En Yeniler
basın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
basın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8/29/2011

seyyah1906

tansel çölaşan şehit olan çocukların annesi yarın gitsin aynı siyasete oy versin

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı (ADD) Tansel Çölaşan, Kuzey Ege Gazeteciler Cemiyeti (KEGC)'’ni ziyaret etti. Derneği ziyaretinde konuşan Çölaşan, AK Partiye oy veren şehit annelerinin de suçlu olduğunu öne sürerek, “Şehit olan çocukların anneleri yarın gitsin aynı siyasete oy versin, onun siyasetiyle böyle yıprandı böyle şehit oldu.” iddiasında bulundu. İstanbul Barosu'nun sivri dilli olduğu için yalnız kaldığını söyleyen Çölaşan, Işık Koşaner’in basınla ilgili “para için anasını bile satar" sözüne ise adeta hak verdi: “Gerçekten basın saygıdeğer mi sizce?”
ADD Genel Başkanı Çölaşan Edremit’te kurulan ve Balıkesir, İzmir, Çanakkale, Manisa ve Kütahya olmak üzere 5 ili kapsayan Kuzey Ege Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaretinde KEGC Yönetim Kurulu 2. Başkanı Hakan Firik tarafından karşılandı. Gazetecileri bir çatı altına toplayan bir oluşumun hayata geçirilmesinin birliktelik açısından çok önemli bulduğunu belirten Çölaşan, Kuzey Ege Gazeteciler Cemiyeti 2. Başkanı Hakan Firik, Disiplin Kurulu Başkanı Kayahan Öcalan ve diğer yöneticilere hayırlı olsun dileklerini sundu.

Tansel Çölaşan Kuzey Ege Gazeteciler Cemiyeti ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını da cevapladı. Çölaşan, “Şehit olan çocukların anneleri yarın gitsin aynı siyasete oy versin onun siyasetiyle böyle yıprandı böyle şehit oldu. Onların da suçu var. Tamamen sivil bilmem ne. Tamamen giderilmiş bir toplum. Hepimiz suçluyuz. Öte yandan yargı. İstanbul, Ankara barosu bir saniyede kendi aralarında ayrıldılar. Ankara Barosu'nun başkanı halk partisinin başkanı olmak istiyor. Kılıçdaroğlu’nun yanına yaklaştı. İstanbul Barosu yalnız kaldı. Biraz daha sivri konuşuyordu, onu sevmedi Kılıçdaroğlu, Ankara barosu biraz daha yumuşak onu sevdi. Onu aldı yanına bir anda ikisi aynı görüşte olan iki baro bir anda birbirlerine başkanları kişisel olarak aynı menfaati çaktırmadan düştükleri çukuru ben algılıyorum. Onlar söylemezler bir de yalancı derler. Ama öyle oldu. Birbirleriyle aynı görüşteki iki baro ayrıldı.” diye konuştu.

Işık Koşaner’in 'para için anasını bile satar' sözünü ADD başkanı Tansel Çölaşan şu şekilde değerlendirdi: “Bir şeyi bütün görmemiz lazım. O konuşmada sadece bu yok. Onun dışında çok daha farklı şeylerde var. Söylediğiniz şeyler aslında hepimizin iki kişi olarak oturduğumuzda hatta üç kişi oturduğumuzda çok rahatlıkla konuşabildiğimiz dostça kalbimizi döktüğümüz, içimizi döktüğümüz konular, konuşmalar. Bunların içinde maksadını açmış konuşmalar da olabilir çünkü hepimiz yapabiliyoruz bunu. Orada söylediği 'anasını satar' sözünü dinlemiş değilim. Gazetede takip ettiklerimin içinde böyle bir şey yok. Cumhuriyetin içinde başlıkların içinde görmedim. Var olduğunu söylüyorsunuz onun için söyleyeyim. Belli basın gerçekten böyle. Para için yapabilir. Ona birisi bir şeyler verdiği zaman bavullar dolusu evrak. Götürülüp cumhuriyet savcılığına teslim ediliyor. Bu bavullar dolusu evrakları bu arkadaşlar nerden buluyor. Hala bunların kaynaklarını açıklamış değiller. Ama ne yazık ki pek çok dava sadece ortam dinlemesiyle yasal olmayan dinlemelerle ortaya çıkan doğruluğu var mı yok mu belli olmayan mesela bu son söylediğiniz söz. Işık Koşaner bunu söylemiş mi? Bizzat söylemiş mi? Hiç bilmiyoruz. Birileri belki ortam dinlemesinde belli konuşmaları alıyor. Ama onların içine çok rahat montajla halkı dinlediği zaman kızdıracak. Ya da orduya tepkilerini arttıracak başka söylemler ekleyebiliyor. Artık bunların var olduğu biliniyor. Hatta Ergenekon davasının, Balyoz davasının iddianamesinin hukuka aykırı olan yasal olmayan ortam dinlemeleri ya da yasaya aykırı dinlemelerle oluşturulduğu anlaşılıyor." diye konuştu.

ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan Deniz Feneri davası ile ilgili görüşlerini de dile getirdi. Çölaşan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapılan referandumla tamamen yürütmenin emrine girdiğini iddia etti. Çölaşan, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların soruşturma kapsamının iktidara kadar dayanmasıyla bir anoa savcıların apar topar değiştirildiğini öne sürdü.

7/28/2011

seyyah1906

doğu perinçek fetullah gülen beimle görüşmek istemiştir ben reddettim

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada tanık Kemalettin Gülen'in beyanı alınırken söz alan Perinçek, 1996 yılında, 28 Şubat arifesinde Fethullah Gülen cemaatinin Gülen'den sonraki ikinci liderinin kendisini arayarak görüşmek istediğini iddia etti.
Ziyarete bir vakıf adına geldiklerini söyleyen 12 kişilik heyetle İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi'nde görüştüğünü savunan Perinçek, bu kişilerin kendisine Fethullah Gülen'in selam ve saygılarını getirdiklerini söylediklerini aktardı. Perinçek, heyetin kendisine, ''Fethullah Gülen'in görüşmek istediğini, ama ne Gülen'in buraya geleceğini ne de kendisinin Fethullah Gülen'e gideceğini bildikleri için bir otelde buluşulacağını, basına fotoğraf çektirilerek barış ve uzlaşma mesajı verileceğini'' söylediğini savunarak, ''Ben bu görüşmenin anlamlı olmayacağını bildiğim için reddettim'' iddiasında bulundu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin, bu teklifi yapanın kim olduğunu sorması üzerine Perinçek, o zaman Gülen cemaatinin ikinci adamı olan Latif Erdoğan ve beraberindekiler olduğunu söyledi.

Bu görüşmeden iki gün sonra da Samanyolu televizyonunun ileri gelenlerinden birinin kendisini aradığını öne süren Perinçek, bu kişinin telefonda, ''Neden böyle bir görüşmeyi reddettiğini sorduğunu, bu görüşmenin 5 milyon dolardan başlayacağını ve İşçi Partisi'nin seçim çalışması için çok faydalı olacağını'' söylediğini iddia etti.

Tanık Kemalettin Gülen'in, Alparslan Arslan'ın İşçi Partili olduğunu söylediğini hatırlatan Perinçek, ''Ne Alparslan Arslan İşçi Partili herhangi birini aramıştır ne de partinin kapısına gelmiştir, ancak Fethullah Gülen benimle görüşmek istemiştir'' dedi.

Perinçek, aslında hiç konuşmayacağını, ancak Arslan'ın İşçi Partili olduğu söylenince, zapta geçmesi için konuştuğunu belirterek, ''2008'de, Fethullah Gülen cemaatinin her yıl düzenlediği Türkçe Olimpiyatları'nın ödül töreninde bir konuşma yapmam için teklif geldi. 'Bakanlar da gelecek, sizi protokolde oturtacağız. Bakanlar sizin arkanızda oturacak' dediler. Bunu da kabul etmedim'' şeklinde konuştu.

Perinçek'in avukatı Cengiz

Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz de tanık Kemalettin Gülen'e, Alparslan Arslan'ın birkaç kez İşçi Partisi üyesi olduğunu söylediğini hatırlatarak, ''Alparslan Arslan İşçi Partisi'nin hangi il ve ilçe teşkilatı üyesiymiş?'' sorusunu yöneltti. Gülen de ''Kendisinde Ulusal Haber basın kartı bulundu. Evinde çok sayıda Aydınlık dergisi bulundu'' yanıtını verdi.

Avukat Cengiz de söz konusu kartın Ulusal Kanal'la uzaktan yakından alakası olmadığının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından saptandığını söyledi.

Duruşmada tanık olarak dinlenen Nusret Aras da Danıştay saldırısından bir gün önce Osman Yıldırım'ın kendisini arayarak, Ankara'daki bir otelde olduğunu ve görüşmek istediğini belirttiğini, Yıldırım ile yaklaşık 15 dakika görüştükten sonra otelden ayrıldığını anlattı.

Aras, Yıldırım'ın kendisine, bir alacak meselesi nedeniyle avukatıyla birlikte Ankara'ya geldiğini söylediğini ifade etti.

Mahkeme Heyeti Başkanı Özese'nin, konuşma sırasında Yıldırım'ın Danıştay'dan bahsedip etmediğini sorması üzerine Aras, ''Benim yanımda öyle bir şeyden bahsetmedi. Öyle bir şey olsaydı hemen polise söylerdim'' yanıtını verdi.

Mahkeme Heyeti, Aras'ın beyanının alınmasının ardından duruşmayı 4 Ağustos Perşembe gününe erteledi.

7/06/2011

seyyah1906

kılıçdaroğlu vatandaşın oyuna sahip çıkacağız ki demokrasiye sahip çıkalım

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP grubunun basına kapalı yapılan toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. ''İnsanlık tarihi, demokrasi insan hakları ve özgürlük yolunda bedel ödeyenlerle doludur'' diyen Kılıçdaroğlu, dünyada o bedel ödeyenlerin sayesinde kazanımlar elde edildiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'de insan haklarının, evrensel hukukun, demokrasinin, seçme ve seçilme hakkının eksiksiz uygulanması için her bedeli ödemeye hazırız. Tehdide ve şantaja asla ve asla boyun eğmeyeceğiz.
Biz bir demokrasi mücadelesi, insan hakları mücadelesi veriyoruz. Seçme ve seçilme hakkının önündeki engellerin kaldırılması ve demokrasi, milli iradenin önündeki engellerin kaldırılması mücadelesi veriyoruz'' diye konuştu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kendilerinin ''tek adamın egemen olduğu ülkeyi değil, yurttaşların egemen olduğu Türkiye'yi savunduklarını'' kaydetti.



'Tehdide ve şantaja asla ve asla boyun eğmeyeceğiz'

Kılıçdaroğlu, insanlık tarihinin, demokrasi, insan hakları ve özgürlük yolunda bedel ödeyenlerle dolu olduğunu, bütün dünyada, o bedel ödeyenlerin sayesinde kazanımların elde edildiğini söyledi. Türkiye'de insan haklarının, evrensel hukukun, demokrasinin, seçme ve seçilme hakkının eksiksiz uygulanması için her bedeli ödemeye hazır olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, ''Tehdide ve şantaja asla ve asla boyun eğmeyeceğiz. Biz bir demokrasi, insan hakları, seçme, seçilme hakkının ve milli iradenin önündeki engellerin kaldırılması, demokrasi mücadelesi veriyoruz. Biz, baskıcı bir rejimi değil, özgürlüğün olduğu bir rejimi savunuyoruz. Biz, tek adamın egemen olduğu bir ülkeyi değil, yurttaşların egemen olduğu bir Türkiye'yi savunuyoruz'' diye konuştu.

Milli iradenin tutuklu olduğunu, CHP'nin bu demokrasi ayıbını içine sindiremediği için bu tavrı geliştirdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, halkın seçtiği, ''Parlamentoya git, benim adıma konuş'' dediği kişilerin, parlamentoya gelemediğini, buna yasal hiçbir engelin de bulunmadığını söyledi. Bu engelin kalkması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, kalkmadığı takdirde demokrasinin bir ayıpla karşı karşıya olacağını, bu ayıbı ortadan kaldırmaları gerektiğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye çok partili rejimi ve demokrasiyi getiren parti olarak CHP'nin, demokrasinin, hukuk devletinin, güçler ayrılığının ve milli iradenin ayaklar altına alınmasına karşı çıktığını belirterek, ''O nedenle bu tavrı takınıyoruz'' dedi.


'Yurttaşın oyuna sahip çıkamayan parti'

CHP'nin, güçler ayrılığı ilkesine inandığını, yargı vesayetine, yargı üzerindeki vesayete karşı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, yargının bağımsız, tarafsız olması, birilerinin vesayeti altında olmaması gerektiğini vurguladı. Kendilerine, ''Sorunu çözmek için biz yargıya telefon mu edelim'' denildiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hiç kimsenin, yargıya telefon etmesini istemeyiz, böyle bir talebimiz de asla olamaz. CHP, her vatandaşın verdiği oya saygılı olduğu için ve her yurttaşın oyuna sonuna kadar sahip çıktığı için bu tavrı sergiliyor. Bir vatandaşın oyu bile bizim için çok önemlidir. O vatandaşın oyu, bizim başımızın üstündedir. O vatandaşın oyuna sahip çıkacağız ki demokrasiye sahip çıkalım. Vatandaşın oyunu görmezlikten gelip, başka söylemler geliştirenler, demokrasiye ihanet ediyorlar. Bizim hedefimiz her yurttaşın oyuna sonuna kadar sahip çıkmaktır. CHP olarak şunu çok açık ve net söylüyoruz, kendi yurttaşın oyuna sahip çıkmayan, çıkamayan parti, ülkesinin çıkarlarına, demokrasiye, milli iradeye, temel hak ve özgürlüklere de sahip çıkamaz. CHP, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin imzaladığı, uluslararası anlaşmalara, sözleşmelere saygı duyar. Bu saygının gereği olarak, Anayasa'nın 90. maddesinin hayata geçirilmesinin uygulanmasının gerekliliğine inanır. Mademki siz uluslararası arenada saygın bir ülke olacaksınız, uluslararası sözleşme imzaladınız, bunlar iç hukukun üstünde olsun diye anayasayı değiştirdiniz, 90. maddenin gereğini yerine getirmek durumundayız. Yerine getirmediğimiz zaman, anayasayı da ihlal etmiş oluyoruz.''



'Hedefimiz, evrensel hukuku, demokrasiyi Türkiye'ye getirmektir'

Kılıçdaroğlu, CHP'nin, insan haklarını, demokrasiyi her yerde ve her koşulda savunduğunu, bunun temel görevleri olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, ''CHP, milli iradenin sonucu olarak tecelli eden, seçme ve seçilme hakkını askıya alan, uluslararası hukuk anlayışına ters düşen uygulamalara karşı çıkar. Hedefimiz, evrensel hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri Türkiye'ye getirmektir'' dedi. CHP'nin, parlamentonun işlevini el kaldırıp, indirme olarak görmediğini, ancak bazılarının öyle gördüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun demokrasi olmadığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, yürütme organının her dediğini koşulsuz olarak yerine getiren bir parlamentonun, sağlıklı çalışmadığını belirtti. Kılıçdaroğlu, CHP'nin güçler ayrılığı ilkesine inancı gereği, yargının, yürütmenin, yasama organına müdahalesini kabul etmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, CHP'nin, haklarında hiçbir mahkumiyet kararı bulunmayan, TBMM'ye gelip, yemin etmeleriyle ilgili hiçbir hukuksal engel olmayan milletvekillerinin hapishanelerde tutularak, parlamentoya getirilmemesini, yemin etme haklarının engellenmesini demokrasi ayıbı olarak gördüğünü kaydetti.

'Hangi vicdanla bağdaştıracağız'

''Her türlü yasal prosedüre uygun olarak, halkın oylarıyla seçilip gelen milletvekillerinin yemin etmeleri engellenerek, hukuksuz şekilde hapiste tutulmalarını hangi vicdanla bağdaştıracağız?'' diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''CHP, Recep Tayyip Erdoğan'ın parlamentoda olmaması olayında olduğu gibi, bugün de demokrasi inancının gereği olarak kendisine yakışanı yapıyor ve halkın vicdanı olmayı sürdürüyor. CHP, seçimlerden önce uzun tutukluluk sürelerinden şikayet edenlerin, seçimlerden sonra bu söylemini rafa kaldırıp, hiçbir hüküm giymemiş milletvekillerinin yemin etmemesini olağan karşılayan, iki yüzlü siyaset anlayışını da şiddetle reddediyor. CHP, tutuklu milletvekillerinin yeminden sonra yargılanmamalarına da karşı; yargılanabilirler, öyle bir talebimiz yok, dokunulmazlık da af da istemiyoruz. İstediğimiz milli iradenin tecelli etmesi, milletin oylarıyla seçilen milletvekillerinin gelip parlamentoda yemin etmeleri. CHP, sadece ve sadece hukukun üstünlüğünü, TBMM'de halkın iradesinin egemen olmasını, evrensel hukukun gereği olarak, seçilen milletvekillerinin yeminlerini ederek, yasama görevlerini katılmalarını istiyor. Halkın iradesine saygı göstermek, halkın iradesiyle seçilen milletvekillerinin parlamentoya gelmelerini istemek, hangi demokrasi, hangi hukuk sisteminde suç olarak görünüyor?''

'Kayıtlı ve şartlı'

Meclis Genel Kurulunda, Mustafa Kemal'in, ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' sözünün yer aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, bu sözün arkasında olduklarını bildirdi. Kılıçdaroğlu, ''Şimdi egemenlik, kayıtsız şartsız milletin değil, kayıtlı ve şartlı milletin olmaya başladı. Olmaz öyle şey. Milletin iradesi her şeyin üstündedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olacaktır. Bizim mücadelemiz budur, demokrasi mücadelesinin özünde yatan da budur'' dedi.

Kılıçdaroğlu, masumiyet karinesinin, hak mücadelesinde insanlık tarihinin en büyük kazanımlarının başında geldiğini dile getirdi. Herkesin masumiyetinin temel kural olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, kimsenin yargı kararı olmadıkça suçlanamayacağını vurguladı. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Dünyanın bütün çağdaş ülkelerinde var olan kural budur. Masumiyet karinesinin özü de budur. Mevcut durum, bu temel insan hakkının en ağır ihlalidir. Yasama faaliyetinin saygınlığı bakımından da bu tutumun arkasında olacağız. Yani, masumiyet karinesi, bizim temel ilkelerimizden birisidir. CHP, 24. Dönem yasama faaliyetinin bu koşullarda, yargının takdiri altında kaldığı inancındadır. CHP, yasama organı ve 550 milletvekilinin bağımsız olmayan yargının, hukuk dışı takdirine ve takdirin kapsamı alanı içinde olmasına karşı çıktığı için haklı ve hukuki tavrını sürdürecektir.''


'Kaya gibi'

Hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir ortamda sorun yaratan parti olmak istemediklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Sağduyulu düşünen bütün yurttaşlara sesleniyoruz: Biz sokakta yürüyen yurttaşın da güvencesi olsun istiyoruz. Daha dün bir AKP'li milletvekili 'durun bakalım daha başka milletvekilleri de tutuklanacak' diye gözdağı veriyorsa o gözdağının önünde duracak olan kaya gibi CHP olacaktır. Mevcut hukuk sistemi içinde, AKP'nin geliştirdiği ve uyguladığı hukuk sistemi içinde yarın sabahleyin iki gizli tanığın ifadesiyle herkes, her milletvekili, her yurttaş gözaltına alınabilir, aylarca içeride kalabilir. Bir de gizlilik kararı alırsınız, avukatı bile dosyada olanı bilemez. Bu, demokrasi, hukuk ayıbıdır. Onun için seçim meydanlarında söyledik, 'iktidara geldiğimizde özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız' diye. Artık özel yetkili mahkemeler, birilerinin özel yetkili mahkemeleridir, birileri adına karar veren özel yetkili mahkemelerdir. Demokrasi ayıbıdır, hiçbir çağdaş ülkede böyle bir gariplik yoktur.''

CHP'nin Türkiye'nin itibarının sadece içerde değil, dışarda da zedelenmemesi ve yaşanan sorunların çözümü için her türlü çözüme açık olduğunu deklere ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, sorun yaratmak istemediklerini, var olan sorunu çözmek istediklerini ifade etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Sorunu, hukuk, demokrasi içinde çözmek istiyoruz. Hukuku, demokrasiyi göz ardı eden çözümlere karşıyız. Birilerine af getirilsin; karşıyız, birilerine dokunulmazlık getirilsin; karşıyız, birilerine özel uygulama yapılsın; karşıyız. Biz, sadece evrensel hukukun kurallarının uygulanmasını istiyoruz. Herkes için istiyoruz. Çünkü, sorun sadece CHP'nin değil, sorun Türkiye'nin sorunudur. Bu sorunu aşma konusunda kararlı irademizi sonuna kadar sürdüreceğiz'' diye tamamladı.


'Elinden tutan yok'

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i kutlamaya gideceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ziyaretin bugün olacağını sanmadığını belirterek, ''Sayın Başkan bir koltuğuna ısınsın bakalım'' dedi.

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'ın 5 birleşime devamsızlık durumunda CHP'li milletvekilleri hakkında devamsızlıktan işlem yapılabileceğini söylediğinin ifade edilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ''Elinden tutan yok'' karşılığını verdi.



Basına kapalı toplantıda neler konuşuldu?

Milletvekillerine, "yemin etmeme" kararını vatandaşa iyi anlatmaları için talimat veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz mücadelemizin A ve B planını düşündük. B planımız da var" dedi. Milletvekillerini bugün ve yarın gruplar halinde Genel Merkez'de dinleyecek CHP Genel Başkanı, daha sonra da milletvekillerini kampa alacak.
CHP Grubu, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlığında basına kapalı toplandı. Toplantıda, milletvekilleri tek tek kendini tanıttı.


Kılıçdaroğlu da kendini tanıttı

Edinilen bilgiye göre CHP Genel Başkanı da kendini tanıttı ve siyasete Deniz Baykal'ın davetiyle girdiğini ifade etti. Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın ise, kendisini oldukça kısa anlatarak, "Adım Deniz, soyadım Baykal" dediği öğrenildi.

Vekillere talimat verdi

CHP Genel Başkanı'nın, milletvekillerine "yemin" kararını halka iyi anlatmaları konusunda talimat verdiği belirtildi. Kılıçdaroğlu'nun, "Çalışın, bu olayı anlatın. Halkla içi içe olun. Aldığımız kararın gerekçesini anlatın. Halkımızla paylaşın. Milletvekilleri bunu yapsın" dediği ifade edildi.


CHP kampa girecek

CHP Genel Başkanı'nın, milletvekilleriyle önümüzdeki günlerde Ankara ya da Ankara dışında bir araya gelineceğini belirterek, "Önümüzdeki günlerde bir araya geleceğiz. Herkes düşüncelerini anlatacak" dediği öğrenildi.

Genel Merkez'de görüşüyor

Öte yandan Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde beşerli gruplar halinde milletvekilleriyle görüşüyor. Görüşmeler yarın da devam edecek.


'A ve B planımızı düşündük'

Yemin etmeme kararının gerekçelerini anlatan Kılıçdaroğlu'nun, "Biz mücadelemizin A ve B planını düşündük. B planımız da var. Bu konuda bir geri adım atılmayacak. Aldığımız kararı halka daha iyi anlatabilmek için daha dikkatli olmamız gerekiyor. Grupta tek ses olsun. Mümkünse arkadaşlar söylemlerine dikkat etsin" dediği öğrenildi.

7/03/2011

seyyah1906

boston globe politikacıları taşlayan veya küçük düşüren vatandaşların başları derde girebilir

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Boston Globe, "Amerika hala bir fenerdir" başlığını ile yayımladığı başyazısına soğuk savaş dönemine ait, ABD'yi ziyaret eden Sovyet vatandaşına ilişkin fıkra ile başladı.

Amerikan özgürlüğünü anlatmaya çalışan Amerikalı, "'Ronald Reagan savaş kışkırtıcısıdır' yazılı bir pankartla Beyaz Saray önünde durabilirim ve bana kötü bir şey olmaz" der. Bunun üzerine Moskova'dan gelen ziyaretçi, "Nolmuş yani? Ben de, Kremlin önünde 'Ronald Reagan savaş kışkırtıcısıdır' diyen bir pankartla durabilirim ve bana da kötü bir şey olmaz" karşılığını verir.
Fıkranın ardından, "Siyasi liderleri eleştirme özgürlüğü, hürriyetin temel bir unsuru" ifadesini kullanan gazete, siyasileri eleştirme özgürlüğünün ne Sovyetler Birliği'nde ne de Putin yönetimindeki Rusya'da var olduğunu belirterek, "Kremlin'deki gücü elinde tutan eski KGB ajanını açıkça eleştiren gazetecilerin başlarına kötü şeyler geldiği"ni yazdı.
Konuyla ilgili Türkiye'yi de ele alan gazete, "Avrupa Birliği'ne katılmaya ciddi bir aday olan Türkiye'de bile politikacıları taşlayan veya küçük düşüren vatandaşlar, başları derde girebilir" görüşünü öne sürdü.

Bu bağlamla "Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduğu 2003 yılından beri kendine hakaret ettikleri gerekçesiyle birçok kişi hakkında dava açtığı" vurgulanan başyazısında yargılananların 2 yıla kadar hapis cezalarıyla karşı karşıya bulunduklarına da dikkat çekildi.

Başyazısında Erdoğan'ın davacı olduğu insanların arasında bir "öğrenci tiyatro grubu", "işsiz erkek ile kız kardeşi" ve bir "karikatürist"in bulunduğu belirtildi. Boston Globe, "hükümet yetkililerini eleştirme veya taşlama özgürlüğü, hürriyetin vazgeçilmez bir parçasıdır ve Rusya ile Türkiye dahil olmak üzere, demokrasiyi hedefleyen tüm ülkelerde saygı gösterilmelidir" değerlendirmesini yaptı.

6/29/2011

seyyah1906

ergenekondan tutuklu mustafa balbay için meclisten dokunulmazlık bilgisi istendi

İkinci “Ergenekon” davası kapsamında tutuklu yargılanırken CHP'den milletvekili seçilen gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın “gizli tanığın kimliğini açıkladığı” iddiasıyla yargılandığı davada, sanığın Anayasa'nın 83. maddesinde belirtilen yasama dokunulmazlığından yararlanıp yararlanamayacağı konusunda TBMM Başkanlığından bilgi istendi. Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, ikinci “Ergenekon” davası kapsamında tutuklu bulunan bu davanın tutuksuz sanığı Balbay katılmadı.

Balbay'ın mahkemede hazır edilmesi için cezaevine yazı yazıldığını belirten hakim, sanığın 12 Haziran'da milletvekili seçildiğinin basın yayın kuruluşları tarafından dile getirildiğini kaydetti.

Hakim, Anayasa'nın 83. maddesi hükmü ile milletvekili seçilenlerin yasama dokunulmazlığı kapsamında sorgulanamayacakları belirtildiği için bu hüküm nedeniyle sanığın duruşmada hazır edilmemesi yönünde 15 Haziran'da cezaevine yeniden yazı yazıldığını bildirdi.
TBMM Başkanlığına yazı yazılarak, Balbay'ın milletvekili seçildiği yönündeki bilgilerin resmi olarak doğru olup olmadığı, sanığın Anayasa'nın 83. maddesinde belirtilen yasama dokunulmazlığından yararlanıp yararlanamayacağı konusunda bilgi verilmesini isteyen hakim, duruşmayı erteledi.

Şişli Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Mustafa Balbay'ın “Silivri Toplama Kampı-Zulümhane” isimli kitabında “gizli tanık Kıskaç”ın gerçek kimliğini tüm kamuoyunun bilgi edinmesini sağlayacak şekilde yazdığı gerekçesiyle “göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçundan 1 ile 4 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
AA

6/21/2011

seyyah1906

ilhan cihaner son yargı kararnamesi gerçekten yüz kızartıcı bir kararname

Denizli'den seçilen milletvekilleri bugün mazbatalarını İl Seçim Kurulu Başkanı Hakim Necla Akkuş'tan aldı. İlk mazbatayı MHP Genel başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan aldı. Ayhan, "MHP seçim sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyor. Kongre süreci başlamıştır. İktidarı, muhalefetiyle ülkeye en iyi şekilde hizmet etmek için elimizden geleni yapacağız" dedi.


Ayhan'ın ayrılmasından kısa süre sonra CHP'den milletvekili seçilen Adnan Keskin ile İlhan Cihaner seçim kuruluna geldi. Mazbatasını alan Keskin, 12 yıl sonra siyasete dönüş yaptığını belirterek, "Türkiye önümüzdeki süreçte devasa sorunlarla boğuşacak. CHP de tarihi misyonuna uygun şekilde görevini yapacaktır. Ben de partimin ve halkımın hizmetinde olacağım" diye konuştu.

'YARSAV ve Yargı- Sen yönetimi cezalandırıldı'

İlhan Cihaner ise, mazbatasını aldıktan sonra basın mensuplarına açıklamalarda bulundu ve son yargı kararnamesini değerlendirerek, HSYK'yı ağır dille eleştirdi.

Kendisi hakkında soruşturma başlatan Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal'ın son HSYK Kararnamesi ile Antalya'ya atanması konusundaki soruyu cevaplandıran Cihaner şunları söyledi:
"Bu konuda somutlaştırmadan şunu söylemek istiyorum. Hakimler ve Savcılar Kararnamesi, siyasi iktidarın HSYK'yı nasıl bir mekanizma haline getirdiğinin, siyasetin nasıl bir aparat haline getirildiğinin en güzel örneğidir. Başta YARSAV, Yargı-Sen ve Demokrat Yargı olmak üzere siyasi iktidarla uyuşmayan ne kadar örgütlü yapı varsa, örgütlenme yapısı içinde bulunan dernek, sendika varsa, hepsinin yöneticileri biçilmiş durumda. Uluslararası sözleşme ve teammüllere, yerleşik uygulamalara, liyakata ters düşecek bir çok atama yapıldı. YARSAV'ın kurucu kadroları, Yargı-Sen'in kurucu kadroları, yeni oluşmuş yönetim kurulu, bilgileri ve talepleri dışında cezalandırıldı bu kararnameyle. Liyakatlarıyla, kıdemleriyle uygunsuz atamalara tabi tutuldular. Anlaşılıyor ki, yargıyı şu ana kadar getirdikleri yer bile yeterli gelmiyor siyasi iktidara. Daha da ileriye götürmeye çalışıyorlar yargının aklaştırma sürecini, yargının iktidarla bir hale getirilme sürecini. Onun için somutlaştırmadan söylüyorum, son yargı kararnamesi gerçekten yüzkarası bir kararname. Özellikle örgütlü yapılara karşı, örgütlenme özgürlüğüne karşı vurulmuş çok büyük bir darbedir."

AK Partili vekiller de aldı

CHP'li vekillerin il seçim kurulundan ayrılmasından sonra AK Parti Denizli Milletvekilleri Nihat Zeybekci, Mehmet Yüksel, Nurcan Dalbudak ve Bilal Uçar, mazbatalarını İl Seçim Kurulu Başkanı Hakim Necla Akkuş'tan aldı. AKP'li vekiller, Denizli ve Türkiye'nin daha gelişmesi için çalışacaklarını, halkın oylarının yarısının oyunu alan bir partinin mensubu olarak bu yükün sorumluluğuyla hareket edeceklerini kaydettiler.
mynet