En Yeniler
genel merkez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
genel merkez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/25/2012

seyyah1906

chp genel merkezinde kemal kılıçdaroğlu ile yapılan özel röportaj



chp genel merkezinde kemal kılıçdaroğlu ile yapılan özel röportaj

gündemdeki çok önemli konular siyasette yüksek tansiyon başka gelişmeler yargı konusunda fransayla ilişkiler konusunda kemal kılıçdaroğlu'nun değerlendirmeleri

8/16/2011

seyyah1906

chp'nin seçim hilesine karşı 2,5 milyon verip yaptırdığı program 11 dakikada çökmüş

Gazeteci Can Ataklı, CHP Genel Merkezi'nde 2.5 milyon TL'ye malolan bir skandalı ortaya çıkardı. Ataklı, bugünkü köşesinde seçimlerde AK Parti'nin hile yapması ihtimaline karşı CHP tarafından 2.5 milyon TL'ye kurulan sistemin, sonuçların açıklanmasından 11 dakika sonra çöktüğünü yazdı.
Gazeteci Can Ataklı'nın bugün köşesine taşıdığı iddia CHP içinde çok ses getirecek. İşte o yazı.... "Seçimde bir "hile ihtimaline" karşı CHP seçimleri izlemek üzere bir bilgisayar sistemi kurduğunu açıkladı. Başına "bilgisayar dâhisi" olarak anılan Emrehan Halıcı getirilmişti. Emrehan Halıcı birkaç basın toplantısı yaparak çok iyi bir sistem kurduklarını, sonuçların sandık sandık anında izleneceğini ve değerlendirileceğini, hile ihtimaline karşı da her türlü önlemin alındığını açıkladı. 

SEÇİM YAPILDI AMA... 

Sonuçta seçimler yapıldı. İlk sonuçlar gelmeye başladığında AKP'nin şaşırtıcı biçimde önde gittiği hatta yüzde 50'yi bile geçtiği görülüyordu. Buna inanamayan CHP'liler partilerini arıyor ve "Bu sonuçlar doğru mu?" diye soruyordu. CHP Genel Merkezi de "şaşkın" durumdaydı. Sadece Süheyl Batum imzası ile atılan bir mesajda "Televizyonlarda yayınlanan sonuçlarla partimize gelen sonuçlar farklıdır, kimse sandığının başından ayrılmasın" deniliyordu. Mesaj CHP'nin sandık görevlilerine gitmişti. 

VE GERÇEK ORTAYA ÇIKTI 

CHP seçim gecesi başka bir açıklama yapmadı. Birkaç gün sonra "hile iddialarına" karşı CHP'nin bilgisayar sistemi sorumluları "Ufak tefek hatalar var, ama bunlar sonucu değiştirmiyor" açıklaması yapıldı. Aradan hayli zaman geçti. CHP'nin bilgisayar programında çalışan genç bir dostum aradı ve "Can Abi"dedi "Zamanında çok utandığım için söyleyemedim, şimdi söylemek istiyorum" dedi. "Biliyor musun" dedi "Seçim gecesi büyük iddialarla kurulan bilgisayar sistemi tam 11'inci dakikada çöktü." Şaşırarak "Anlamadım, yani ne oldu?" diye sordum. Genç dostum "Olan şu" dedi ve ekledi "O program hiç çalışmadı, ne sonuçlar girilebildi, ne bir analiz yapılabildi." Demek o geceki "İzliyoruz; bazı farklar var, bakacağız" türünden açıklamalar aslında doğru değilmiş. Ya da "sistemin çökmesi nedeniyle" hiçbir şey söylenememiş. 

2.5 MİLYON ÇÖPE GİTTİ 

Peki CHP bu bilgisayar programı için ne masraf yaptı? Doğru mu bilemiyorum, çünkü bu konuda sorularıma cevap veren yok ama, öğrendiğime göre bilgisayar programının maliyeti 2.5 milyon lirayı bulmuş. Emrehah Halıcı CHP adına bu programı kurmuş ve bedelinin de 2.5 milyon olduğunu söylemiş. CHP yönetimi de bu parayı hazine yardımından ödemiş. Sonuç, görüldüğü kadarıyla koca bir hiç. CHP'nin bilgisayar sisteminin sadece 11 dakika içinde çökmesi seçim sonuçlarını değiştirir mi? Tabii ki değiştirmez. Ama bir partinin seçim gecesi bile ne kadar beceriksiz olduğunu kanıtlar.
mynet 

7/22/2011

seyyah1906

osman korutürk kıbrıs türkiyenin çok haklı olduğu bir ulusal davadır bu davada nerdeyiz?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk, parti genel merkezinde CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi ile birlikte düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında Hükümet Programı'nın dış politika başlığına ilişkin eleştirilerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Korutürk, Hükümet'in dış politikadaki hedefinin Türkiye'yi bölgesel bir güç ve küresel bir aktör yapmak olduğunu belirtirken "Bu hedef yanlış ve yetersizdir. Zira dış politikanın değişmez öncelikli hedefi ülkenin ve ulusun çıkarlarını ve güvenliğini korumaktır. AKP, Sayın Başbakanın kendi deyimiyle ustalık döneminde dahi, dış politikanın ne olduğunu, nasıl yürütülmesi gerektiğini anlayamamış görünmektedir" dedi.
'Rüzgara göre dümen kırmakla ancak figüran olunabilir'

Korutürk, Türkiye'nin bölgede uluslararası düzeyde güç olmak için öncelikle kendi içindeki sorunları çözerek güçlü bir demokrasi haline gelmesi gerektiğini vurgulayarak "Bu unsurların biri veya birkaçı eksik iken, benzer olaylarda durum ve gelişmelere göre farklılıklar gösteren söylemlerle, sonuç elde edemeden oradan oraya koşuşturmalarla, rüzgâra göre dümen kırmakla aktör değil ancak figüran olunabilir" dedi.

Türkiye'nin önemli bir bölgesel güç olmasına karşın AKP'nin bu gücü doğru tanımlayamadığını ve Türkiye'yi, gücünü bölge dışı büyük ülkelerin taşeronluğunu yapan bir ülke konumuna getirdiğini söyleyen Korutürk, Türkiye'nin her defasında Batı camiasının genel eğilimlerine karşı çıkan, ama her defasında, baskı ve telkinlerle özellikle de ABD Başkanı Obama'nın telefon telkinleriyle bu eğilimlere uymayı kabul eden bir ülke imajı çizdiğini dile getirdi.

Korutürk, bu yanlış tavrın Türkiye'yi, yabancıların gözünde, başlangıçta doğru yanlış her şeye karşı çıkması beklenen, ancak sonunda baskıyla görüş ve tutumunun değiştirilebileceği de bilinen bir ülke konumuna soktuğuna dikkat çekerek "AKP'nin dış politikası Türkiye'yi bölgesel güç haline getirmemiş, ülkemizi yalnızlaştırmış ve ne yapacağı belli olmayan bir konuma sokmuştur" dedi.


'Hükümet Mavi Marmara'nın ilk yolculuğunu neden engellemedi?'

Türkiy'nin Arap ülkelerindeki gelişmeleri geriden izleyen, o ülkelerdeki dostlarından dış dürtülerin etkisiyle bir çırpıda vazgeçebilen bir ülke haline geldiğini ifade eden Korutürk, "Davos'ta 'One minute' ile başlayıp, Mavi Marmara macerasıyla 9 suçsuz insanımızın katledilmesine varan popülist yaklaşımlar belki Sayın Başbakan'a Arap sokaklarında ün kazandırmış ama Türkiye'yi bölgenin ve küresel düzenin en önemli ihtilafı olan Arap-İsrail uyuşmazlığında devre dışı bırakmıştır" dedi.

Korutürk, Hükümet Programı'nda Filistin uzlaşmasının sağlanması için aktif çaba göstermeyi sürdüreceğinin vurgulandığını kaydederek "Beceriksiz politikaları nedeniyle hem 9 vatandaşının hayatını kaybetmesine yol açan bir süreci engelleyemeyen, hem de bu süreç sonucunda Filistin ihtilafının taraflarından biriyle ilişkilerini kopma noktasına getirmiş olan Hükümet bunu nasıl yapacaktır?" diye sordu.

Hükümet'in ikinci Mavi Marmara kortejinin yola çıkma hazırlıkları esnasında, 12 Haziran seçimlerinin hemen öncesine rastlayan dönemde bunun önlenmesi için uluslararası camiadan yapılan girişimlere karşı sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine hükümetçe müdahale edilemeyeceği şeklinde karşılık vermesine karşın seçimlerin hemen ertesi günü Mavi Marmara gemisine denize elverişlilik belgesi vermeyerek konvoyu engellemenin mümkün olduğunu gösterdiğini ifade ederken şöyle konuştu: "Eğer Hükümetin ikinci Gazze Konvoyunun yeni bir maceraya gitmesinin engellemesi basiretli bir davranışsa, Hükümet bu basireti neden birinci Gazze Konvoyu sırasında da göstermemiş; 9 suçsuz insanımız neden ölmüştür?"

'Türkiye NATO'yu Libya halkı lehine yönlendirme fırsatını kaçırdı'

Korutürk, Başbakan'ın övünerek eş başkanı olduğunu ilan ettiği Büyük Ortadoğu olarak adlandırılan projenin kapsadığı bölgede yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Hükümet'in "ilkesiz ve görünürde hedefsiz" bir dış politika yürüttüğünü dile getirerek "Gerçekten de, hükümet adeta ne yapacağını bilemez bir vaziyette olayları geriden izlemeye çalışmakta, gelişmelerin girdabına kapılmış bir görüntü vererek bir o yana bir bu yana yalpalamaktadır" dedi.

Libya'da olayların başlangıcında Başbakan'ın "NATO'nun burada ne işi var" diyerek Türkiye'nin onayı olmadan hiçbir karar alamayacak olan NATO'yu Libya halkı lehine yönlendirebilme fırsatını elinden kaçırdığını ve bunun sonucunda bazı batılı ülkelerin Libya'da amacı aşan tahribata girişmelerine ve sivil halka büyük zarar vermelerine sebep olduğunu savundu.


'Libya'da hükümetle çatışan grubu meşru ilan etmek ileride nasıl etkiler yaratır?'

Başbakan'ın bu açıklamasından kısa bir süre sonra NATO harekatına onay verdiğini, Hükümet'in NATO üyesi sıfatıyla, harekatın sivil halka zarar vermesini engellemek için hiçbir girişimde bulunmadığını kaydeden Korutürk, şöyle devam etti: "Hali hazırda Libya ikiye bölünmüş durumda olup, ülkedeki trajik gelişmeler devam etmekte, ileriye dönük olarak Libya'yı nasıl bir geleceğin beklemekte olduğu bilinmemektedir. NATO'nun Libya'ya müdahale amacı bu ülkenin bölünmesi miydi? Hükümet bu konuda ne düşünmektedir? Katıldığı ve taraf olduğu bu müdahalede nasıl bir pozisyonu savunmaktadır? İstanbul'da yapılan Libya Temas grubu toplantısı bunu gösteriyor. Libya temas grubu son derece vahim bir evveliyat yarattı. Çin ve Rusya'nın katılmaması üzerine Libya temas grubu adeta BM Güvenlik Konseyi'ni baypas etti ve BM üyesi bağımsız bir ülkenin hükümetini gayrımeşru, o hükümetle çatışan grubu da meşru ilan etti. Bu evveliyat ileride kime karşı döner, ne gibi etkiler yaratır, bunun üzerinde ciddiyetle durmak lazım."

'Ortadoğu'da ılımlı İslam kuşağı mı kurulacak?'

Türkiye'nin Trablus Büyükelçiliğini kapatmak zorunda kaldığını da kaydeden Korutürk, "Böylelikle harekâtın başında Libya'da ABD ve İngiltere'nin çıkarlarını biz koruyoruz diye övünen hükümet Libya'daki Türk çıkarlarını korumasız bırakmıştır" dedi. Hükümeti ve Dışişleri Bakanlığı'nı Libya'nın geleceğini nasıl değerlendirdiklerini açıklamaya çağıran Korutürk, şöyle devam etti: "Merak ettiğimiz ve Hükümetin açıklık kazandırmasını beklediğimiz bir konu, büyük güçlerin Orta-Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde Müslüman Kardeşler Örgütünün siyasi bir hareket görünümü altında hakim olacağı sözde bir ılımlı İslam kuşağı kurulması yolunda bir planlarının mı bulunduğu hususudur. Temmuz başında Atina'da yapılan Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısında, 'Arap Baharı' gündem maddesi altında konuşan Mısır, Tunus ve Libya muhalefetine mensup sosyal demokrat konuşmacılar bu konuyu irdelemişlerdir. Böyle bir plan var mıdır? Varsa, Büyük Orta-Doğu Projesinin eş-başkanı AKP Hükümeti bu planın neresinde durmaktadır?"


'Türkiye Suriye'deki karışıklığın destekçisi konumuna düştü'

Yemen ve Bahreyn'de yaşanan gelişmelere ilişkin Hükümet'ten bugüne kadar bir tepki gelmediğini kaydeden Korutürk, Suriye konusunda da Hükümet'in başından beri tutarsız ve neyi hedeflediği belli olmayan bir yaklaşım içinde olduğu eleştirisinde bulundu. Korutürk, Hükümet'in başlangıçta Suriyeli mültecilere açık davette bulunmasının Türkiye'yi Suriye'deki karışıklıkların destekçisi durumuna düşürdüğüne işaret ederek "Bugün 15 bin kişiye yaklaştıgı belirtilen ve Hatay'da çadırlarda iskan edilen Suriyeli mültecilerin birkaç bin kişilik gruplar halinde zaman zaman Suriye'ye döndükleri, sonra tekrar geri geldikleri bildirilmektedir. Bu nasıl bir kaçkınlıktır? Bu insanlar kimdir? Niye gelmekte, niye geri dönmekte, neden tekrar gelmektedirler?" diye sordu.


'Kıbrıs konusundaki pazarlıklar açıklanmalı'

Korutürk, dış politikanın diğer önemli alanlarında da elle tutulur hiçbir başarı sağlanamadığını, Ermenistan açılımındaki hatalar nedeniyle Azerbaycan'la gerginlikler oluştuğunu ve Ermenistan'la ilişkilerin daha da geriye gittiğini, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin durma noktasına geldiğini ifade etti.

Hükümet'in Kıbrıs meselesinin tarafların siyasi eşitliğine dayalı bir çözüm çabalarını destekleyeceğini açıklamalarına CHP olarak hiçbir itirazları olmadığını kaydeden Korutürk, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kıbrıs konusunda 2011 yılı sonuna doğru çözüm beklediğini ve 2012 yılı başında bu çözümün referandumla adadaki iki halkın onayına sunulmasını umduğunu açıkladığını anımsatarak "Kıbrıs sorununda hangi gelişme olmuştur ki Dışişleri Bakanı referandum tarihi verebilmiştir? Bunu bilmek bizim ve Türk Milletinin hakkıdır. Kıbrıs Türkiye'nin çok haklı olduğu bir ulusal davadır. Bu davada neredeyiz? Neler görüşülüyor, hangi pazarlıklar yürütülüyor? Hükümet bunları TBMM'de temsil edilen siyasi partilere ve kamuoyuna açıklamak zorundadır" dedi.

CHP'nin ulusal çıkarlarla uyumlu, Kıbrıs Türk halkının beklentilerini karşılayan bir çözüme destek vereceğini bildiren Korutürk, "Ancak CHP, çözüm sürecinde gereksiz tavizlerden kaçınılması, bu maksatla Kıbrıs Türk tarafına baskı yapılmaması ve çözümün net bir şekilde Ada'daki iki devletin varlığı esasına dayalı olması gerektiğini değerlendirmektedir" dedi.


'Ad hoc grupların bir tarafı meşru ilan etmesi doğru değil'

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Korutürk, bir gazetecinin, Libya Temas Grubu'nun BM Güvenlik Konseyi'ni baypas ettiği ve muhaliflerin meşru kabul edildiği yönündeki sözlerini anımsatarak "Bu konuda kaygınız nedir, bu tür temas gruplarının bir ülke yönetimini gayrımeşru ilan etmesi nereye götürür?" diye sorması üzerine "Bu kararı hangi dayanağa dayayarak alıyor bu grup? Başka bir şey düşünün, yarın öbür gün İran'dan bir grup ayrılmaya kalksın, çatışmalar olsun, başka ad hoc (belli bir amaca özgü) bir temas grubu çatışmanın taraflarından birini meşru ilan etsin, böyle bir şey olabilir mi?" diye sordu. Korutürk, "ad hoc" grupların böyle kararlar almasının yanlış olduğunu, Türkiye'nin böyle bir karara taşeronluk yapmasının "vahim bir durum" olduğunu söyledi. Türkiye için böyle bir tehlike görüp görmediğinin sorulması üzerine Korutürk, Türkiye için şu anda böyle bir tehlikenin bulunmadığını, ancak Türkiye demokrasisinde gerileme yaşanmasına karşın CHP olarak Türkiye'nin her zaman demokratik, laik, çağdaş bir cumhuriyet olması için çalışacaklarını söyledi.


'Türkiye'ye 'büyüksün' deyip Libya için temas grubunu kurduruveriyorlar'

Korutürk, Hükümet'in "Bölgede ağırlığımız var" şeklindeki açıklamalarını da değerlendirirken "Ben çok uzun süre Dışişleri görevi yaptım, kendimizden başka 'Biz çok önemli devletiz' diyen de görmedim. Çok önemli memleketlerde de bulundum, onların hiçbirisi 'Biz çok önemliyiz' demiyor, biz her gün söylüyoruz. Bizim bundan hoşlandığımızı gördükleri için başkaları da öyle söylüyor, 'Muazzamsınız, üstünüze yok' diyorlar. Bunu söyledikleri zaman 'Bak, üstümüze yokmuş' diyorlar, böyle bir şey olabilir mi? Türkiye gibi büyük bir devletin böyle bir şeye ihtiyacı yok. Bırakalım başkası söylesin. Ben söylediğim zaman başkası 'Sen büyüksün' deyip Libya için temas grubunu kurduruveriyor. Ondan sonra yüzündeki tebessümle Bakan çıkıyor mikrofona, şöyle yaptık, böyle yaptık diye anlatıyor" diye konuştu.


Başbakan'a üstü kapalı 'tükürdüklerini yalayacaklar' yanıtı

AB'yi Atatürk'ün gösterdiği çağdaşlaşma hedefinin bugünkü karşılığı olarak gördüklerini ve tam üyelik dışında bir seçeneği kabul etmediklerini anlatan Korutürk, Başbakan'ın Kıbrıs konusundaki gerçekleri görmeye başladığını ve bu tavrını sürdürmesini umduklarını ifade ederken Başbakan'ın "NATO'nun Libya'da ne işi var" 1 hafta sonra NATO operasyonunun tezkeresini Meclis'e sunduğunu anımsattı. Korutürk, Hükümet'in dış politikada önce karşı çıktığı birçok konuda daha sonra fikir değiştirdiğini ifade ederek "Ben ona sıfat kullanmıyorum, onun birtakım sıfatları var, Başbakan bazı sıfatlar kullandı başka vesilelerle bunun için, bunu anlatan bir imge var, ben o imgeyi kullanmıyorum, olmaz dedikleri şeyi çok yaptılar, yapmamak lazım" dedi.


'Ramazan'da Libya'ya saldırıların süreceği açıklaması vahim'

Korutürk, Libya Temas Grubu toplantısında "Libya'da Kaddafi çekilmezse saldırılar Ramazan ayında da devam edecek" şeklinde bir açıklama yapıldığına dikkat çekerek "AKP'nin eşbaşkanlığını yaptığı toplantıda bu söyleniyor, böyle bir şey olabilir mi, ne kadar acı, vahim bir şey. Müslüman insanlara bomba yağdıracaksın Ramazan'da Kaddafi kabul edilmezse. Kaddafi'nin gidip gitmemesi o insanlara sorulmuyor ki" dedi.


'Kılıçdaroğlu ABD'den Kandil'de 'aktif bir durum' görmek istedi'

Korutürk, ABD ile ilişkilerin iyi olmasını savunduklarını ancak ilişkilerin içeriğine ilişkin "ortaklık" sözünün başına eklenen "stratejik" sıfatının eklenmesinin, Türkiye'yi ABD'nin bölgedeki çıkarlarını koruyan bir "taşeron" konumuna düşürdüğünü savunarak "Bu, onların çıkarlarını savunmak değil, ortak çıkarları savunmak şeklinde olmalı" dedi. Korutürk, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "ABD terör konusunda bize destek beyanatında bulunuyor ama beyanat yeterli değil, ABD'den Kandil'de aktif bir durum görmek istiyoruz" dediğini aktardı.

Korutürk, Hükümet'ten CHP'ye gelen "Hükümet'i yurt dışında şikayet ediyorlar" açıklamalarının da haksız bir eleştiri olduğunu, Türkiye'de yaptıkları açıklamaların aynısını yurt dışında da yaptıklarını ifade ederek "Bizim Hükümet'ten bir farkımız var, biz açıkta konuştuğumuzu kapalıda da konuşuyoruz. Açıkta başka, kapalıda başka konuşmuyoruz" dedi. 

6/30/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan milli iradenin yüceliği ile hukukun üstünlüğü karşı karşıya getirilemez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, parti genel merkezinde AKP Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

"Milletimiz çok yakından ilgilendiren bir müjdeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. TÜİK saat 11.00 itibariyle büyüme oranlarını açıkladı. Ekonomimiz yüzde 11 gibi çok yüksek bir büyüme kaydetti.
Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde Çin ve Arjantin'in önüne geçerek dünya birincisi oldu. Bu muhteşem gelişmenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah bu şekilde devam edeceğiz

Bismillah diyerek başladığımız ilk değerlendirme toplantımızda Allahtan yolumuzu açık tutmasını niyaz ediyorum. 3 Kasım 2002 seçimleri krizden yorgun düşen milletimizin seçimiydi. Milletle birlikte yol yürüyen Ak Parti milletin rotasından hiç ayrılmadı.

İktidara gelmeyi millete hizmet etmek, milletin dertlerine derman olmak için fırsat olarak gördük. Devlet ve millet arasına örülen duvarların yıkılması için büyük çabalar sarf ettik. Milletin iradesine musallat olan çetelerle kararlı bir mücadele ortaya koyduk.

12 Haziran seçimleri milletimizin isteğinin daha çok arttığı bir seçim olmuştur. 14 Ağustos 2001'de temeli samimiyetle, inançla atılan Ak Parti 10 yıldır şımarmadan, kibirlenmeden bugünlere ulaşmıştır. Milletimize Ak Parti'ye sahip çıktığı için teşekkür ediyoruz. Bizlere oy veren vermeyen tüm vatandaşlara sesleniyorum.

Söz verdik, emanetleri yerlere düşürmeyeceğiz. Nereden geldiğini unutma ki nereye gittiğini anlayasın. AK Partili vekillerin en büyük özelliği tevazudur. Bazıları bir sonraki seçime kadar irtibatı koparacaktır. Milleti ve tercihlerini rafa kaldıracaktır.

Ama Ak Parti asla öyle olmayacaktır. Bunu görüyorum ve inanıyorum. Biz 74 milyonun partisiyiz. Biz bizi tercih etmeyenler hiçbir zaman değişik yaftalar yapıştırmadık yapıştırmayacağız. Biz yüzde 50'nin tercihini nasıl önemsiyorsak diğer yüzde 50'yi de o kadar önemsiyoruz.

'Sokaklara dökmedik'

Türkiye haritasını renklere boyayanlardan olmayacağız. Seçim gecesi zafer sarhoşu olmadık.  sadece parti genel merkezimizde sevincimizi paylaştık. Sokaklara dökülmedik. Bu bir olgunluk göstergesidir. Kibirle değil tevazuyla hareket ettik. Biz herkes için demokrasi istiyoruz. Daha fazla özgürlük istiyoruz. Milli irade bizim için kutsaldır. Milli irade üzerinde vesayeti asla kabul etmiyoruz. Çok büyük haksızlıklara maruz kaldık. Bir şiir yüzünden hüküm giydik. "Muhtar bile olamazsın" denildi. Partimiz kapatılmak istendi. Cumhurbaşkanı seçimimiz engellenmek istendi. Çetelerin demokrasi dışı örgütlenmelerin yeri haline getirildi. Bu ülkenin kardeşliği hedef alındı



"Anayasa'yı takmazlık etmedik"

Hakkımızda kapatma davası açılmamış olsaydı bugün kişi başına milli gelir 10 bin doların üzerinde olurdu. Anayasa'yı takmamazlık etmedik. Biz oy verenleri sokaklara dökmedik



"Boykot ederek ulaşılacak hedef olmaz"

Milli irade üzerinde vesayeti kabul etmiyoruz ancak hukukun zorlanmasını da kabul etmiyoruz. Yargının kararları yüzünde Ak Parti'yi itham edenler eski alışkanlıkları nüksedendir. Onların zamanında yargı yürütmeden talimat almış olabilir ama bizim zamanımızda kimseden talimat almaz.Ak Parti kimseden emir ve talimat almaz . Meclis'i boykot ederek ulaşılacak bir hedef olmaz

"Başbakan hakimlere emir mi verecek?"

Başbakan bu işi çözsün diyorlar. Başbakan ne yapacak? Hakimlere telefon açıp emir mi verecek? Biz de böyle şey olmaz. Meclise gelip yemin etmeyenler yasama, yargı ve yürütmenin ayrılığını kabul edememiş olanlardır.

Milli iradennin yüceliği ile hukukun üstünlüğü karşı karşıya getirilemez. Sorun hepimizindir. Çözüm de dolayısıyla hep beraber olacak. Protestoyla, boykotla bu iş çözülemez.

"İster gelsin ister gelmesin"

Muhalefet ister gelsin ister gelmesin parlamentonun çalışmasına engel yoktur. Liderleri, komisyonlar çalışmaz diyor. Maalesef yanlış. Parlamento hukukunu bilen yanında bir kişi bile yok. Komisyon çalışmalarına muhalefet gelmedi diye komisyon çalışmaz kuralı yok. Bunun aynısı daha önce oldu, Anayasa Mahkemesine başvurdular komisyonlar için ama AYM kararını verdi. Komisyonlar çalışır dedi. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını bildikleri halde komisyonlar çalışmaz diyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu, komisyonlar bal gibi çalışır.

"CHP kendine yeni diyor ama kafası eski"

CHP yeni sıfatını yakıştırmış kendisine ama eski kafayla devam ediyor. 12 haziran seçimlerinin sonrasında da aynı basiretsizliğinin devam ettiğini görüyoruz. CHP'nin 1950 seçimlerindeki zihniyetinin 2011'de bir nebze olsun değişmediğini görüyoruz. Seçim sonuçlarını bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam ve bir takım sendromlarla açıklayan zihniyet aynen devam ediyor.

Millet en büyük hakemdir. Millet sorun yaratanla sorun çözen arasındaki seçimi her zaman en doğru şekilde yapmıştır. Biz kararlılıkla çözümün yanında olacağız."

6/21/2011

seyyah1906

chp'deki brütüsler parti temsilcisi olan 8 bin sandıkta chp'ye oy çıkmadı

Genel Merkez, seçim sonuçlarını enine boyuna mercek altına alan raporun tamamlanmasını bekliyor. Yeni dönem planları arasında 81 ili yeniden dolaşmak ve parti okulunu açıp örgütleri eğitmek de var.


Seçim sonuçları analizini içeren rapor henüz tamamlanmadı ama o raporun içeriğine CNN Türk ulaştı. Edinilen bilgilere göre, Türkiye genelinde 8 binin üzerinde sandıkta parti temsilcisi olmasına rağmen CHP'ye oy çıkmadı. İşte genel merkez öncelikle bu partililerin kim olduğunu ve nedenleri tespit edecek.

Artılar eksiler masaya yatırılacak

CHP, sadece oy vermeyen partilileri tespit etmekle kalmayıp oy oranlarını il il, ilçe ilçe AK Parti'yle karşılaştıracak. İl örgütlerinden beklenen raporlar incelenecek ve rapor tamamlandığında slaytlarla önce MYK'ya ardından da Parti Meclisi'ne sunulacak.

Kadroda değişiklikler

Edinilen bilgilere göre Genel Başkan Kılıçdaroğlu, MYK'da bazı isimlerle yollarını ayıracak. Ancak eleştirilerin odağındaki Gürsel Tekin o isimler arasında olmayacak.

Yeni dönemde 81 ili yeniden ziyaret etmeyi planlayan Kılıçdaroğlu'nun bir diğer isteği de yokluğunda güçlü bir meclis grubu bırakmak. Buna göre, Muharrem İnce ve Akif Hamzaçebi grupbaşkanvekilliği görevine devam edecek. Üçüncü grupbaşkanvekili ise Emine Ülker Tarhan olacak. CHP kulislerinde, Meclis Başkanvekili olaraksa, ilk dönem Güldal Mumcu'ya ikinci dönem de Gülsün Bilgehan'a görev verileceği belirtiliyor.
Örgütlerde tasfiye olmayacak
Alınan bilgiye göre örgütler yeniden dizayn edilecek ama bu tasfiye ile olmayacak. "Kimseyi küstürmek" istemediği belirtilen Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun planı örgütlere parti içi eğitim verilmesi. Buna göre, eski genel merkez parti okulu haline getirilecek. Uzun vadede tüzük de değişecek ve yeni tüzüğe göre oy oranı düşen örgüt otomatik olarak düşecek. Delege olabilmek için de parti okulundan mezun olma şartı aranacak.
mynet

6/17/2011

seyyah1906

erdoğan yönetimindeki akp'nin yapmayacağı çirkeflik atmayacağı iftira olmayacağı nettir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün bir genelge yayınlayarak, “Tuzaklara, aramıza sızmaya çalışan provokatörlere dikkat edilecek” sözleriyle teşkilatını uyardı. Bahçeli, özetle şu ifadeleri kullandı:



“Türk siyasi tarihi AKP zihniyeti kadar haramla helal arasındaki çizgiyi ihlal eden, yanlışa mazeret bulma densizliğini gösteren başka bir partiye şahit olmamıştır. Bu itibarla Erdoğan’ın yönetimindeki AKP’nin yapmayacağı çirkeflik, atmayacağı iftira olmayacağı nettir. Nitekim MHP’nin olmadığı bir Meclis ve etkisinin sıfıra yakın olduğu bir siyaset yapısı ihanet mahzenlerinde AKP eliyle mayalandırılmıştır. AKP’nin etnik kimliklere kucak açarak hazırlamayı planladığı yeni anayasaya milli direnci gösterecek tek siyasi parti MHP’dir. Baraj altında kalması, itibarını kaybetmesi ve yıkılması için iğrenç ve aşağılık her oyun gösterime sokulmuştur. MHP’yi köşeye sıkıştırmak için AKP’den aldıkları destekle sefere çıkan şer odakları, davamızın kimliğini şerefsizce kullanmaya cüret etmişlerdir.

MHP daima dimdik ayakta

AKP hükümeti, demokrasiye yapılan darbeyle mücadele edeceği yerde utanmadan siyasetine malzeme yapmış, fırsat düşkünü ve siyasi ganimet avcısı olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Elbette MHP seçim sonuçlarını enine boyuna inceleyecek ve lazım gelen tedbirleri gecikmeksizin alacaktır. MHP, kerameti kendinden menkul bazı zevatın zırvalarının aksine dimdik ayaktadır. MHP’yi baraj altında bırakamayan AKP merkezli derin ittifak, bundan sonra da boş durmayacaktır. Oyunların sonuca ulaşamaması için saflarımız sıkılaştırılacaktır. Türkiye’nin önünde çok önemli üç konu başlığı bulunmaktadır. Bunlar yeni anayasa, mahalli idareler seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Bu konularla ilgili Genel Merkez’in belirlediği politikalar titizlikle takip edilecek, yerel düzeyde yapılacak beyanatlarda Genel Merkez’in çizdiği sınırlar içinde kalınacak ve yeknesaklık sağlanacaktır.

Pimi çekme ortamı var

Bu yeni dönemde etnik tahriklerin artabileceği ve bölücülerin AKP desteğiyle daha da şımarabileceği anlaşılmaktadır. MHP üzerinde operasyon yapmaktan vazgeçmeyen malum çevreler, bu defa da ısrarlı ajitasyon ve sinsi yönlendirmelerle Türkiye’de kardeş kavgasının pimini çekmek için uygun ortam gözleyeceklerdir. Bu itibarla tuzaklara dikkat edilecek, hatıralarımızı, inançlarımızı kullanarak fitne saçan çürümüş şahıslar tespit edilerek gecikmeksizin hukuki işlemler başlatılacaktır. Seçimlerin kapsamlı analizi yapılacak ve sonucunda hazırlanacak rapor, işbu genelgenin yayın tarihinden başlamak üzere bir ay içinde Genel Başkan Yardımcılığına sunulacaktır.”
hürriyet