En Yeniler
demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
demokrasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/03/2011

seyyah1906

türkiye suriye'ye askeri saldırı düzenleyebilir haberine ak parti'den tepki geldi

Kuveyt menşeli Es-Siyase gazetesinde yer alan bir haber Ak Parti'nin tepkisini çekti.

27 Haziran'da yayınlanan haberde; "Türkiye, Suriye'ye bir saldırı düzenleyebileceğini, saldırının Halep, Humus, Hama ve Lazkiye'yi de kapsayabileceğini, böylece Baas rejiminin devrilebileceğini Londra, Paris, Berlin, Roma ve NATO'daki Amerikan komutasına, bildirdi" deniyordu.
Söz konusu haberin mesnetsiz bir iddia olduğunu belirten Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, "Türkiye'nin Suriye'ye karşı müdahalede bulunacağına dair kamuoyunu yönlendirme ve bölgesel-küresel barışa katkılarını gölgeleme amacıyla yapılan bu kara propaganda çabalarını şiddetle kınıyoruz" dedi.

Yazılı bir açıklama yapan Ömer Çelik, "Bu yalan haberle, Türkiye'nin, kardeş Suriye halkının adalet ve demokrasiye ulaşmaya dayanan haklı taleplerini korumaya çalışan ilkeli ve dengeli politikasının lekelenmeye çalışılması beyhude bir girişimdir, Türkiye, belirli çevrelerin yönlendirilmesine asla boyun eğmeyecek; kardeş Suriye halkının haklı talepleri doğrultusunda, demokratik bir istikrarın, barışın ve adalete dayanan bir toplumsal düzenin tesis edilmesi için diplomatik, siyasi ve insani çabalarına devam edecektir" değerlendirmesini yaptı. 
seyyah1906

boston globe politikacıları taşlayan veya küçük düşüren vatandaşların başları derde girebilir

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Boston Globe, "Amerika hala bir fenerdir" başlığını ile yayımladığı başyazısına soğuk savaş dönemine ait, ABD'yi ziyaret eden Sovyet vatandaşına ilişkin fıkra ile başladı.

Amerikan özgürlüğünü anlatmaya çalışan Amerikalı, "'Ronald Reagan savaş kışkırtıcısıdır' yazılı bir pankartla Beyaz Saray önünde durabilirim ve bana kötü bir şey olmaz" der. Bunun üzerine Moskova'dan gelen ziyaretçi, "Nolmuş yani? Ben de, Kremlin önünde 'Ronald Reagan savaş kışkırtıcısıdır' diyen bir pankartla durabilirim ve bana da kötü bir şey olmaz" karşılığını verir.
Fıkranın ardından, "Siyasi liderleri eleştirme özgürlüğü, hürriyetin temel bir unsuru" ifadesini kullanan gazete, siyasileri eleştirme özgürlüğünün ne Sovyetler Birliği'nde ne de Putin yönetimindeki Rusya'da var olduğunu belirterek, "Kremlin'deki gücü elinde tutan eski KGB ajanını açıkça eleştiren gazetecilerin başlarına kötü şeyler geldiği"ni yazdı.
Konuyla ilgili Türkiye'yi de ele alan gazete, "Avrupa Birliği'ne katılmaya ciddi bir aday olan Türkiye'de bile politikacıları taşlayan veya küçük düşüren vatandaşlar, başları derde girebilir" görüşünü öne sürdü.

Bu bağlamla "Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olduğu 2003 yılından beri kendine hakaret ettikleri gerekçesiyle birçok kişi hakkında dava açtığı" vurgulanan başyazısında yargılananların 2 yıla kadar hapis cezalarıyla karşı karşıya bulunduklarına da dikkat çekildi.

Başyazısında Erdoğan'ın davacı olduğu insanların arasında bir "öğrenci tiyatro grubu", "işsiz erkek ile kız kardeşi" ve bir "karikatürist"in bulunduğu belirtildi. Boston Globe, "hükümet yetkililerini eleştirme veya taşlama özgürlüğü, hürriyetin vazgeçilmez bir parçasıdır ve Rusya ile Türkiye dahil olmak üzere, demokrasiyi hedefleyen tüm ülkelerde saygı gösterilmelidir" değerlendirmesini yaptı.

7/02/2011

seyyah1906

egemen bağış biz türkiyenin çöken bilgisayarına format attık bütün virüsleri temizledik

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), BM Kalkınma Programı, Ümraniye Belediyesi, Habitat İçin Gençlik Derneği ve Microsoft Türkiye tarafından ortaklaşa hayata geçirilen ''Habitat Bilişim Akademisi''nin sertifika töreninde konuşan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, genel seçimlerden sonra yeni seçim bölgesinde katıldığı ilk etkinlikte bilişim dostlarıyla birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Bağış, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gözden geçirdiğini belirterek, ''Ümraniye 15 yıl önce, çöp dağlarının patladığı zaman insanların öldüğü bir yerdi. Bugün ise sadece Türkiye'nin değil, bölgenin en büyük yatırımlarının yapıldığı, gökdelenlerin yükseldiği, finans merkezlerinin oluştuğu bir ilçe haline geldi'' diye konuştu. Eskiden Liberal Demokrat Partinin ''iktidar olursak DPT'yi Mudurnu Tavukçuluğa vereceğiz, kümes olarak daha hayırlı hizmet yapar'' dediğini ifade eden Bağış, ''Bugün o küçümsenen DPT, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisini gerçekleştirdi. İyi çalışan bir kurum haline geldi'' dedi.
Bağış, eskiden BM Kalkınma Programı'nın başkanlığını bir Türk'ün yapacağına kimsenin inanmadığını belirterek, ''Sayın Cumhurbaşkanımızın ve sayın Başbakanımızın yoğun lobi çalışmaları neticesinde sayın Kemal Derviş bu kurumun başkanlığını yaptı. Şu anda bu kurumun en önemli başarı hikayelerinden biri Türkiye'dir'' diye konuştu. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği olarak AB sürecinde Microsoft ile hem MSN, hem de diğer Microsoft platformlarında yakın çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Bağış, ''Gençlerimizi AB konusunda eğitme noktasında çok önemli işbirliği yapıyoruz'' dedi.

Bağış, Habitat Zirvesi'ni ilk Türkiye'de yapmayı ortaya koyduklarında ''yapamazsınız'' denildiğini anlatarak, ''O Habitat Zirvesi'nin başarısı neticesinde Türkiye daha sonra AGİT Zirvesi'ne, BM ve NATO zirvelerine de ev sahipliği yaptı. Medeniyetler İttifakı projesine de eş başkanlık yapıyor'' ifadesini kullandı. Türkiye'nin son yıllarda büyük mesafeler katettiğini vurgulayan Bağış, şunları söyledi: ''Her kurumumuz kendi alanında rekor üstüne rekor kırmaya devam ediyor. Artık biz Türkiye olarak farklı bir platformdayız. Eskiden Türkiye geride bırakılan, ötekilenen, hor görülen bir ülke iken artık Türkiye öncü bir ülke haline geldi. Artık lider bir ülkeyiz. Bırakın know-how'u, inovasyonu, AR-GE'yi, bilişimi, biz artık demokrasimizi sağlam bir zemine oturtma konusunda çok net bir irade ortaya koyduk.''

Bilgi ekonomisi

Bağış, geleneksel tarım toplumundan sanayileşmeye geçişte neredeyse bir asır geciken Türkiye'nin aradaki makası kapatmak için hızla ve kararlılıkla çalıştığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yenilik, bilgi ekonomisinin motoru. Bu konuda ne kadar hızlı davranırsak ülkemizin diğer konulardaki açıklarını kapatma konusunda o kadar başarılı olacağız. Bunun için AB'nin kapılarını da açacak olan ekonomik düzenin adı bilgi ekonomisidir. Biz bilgi konusunda gerekli adımları atarsak diğer konulardaki eksikliklerimizi en kısa sürede tamamlamış oluruz. Biz artık boşa kürek çeken bir ülke olma geçmişimizi tamamen bırakıyoruz ve dokuz yıl boyunca ne yaptıysak onu yapmaya devam ediyoruz. Artık interneti köylerimize kadar ulaştırmış bir ülke haline geldik.''

Türkiye'nin hızlı bir gelişim sürecinde olduğunun altını çizen Bağış, şöyle dedi: ''Türkiye farklı bir noktaya gidiyor. Bakmayın birileri Türkiye'nin demokrasisini hacklemek istiyor. Oldukları ortamda kendilerini yok yazdırıyorlar. Millet, bu komediye gülerek bakıyor, kimlerin aynı safta olduğunu çok net bir şekilde görüyor ancak biz, demokrasimizi de, sanayimizi de, teknolojimizi de kalkındırmak için, Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş, en güçlü 10 ekonomisinden biri haline getirmek için, bu milletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının huzur ve refah içinde yaşaması için, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun sadece bölgenin değil, dünyanın en kıymetli pasaportlarından biri olması için 'Durmak yok, yola devam' diyeceğiz.''


Yeni anayasa gerekliliği

Bağış, Türkiye'nin teknoloji üreten ülke olma konusunda hızla ilerleyeceğini ifade ederek, ''Biz Türkiye'nin çöken bilgisayarına format attık. Biz artık bütün virüsleri temizledik. Türkiye'nin üzerine örtülen bütün naylon brandaları indirdik ancak artık bilgisayar bizim yükümüzü kaldırmıyor. Artık bu bilgisayara yeni bir anayasa lazım. Artık bütün vatandaşlarını kucaklayan, kendi vatandaşları arasında ayrım yapmayan, herkesi olduğu gibi kabul eden ve farklılıkları zenginlik olarak gören sivil bir anayasaya kavuşmamızın vakti geldi. İnşallah bunu da hep birlikte gerçekleştireceğiz. Demokrasimizi hacklemenin peşinde koşanların, bundan tam 18 sene önce Sivas'ta kardeşi kardeşe düşürmeye kalkanların hala bugün aynı zihniyeti hortlatma çabası içinde olanlar başarısız olacaklar'' diye konuştu.

Türkiye'de hiç kimseyi bir diğerinden ayırt etmeden herkesi kucaklama konusunda kararlı olduklarını belirten Bağış, ''Biz bu ülkede artık milli birlik ve beraberlik, dayanışma, kardeşlik diyoruz. Eğer siz bir yoklama yapılırken 'yokum' derseniz milletin de gönlünde yok olursunuz. Biz milletin gönlünde var olmanın çabasını sürdüreceğiz'' dedi.

Bağış, Türkiye'nin AR-GE harcamalarında Bulgaristan, Letonya, Romanya ve Slovakya'dan önde olan bir ülke haline geldiğini anlatarak, Türkiye'de 2002'de kurulu 2 teknopark varken, bu sayının bugün 39'a yükseldiğini söyledi. Bakan Bağış, ''Türkiye, Romanya'daki, Bulgaristan'daki standartların da üstünde; artık Fransa'nın, Almanya'nın üzerinde olma, Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmış bir ülke olma yolunda kararlılıkla ilerliyor. Bunu durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Çünkü arkamızda milletin desteği, inancı, milletin kalkınmaya olan hassasiyeti var'' dedi.

Diğer konuşmalar

Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can da söylenecek çok sözün olduğunu ancak sözlerin bittiği, icraatın egemen olduğu bir noktada bulunulduğunu söyledi. Can, dünyanın farklı bir yere gittiğini, ülkelerin de dar kalıplar içinde sıkışıp kalmaması gerektiğini vurgulayarak, ''Bu kabuğu yırtan yöneticiler memleketin başına geldi ve Türkiye sekiz yılda 5 kat büyüdü. Bu bir başlangıç, daha çok büyüyeceğiz'' diye konuştu.

Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen de Türkiye'nin son on yılda büyük gelişme gösterdiğini belirterek, Türkiye'nin gelişmesini sürdürmesinde en önemli etkenin teknoloji olduğunu ifade etti. Özmen, Türkiye'nin teknolojide gelişmiş ülkeleri yakalamak ve onları geçmek için bu alana ciddi yatırımlar yapması gerektiğini dile getirdi. Bağış ve beraberindekiler daha sonra, akademinin ilk mezunlarına sertifikalarını verdi.
seyyah1906

gürsel tekin bu kadarda iki yüzlülük olamaz demokrasi çifte stantard istemez

Tekin, "Ben bu gece Tunceli'de kaldım. Sabaha kadar helikopter sesi ve kurşun sesleri ile uyuyamadık" dedi.

Tunceli'ye, bir düğün törenine katılmak için gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, bugün basın toplantısı düzenledi.

CHP grubunun yemin etmemesi ile ilgili değerlendirmede bulunan Tekin, siyasi partilerin demokrasiler içinde yapabileceği eylemler olduğunu söyledi.
Eylemlerini sonuç alıncaya kadar devam ettireceklerini belirten Tekin, "Bu eyleme yönelik özellikle AKP yetkililerinin ve sayın Başbakanın söylemleri doğrusu beni dehşete düşürüyor. AKP'ye açılan kapatma davasını isim vermeden eleştiren Başbakan Recep Tayip Erdoğan 'milletin iradesine kimse ipotek koyamaz' demiş. Şimdi siz kendinize gelince millet iradesi diyeceksiniz, size yönelik bir saldırı olunca hukuku yargıyı yok sayacaksınız. Ama başka bir siyasi parti böyle bir olayla karşı karşıya kalınca dönüp demokrasi dersi vereceksiniz. Bu kadar da iki yüzlülük olamaz. Demokrasi çifte standart istemez" dedi.

'HELİKOPTER SESİNDEN UYUYAMADIK'

Tekin, parlamentonun ve Türkiye'nin konuşması gereken en önemli sorunun Kürt sorunu olduğunu belirterek şöyle dedi:

"Ben bu gece Tunceli'de kaldım. Sabaha kadar helikopter sesi ve kurşun sesleri ile uyuyamadık. Olağan bir durum söz konusu değil. Bu durum sadece Tunceli içinde geçerli değil, bütün Güneydoğu illerine gittiğinizde oralarda da ciddi sorunların yaşandığı biliniyor. Ancak bu sorunların görmezlikten gelinmesi Türkiye için hayra alamet bir sorun değildir. İktidarın ivedilikle, iktidarı ile muhalefeti ile bu sorunun çözümü konusunda ne yapılacaksa çok hızlı bir şekilde yapması gerekiyor. 12 Eylül'den bugüne kadar bölgede olağan bir durum söz konusu değil. İnsanlar hala kurşun sesleri ile uyuyorsa bu seslerle uyumaya çalışıyorsa, burada çok ciddi sorunların olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor. Bu sorunlar ötelenecek sorunlar değil. ötelene ötelene bugünlere gelindi. Asıl olarak başbakanın ve iktidarın ve diğer siyasi partilerin bu konudaki sorunu çok hızlı bir şekilde bu sorun nasıl çözülecekse , parlamentoda nasıl görüşülecekse bunu çözmesi gerekiyor. Aksi taktirde ötelenirse çok daha zorlaşacağı bellidir."

'SİVAS'TA YAPILANLAR FAŞİZAN BİR ÖRNEKTİR'

Sivas olaylarının 18'inci yılı nedeniyle düzenlenen anma programına izin verilmemesine tepki gösteren Tekin, "Kabul edilecek bir durum değil. Böyle faşist bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil" diye konuştu.

6/30/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan milli iradenin yüceliği ile hukukun üstünlüğü karşı karşıya getirilemez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, parti genel merkezinde AKP Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

"Milletimiz çok yakından ilgilendiren bir müjdeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. TÜİK saat 11.00 itibariyle büyüme oranlarını açıkladı. Ekonomimiz yüzde 11 gibi çok yüksek bir büyüme kaydetti.
Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde Çin ve Arjantin'in önüne geçerek dünya birincisi oldu. Bu muhteşem gelişmenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah bu şekilde devam edeceğiz

Bismillah diyerek başladığımız ilk değerlendirme toplantımızda Allahtan yolumuzu açık tutmasını niyaz ediyorum. 3 Kasım 2002 seçimleri krizden yorgun düşen milletimizin seçimiydi. Milletle birlikte yol yürüyen Ak Parti milletin rotasından hiç ayrılmadı.

İktidara gelmeyi millete hizmet etmek, milletin dertlerine derman olmak için fırsat olarak gördük. Devlet ve millet arasına örülen duvarların yıkılması için büyük çabalar sarf ettik. Milletin iradesine musallat olan çetelerle kararlı bir mücadele ortaya koyduk.

12 Haziran seçimleri milletimizin isteğinin daha çok arttığı bir seçim olmuştur. 14 Ağustos 2001'de temeli samimiyetle, inançla atılan Ak Parti 10 yıldır şımarmadan, kibirlenmeden bugünlere ulaşmıştır. Milletimize Ak Parti'ye sahip çıktığı için teşekkür ediyoruz. Bizlere oy veren vermeyen tüm vatandaşlara sesleniyorum.

Söz verdik, emanetleri yerlere düşürmeyeceğiz. Nereden geldiğini unutma ki nereye gittiğini anlayasın. AK Partili vekillerin en büyük özelliği tevazudur. Bazıları bir sonraki seçime kadar irtibatı koparacaktır. Milleti ve tercihlerini rafa kaldıracaktır.

Ama Ak Parti asla öyle olmayacaktır. Bunu görüyorum ve inanıyorum. Biz 74 milyonun partisiyiz. Biz bizi tercih etmeyenler hiçbir zaman değişik yaftalar yapıştırmadık yapıştırmayacağız. Biz yüzde 50'nin tercihini nasıl önemsiyorsak diğer yüzde 50'yi de o kadar önemsiyoruz.

'Sokaklara dökmedik'

Türkiye haritasını renklere boyayanlardan olmayacağız. Seçim gecesi zafer sarhoşu olmadık.  sadece parti genel merkezimizde sevincimizi paylaştık. Sokaklara dökülmedik. Bu bir olgunluk göstergesidir. Kibirle değil tevazuyla hareket ettik. Biz herkes için demokrasi istiyoruz. Daha fazla özgürlük istiyoruz. Milli irade bizim için kutsaldır. Milli irade üzerinde vesayeti asla kabul etmiyoruz. Çok büyük haksızlıklara maruz kaldık. Bir şiir yüzünden hüküm giydik. "Muhtar bile olamazsın" denildi. Partimiz kapatılmak istendi. Cumhurbaşkanı seçimimiz engellenmek istendi. Çetelerin demokrasi dışı örgütlenmelerin yeri haline getirildi. Bu ülkenin kardeşliği hedef alındı



"Anayasa'yı takmazlık etmedik"

Hakkımızda kapatma davası açılmamış olsaydı bugün kişi başına milli gelir 10 bin doların üzerinde olurdu. Anayasa'yı takmamazlık etmedik. Biz oy verenleri sokaklara dökmedik



"Boykot ederek ulaşılacak hedef olmaz"

Milli irade üzerinde vesayeti kabul etmiyoruz ancak hukukun zorlanmasını da kabul etmiyoruz. Yargının kararları yüzünde Ak Parti'yi itham edenler eski alışkanlıkları nüksedendir. Onların zamanında yargı yürütmeden talimat almış olabilir ama bizim zamanımızda kimseden talimat almaz.Ak Parti kimseden emir ve talimat almaz . Meclis'i boykot ederek ulaşılacak bir hedef olmaz

"Başbakan hakimlere emir mi verecek?"

Başbakan bu işi çözsün diyorlar. Başbakan ne yapacak? Hakimlere telefon açıp emir mi verecek? Biz de böyle şey olmaz. Meclise gelip yemin etmeyenler yasama, yargı ve yürütmenin ayrılığını kabul edememiş olanlardır.

Milli iradennin yüceliği ile hukukun üstünlüğü karşı karşıya getirilemez. Sorun hepimizindir. Çözüm de dolayısıyla hep beraber olacak. Protestoyla, boykotla bu iş çözülemez.

"İster gelsin ister gelmesin"

Muhalefet ister gelsin ister gelmesin parlamentonun çalışmasına engel yoktur. Liderleri, komisyonlar çalışmaz diyor. Maalesef yanlış. Parlamento hukukunu bilen yanında bir kişi bile yok. Komisyon çalışmalarına muhalefet gelmedi diye komisyon çalışmaz kuralı yok. Bunun aynısı daha önce oldu, Anayasa Mahkemesine başvurdular komisyonlar için ama AYM kararını verdi. Komisyonlar çalışır dedi. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını bildikleri halde komisyonlar çalışmaz diyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu, komisyonlar bal gibi çalışır.

"CHP kendine yeni diyor ama kafası eski"

CHP yeni sıfatını yakıştırmış kendisine ama eski kafayla devam ediyor. 12 haziran seçimlerinin sonrasında da aynı basiretsizliğinin devam ettiğini görüyoruz. CHP'nin 1950 seçimlerindeki zihniyetinin 2011'de bir nebze olsun değişmediğini görüyoruz. Seçim sonuçlarını bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam ve bir takım sendromlarla açıklayan zihniyet aynen devam ediyor.

Millet en büyük hakemdir. Millet sorun yaratanla sorun çözen arasındaki seçimi her zaman en doğru şekilde yapmıştır. Biz kararlılıkla çözümün yanında olacağız."

6/25/2011

seyyah1906

demokrasiden bahseden bir kişinin ana muhalefet liderini dinlemesi gerekirmi gerekmezmi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, TİM'in 18. Olağan Genel Kurulu'nda konuşmasını yapıp salondan ayrılmasından sonra kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu, demokrasiden, özgürlükten, hukukun üstünlüğünden söz edildiğini belirterek, şunları söyledi:
 
''Demokrasiden söz eden bir kişinin ana muhalefet partisi başkanını dinlemesi gerekir mi, gerekmez mi? Demokrasi bu mu? Eğer demokrasiden söz ediyorsak karşıt düşünceleri dinleme tahammülümüzün olması gerekir. Karşıt düşünceleri dinlemeyip kendi kendinize propaganda yapıp sonra meydanı bırakıp gidiyorsak bu olmaz. Önce bir doğrunun altını çizmemiz lazım. Muhalefet önemli. Ben de biliyorum önemli. Her ülkede iktidar olur ama sadece demokrasilerde muhalefet olur. O nedenle demokrasi söylemimizin inandırıcı olması için eylemlerimizle söylemlerimizin tutarlı olması lazım. Konuşacağım ama konuştuğumun gereğini yapmayacağım. Kusura bakmasınlar birbirimizi kandırmayalım.''
Kılıçdaroğlu, 2023'de 500 milyar dolarlık ihracat hedefini desteklediklerini, Mecliste ihracatçıların önündeki engellerin tümünün karşısında olacaklarını, her türlü desteği vereceklerini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, seçim sürecinde ekonomiyle ilgili zamanında alınması gereken kararların alınmadığını, seçimden sonraya bırakıldığını savunarak, ''Bağımsız özel kuruluşla seçim sürecinde karar almadılar. Ne zaman karar aldılar? Ekonomiyi ne zaman soğutmaya başladılar, seçim bitti ondan sonra. Demek ki bu kurumlar bizim anladığımız anlamda kurumlar değil. Siyasal iktidarın güdümüne giren kurumlar sağlıklı çalışamazlar. O zaman en büyük zararı iş adamları görür'' diye konuştu.
"Demokrasi açığı büyüyor"

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında 1946 ve 1950'lerden bahsetmesine atıfta bulunarak, "Demokrasiden söz ettik, yine 1946'lardan başladık. Nereden başlarsak başlayalım, bugünü görmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez sorunlu bir meclis açılıyor. Sorunları olan bir meclis açılıyor. Dönüp bakmamız lazım. Bu sorunları yaratan kim? Ana muhalefet partisi mi? Yoksa iktidar mı? Peki bu sorunlar bilinmiyor muydu? Niye sorunları çözmek için çaba harcamadınız?" diye sordu. Demokrasi açığının büyüdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Yasama, yargı, yürütme denen üç kurum var demokrasilerde. Çağdaş demokrasilerde dördüncü kurum medya. Bana kim Türkiye'de medyanın üzerinde baskı olmadığını söyleyebilir? Kimse söyleyemez. Medyanın üzerinde ciddi bir baskı var. Medyada baskı varsa, halkın sağlıklı bilgi edinme hakkı yoktur. Yargının bağımsız olduğunu kim söyleyebilir. Bana bir Allah'ın kulu çıkıp desin ki, 'Türkiye'de yargı bağımsızdır.' Efendim Türkiye kanun devleti. Hukuk farklı bir şeydir. Kanun fakülteleri yoktur, hukuk fakülteleri vardır. Kanunların üstünlüğü yoktur, hukukun üstünlüğü vardır" dedi.

Haberal ve Balbay'ın tahliye talebine reddine tepki

Kılıçdaroğlu, 12 Haziran seçimleri ile milletvekili seçilen Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın tahliye taleplerinin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmesine tepki gösterdi. Milletin iradesine darbe vurulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Her yurttaşın seçme, seçilme hakkı vardır. Gittiniz cumhuriyet başsavcılığına başvurdunuz, 'milletvekili adayı olmak istiyorum' dediniz. 'Engel yok' dediler. Gidiyorsunuz istediğiniz parti hangisiyle başvuruyorsunuz belgelerle beraber. Seçiyorlar sizi, YSK'ya ilgili parti bildiriyor. YSK bakıyor belgelere, soruşturuyor, 'tamam senin aday olmanda engel yok' diyor. Bunun üzerine halk seni milletvekili seçiyor. Geliyor yine YSK'ya gidiyor. YSK onaylıyor, Resmi Gazete'ye gönderiyor. Bununla birlikte YSK TBMM'ye de bildiriyor. Hakkınızda verilmiş bir hüküm yok. Sadece tutuklusunuz. Niçin tutuklusunuz? O da meçhul, ama tutuklusunuz. Bu kişinin parlamentoda yemin etmesi lazım. Seçilmiş. Yüksek Seçim Kurulu onaylamış. TBMM'ye bildirilmiş, mazbatasını almış. Hiçbir sorun yok. 'Sen kusura bakma TBMM'ye gidip yemin edemezsin.' Niçin? Deliller toplanmadı. Üç yıldır deliller toplanmadı. Kim delilleri toplamadı. İktidar ne güne duruyor. Deliller toplanmadı ama ben seni yargılıyorum. Yarın onun lehine bir karar çıkarsa ne olacak? Hayır kanunlar böyle değil. Hukuk devletinde özel yetkili mahkeme olmaz. Demokrasinin kalitesi bu mu? Siz, Cumhuriyet tarihinde olmayan şeyleri yapıyorsunuz."

"Yargıçlar davalara kan davası gibi bakmasın"
Ergenekon kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık'ın kitap taslağının toplatılmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Bana söyleyin. Bütün cumhuriyet tarihi boyunca, yazılmamış taslak kitap dolayısı ile tutuklama ve hapse atılma hangi iktidar döneminde oldu? Bunun adına ileri demokrasi diyorlar. Niye birbirimizi kandırıyoruz?" diye sordu. Başbakan'ın Anayasa çağrısına da değinen Kılıçdaroğlu, "Referandumdan hemen sonra söyledim. Buyurun çağrı yapın. Parlamentoda bir ekip oluşsun, anayasa değişikliği için yol alalım. Sayın Erdoğan 'bizim gündemimizde anayasa değişikliği yok' dedi. Şimdi anayasa yapalım diyor, eyvallah. Anayasa değişikliği konusunda en net görüşlerini kamuoyuyla paylaşan tek parti CHP'dir. Bizim görüşlerimiz belli. Evrensel hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapacağız" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, "Yargıçların bir davaya bakarken, kan davası gibi bakmamalılar" yorumunu yaptı.

"Milletin iradesine darbe vuruyorsunuz"

Başbakan'ın konuşmasında "halkın iradesi" konusuna vurgu yapmasına atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, CHP'den milletvekili seçilen Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'a işaret ederek, "Bunları kim seçti? Yurt dışından gelenler mi seçti. Bu ülkenin insanları seçti. Bu ülkenin insanlarının seçtiği insanların iradelerine darbe vuruyorsunuz. Birbirimizi kandırmayalım. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü sadece Türkiye'ye özgü değil. İnsanın olduğu her yerde olması gereken temel kuraldır. Benim seçme seçilme hakkıma sınır getiren bir düzenleme varsa, bu düzenleme insan haklarına aykırıdır. Demokrasi kalitesi herkes için geçerlidir" diye konuştu.
Eylemler ve söylemlerin tutarlı olması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buyursun bir işadamı hükümeti eleştirsin bakalım. Başına ne gelecek görelim. Böyle demokrasi olur mu? Bir işadamı özel bir sohbette 'CHP Birinci parti olabilir' demiş. O kadar. Vay sen misin onu söyleyen. Bir partinin birinci olacağını düşünmek ne zamandan beri bu ülkede suç olmaya başladı. Tarafsız olan bertaraf olur, hangi demokraside vardır böyle bir söylem. Hem bunları söyleyeceksiniz. Sonra da 'demokrasi hukuk istedik olmuyor' diyeceksiniz. Kim yapmıyor? Siz getirdiniz de biz karşı mı çıktık? Yargıda ciddi sorunlarımız var. Biz CHP olarak demokrasi, hukuk, insan hakları, kadın-erkek eşitliği, AB'ye tam üyelik süreci için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Bugün 60'a yakın gazetecinin hapiste olduğu bir ülkeyi, Batı'da gidip 'bizde demokrasi var' diye anlatamazsınız."
cumhuriyet portal 
seyyah1906

sorunları demokratik yöntemlerle çözmek yerine görmezden gelmek

Çankaya Köşkü'nün internet sitesinden tutuklu vekilllerle ilgil açıklama yapıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül açıklamada "Yeni bir anayasa hazırlanması kaçınılmaz hale gelmiştir" dedi.
İşte o açıklama;

Sayın Cumhurbaşkanımız, genel seçimler sonrası yaşanan gelişmeler üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılmasını istemişlerdir:

Bilindiği gibi, sağlanan güven ve huzur ortamında, vatandaşlarımızın yüksek oranda katılımıyla çok başarılı bir genel seçim gerçekleştirildi. Yine vatandaşlarımızın yüksek oranda temsil edileceği bir parlamento tablosu ortaya çıktı.

Ülkemizin demokratik gelişmişlik ve olgunluk seviyesini ortaya koyduğu için, bütün dünyada da takdirle karşılanan bu başarıya gölge düşürülmemesi çok büyük bir önem taşımaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kompozisyonu ve seçmenlerin yüzde doksanbeşini aşan temsil oranı, çözüm bekleyen sıkıntılarımızın elbirliğiyle aşılması için büyük bir şans olarak görülmelidir.

Son günlerde yargı mercileri tarafından verilen kararlar ve bunlara dayalı tartışmalar, anayasal ve yasal düzenlemeler başta olmak üzere, hukuk sistemimizin ve demokrasimizin evrensel standartlara ulaştırılması için daha köklü reformlara ihtiyaç bulunduğunu göstermektedir.
Bugün karşı karşıya kaldığımız hukuk temelli bu sorunların, ülkemiz için fırsata dönüştürülebileceği kanaatindeyim. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de, hukuk kurallarının zamanla ihtiyaçlara cevap veremez hâle geldiği ve kamu vicdanıyla bağdaşmayan sonuçlar doğurabildiği bir gerçektir.

Bu sebeple, söz konusu sorunların çözüm için bir fırsat olarak görülmesi ve demokratik standartlarımızı yükseltecek yeni bir anayasa hazırlanarak kısa sürede hayata geçirilmesi kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Sorunları demokratik yöntemlerle çözmek yerine görmezden gelmek veya çözümü ertelemek, sorunların daha da büyümesine ve enerjimizin heba edilmesine yol açmaktadır. Siyasî tarihimiz bunun çarpıcı örnekleriyle doludur.

Tüm bu sorunların çözüm yeri, millet iradesinin daha yeni tecessüm ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Bu itibarla, mecliste temsil edilme imkânını elde eden siyasî partilerimizi, meclisin dışında değil, tam aksine bu meşru ve demokratik zeminde, toplumun bütün kesimlerini de dahil ederek birlikte çalışmaya çağırıyorum
mynet

6/24/2011

seyyah1906

istanbul'dan milletvekili seçilen engin alan'ın tahliye talebi reddedildi bahçeliden sert tepki

Balyoz Planı davası kapsamında tutuklu olarak yargılanırken MHP'den İstanbul Milletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın tahliye talebi reddedildi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, taleplerin ardından verilen arada Alan'ın avukatı Ayhan Nacak tarafından yapılan tahliye talebine ilişkin dilekçeyi de inceledi.
Mahkeme heyeti, Alan'ın tahliye talebini kabul etmedi.

Erdoğan "gideceği yeri o da buldu" demişti!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alan hakkında, geçtiğimiz mayıs ayında ATO'da yaptığı konuşmada, "Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir Korgeneral ayağa kalkmaz mı. Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi. Çanakkale’de anma törenlere gidiyoruz bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ondan sonra gereği yapıldı o ayrı mesele. Ama şimdi bakın gideceği yeri o da buldu" demişti.

Bahçeli'den ağır tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının milli iradeye saygı, Türk demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından "esef verici bir garabet" olduğunu belirterek, "Mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmelidir" dedi.

Bahçeli, seçilmiş milletvekillerinin tahliye edilmemesiyle ilgili yargı kararları hakkında yazılı bir açıklama yaptı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili seçilen Mehmet Haberal, Mustafa Balbay ve Engin Alan'ın tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının, milli iradeye saygı, Türk demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından "esef verici bir garabet" olduğunu savunan Bahçeli, "AKP iktidarının vesayeti altında siyasallaşan güdümlü yargının hazin bir örneği olan bu kararlarla, egemenliğin yegane kaynağı olan milli iradeye, demokrasiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne meydan okunmuştur" dedi. Bahçeli şöyle devam etti:
"Türkiye, milli iradeyi hiçe sayan, tanımadığını ilan eden hukuk dışı bir yargı müdahalesiyle karşı karşıyadır. Adalete olan güven duygusu çok ağır yara almıştır. Milli irade gaspı olan bu kararlarla yargı krizi, demokrasi krizine ve siyasi krize dönüşmüştür. Bu vahim durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakan ve AKP yöneticilerinin sessiz, suskun ve tepkisiz kalmaları, ileri demokrasi anlayışlarının ne olduğunun hazin bir göstergesidir. Bugün yaşanan krizin hukuki süreçler içinde aşılamaması halinde siyaset kurumu bu duruma müdahale etmek zorundadır. Bunun için yapılması gereken, mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmesidir. Burada en büyük görev ve sorumluluk Meclis çoğunluğu nedeniyle Başbakan'a ve AKP'ye düşmektedir. Başbakan'ı bu konuda sorumlu davranmaya ve gerekli girişimleri başlatmaya davet ediyorum."
cumhuriyet portal
seyyah1906

yeni milletvekili hakan şüküre hatip dicle sorusu cevap gündemi takip edemedim

AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, "Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve BDP’li milletvekillerinin Meclis’e gitmeme kararı almasını" nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine "Gündemi takip edemedim. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur" dedi.

Şükür, eşi Beyda Şükür ile Milano’dan İstanbul’a gelişinde Atatürk Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Eşinin rahatsızlığı nedeniyle yurt dışına gittiklerini ifade eden Şükür, bu nedenle milletvekili mazbatasını henüz alamadığını söyledi. Şükür, "Seçilenleri tebrik ederim. Hayırlısı olsun, çok seviyeli, ülkemizin yükselen çıtasını daha ileri götürmek için muhalefetiyle, iktidarıyla önemli günler bizim olur inşallah. Tek dileğim ülkemizin daha iyi yerlere gelmesi. Bunun için üzerime düşen bu büyük sorumluluğu kaldırabileceğime inandım ve aday oldum. Mazbatamı aldıktan sonra Ankara’ya gideceğim. Umarım her şey milletimizin istediği gibi olur" diye konuştu.

Şükür, "Milletvekili seçildikten sonra hayatında ne değişti?" sorusu üzerine de şunları söyledi: "Milletvekilliği bir kere çok heyecanlı ve onurlu bir durum. Ulu Önder Atatürk’ün, silah arkadaşlarının açtığı Meclis, çocukluk dönemimizden beri hayalini kurduğumuz, oraya giderken büyük heyecan duyduğumuz bir yer. Şimdi oraya girecek olmanın büyük heyecan ve onuru var. Bu heyecan ve onur, aldığımız sorumlulukla çok daha farklı bir boyuta geldi. İnşallah orada layığıyla ülkemizi ve milletimizi temsil ederiz. Hem iç sahada hem uluslararası platformda ülkemizin çok daha başarılı olması için var gücümüzle çalışacağız. En azından kendi adıma bunun garantisini verebilirim. Hayata bakış açım bu. Şu anda halkımız, milletimiz bize bir görev verdi. Bu vekilliği zaten milli takım bünyesinde yapıyordum, inşallah yeni girdiğim siyaset arenasında büyüklerimin de katkısıyla iyi bir takım havası oluştururuz. Sadece kendi partimin bünyesinde değil, diğer partilerin onayı ve desteğiyle bu güzel ülkeyi daha yaşanır hale getirmek istiyoruz. En büyük proje olan yeni anayasa konusunda, uzlaşarak, bütün insanlığı kucaklayacak ve bir örnek teşkil edecek yeni bir anayasa yazmak gerekir. Çünkü çevremizde bizi örnek alan ülkeler var. İnşallah hep beraber bunu gerçekleştireceğiz.

Demokrasi bir son değil, bir yolculuk. Bu yolculukta emin adımlarla yürümeye kararlı bir milletiz. Çok farklı mozaik yapısı olan toplumumuz için insana dayalı, yalın, sade bir anayasa yaparak biz de tarihe geçmek isteriz.

Umarım Sayın Başbakan ve muhalefet partileriyle kardeş ve dostça, sporda da böyleydi, bundan sonraki süreçte de yapım bu olacak, bu birlikteliği hep birlikte yakalarız."

"PAZARLIKLA BU İŞE GİRMEDİM"
"Seni spordan sorumlu bakan olarak da görecek miyiz?" sorusu üzerine Şükür, "Ben pazarlık ile bu işe girmedim, ben vekillik olarak girdim. Sayın Başbakanımız bir teklif getirdi, ben de kabul ettim. Yapabileceğime inandığım bir görev bu. Nasıl takımlarda görevleri verenler büyükler, koçlar, takımın ileri gelenleridir, görev neresi olursa olsun öyle bir pazarlığım hiçbir zaman olmadı, ben önce bölgemin sonra Türkiye’nin milletvekiliyim, inşallah layıkıyla yaparım" yanıtını verdi.

Bakan olması durumunda önceliklerinin ne olacağının sorulması üzerine de Şükür, "Siyaset arenasına yeni giriyorum. Bu işle ilgili büyükler ve bir bakanımız var. Bununla ilgili bir şey söylemekten haya ederim, çok doğru olmaz.

Olmayan bir şey üzerine yapabileceklerimi anlatmak doğru olmaz. Şu anda sportif olarak eksik gördüğüm, yapılması gereken çok şey var ama yapılan da çok şey var.

Çok büyük başarı var, büyük organizasyonlar alınıyor. Tabii ki altyapı çok önemli, çocukların ve gençlerin branş seçimlerine önem verip, eğitime sporu biraz daha fazla sokmak, ders saatlerini artırmak gerekir. Ama bu konularda zaten Sayın Faruk Özak ve spor yöneticileri önemli hizmetler veriyor. Sayın Başbakanımızın da eski bir sporcu olmasının avantajları var. Önemli yatırımlar oldu. Ben bunun neresinde olacağımı henüz bilmiyorum ama çok çalışacağımın garantisini veriyorum" diye konuştu.

Şükür, "Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve BDP’li milletvekillerinin Meclis’e gitmeme kararı almasını" nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de "Gündemi takip edemedim. Böyle bir durum varsa bu yargının ve Yüksek Seçim Kurulunun aldığı bir karar. Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur. Ben bu konuda henüz erken olduğu için bir şey söylemek istemiyorum" dedi.

"(SENATÖRÜM) DİYEN VAR"
"Futbolcu arkadaşlarınız aradığında sizi nasıl kutladı, örneğin Emre Belözoğlu aradığında size ’Sayın vekilim’ diye mi hitap etti?" sorusu üzerine Şükür, şunları kaydetti: "Tabii, futbolcu ortamı esprilidir. Beni arayıp ’Senatörüm’ diyen var, ’Milletvekilim’ diyen var. Tabii espri ile yaklaşanlar oldu.

Aslında sporun içerisinde de siyaset var, ben bunu senelerce bizzat yakından hissedenlerden biriyim. Onun için biraz da hazırlıklı gidiyorum. Siyaset, insan ilişkilerinin ön planda olduğu, farklı farklı görüşlerin bir arada yoğrulduğu bir yer. Ben spor dünyasındaki arkadaşlarımla beraber çözümler arayacağım. Ülkeye herkes hizmet edebilir." Şükür, "Sporcu arkadaşlarından da siyasete girmek istediğini söyleyen oldu mu?" sorusu üzerine, "Öyle bir şey söylenmedi. Oynarken herkes mutludur, oynadıktan sonra başka şeyler söylenebilir. Siyasete girilmemesi için bir sebep yok. Çünkü çok düzgün arkadaşlarımız var spor dünyasında. Umarım onlar da katkı yaparlar" dedi.

Coşkun Özarı’nın vefatına ilişkin de Şükür, "Başımız sağ olsun, uçakta haberi okudum. Yarın cenazeye katılıp ondan sonra mazbatamı alacağım. Çok değer verdiğim bir büyüğümdü. Ülke sporuna çok büyük katkılar sağlamış, hakikaten adam gibi adamdı. Polemiklerin dışında kalmayı seven, fikirleriyle insanlara ışık tutan biriydi. Kendisini çok seviyordum, Allah ailesine sabır versin" diye konuştu.
mynet
seyyah1906

hani halk en büyük güçtü bunları başka bir ülkenin halkımı seçti?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’den milletvekili seçilen ve Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin reddedilmesine tepki göstererek “Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbenin karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz” dedi.
Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmesi üzerine CHP Merkez Yönetim Kurulu, (MYK) parti genel merkezinde olağanüstü toplandı. Toplantıya Ankara dışında olan CHP’nin hukukçu Genel Başkan Yardımcıları Süheyl Batum ve Sezgin Tanrıkulu ile Sena Kaleli katılamazken CHP’nin yeni seçilen hukukçu milletvekilleri İlhan Cihaner, Rıza Türmen ve Emine Ülker Tarhan ile Atilla Kart toplantıya katılarak MYK üyelerine bilgi verdi. Yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sırasında toplantıya katılan MYK üyeleri de kürsüde hazır bulundu.


“3 YILDIR DELİLLERİ TOPLAMAK İÇİN CHP Mİ GÖREVLİYDİ?”
Demokrasilerde halkın iradesinin çok önemli olduğunu, halkın iradesini de Meclis’in temsil ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin hangi koşullarda Meclis’e seçileceklerinin açık olduğunu, adayların milletvekili olmalarında sakınca bulunmadığına dair belgenin Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) teslim edildiğini ve YSK’nın da “Milletvekili seçilmelerinde sakınca yoktur” şeklinde görüş bildirdiğini anlattı. Milletvekillerinin seçilmelerinin ardından milletvekili seçilenlerin Resmi Gazete’de yayımlandığını ve bunun ardından milletvekillerinin Meclis’te yemin ettiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, “İki arkadaşımızın kesinlikle hiçbir mahkumiyetleri yok. Milletvekili seçilmelerinde hiçbir engel yok. Resmi Gazete’de yayımlanmış, TBMM’ye bildirilmiş, bildiren organ YSK, o da bir üst yargı organı, onun üstünde itiraz edecek başka makam da yok” dedi.

Mahkemenin Balbay ve Haberal’ı “Deliller toplanamadı, o nedenle serbest kalamazlar” kararı verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görevliydi? Hangi ülkede, hangi demokrasinin, evrensel hukuk kurallarının geçerli olduğu ülkede 3 yıldır insanları içeri atacaksınız, ‘Efendim deliller toplanamadı.' 20 yıl olsa 20 yıl da mı içeride kalacaklar?” diye sordu.

“KARAR HALKIN İRADESİNE DARBEDİR, SÜKUNETLE İTİRAZI BEKLEYECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’nin açılış konuşmasında tutukluluk sürelerinin uzamasının kendisini de rahatsız ettiğini söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu arkadaşlarımız hiçbir zaman dokunulmazlık istemiyorlar, bizi yargılayın demiyorlar. Hiç kimse dokunulmazlıkların arkasına saklanmıyor. Eğer siz bunların gelip yemin etmelerine, milletvekili olarak parlamentoya gelmelerine engel koyarsanız siz, halkın iradesini yok sayarsınız. Hani halk en büyük güçtü? Bunları başka bir ülkenin halkı mı seçti? Bizim ülkemizin halkı seçti. Halkın iradesine saygı gösterecekseniz, bu yargı kararı, halkın iradesine vurulan bir darbedir, bunun bilinmesi lazım. Biz sükunetle itiraz sonucunu bekleyeceğiz. Ve umuyoruz ki evrensel hukuk galip gelir. Bu ülkede yargıçlar da vardır diyebileceğimiz bir ortam tesis eder. Halkın iradesine saygı duymayan, yargı aracılığıyla ben politikayı nasıl dizayn ederim diye yola çıkanların ayıplandığı bir karar ortaya çıkmış olur. Arzumuz bu. Hukuk, demokrasi egemen olsun bu ülkede. Yasama organının ne demek olduğu bilinsin bu ülkede.”

“HALKIN İRADESİNE İNDİRİLEN DARBE KARŞISINDA SESSİZ KALMAYACAĞIZ”

Kılıçdaroğlu, Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin evrensel hukuk ve halkın iradesi hiçe sayılarak reddedildiğini dile getirerek “Bu ülkede demokrasi bu kadar ucuzlamadı, kimse kusura bakmasın” dedi.

Seçim sürecinde “demokrasi” söylemini ön planda tuttuklarını ve bir “Demokrasi Raporu” açıkladıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Hukukun üstünlüğünü bir tarafa bırakıp birilerinin üstünlüğünü sağlamak için yargı kararını alacaksınız, o yargı kararı karşısında sessiz duracaksınız, olmaz. Hukukun üstünlüğü herkes için geçerli olmak zorundadır. Evrensel bir kuraldır. Bu kurala herkesin uyması lazım. Özellikle de bunu en iyi bilmesi gereken yargıçların uyması lazım” diye konuştu.

“Bu kararla demokrasi yara almıştır” diyen Kılıçdaroğlu, görevlerinin demokrasiyi derinleştirmek ve halkın iradesine saygı duyulan bir düzeni getirmek olduğunu belirterek “Birilerinin iradesini, 3 kişinin, 2 kişinin iradesini kalkıp halkın iradesi üzerine tesis etmek demokrasi değildir. Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbenin karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla ve azimle sürdüreceğiz. Herkes bunu çok iyi bilsin. Yargı, demokrasiyi güçlendirmek için vardır, demokrasiyi askıya almak için yargı yoktur” diye konuştu.

“HERKES BU KARARA TEPKİ GÖSTERMELİ”

Siyasi otoritenin beklentileri doğrultusunda verilen karar karşısında CHP olarak sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Kararlılıkla haklarımızı sonuna kadar savunacağız. 2 arkadaşımız parlamentoya gelecek, özgür iradeleriyle yeminlerini içecekler ve milletvekili olarak görevlerini yapacaklar. Onlar, Türkiye’nin milletvekilidir. Onların hapiste tutulmaları, hiçbir demokrasinin kabul etmeyeceği bir sistemi Türkiye’ye getirmek demektir” dedi.

Cumhurbaşkanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dahil herkesin bu karara tepki göstermek zorunda olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Demokrasi, hukuk hepimiz için vardır. Birileri için demokrasi, hukuk olmaz. Kararlılıkla sonuna kadar düşüncelerimizi savunacağız, arkadaşlarımız parlamentoya gelecek ve milletvekili olarak özgürce iradelerini yerine getirecekler” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, açıklamasının ardından soru kabul etmedi.
mynet

6/23/2011

seyyah1906

mağdur olduğunu iddia edenler bugün bu operasyonun bizzat mimarlığını üstlenmiş

Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin iptali üzerine BDP'nin desteklediği bağımsızlar boykot kararı aldı. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu tarafından ittifakla alınan kararda "Parlamento ve iktidar bu haksızlığı giderme ve demokratik siyasetinin önünü açarak çözüm olanaklarını geliştirme yolunda somut bir adım atıncaya kadar parlamentoya gitmeyeceğiz" denildi.
Bağımsız milletvekillerinin Diyarbakır'daki toplantısının ardından açıklamayı milletvekili Şerafettin Elçi yaptı. Elçi açıklamasında şunları kaydetti:

"Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu Türkiye halklarının barış içinde ve özgürce bir arada yaşaması amacıyla yan yana geldiği günden beri birçok operasyonun hedefi haline gelmiştir. YSK vetosu ile başlayan süreç keyfi tutuklama, gözaltılar, askeri ve siyasi operasyonlarla hiç durmadan devam etmiştir. Bu engelleme ve barış sürecinin önünü tıkama operasyonların son halkası Diyarbakır milletvekili sayın Hatip Dicle’nin yasal haklarının yetkisiz bir kurum tarafından gasp edilmesiyle sonuçlanmıştır. Dün bu tarz operasyonlardan mağdur olduğunu iddia edenler bugün bu operasyonun bizzat mimarlığını üstlenmiş durumdadırlar. Halklarımıza barış ve özgürlük sözü vermiş olan bloğumuzun Bu şartlar altında benzeri operasyonlara sürekli muhatap olacağı anlaşılmıştır. Parlamento ve iktidar bu haksızlığı giderme ve demokratik siyasetinin önünü açarak çözüm olanaklarını geliştirme yolunda somut bir adım atıncaya kadar parlamentoya gitmeyeceğiz. AKP yönetimi çalınmış milletvekilliğini hakkı olana derhal iade etmelidir. Tüm demokrasi güçlerini, barış sürecini baltalayan bu operasyonlara karşı demokrasiden yana tavır almaya davet ediyoruz. İttifakla alınan karar sizin bilgilerinize sunulmuştur."

Açıklamanın ardından Elçi kararın son derece açık olduğunu belirterek soru almayacaklarını söyledi.

"GAFLETTİR"

Devlet Bakanı Faruk Çelik, BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekillerinin Meclis'e girmeme kararına ilişkin, “Bu olayları devletin kurumları arasında siyasette çatışmaya dönüştürmek bir gaflettir” dedi.

KAFA KARIŞTIRAN AÇIKLAMA

Bu arada Ahmet Türk, “BDP’nin desteklediği milletvekilleri Meclis’e girmiyor” şeklinde bir açıklama yapmadıklarını söyledi. Türk'e dayandırılan bu sözler TRT Haber kanalında yer aldı.
mynet

6/21/2011

seyyah1906

mustafa balbay ile mehmet haberalın tahliye talebine savcılık ret yönünde görüş bildirdi

Savcılığın, Haberal ve Balbay'ın tahliye taleplerine ret yönünde görüş bildirdiği belirtildi.Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ile Nihat Taşkın, ikinci “Ergenekon” davası kapsamında tuktuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın tahliye istemlerinin reddini talep etti.


Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal, CHP'den Zonguldak milletvekili, gazeteci Mustafa Balbay'ın ise İzmir milletvekili seçilmesinin ardından avukatları tahliye dilekçesi sunmuştu. Mazbata ile birlikte sunulan dilekçeler davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirmeye alındı.

Tahliye talepleri ile ilgili mahkemenin savcıları Nihat Taşkın ile Mehmet Ali Pekgüzel'e de görüşleri sorulmuştu. Gün boyu değerlendirmelerini yapan iki savcının tahliye taleplerinin reddedilmesi yönünde görüş bildirdiği öğrenildi.
Savcıların ret yönündeki görüşlerine ise Anayasa'nın 83/2 maddesinin göndermesiyle 14. madde gerekçe gösterdikleri belirtildi.

ANAYASANIN 83/2. MADDESİ

Anayasanın 83/2. maddesi şöyle: "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'ye bildirmek zorundadır."

ANAYASANIN 14. MADDESİ
Anayasanın 'Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması' başlığı altındaki 14. madde ise şöyle: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkes,i ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir."
mynet

6/18/2011

seyyah1906

atatürk bu toplumda yaşayan herkesin lideri onu dar alanlara hapsederek siyaset yapılamaz

Kılıçdaroğlu, seçim sonrası yeni anayasa, Kürt sorunu ve seçim sonuçlarıyla ilgili Habertürk gazetesinden Amberin Zaman'a konuştu. İşte o söyleşinin Zaman'ın kaleminden çıkan bölümleri:
Deniz Baykal’ın seçim sonuçlarına ilişkin Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu net şekilde ifade eden, “Kimse kendini aldatmasın, Kemal Bey kurultayı toplamalı” ifadelerine ilişkin yoruma girmek istemiyor. Parti içi demokrasinin çalışacağını ve ancak yeteri sayıda delegenin kurultay için imza toplaması halinde kurultayda yarışabileceğini söylüyor. Ama böyle bir ihtimalin son derece zayıf olduğunu her haliyle belli ediyor.

Anlaşılan Kılıçdaroğlu, Baykal ile polemiğe girerek partinin eski kendi içinde kavgalı imajın yeniden oluşmasına izin vermek istemiyor. Önüne bakıyor. Baykal’ın, “CHP bir doğrultu sorunu yaşıyor. Örneğin, Kürt açılımı, yeni Kürt söylemi denildi. Ancak bu yaklaşım oy artışı getirmediği gibi CHP önemli merkezlerde oy erozyonuna uğradı” iddiaları karşısında asla yeni reformcu söyleminden geri dönmeyeceğinin ısrarla altını çiziyor.


Seçim taktiği mi?
Kılıçdaroğlu, Kürt sorununa çözüm aramanın seçim taktiği olmadığını, bu meselenin Türkiye’nin bekasını ilgilendirdiğini ve herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini savundu. “Sorunun çözülmesi için mutlaka CHP’nin katkısı gerekiyor. 30-40 yıldır siyaset görevini yapmadığı için bu sorun çözülemedi, bizim görevimiz iktidarı sorunun çözümüne zorlamak” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

“Sunduğumuz demokratikleşme raporunda geri adım atmamız asla söz konusu değil. Baskı değil özgürlük, esneklik ve çağdaş demokrasi vurgumuzu sürdüreceğiz. Özgürlüklerden hiç korkmamamız lazım. Ülke neden parçalansın. Tam tersi, Türkiye demokratikleştikçe çekim merkezi haline geliyor. Erbil’deki de, Şam’daki de Türkiye’ye gelmeyi hayal ediyor.”


‘Memlekete yararsa Öcalan'la görüşülür’
Kürt çözümüne ilişkin BDP’nin rekor sayıda milletvekili çıkarmasını olumlu bulan Kılıçdaroğlu belli konularda, örneğin faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu kurulmasına yönelik işbirliğine açık olduğunu ifade ediyor. Yeri geldiğinde AKP’yle de işbirliğine hazır olduğunu söyledi. Öcalan ile süren görüşmelere ilişkin, “Memleket için faydalı olacaksa neden karşı çıkalım” görüşünü yineleyen CHP Lideri, bu görüşmelerin içeriğini ana muhalefet partisi lideri olarak öğrenmeye hakkı olduğunu savundu.


“Başbakan bana Anayasa için geldiğinde kendisine bu talebimi bildireceğim” dedi.

Muhalefetin düzenli olarak iktidar tarafından bilgilendirilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla da en kısa zamanda bir araya gelip özellikle Suriye konusunda brifing alacağını sözlerine ekledi. Önümüzdeki dönemde dış siyasete daha fazla ağırlık vereceğini söyleyen CHP Lideri, AB üyeliğinden asla vazgeçilmemesi gerektiğini savunarak Türkiye’ye engel olmaya çalışan Sarkozy ve Merkel’i eleştirdi.


‘İlk 3 madde hariç tartışırız’
Anayasa’nın ilk üç maddesi haricinde vatandaşlık tanımı dahil tüm unsurları tartışmaya hazır olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Biz AK Parti’nin kırmızı çizgileri nedir, Başbakan’ın aklından neler geçiyor bunları bilmiyoruz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Meclis Başkanı’nın daveti üzerine bir komisyon kurulur. Her partiden iki milletvekili atanır, Anayasa hukukçuları bir araya gelir ve etraflıca tartışılır. Ancak biz sadece Meclis içerisindeki partiler değil dışındakilerle de görüşmek istiyoruz. Sivil toplum kuruluşlarıyla ve üniversitelerle de. Tabii dediğim gibi Başbakan ne düşünüyor, Cumhurbaşkanlığı konusunda gündeminde ne var bilemiyoruz. Ancak bizim açımızdan yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü ve dokunulmazlıkların kalkması son derece önemli. AKP’nin bir önceki Anayasa çalışmasının neticelerini gördük. Tek bir partinin mutfağında değişikliğe gitmek son derece tehlikeli.”


Kılıçdaroğlu’nun seçimden aldığı dersler
Esnaf gezilerinde sadece el sıkışıp bir iki dakika yeterli değil. Bunun otomatikman oya dönüşeceğini düşünmek yanlış. Seçmenin derdini dinlemek gerekiyor. Bu iletişim sürekli kılınmalıdır.

Seçimde organizasyon aksaklıkları oldu. Otobüsteki ses düzeni gibi. En önemlisi önseçimle aday belirlemek. 29 ilde bunu yaptık ve son derece başarılı netice aldık. Bir dahaki seçimde bütün adaylar inşallah önseçimle belirlenir. Parti içi demokrasinin gereği budur.

“Silivri listesi”
ile ilgili eleştirilere ilişkin Kılıçdaroğlu, “Haberal Zonguldak’ta gayet iyi netice almıştır. Çünkü orada sevilen bir insan. Orada 60 bin 172 fazla oy almıştır. AKP ise oylarını sadece 39 bin 614 artırmış. Bazı liberal yazarlarla son anda bir araya gelmekten vazgeçen Süheyl Batum’a yöneltilen eleştiriler konusunda ise “Buluşma olayını ilk defa duyuyorum” diyen Kılıçdaroğlu, “Hangi düşüncede olursa olsun hiç kimseyi dışlamaya hakkımız yok, doğru bulmuyorum, herkese kapımız açık” dedi. 


‘Atatürk de mi baraj altında kaldı?’
Kılıçdaroğlu ilk yurtdışı gezisini de Sosyalist Enternasyonal’e katılmak üzere yapacak. Washington’la ilgili henüz kesinleşmiş bir program yok. Bu arada AB’nin Genişlemesinden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, seçimlerden sonra hemen Kılıçdaroğlu’nu telefonla tebrik etmiş.

Türkiye’nin üyelik sürecinin gittikçe içine kapanan ve İslam’a karşı önyargılı duran Avrupa için bir etik ve manevi sınav niteliği taşıdığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yılmaması halinde Avrupa’nın silkinip vicdana, hoşgörüye yeniden kavuşmasına yardımcı olabileceğine işaret etti. Kılıçdaroğlu sözlerini, “Doğu ve Batı gibi kavramlar artık gittikçe anlamsızlaşıyor, artık dünya evrensel değerler ölçüsünde tarif ediliyor edilmeli” diyerek sürdürdü.


‘Atatürk siyasetüstü figür’
Baykal’ın yıllardır güttüğü, merkezine Atatürkçülüğü ve şeriat paranoyasını koyan siyasetin CHP seçmeni tarafından daha fazla benimsendiğini ima etmesi noktasında da, “Atatürk bu toplumda yaşayan herkesin lideri, onu dar alanlara hapsederek siyaset yapılmaz, yapılmamalıdır” dedi.

Baykal, Atatürk üzerinden siyaset yaptığına göre “99 seçimlerinde CHP baraj altında kaldı, o halde Atatürk de mi baraj altında kalmış oluyor” sorumuza gülümseyerek, “Atatürk siyasetüstü figür. Atatürk statükodan değil çağdaşlıktan, zamana, toplumdaki değişime ayak uydurmaktan yanaydı” cevabını verdi.

Yeni Anayasa konusunda Erdoğan’ın, “Kapılarını çalacağız” sözlerine ilişkin, “Biz kapımızı açmaya hazırız” diyor.


Etnik ve dini siyaset
Hiç olmadık kadar sert geçen seçim kampanyası hakkında neler düşünüyordu. Başbakan’ın kendisini Alevi kimliği üzerinden hedef almasına ne diyordu?

“Birincisi ben her zaman etnik kimlik ve din üzerinden siyaset yapmayı reddettim. Böylesi bir siyaseti de hiçbir şekilde ahlaklı bulmuyorum” dedi. Geçmişe sünger çekip Başbakan’ı affetmeye hazır mıydı peki? Kılıçdaroğlu’nun cevabı net: “Özür dilemedikçe cevabım ‘Hayır’. Evet Alevi’yim, bu ne zamandan beri suç sayılıyor bu ülkede. ‘Hakkınızı helal edin’ diyen biri, başkasının inancını sorgulamaz. O zaman siyasetin gereği olarak sarf ediyordur bu sözleri. Kendi inancı gereği olarak değil.”

Erdoğan’ın, The Economist Dergisi’nin CHP’ye oy vermesi telkininde bulunması üzerine CHP’ye “küresel çete” ithamında bulunmasına ilişkin yargı yoluna başvurmaktan vazgeçmeyeceğini de sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu’nun, belli ki Erdoğan’a karşı öfkesi halen yatışmış değil. Ama buna rağmen bir saat süren mülakatımız boyunca ısrarla “Yapıcı muhalefet” dedi. Ayrıca Türkiye’nin yeni Anayasa ve Kürt sorunu gibi hayati meseleler noktasında gündelik siyasi hesapları bir kenara itip Türkiye’de barış ve demokrasinin kök salması adına iktidar partisiyle uyum içersinde çalışmayı bir vicdani sorumluluk olarak addediyor.


Değişime ilk adım, tüzükle atılacak

CHP’nin seçim sonrası yeni yol haritası belirlendi. Seçim analizleriyle eşzamanlı olarak partinin tüzüğü de yenilenecek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu MYK toplantısında tüzük kurultayı için çalışmaların başlatılması talimatını verdi.

Parti yönetimi, önce tüzük kurultayı, ardından olağan kurultay yapmayı planlıyor. Performans kriterlerinin esas alınacağı yeni tüzükte, başarılı olanlar kalacak, başarısız olanlar gidecek. Milletvekilli adayları ön seçim ile belirlenecek, böylece her seçimden sonra kongre tartışmalarının da önüne geçilecek.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “Sosyal demokrat bir partide olması gereken ne varsa yeni tüzükte olacak. Dünyada kabul edilen ve uygulanan tüm demokratik mekanizmaları yeni tüzüğümüze yansıtacağız. Parti içi demokrasinin hâkim kılındığı yeni bir sistemi hâkim kılacağız. Olağan kongremizi daha demokratik bir yapıda yapacağız” dedi. Tekin ‘MYK’da Genel Başkan’a “açık çek” verdiklerini belirterek, “Genel Başkan’ın elini rahatlatmak için bütün MYK üyeleri olarak görevi bırakmaya hazır olduğumuzu aktardık” diye konuştu.
cumhuriyet portal

6/17/2011

seyyah1906

meclis başkanı mehmet ali şahin yemin töreninde söylenecekler iç tüzükte yazılı

Meclis Başkanı Şahin, yeni dönem için kaydını yaptırmak üzere Karabük Milletvekili Osman Kahveci ile birlikte geldi. Kaydını yaptıran Şahin ve Kahveci daha sonra parmak izi verdi ve fotoğraf çektirdi. Görevlilerle tek tek tokalaşan Şahin gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Şahin, 24'ncü döneme ilişkin mesajının sorulması üzerine "24'ncü dönemin Türk demokrasisinin daha da gelişmesine halkımızın refah seviyesinin daha da yükselmesine hizmet eden bir dönem olmasını diliyorum. Doğrusu halkımızın da beklentisinin de bu olduğu düşüncesindeyim. Halkımızın bu beklentisinin bu dönemde geçtiğimiz dönemlerden daha fazla gerçekleşmesini diliyorum. Bu dönemde görev yapacak olan tüm milletvekili arkadaşlarımıza üstün başarılar diliyorum" dedi.

"Yargı organları karar verecektir"

Şahin bir gazetecinin 12 Haziran'da seçilen bazı isimlerin tutukluluğuna ilişkin sorusuna ise "Tabi buna yargı organları karar verecektir. Milletvekili seçilen ve tutuklu bulunan sayın milletvekillerinin dosyalarına bakan yargıçlar değerlendireceklerdir. Sanıyorum onlar ellerindeki mevzuat çerçevesinde hareket edeceklerdir. Geçmişte milletvekili seçilince tahliye edilip parlamentoda görev yapan milletvekilleri oldu. Ama her ayrı durumu müstakil olarak yargıçların değerlendireceğini düşünüyorum" karşılığını verdi.

"Böylesine lüzumsuz bir tartışmanın faydası yok"

Şahin,yemin tartışmaları konusundaki bir soruya da "Milletvekillerinin hangi metni yemin olarak genel kurul kürsüsünde söyleyecekleri anayasada, içtüzükte yazılıdır. Bu değişinceye kadar, -değişmesi icap ediyorsa- milletvekili arkadaşlarımızın bu yemini yapmaları gerekiyor. Aksi halde yemin etmemiş ya da yemin etmekten kaçınmış duruma düşer, parlamento çalışmalarına bu arkadaşlarımız katılamazlar. Ben hiçbir milletvekili arkadaşımızın böyle bir tavır içinde olacaklarını düşünmüyorum. Geçmişte de pek olduğunu hatırlamıyorum. Daha 24'ncü dönem başlarken böylesine lüzumsuz bir tartışmanın, ne bu tartışmayı açan arkadaşlarımıza ne mensubu oldukları siyasi partiye ne ülkemize hiçbir faydası olmaz. Onu düşüneceklerini tahmin ediyorum" yanıtını verdi.

AKP'li Kahveci'nin rozetini taktı

Şahin daha sonra da Karabük Milletvekili Osman Kahveci'nin rozetini taktı ve birlikte fotoğraf çektirdi. Rozet takmak uzun süre uğraşan Şahin "Vidalıymış, kolay kolay çıkmaz, dört yıl devam eder" dedi. Osman Kahveci de yıllarca ormancı olarak ülkeye hizmet ettiğini belirtirken "Rozetin başkanın elinden takılması gerçekten benim için gurur verici. Yıllarca Türk ormancılığına hizmet ettik inşallah bundan sonra milletimize hizmet edeceğiz" dedi. Gazetecilerin Kahveci'ye üzerindeki takım elbisenin 'kaliteli' olduğunu söylemesi üzerine de, rozeti takmakta zorlanan Meclis Başkanı Şahin "Kaliteliymiş, biraz önce test ettik" dedi.
cumhuriyet portal
seyyah1906

erdoğan yönetimindeki akp'nin yapmayacağı çirkeflik atmayacağı iftira olmayacağı nettir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün bir genelge yayınlayarak, “Tuzaklara, aramıza sızmaya çalışan provokatörlere dikkat edilecek” sözleriyle teşkilatını uyardı. Bahçeli, özetle şu ifadeleri kullandı:



“Türk siyasi tarihi AKP zihniyeti kadar haramla helal arasındaki çizgiyi ihlal eden, yanlışa mazeret bulma densizliğini gösteren başka bir partiye şahit olmamıştır. Bu itibarla Erdoğan’ın yönetimindeki AKP’nin yapmayacağı çirkeflik, atmayacağı iftira olmayacağı nettir. Nitekim MHP’nin olmadığı bir Meclis ve etkisinin sıfıra yakın olduğu bir siyaset yapısı ihanet mahzenlerinde AKP eliyle mayalandırılmıştır. AKP’nin etnik kimliklere kucak açarak hazırlamayı planladığı yeni anayasaya milli direnci gösterecek tek siyasi parti MHP’dir. Baraj altında kalması, itibarını kaybetmesi ve yıkılması için iğrenç ve aşağılık her oyun gösterime sokulmuştur. MHP’yi köşeye sıkıştırmak için AKP’den aldıkları destekle sefere çıkan şer odakları, davamızın kimliğini şerefsizce kullanmaya cüret etmişlerdir.

MHP daima dimdik ayakta

AKP hükümeti, demokrasiye yapılan darbeyle mücadele edeceği yerde utanmadan siyasetine malzeme yapmış, fırsat düşkünü ve siyasi ganimet avcısı olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Elbette MHP seçim sonuçlarını enine boyuna inceleyecek ve lazım gelen tedbirleri gecikmeksizin alacaktır. MHP, kerameti kendinden menkul bazı zevatın zırvalarının aksine dimdik ayaktadır. MHP’yi baraj altında bırakamayan AKP merkezli derin ittifak, bundan sonra da boş durmayacaktır. Oyunların sonuca ulaşamaması için saflarımız sıkılaştırılacaktır. Türkiye’nin önünde çok önemli üç konu başlığı bulunmaktadır. Bunlar yeni anayasa, mahalli idareler seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Bu konularla ilgili Genel Merkez’in belirlediği politikalar titizlikle takip edilecek, yerel düzeyde yapılacak beyanatlarda Genel Merkez’in çizdiği sınırlar içinde kalınacak ve yeknesaklık sağlanacaktır.

Pimi çekme ortamı var

Bu yeni dönemde etnik tahriklerin artabileceği ve bölücülerin AKP desteğiyle daha da şımarabileceği anlaşılmaktadır. MHP üzerinde operasyon yapmaktan vazgeçmeyen malum çevreler, bu defa da ısrarlı ajitasyon ve sinsi yönlendirmelerle Türkiye’de kardeş kavgasının pimini çekmek için uygun ortam gözleyeceklerdir. Bu itibarla tuzaklara dikkat edilecek, hatıralarımızı, inançlarımızı kullanarak fitne saçan çürümüş şahıslar tespit edilerek gecikmeksizin hukuki işlemler başlatılacaktır. Seçimlerin kapsamlı analizi yapılacak ve sonucunda hazırlanacak rapor, işbu genelgenin yayın tarihinden başlamak üzere bir ay içinde Genel Başkan Yardımcılığına sunulacaktır.”
hürriyet

6/14/2011

seyyah1906

alman milletvekili şırnakta bdp'liler için miting yaptı türkiyeyi eleştirdi

Seçimleri izlemek üzere iki gündür Türkiye'de bulunan Alman Sol Parti Milletvekili Harald Weingberg BDP Şırnak İl Başkanlığı'nda BDP'lilere seslendi ve konuşmasında Türkiye'yi eleştirdi.
'PATLAMAYI DÜNYAYA DUYURACAĞIZ’


Daha sonra Alman Sol Parti Milletvekili Harald Weingberg de konuşma yaptı. Weingberg, şöyle dedi:


"Bizim buraya gelmemizdeki asıl amacımız demokratik ve özgür bir seçim ortamının olup olmadığını görmekti. Fakat gördük ki bu mümkün değil. Çünkü seçimin yapıldığı bazı bölgelerde askerlerin olduğunu görünce bu seçimin özgür bir ortamda yapılmadığını gördük. Buradaki arkadaşlarımız bu seçimin geçen yıllardaki seçimlere göre daha demokrat bir ortamda gerçekleştiğini söylediler. 
Geçen yıllardaki baskıların olmadığını söylediler. Bu seçimin daha demokratik ortamda yapılıyor olması bazı şeyleri değiştirdi. Sizin mecliste daha fazla temsil edilmenizi sağladı. İki gündür bu bölgedeyiz. Seçimler ilk başladığında her şey güzel başladı. Fakat zaman zaman tatsız olaylar oldu. Bunun temel nedeni sizin bağımsız adaylarınızın seçilmesinin hazmedilmemesidir. Dün meydana gelen patlama bizim gözümüzün önünde meydana geldi. Biz bu olayı hem Almanya’ya hem de tüm dünyaya duyuracağız. Bunun sözünü de sizlere veriyoruz. Son olarak iki şey daha söylemek istiyorum. Birincisi patlamada yaralı olanlara geçmiş olsun diyorum. İkincisi de bağımsız adaylarınızın sayısını 16 arttırmanız sizin sivil bir çözüm istediğinizin kanıtıdır."

Açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapan BDP’liler, ardından olaysız dağıldı.

BDP’DEN AÇIKLAMA: PROVOKASYONLARA GELMEYELİM

Şırnak’ta dün gece seçim kutlamaları sırasında meydana gelen ve 9 kişinin yaralandığı patlamayla ilgili BDP il binası önünde Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal, İl Başkanı Abit İke, ilçe belediye başkanları ile Alman Sol Parti Milletvekili Harald Weingberg’in katıldığı basın açıklaması yapıldı.

İl binasını balkonunda yaklaşık 300 kişiye Kürtçe konuşan BDP İl Başkanı Abit İke, seçimden büyük bir başarıyla çıktıklarını ve Şırnak’ta Ak Parti’nin büyük bir hezimete uğradığını ileri sürdü. İke, "Bizim bu başarımızı hazmedemeyen zihniyetler dün akşam olduğu gibi bundan sonrada her çeşit provokasyona başvuracaktır. Buna karşılık bizim vatandaşımızın duyarlı olmaları gerekiyor. Bu tür provokasyona gelmemeleri gerekiyor" dedi.
hürriyet

6/13/2011

seyyah1906

seçimi kaybeden abdüllatif şener'den toplumun en dinamik kesimi kürtlerdir

Şener, "Seçimler gösterdi ki toplumun en dinamik kesimi Kürtlerdir. Yeryüzünde büyük heyecanlar oluşturan Büyük önemli siyasilerin tamamı ülkelerini felakete sürüklemiştir. Bazen zaferlerin en büyüğü yenilgidir." dedi.

Bağımsız aday olduğu Sivas'tan 17 bin oy alarak milletvekili seçilemeyen Abdüllatif Şener, partililerle bir araya gelerek değerlendirme yaptı. Eşi Berrin şener'in de hazır olduğu toplantıda seçimle ilgili değerlendirmelerde bulunan Şener sonuçların ülkeye hayır getirmesini diledi. Seçimlerin seçilenler hakkında verilen bir karar değil, oy verenlerin kendi haklarında verdikleri kararlar olduğunu ifade eden Şener, "İnsanlar kendileri için neyi uygun gördülerse o kararı vermişlerdir. Ancak insanların kendileriyle ilgili verdikleri, ülkenin geleceğiyle bağlantılı vermiş oldukları bu kararlar oluşan algıları ve kurguları çerçevesinde sonuçlanmaktadır. Eğer seçmenin algısı ve seçmenin gelecekle ilgili kurgusu saptırılmışsa küresel ve ulusal iletişim ve güç merkezleri tarafından bu güç merkezlerinin yönlendirmelerine uygun oluşan algı ve kurgular sonuçları ortaya çıkaracaktır. Bu seçimlerde bu şekilde neticelendirilmiştir." dedi.

'EN DİNAMİK KESİM KÜRTLER'

Seçim sonuçları ile ilgili uzun analizler yapmak istemediğini belirten Şener şöyle devam etti:
"Bu seçimler göstermiştir ki Türkiye'de yaşayan 74 milyon insan birlik beraberlik içinde olmak zorundadır. Ülkemizin bütünlüğü her şeyin önünde. Ancak sindirilen ve yükselen değerlerin var olduğunu görmüş olmaktan üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Ülkemizin içinde Sivas'ın bulunduğu büyük kesinde sindirilen susturulan özgüven duyguları tahrip edilerek değerleri yitirilen geniş kitleleri görmek en büyük üzüntümdür. Hiçbir seçimde görmediğim kadar, rastlamadığım kadar insanımızın özgüven duygusunu yitirdiğini, sindirildiğini ve bastırılmış olduğunu görmekten büyük üzüntü duydum.

Bu seçim sonuçlarında en büyük oy artışlarını BDP'nin bağımsızları gerçekleştirdi. Bu gösteriyor ki toplumun, ülkemizin en dinamik kesimi Kürt nüfustur. Bunu da önemli nokta olarak belirlemek gerektiğini düşünüyorum. BDP barajı aşamayacağı için bağımsız olarak aday olan ve BDP çatısında toplanacaklar 22 iken 36 olmuştur. Baktığınızda en dinamik unsurun burası olduğunu görüyoruz. Bunun çok iyi analiz edilmesi gerekir. Bu aynı zamanda bir özgüven duygusunun orada yükseliş halinde olduğunu, kendine oy verme duygusunun güçlü olduğunu gösterir. Ben doğruları anlatmaya çalıştım. Gerçekleri anlatmaya çalıştım. Ancak insanların doğruları ve gerçekleri duyar duymaz 'Bu gerçekten hayatın kendisi ve ülkenin gerçeğidir' diye oy patlaması yaşanmayacağı görülmüştür. Bu sosyolojik bir olaydır. Her doğruyu duyan ona hemen teslim olmaz, uzun süre yanlış peşinde konuşmaya devam edebilir. Bazı şeyleri erken söylemiş olabilirim. İlkokula da 6 yaşında başlamıştım. Toplum bir süre sonra ifadelerimizin doğruluğunu kabul edebilir. Bir şeyi erken söylediğiniz de kabul görmez, zaman alabilir. Biz de doğrularımızın oya dönüşmediğini üzülerek gördük."

HİTLER VE SADDAM ÖRNEĞİ

İslamiyet öncesinde Araplar'in kendi yaptıkları putlara taptıklarını, hatta seyahate çıkarken peynir ve helvadan yaptıkları putlara taptıklarını acıkınca da onları yediklmerini hatırlatan Şener şöyle dedi:

"Peygamber efendiniz bu gerçeği onlara gösterdiği ve çağırdığı halde 13 yıl boyunca putperestliği bırakan insanın sayısı bir avuç kalmıştır. Dolayısıyla bir düşüncenin güçlü olması insanların top yekun birden kabul etmesini sağlamıyor. En saçma en yanlış düşünceler bile yeri geliyor kitleleri peşinden sürüklüyor. Yeryüzünde büyük heyecanlar oluşturan büyük önemli siyasilerin tamamı ülkelerini felakete sürüklemiştir. Hitler'den daha coşkulu lider yoktur. Hitler'den daha büyük coşkuyla iktidara gelen 20 yüzyılda başka bir dünya lideri yoktur. Hitler'in karizmatik yapısıyla oluşturduğu rüzgarın ardından Alman halkı o zamana kadar hiç çekmediği ızdırabı, parçalanmayı ve elemi çekmiştir. Saddam bir zaman Irak'ta efsaneydi. O efsane Irak halkına tarihin en büyük acılarını çektirmiştir. İnsanlık tarihi coşkulu yönetimler döneminin her zaman coşkulu güzellikler değil çoğu kez coşkulu felaketler getirdiğini gözlemiştir. Ama tüm algıların bozulduğu, herkesin gücün peşinde birleşme iradesi gösterdiği bir ortamda bile ülkenin içinde bulunduğu durumu gören insanların tek başına kalsalar bile 'Kral çıplak' demeleri gerekir. Ben seçim kampanyası boyunca ülke gerçeklerini anlatmaya çalıştım. Suskun ortamda tek başıma 'Kral çıplak' diye haykırmaya çaba sarf ettim. İçinde bulunduğumuz koşulların küresel güç merkezlerinin oluşturduğu algı ve kurgular etrafında yanlış şekillendiğini haykırdım ve duyurmaya çalıştım. Görevimi yaptığımı düşünüyorum. Tek başıma kalsamda, doğruyu söyleyip haykırmanın her zaman görevim olduğunu düşünerek haykırdım. Bu zeminde de üzerime düşeni yaptım."


'BAZEN ZAFERLERİN EN BÜYÜĞÜ YENİLGİLERDİR'

Sivas'ın kendisen 17 binin üzerinde oy verdiğini ve bunun az bir rakam olmadığını belirten Şener şöyle devam etti:

"İnsanlık tarihini her zaman tek bir kişi kararlılık ile yürüyerek değiştirmiştir. Sivas'ta 17 bin yiğit kadın ve erkek var. Ben Sivas'ımızın bu yiğit insanlarını kutluyor tebrik ediyorum. Bu yiğit insanlar kurulu siyasetin pasif unsurları olmaktan öte doğru bir siyasetin kurulması için iradelerini ortaya koymuşlardır cesaretlerini ortaya koymuşlardır. Bireysel anlamda değerlendirecek olursak ben kendimi bu seçimden başarıyla çıkmış buluyorum.

Seçim öncesinde seçmenin yüzde 80'i benim Sivas'tan meclise gitmemi isteğini göstermiştir. Ama bunların ne kadarının oy vereceğini bilemiyorum demiştim. Ama seçim günü bu yüzde 80'den kaçının doğrudan doğruya bizi desteklediğini görmüş olduk. Bizim mücadelemiz hemşehrilerimizin mücadelesidir. Benim mücadelem Türkiye'nin, bu toprakların, ülkenin geleceğinin mücadelesi, çocuklarımızın geleceğinin mücadelesidir. Bazen zaferlerin en büyüğü yenilgilerdir. İnsan bazen kaybettiğini hissettiği, gördüğü anda en büyük zaferi kazanmıştır. Ben bunu bir yenilgi değil bir zafer olarak görüyorum. Ülkemizin yolu aydınlık olsun."

YENİ YOL HARİTASI

Bundan sonra siyasette nasıl yol izleyeceğine partisinin karar organı ve il başkanları ile yapacakları değerlendirmeden sonra vereceğini belirten Şener, "Bu karardan önce yapacağım ilk iş Ankara'ya gideceğim zaman yapacağım. Bir zamanlar çok popüler ve tartışılan bir kitap vardı. Kütüphanemde olmasına rağmen okuyamamıştım. Barrington Moore'un 'Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri' isimli kitabı var. Bin sayfaya yakın bir kitap. İlk yapacağım iş o kitabı okumak olacak." diye konuştu.

15 KİLO VERDİ

Seçim çalışmalarını 16 Nisan'da başlatan Abdüllatif Şener'in il, ilçe ve köyler olmak üzere toplam 70 bin kilometre yol katettiği öğrenildi. Seçmenlerle şipşak fotoğraf çektiren Şener'in bu çerçevede 40 bin fotoğraf dağıttığı belirtildi. Yoğun seçim çalışmaları kapsamında Şener'in bir hayli zayıfladığı da gözlendi. Sivas'a geldiğinde 86 kilo olan Şener'in toplam 15 kilo vererek, 71 kiloya düştüğü belirtildi.
mynet