirse bu büyük tehlikedir. Siz kalkar da 'İki arkadaşımız burada yemin etmedikçe biz yemin etmeyeceğiz' derseniz bu marjinal bir düşüncedir ve bak geldiniz yemin ettiniz, ne oldu'' diye konuştu.
Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 61. Hükümet'in programı üzerindeki görüşmelerde yöneltilen eleştirileri yanıtladı.

Hükümet programı üzerindeki görüş, öneri ve eleştirilerini Genel Kurul ile paylaşacağını zannettiği muhalefetin, program üzerinde konuşma fırsatı bulamadığını anlatan Erdoğan, ''Dolayısıyla, hükümet programıyla ilgili burada en ufak bir şey duymadım, dinlemedim'' dedi. Kendisini, zaman zaman ''adeta sanki yargı salonunda hissettiğini'' ifade eden Erdoğan, ''Çünkü sadece burada bu konuşuldu. Biz hükümet programını tartışacağımızı zannediyorduk ve ben buna rağmen yine de konuşmacılara şahsım, grubum adına teşekkür ediyorum'' ifadesini kullandı.

Başbakan Erdoğan, 16 yıl önce, 11 Temmuz 1995'te Bosna Hersek'in Srebrenitsa kasabasında toplu katliam gerçekleştirildiğini ifade etti. Savaştan, çatışmalardan, soykırımdan kaçan on binlerce Müslüman Boşnak'ın BM'nin güvenli bölge olarak ilan ettiği Srebrenitsa kasabasına sığındığını anımsatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Radovan Karadziç ve Ratro Miladiç komutasındaki milisler kasabayı ele geçirdiler ve bugün dahi tam rakamı bilinmeyen 10 binin üzerinde olduğu tahmin edilen masum sivilleri birkaç gün içinde toplu katliama tabi tuttular. Geç de olsa, Karadziç'in ardından 'kasap' lakabıyla tanımlanan Miladiç'in de yakalanması, adalete teslim edilmesi Srebrenitsa üzerindeki kurşun gibi ağır atmosferi bir nebze olsun dağıtmıştır. Geçen yıl ben törenlere katılmıştım bu yılda Başbakan Yardımcımız Bülent (Arınç) Bey katıldılar. Oradaki tüm şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar temenni ediyorum.

Halen aydınlatılması gereken karanlık noktalar olduğunu, halen adalete teslim edilmeyi bekleyen zanlılar olduğunu, nereye gömüldüğü bilinmeyen yüzlerce belki de binlerce kayıp olduğunu biliyoruz. İşte bu nedenle Srebrenitsa katliamını unutmayacak, unutturmayacağız. Avrupa'nın ortasında bir daha benzer katliamlar yaşanmaması için Türkiye olarak bu meseleyi takip etmeye devam edeceğiz. TBMM Genel Kurulundan bir kez daha Boşnak kardeşlerimize yürekten dayanışma mesajlarımızı iletiyorum.''

-''BUNU DÜŞÜNMESİ LAZIM''-

12 Haziran seçimlerinin Türkiye'de her kesime çok önemli mesajlar verdiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Bu mesajları alanlara ne mutlu. Ben burada özellikle bir hususun altına çizerek ifade etmek istiyorum; 1945'te Türkiye çok partili döneme adım attı. 1950 yılında ilk kez millet iradesi sağlıklı bir şekilde sandığa yansıdı'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, 1945'ten bugüne kadar demokrasinin inişli, çıkışlı dönemlerden geçtiğini, çok badireler atlattığını, müdahaleler yaşadığını belirterek, yaşanan tüm sancılara, acılara, tartışmalara rağmen demokrasinin sürekli olgunlaştığını, sürekli ilerleme kaydettiğini ve standartlarını her geçen gün daha da ileri seviyelere taşıdığını anlattı.

12 Haziran seçimlerinin Türkiye'ne demokrasinin ulaştığı seviyeyi ve sahip olduğu ileri standartları göstermesi bakımından özellikle önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İster profesör, ister çoban, bu milletin her bir ferdi serbestçe oyunu kullanıyor. Kendi hür iradesiyle kendi tercihini yapıyor. Millet seçimler yoluyla her tartışmaya, her soru işaretine, her anlaşmazlığa ve uyuşmazlığa çok net bir şekilde hakemlik yapıyor ve söylenmesi gerekeni en güzel şekilde söylüyor. 12 Haziran akşamı sandıkların açılması ve ortaya çıkan tablo, 'Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' ilkesine inanıyorsak, yapılması gereken muhalefet başını iki elinin arasına alacak, 'biz nerede, ne yanlış yaptık da acaba yüzde 50 AK Parti'ye gitti' diye bunu düşünmesi lazım. Yani yüzde 26 alacaksın, asıp keseceksin. Yüzde 13 alacaksın, asıp keseceksin. Yok böyle bir şey. Egemenlik kayıtsız, şartsız milletinse buna teslim olacaksın. İki kişiden bir kişi AK Parti'ye oy vermiş.''

Erdoğan'ın bu sözlerine CHP'li milletvekilleri, ''Teslim olmak ne demek'' diye tepki gösterdi.

-''TÜRKİYE'NİN ULAŞTIĞI STANDARTLARA PARALEL BİR DURUŞ...''-

Milletin seçimler yoluyla her soru işaretine, her anlaşmazlığa ve uyuşmazlığa çok net bir şekilde hakemlik yaptığını anlatan Erdoğan, ''Bu hakemliğin neticesidir 12 Haziran. Hakemliğe kulak asmayanları hakem sahadan atar, bağırıp çağırmayla bu iş olmaz'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, 12 Haziran seçimlerinde katılımın yüzde 87 gibi çok yüksek bir orana ulaştığını anımsatarak, temsiliyetin yüzde 95'lik bir oranla çok kapsayıcı bir şekilde teşekkül etmesinin milletin basiretini açık ve net olarak ortaya koyduğunu söyledi.

''Milletin sahip olduğu demokratik olgunluğun aynı derecede parlamentoya ve siyasete de yansıması en büyük arzumuzdur'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bugün artık dünün söylemleriyle dünün kelimeleriyle düne ait parametrelerle yolumuza devam edemeyiz. Çatışmaya, çekişmeye, birbirinin paçasından tutarak aşağıya çekmeye, karalamaya, iftiraya dayalı bir siyaset anlayışı Türkiye'nin hak ettiği bir siyaset anlayışı değildir. Siyasetçiler, bunun altını çiziyorum, millet kadar vizyon ve ufuk sahibi olmak durumundadır. Siyaset kurumu, milletle aynı frekansı tutturmalı, aynı yöne bakmalı, Türkiye'nin ulaştığı standartlara paralel bir duruş sergilemek zorundadır. Şu hususu her fırsatta ifade ettim: Demokrasilerde muhalefet en az iktidar kadar önemlidir ama muhalefet konumunu bilemiyorsa marjinalleşiyorsa o zaman bu ülkede ileri demokrasiden bahsedemeyiz. Hele hele anamuhalefet marjinalleşirse bu büyük tehlikedir. Siz kalkar da 'İki arkadaşımız burada yemin etmedikçe biz yemin etmeyeceğiz' derseniz bu marjinal bir düşüncedir ve bak geldiniz yemin ettiniz, ne oldu?''