En Yeniler
tahliye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tahliye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/24/2011

seyyah1906

yurtsever bir yazar olarak ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın avukatı, müvekkilinin milletvekili seçilmesinin ardından tahliyesine ilişkin yapılan başvurunun İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesine itirazda bulundu.
Balbay'ın avukatı, itiraz dilekçesini İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.

Dilekçede, ''Mahkeme tüm tahliye taleplerimizi birlikte değerlendirmeyerek kanuna açıkça aykırı davranmıştır'' denildi.

Mahkemenin, değerlendirme ve kararını vermesi için bir üst mahkeme olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine yönlendirdiği 11 sayfalık dilekçede, 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Balbay'ın TBMM'deki görevine başlayabilmesi için yemin etmesi gerektiği, mecliste sürekli olarak Türk milletini temsil edecek olması nedeniyle kaçma ve delilleri karartma şüphesinin ortadan kalktığı belirtildi.

Bugüne kadar yapılan tahliye taleplerinin genel nitelikteki basmakalıp gerekçelerle reddedildiği anlatılan ve mahkemenin ret kararının gerekçelerine yer verilen dilekçede, Balbay'ın tutukluluk halinin devamına ilişkin mahkemenin verdiği karar dayanaklarının hukuki temeli bulunmadığı ve 26 Aralık 2009 tarihinden beri Balbay'ın tahliyesi yönünde oy kullanan Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün bu karara muhalefet ettiği aktarıldı.

Mustafa Balbay'ın tutukluluk halinin devamına yönelik kararın Anayasa, Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına aykırı olduğu öne sürülen dilekçede, şu ifadelere yer verildi:

''Bir yargılama tedbiri olan tutuklama, müvekkilimizin milletvekili sıfatı kazanması ve yargılamanın geldiği aşama itibariyle, müvekkilimiz bakımından artık önceden cezalandırma haline geldiği gibi milletvekilliği görevine başlamasına de engel teşkil etmektedir. Mahkeme tüm tahliye taleplerimizi birlikte değerlendirmeyerek kanuna açıkça aykırı davranmıştır. Mahkeme tutuklu yargılamayı esas olarak görmekte ve tahliye taleplerimizi bu yönde değerlendirmektedir. TBMM çalışmalarına katılıp yasama görevini yapması ant içmesine bağlıdır. Hal böyle iken, milletin iradesini temsil eden müvekkilimizin yasama dokunulmazlığından yararlanamayarak mecliste yemin edememesi Anayasa'nın 83. maddesi hükmünün ruhuna aykırıdır.''

''14. maddede suç tanımı yapılmamıştır"

Anayasa'nın 14. maddesinde bir suç tanımının yapılmadığı ve Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerin hangi amaçlarla kullanılmayacağının genel ifadelerle belirtildiği kaydedilen dilekçede, ''Mahkemenin, Anayasa'nın bu hükmünü yorumlamak suretiyle yeni bir suç yarattığı görülecektir. Ceza hukukunun en temel prensiplerinden biri de kıyas ve yorum yasağıdır. Mahkeme, Anayasa hükmünü geniş yorumlayarak ceza hukukunun ruhuna aykırı davranmıştır. Sadece suç isnadı ile aleyhine herhangi bir hüküm verilmemiş müvekkilimizin milletin iradesini temsil edememesi hukuka ve kamu vicdanına aykırıdır'' denildi.

Mahkemenin verdiği kararda emsal olarak gösterdiği davalarda, öncelikle verilmiş bir hüküm bulunmadığı ve bu kararların yargılamanın durdurulmasına ilişkin kararlar olduğu öne sürülen dilekçede, ''Dilekçemiz incelendiğinde, yargılamanın durdurulması gibi bir talebimiz olmadığı açıkça görülecektir. Tahliye talebimizin reddi gerekçesini oluşturan kararların emsal niteliği olmadığı açıktır. Anayasa'nın en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi müvekkilimiz açısından göz ardı edilmektedir'' ifadelerine yer verildi.

Ret kararının yasa ve usule aykırı olduğu belirtilen dilekçede, milletvekili Sebahat Tuncel hakkında daha önce İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen tahliye kararının da emsal karar olduğu aktarıldı.

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı da, müvekkilinin milletvekili seçilmesinin ardından tahliyesine ilişkin başvurunun reddine itiraz etti.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelen Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı, müvekkilinin tutukluluk halinin devamına ilişkin karara karşı itirazlarını içeren dilekçesini, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.

İtirazlar, üst mahkeme olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilecek.

Balbay: Ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay, ''CHP İzmir Milletvekili ve yurtsever bir yazar olarak ülkesine hizmet etmek için özgürlüğünü istediğini, ancak mahkemenin buna yasak koyduğunu'' bildirdi.

Balbay, avukatları aracılığıyla basına ulaştırdığı açıklamasında, mahkemenin kararını bütün duygularını bir kenara koyup dinlediğini ve okuduğunu belirterek, kararla, millet iradesinin, TBMM'nin yasama gücü ve işlevinin, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğu ilkesinin hiçe sayıldığını savundu.

Başta ''masumiyet karinesi'' ve ''tutuksuz yargılama esastır'' ilkesi olmak üzere, bütün temel hukuk kurallarının hiçe sayıldığını öne süren Balbay, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
''Tutukluluğumun devamına karar veren üyeler, benim tahliye talebimi okumamış. Ben, milletvekili seçildiğim için tahliye istemedim. Mahkemenin, 'kaçma', 'delilleri karartma' gibi gerekçelerinin gelinen noktada mahkeme açısından da ortadan kalktığını ifade ettim. Ben, CHP İzmir Milletvekili ve yurtsever bir yazar olarak ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum. Mahkeme heyeti buna yasak koyuyor. Türkiye'de ilk kez hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmayan bir milletvekili, kanıtlanmamış iddialar nedeniyle hapiste tutulmaktadır. Bu, olağanüstü bir durumdur. Bu, yargının demokrasiye, demokrasinin en önemli kurumu olan Meclis'e müdahalesidir. Her şeye rağmen demir parmaklıkların arkasında adaleti bekliyorum.''
cumhuriyet portal
seyyah1906

istanbul'dan milletvekili seçilen engin alan'ın tahliye talebi reddedildi bahçeliden sert tepki

Balyoz Planı davası kapsamında tutuklu olarak yargılanırken MHP'den İstanbul Milletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın tahliye talebi reddedildi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, taleplerin ardından verilen arada Alan'ın avukatı Ayhan Nacak tarafından yapılan tahliye talebine ilişkin dilekçeyi de inceledi.
Mahkeme heyeti, Alan'ın tahliye talebini kabul etmedi.

Erdoğan "gideceği yeri o da buldu" demişti!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alan hakkında, geçtiğimiz mayıs ayında ATO'da yaptığı konuşmada, "Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir Korgeneral ayağa kalkmaz mı. Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi. Çanakkale’de anma törenlere gidiyoruz bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ondan sonra gereği yapıldı o ayrı mesele. Ama şimdi bakın gideceği yeri o da buldu" demişti.

Bahçeli'den ağır tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının milli iradeye saygı, Türk demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından "esef verici bir garabet" olduğunu belirterek, "Mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmelidir" dedi.

Bahçeli, seçilmiş milletvekillerinin tahliye edilmemesiyle ilgili yargı kararları hakkında yazılı bir açıklama yaptı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili seçilen Mehmet Haberal, Mustafa Balbay ve Engin Alan'ın tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının, milli iradeye saygı, Türk demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından "esef verici bir garabet" olduğunu savunan Bahçeli, "AKP iktidarının vesayeti altında siyasallaşan güdümlü yargının hazin bir örneği olan bu kararlarla, egemenliğin yegane kaynağı olan milli iradeye, demokrasiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne meydan okunmuştur" dedi. Bahçeli şöyle devam etti:
"Türkiye, milli iradeyi hiçe sayan, tanımadığını ilan eden hukuk dışı bir yargı müdahalesiyle karşı karşıyadır. Adalete olan güven duygusu çok ağır yara almıştır. Milli irade gaspı olan bu kararlarla yargı krizi, demokrasi krizine ve siyasi krize dönüşmüştür. Bu vahim durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakan ve AKP yöneticilerinin sessiz, suskun ve tepkisiz kalmaları, ileri demokrasi anlayışlarının ne olduğunun hazin bir göstergesidir. Bugün yaşanan krizin hukuki süreçler içinde aşılamaması halinde siyaset kurumu bu duruma müdahale etmek zorundadır. Bunun için yapılması gereken, mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmesidir. Burada en büyük görev ve sorumluluk Meclis çoğunluğu nedeniyle Başbakan'a ve AKP'ye düşmektedir. Başbakan'ı bu konuda sorumlu davranmaya ve gerekli girişimleri başlatmaya davet ediyorum."
cumhuriyet portal
seyyah1906

hani halk en büyük güçtü bunları başka bir ülkenin halkımı seçti?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’den milletvekili seçilen ve Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin reddedilmesine tepki göstererek “Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbenin karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz” dedi.
Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmesi üzerine CHP Merkez Yönetim Kurulu, (MYK) parti genel merkezinde olağanüstü toplandı. Toplantıya Ankara dışında olan CHP’nin hukukçu Genel Başkan Yardımcıları Süheyl Batum ve Sezgin Tanrıkulu ile Sena Kaleli katılamazken CHP’nin yeni seçilen hukukçu milletvekilleri İlhan Cihaner, Rıza Türmen ve Emine Ülker Tarhan ile Atilla Kart toplantıya katılarak MYK üyelerine bilgi verdi. Yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sırasında toplantıya katılan MYK üyeleri de kürsüde hazır bulundu.


“3 YILDIR DELİLLERİ TOPLAMAK İÇİN CHP Mİ GÖREVLİYDİ?”
Demokrasilerde halkın iradesinin çok önemli olduğunu, halkın iradesini de Meclis’in temsil ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin hangi koşullarda Meclis’e seçileceklerinin açık olduğunu, adayların milletvekili olmalarında sakınca bulunmadığına dair belgenin Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) teslim edildiğini ve YSK’nın da “Milletvekili seçilmelerinde sakınca yoktur” şeklinde görüş bildirdiğini anlattı. Milletvekillerinin seçilmelerinin ardından milletvekili seçilenlerin Resmi Gazete’de yayımlandığını ve bunun ardından milletvekillerinin Meclis’te yemin ettiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, “İki arkadaşımızın kesinlikle hiçbir mahkumiyetleri yok. Milletvekili seçilmelerinde hiçbir engel yok. Resmi Gazete’de yayımlanmış, TBMM’ye bildirilmiş, bildiren organ YSK, o da bir üst yargı organı, onun üstünde itiraz edecek başka makam da yok” dedi.

Mahkemenin Balbay ve Haberal’ı “Deliller toplanamadı, o nedenle serbest kalamazlar” kararı verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görevliydi? Hangi ülkede, hangi demokrasinin, evrensel hukuk kurallarının geçerli olduğu ülkede 3 yıldır insanları içeri atacaksınız, ‘Efendim deliller toplanamadı.' 20 yıl olsa 20 yıl da mı içeride kalacaklar?” diye sordu.

“KARAR HALKIN İRADESİNE DARBEDİR, SÜKUNETLE İTİRAZI BEKLEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’nin açılış konuşmasında tutukluluk sürelerinin uzamasının kendisini de rahatsız ettiğini söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu arkadaşlarımız hiçbir zaman dokunulmazlık istemiyorlar, bizi yargılayın demiyorlar. Hiç kimse dokunulmazlıkların arkasına saklanmıyor. Eğer siz bunların gelip yemin etmelerine, milletvekili olarak parlamentoya gelmelerine engel koyarsanız siz, halkın iradesini yok sayarsınız. Hani halk en büyük güçtü? Bunları başka bir ülkenin halkı mı seçti? Bizim ülkemizin halkı seçti. Halkın iradesine saygı gösterecekseniz, bu yargı kararı, halkın iradesine vurulan bir darbedir, bunun bilinmesi lazım. Biz sükunetle itiraz sonucunu bekleyeceğiz. Ve umuyoruz ki evrensel hukuk galip gelir. Bu ülkede yargıçlar da vardır diyebileceğimiz bir ortam tesis eder. Halkın iradesine saygı duymayan, yargı aracılığıyla ben politikayı nasıl dizayn ederim diye yola çıkanların ayıplandığı bir karar ortaya çıkmış olur. Arzumuz bu. Hukuk, demokrasi egemen olsun bu ülkede. Yasama organının ne demek olduğu bilinsin bu ülkede.”

“HALKIN İRADESİNE İNDİRİLEN DARBE KARŞISINDA SESSİZ KALMAYACAĞIZ”

Kılıçdaroğlu, Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin evrensel hukuk ve halkın iradesi hiçe sayılarak reddedildiğini dile getirerek “Bu ülkede demokrasi bu kadar ucuzlamadı, kimse kusura bakmasın” dedi.

Seçim sürecinde “demokrasi” söylemini ön planda tuttuklarını ve bir “Demokrasi Raporu” açıkladıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Hukukun üstünlüğünü bir tarafa bırakıp birilerinin üstünlüğünü sağlamak için yargı kararını alacaksınız, o yargı kararı karşısında sessiz duracaksınız, olmaz. Hukukun üstünlüğü herkes için geçerli olmak zorundadır. Evrensel bir kuraldır. Bu kurala herkesin uyması lazım. Özellikle de bunu en iyi bilmesi gereken yargıçların uyması lazım” diye konuştu.

“Bu kararla demokrasi yara almıştır” diyen Kılıçdaroğlu, görevlerinin demokrasiyi derinleştirmek ve halkın iradesine saygı duyulan bir düzeni getirmek olduğunu belirterek “Birilerinin iradesini, 3 kişinin, 2 kişinin iradesini kalkıp halkın iradesi üzerine tesis etmek demokrasi değildir. Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbenin karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz. Herkes bunu çok iyi bilsin. Yargı, demokrasiyi güçlendirmek için vardır, demokrasiyi askıya almak için yargı yoktur” diye konuştu.

“HERKES BU KARARA TEPKİ GÖSTERMELİ”

Siyasi otoritenin beklentileri doğrultusunda verilen karar karşısında CHP olarak sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Kararlılıkla haklarımızı sonuna kadar savunacağız. 2 arkadaşımız parlamentoya gelecek, özgür iradeleriyle yeminlerini içecekler ve milletvekili olarak görevlerini yapacaklar. Onlar, Türkiye’nin milletvekilidir. Onların hapiste tutulmaları, hiçbir demokrasinin kabul etmeyeceği bir sistemi Türkiye’ye getirmek demektir” dedi.

Cumhurbaşkanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dahil herkesin bu karara tepki göstermek zorunda olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Demokrasi, hukuk hepimiz için vardır. Birileri için demokrasi, hukuk olmaz. Kararlılıkla sonuna kadar düşüncelerimizi savunacağız, arkadaşlarımız parlamentoya gelecek ve milletvekili olarak özgürce iradelerini yerine getirecekler” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, açıklamasının ardından soru kabul etmedi.
mynet

6/23/2011

seyyah1906

haberal ve balbay için tahliye kararı ret edildi mahkeme başkanı şerh koydu

Köksal Şengül başkanlığındaki İstanbul 13. Ağır Mahkemesi'nce alınan kararda, üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşiloğlu'nun, dosya kapsamı sanıklara iddianamede ayrı ayrı isnat edilen suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve varlığının devam etmesi ve bu suçların CMK'nın 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olmasından ötürü taleplerin reddine şeklinde oy kullandıkları belirtildi.
Üye hakimlerin, "herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine" şeklinde ifade kullandıkları kararda ayrıca kararın bir örneğinin de TBMM başkanlığına gönderilmesine karar verildiği bildirildi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengül'ün ise verdiği muhalefet şerhinde her iki sanığın da savunmalarının alındığını ve sanıklardan Haberal için 9 Nisan 2010 tarihi, Mustafa Balbay için ise 26 Aralık 2009 tarihinden itibaren sanıklara isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyada mevcut delil durumlarına, sorgu ve savunmalarındaki anlatımlarına, üzerlerine atılı suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olup, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına ve de gerekirse haklarında adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği ve bireysel olarak da sanık Mehmet Haberal'ın yaşına, sosyal ve mesleki konumuna ve sağlık durumuna, diğer sanık Mustafa Ali Balbay'ın da toplum içerisindeki konumu da dikkate alınarak, her iki sanığın da tahliyeleri yönünde oy kullandığı ifade edildi.

SEBAHAT TUNCEL'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Şengül kararında, "Şöyle ki TBMM üyeliğine yasal bir seçim sonucu ve demokratik yollardan seçilen bu kişilerin kazanmış oldukları bu nitelikleri sebebiyle kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimalleri de kalmamıştır. Ayrıca CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen katalog suçlarda bile tutuklama varsayım olarak ifade edilmiş ve bu şekilde bu suçlamalar kesin tutuklama sebebi olarak da gösterilmemiştir. Kaldı ki aynı suçlamalarla yargılaması tutuklu olarak yapılmaktayken 22 Temmuz 2007 tarihindeki genel milletvekili seçimlerinde bağımsız milletvekili seçilen Sebahat Tuncel isimli kişi anayasanın 14. maddesi doğrultusunda değil, milletvekili seçilmesinden dolayı kazanmış olduğu temsil niteliğinden dolayı da tahliye olmuş ve son seçime kadar da parlamento da görev yapmıştır. Bu durumda AİHM kararlarındaki açık kriterlerle birlikte bir emsal olarak değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı daha önce ifade ettiğim tahliye gerekçelerine ilave olarak her iki sanığın TBMM'ye üye olarak seçilmiş olmaları karşısında bu kişilerin, bu niteliklerinden dolayı da artık kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin de kalmamış olduğu dikkate alındığında ve Haberal ve Balbay'ın tahliyelerine karar verilmesi yönünde oy kullanarak aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne muhalifim" ifadelerini kullandı.

9 sayfalık kararda, "taleplerin konusu", "mahkememizde görülmekte olan 2009-191 esas sayılı davada talepte bulunan sanıklara isnat edilen eylemler ve istenen sevk maddeleri", "daha önce sanıkların tutukluluk halleriyle ilgili olarak mahkememiz tarafından yapılan değerlendirmeler", "1982 anayasası bakımından taleplerin değerlendirilmesi", "Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin aynı nitelikte verdiği emsal kararları ve bu kapsamda taleplerin değerlendirilmesi", "gerekçe", "iddia makamının vermiş olduğu mütalaasında", "sonuç olarak" başlıkları altında değerlendirme yapıldı.
mynet

6/21/2011

seyyah1906

mustafa balbay ile mehmet haberalın tahliye talebine savcılık ret yönünde görüş bildirdi

Savcılığın, Haberal ve Balbay'ın tahliye taleplerine ret yönünde görüş bildirdiği belirtildi.Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ile Nihat Taşkın, ikinci “Ergenekon” davası kapsamında tuktuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın tahliye istemlerinin reddini talep etti.


Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal, CHP'den Zonguldak milletvekili, gazeteci Mustafa Balbay'ın ise İzmir milletvekili seçilmesinin ardından avukatları tahliye dilekçesi sunmuştu. Mazbata ile birlikte sunulan dilekçeler davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirmeye alındı.

Tahliye talepleri ile ilgili mahkemenin savcıları Nihat Taşkın ile Mehmet Ali Pekgüzel'e de görüşleri sorulmuştu. Gün boyu değerlendirmelerini yapan iki savcının tahliye taleplerinin reddedilmesi yönünde görüş bildirdiği öğrenildi.
Savcıların ret yönündeki görüşlerine ise Anayasa'nın 83/2 maddesinin göndermesiyle 14. madde gerekçe gösterdikleri belirtildi.

ANAYASANIN 83/2. MADDESİ

Anayasanın 83/2. maddesi şöyle: "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'ye bildirmek zorundadır."

ANAYASANIN 14. MADDESİ
Anayasanın 'Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması' başlığı altındaki 14. madde ise şöyle: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkes,i ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir."
mynet