En Yeniler
grup başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
grup başkanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/30/2011

seyyah1906

bdp'li selahattin demirtaş çok açık söylüyorum kemalizim yerine tayyibizmi oturtmak istemiyorsa

Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının dün gece ani bir kararla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a istifa dilekçelerini vererek emekliye ayrılmak istemesinin yankıları sürerken, BDP'den konuyla ilgili ilk değerlendirme geldi.
BDP Batman milletvekili Bengi Yıldız, komutanların istifa etmelerinin Türkiye açısından bir ilerlemeye tekabül ettiğini belirterek, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin halen sivil iradeye karşı direnen bir mekanizma olduğu göze çarpıyor. Yoksa devletin memuru olan, hükümetin memuru olan insanların istifa etmek suretiyle tepkilerini dile getirmeleri ve bir yerlere mesaj vermeleri demokratik ülkelerde, demokratik hukuk devletinde pek rastlanan bir uygulama değildir. Netice itibarı ile başka arayışlara girmeden istifa etmeleri Türkiye açısından bir ilerlemeye tekabül ediyor. O açıdan da olumludur ama geldiğimiz aşama itibarı ile Türkiye'de artık askerlerin de yavaş yavaş kendi konumları içerisindeki yerlerini öğremeye başladıklarını görüyoruz. Bu da sevindirici bir durumdur" dedi.

"UMUYORUM Kİ BU BİR BAŞLANGIÇ OLUR"

BDP Siirt milletvekili Gültan Kışanak ise bunun olması gereken bir tutum olduğunu belirterek, "Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum, demokratik sistemlerde istifa önemli bir mekanizmadır. Biz de ne yazık ki şimdiye kadar siyasi durumdan, idari organlarda çok kullanılmayan bir yöntemdir. Oysa hizmet kusuru bulunan, hata yapan, yanlış yapan, eksik yapan, kamuoyunda bu yönde hakkında iddialar olan kişilerin, kendi sorumluluk alanında yanlış bir şey ortaya çıktığında bunun bedelini ödemek için istifa etmesi

bir demokratik sistemin parçasıdır. Olması gereken şeydir. Türkiye'de çok işlemediği için bu garipseniyor. Ama umuyorum ki bu bir başlangıç olur; siyasete de idari yapıya da devletin tüm organlarına da böyle bir yaklaşım sirayet eder" diye konuştu.

"TARTIŞMAYA GİRMEKTENSE GÖREVLERİNİ BIRAKMALARI OLMASI GEREKEN BİR ŞEYDİR"

Darbe iddialarıyla yargılanan generallerin olduğunu belirten Kışanak, terfi ve dava tartışmasına girmeden görevlerini bırakmalarının olması gereken bir şey olduğunu belirterek, "Darbe önemli bir iddiadır. Darbe girişiminde bulunmak, bu konuda itham edilen, haklarında iddialar bulunan ve yargılanan generaller var. Bunların davaları ile ilgili ya da terfileri ile ilgili bir tartışma içerisine girmektense Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetim kademesindeki kişilerin bu konuda görevlerini bırakmaları, bence demokratik sistem içerisinde olması gereken bir şeydir. Türkiye kamuoyunun bunu fazlaca büyütmeden, fazla başka mana yüklemeden bu süreci geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle bu istifaları hani bir tepki, bir tavır olarak algılamak istemiyorum. Ortada çok ciddi iddialar ve ithamlar var, yargılamalar var, ayrıca kendi görev alanlarına dair ciddi problemler sıkıntılar var. Bu ülkede halen bir JİTEM var mı yok mu diye tartışılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yani bu kadar icraatı ve uygulaması olan, vahim sonuçları olan bir kurumun varlığını yokluğunu tartışır hale gelmişken, bu bir problemdir, bu nedenle istifaları saydığım nedenler nedeniyle demokratik sistem içerisinde olması gereken bir tutum ve davranış olarak algılamak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrı bir güç olmaktan çıkarılıp halkın iradesini temsil eden parlamentoya ve yönetime bağlanması şeklinde düşünülüyorsa bu iyi bir şeydir. Askeri vesayetin kalkması gerekir. Ama bunun yerine birileri başka bir otoriter yönetim inşa ediyorsa bunun karşısına hep beraber çıkmamız gerekir" diye konuştu.

"KOMUTANLAR İSTİFA EDİNCE TÜRKİYE'DE KRİZ ÇIKMIYORMUŞ"

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, komutanların istifa ederek emekliye ayrılmak istemelerinin Türkiye'de şok etkisi oluşturan bir durum olmadığını ve kriz çıkmadığını belirterek, "Görüldüğü üzere Türkiye'de şok etkisi oluşturan bir durum değildir, krize neden olan bir durum da değildir. Demek ki olabiliyormuş. Genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları istifa edince Türkiye'de bir kriz çıkmıyormuş. Ama bundan Türkiye'de askeri vesayet kalkarak yerine sivil demokrasinin geçtiği şeklinde bir anlam da çıkmıyor. En azından biz bunu böyle okumuyoruz. Elbette ki Ergenekon davası darbe iddiaları, bunlar çok ciddi iddialardır, soruşturulması lazım. Kesinlikle böyle suçlara karışan, bulaşan varsa cezalandırılması lazım. BDP'nin bu konudaki tavrı nettir. Ordu içerisinde olur veya dışında olur, darbe girişimi demokrasilerde demokratik parlamenter sistemlerde çok ağır bir suçtur. Bunun soruşturulması lazım. Bu nedenle ordu içerisindeki değişim, görev değişiklikleri ve bu yaşanan tıkanıklıklar bir demokratik sisteme eğrilecek mi eğrilmiyecek mi onu AK Parti'nin duruşu değil, halkın demokratik talepleri ve mücadelesi belirler. Yani AK Parti'ye kalsa mevcut statükonun yerine yeni bir sivil statükoyu inşa etmekten çekinmeyecektir. Bunun zaten güçlü belirtileri var. 'Ordu vesayeti, askeri vesayet kalktı, Türkiye demokratik bir ülkedir' demek için daha erkendir" ifadelerini kullandı.

"ORDU BAŞARILI OLSAYDI BUNLAR YAŞANMAYACAKTI"

Demirtaş, bu durumun başarısız olan komutanlara çıkarılmış olan bir fatura olduğunu savunarak, "Başbakan'ın özellikle yeni anayasa inşa süresinde Kürt sorununun çözümü meselesinde çok somut, inandırıcı, gerçekçi, kucaklayıcı adımlar atması lazım. Eğer sivil vesayet oluşturmak istemiyorsa ben çok açık söylüyorum Kemalizim yerine Tayyibizmi oturtmak istemiyorsa demokrasiyi kesinlikle toplumla buluşturmak zorundadır. Bunun için koşullar her zamankinden uygundur, olgundur. AK Parti'nin ve Sayın Başbakan'ın halkın lehine bu fırsatı değerlendirmesi gerekir. Bir de meselenin şu yönü var: 30 yıllık Kürt sorunu var ve 30 yıldır PKK'ya karşı mücadele eden bir ordu var. Eğer ordu PKK'ya karşı başarılı olmuş olsaydı bunlar yaşanmayacaktı. Dolayısıyla bu, başarısız olan komutanlara çıkarılmış bir faturadır. Bu demek değildir ki sivil otorite başarılıdır. Kürt sorunu olduğu yerde duruyor, komutanlara fatura çıkıyorsa sivil hükümet de kendine fatura çıkarmalı ve Kürt sorunun çözümünckendi görev alanlarına dair ciü artık önüne koymalıdır diye düşünüyoruz" açıklamasını yaptı.

Gazetecilerin istifa ile ilgili olarak, "Bu bir tavır mı?" sorusunu yöneltmesi üzerine, Demirtaş, "Tavır olsa ne olur ?Dün gece itibarı ile 3 saat Türkiye'nin gündemini meşgul etmiştir, Türkiye'nin gündeminden çıkmıştır" yanıtını verdi. (İHA) 

7/28/2011

seyyah1906

chp mustafa balbay ve mehmet haberal için avrupa insan hakları mahkemesine başvuruyor

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, ''CHP olarak, tutuklu milletvekillerimiz adına; AİHM Sözleşmesi'nin ihlal edildiği, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkının, seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiği kanaatindeyiz. Buna ilişkin olarak AİHM'e başvuruda bulunuyoruz. Ayrıca tutukluluk halleriyle ilgili olarak da tedbir isteminde bulunuyoruz'' diye konuştu.
AİHM'e ne zaman başvurulacağına ilişkin soruya Tarhan, ''Bunun çalışmasını yapıyoruz, bunun çalışması yapılıyor. CHP, değerli arkadaşlarımıza destek veriyor. Şu anda Haberal'ın çalışması yapılıyor. Tedbir istenmesini önemsiyoruz. Sağlık durumu, ileride sakınca yaratabilir, bu nedenle Haberal ile ilgili tedbir kararı verilmesini umut ediyorum. Balbay'ın çalışması ise tamamlandı'' karşılığını verdi.



''Bir takım tarifeler hazırlanmış"

''Anayasa çalışmaları henüz başlamadan, bırakın içerik, yöntem konusu da dahil detaylı bir tarifeyle karşılaşıyoruz'' diyen Tarhan, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın açıklamalarının bu yönde olduğunu söyledi.

Bir takım tarifeler hazırlandığını, bu tarifelerin uygulanmasını doğru bulmadıklarını kaydeden Tarhan, derslerini iyi çalıştıklarını, son dakikaya bırakmadıklarını, ödevlerini yaptıklarını ifade etti. Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Derslerini çalışmaları gerektiği fikrine katılıyoruz. Özellikle demokrasi, özgürlükler ve yargı bağımsızlığı alanında sınıfta kalmışlardı. Özellikle bu konularda derslerini iyi çalışmaları gerekiyor. Zaten bunu da kendileri itiraf ediyorlar. Temel hak ve özgürlükler bağlamında çok ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Başbakan'a topuk selamı verilmemesinin cezalandırıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Protesto edenlerin, Hopa'da sürek avına tabi tutulduğunu izliyoruz. Örgütlenme hakkının, verilen bir kararla Yargı-Sen'in kapatılmasıyla çok ağır şekilde baltalandığını duyuyoruz. Lanetle kınıyorum; örgütlenme özgürlüğüne, yargı bağımsızlığına çok ağır bir darbe. Bağımsız yargının aslında bağımlı yargı haline getirildiğini izliyoruz. Protesto eden gençlere 4 yıla kadar hapis isteyen yargı mekanizmasının, Habur'da 34 teröristin savunmasını 4 saatte aldığını biliyoruz. Tutuklu milletvekillerimizin, tutukluluk hallerinin devamına karar verirken, bazı sanıkların yaklaşık 4 yıldır sorgusunun yapılmamasına dayanabildiğini de görüyoruz. 4 saatte 34 kişinin sorgusunu yapan bağımsız yargı, 4 yıla yakın savunması alınmadığı için bazı sanıkların tutukluluklarının devamına karar verebiliyor.
Ancak CHP olarak, tutuklu milletvekillerimiz adına; AİHM Sözleşmesi'nin ihlal edildiği, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkının, seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiği kanaatindeyiz. Buna ilişkin olarak AİHM'e başvuruda bulunuyoruz. Ayrıca tutukluluk halleriyle ilgili olarak da tedbir isteminde bulunuyoruz.''



''Çalışmamız çok teknik, ayrıntılı"

AİHM'e ilişkin başvuruda iç hukuk sürecinin tükenip tükenmediği sorusunu Tarhan, ''İç hukuk süreci, tutuklamanın devamına ilişkin verilen bir kararda zaten tükenmiştir. Eğer CMK 309'u, kanun yararına bozmayı kast ediyorsanız, AİHM, 309'u etkili bir başvuru yolu olarak tanımamaktadır. Çünkü Adalet Bakanı'nın doğrudan inisiyatifine tabi kılınmıştır. Bu nedenle iç yargı yolları tüketilmiştir'' diye yanıtladı.

Ne zaman başvuracaklarına ilişkin bir soru üzerine Tarhan, ''Bunun çalışmasını yapıyoruz. CHP, bu konuda değerli arkadaşlarımıza destek veriyor. Şu anda Sayın Haberal'ın çalışması yapılıyor. Tedbir istenmesini önemsiyoruz. Çünkü tutukluluk tedbiri de gerektiren bir durumdur. Gecikmesinde sakınca görülen bir haldir. Sağlık durumu ileride sakınca yaratabilir, vehamet taşımaktadır. O nedenle tebdir kararı verilmesini de umut ediyorum. Balbay'a ilişkin hazırlık tamamlandı, Haberal'ın çalışması sürüyor'' diye konuştu.

Tarhan, başvurunun, Ağustos'un ortasını bulup bulmayacağına ilişkin soruyu yanıtlarken, daha kısa da sürebileceğini bildirdi.

Tutuklu milletvekillerinin Ağustos başında yapılacak duruşmasından önce başvurunun olup olmayacağına ilişkin soruya Tarhan, ''Onu sağlayacağımızı umut ediyorum. Çalışmamız çok teknik, ayrıntılı. Elimizden geleni yapıyoruz'' karşılığını verdi.

Başvuruların kişisel olduğuna işaret eden Tarhan, CHP olarak arkadaşlarının bu çalışmalarına hukuksal olarak destek verdiklerini, süreci yakından takip edeceklerini bildirdi.

Tedbirle ilgili olarak geçmişte AİHM'in trajik bir uygulaması olduğuna dikkati çeken Tarhan, ''İranlı bir mültecinin tedbir talebi kabul edilmediği için İran'da asılması yönünde bir sonuçla karşılaşılmış. Bu olumsuz kararın, bizim açımızdan olumlu bir karara dönüşmesini umut ediyorum'' dedi.

Özel bir tedbir istemlerinin de olacağını belirten Tarhan, Haberal'ın tutukluluğun, sağlık nedenleri dolayısıyla sakıncalı gördükleri için bir tedbir kararı beklentisi içinde olduklarını kaydetti.

Tarhan, tutuklu milletvekillerinin duruşmasına CHP olarak katılıp katılmayacaklarının sorulması üzerine, bununla ilgili henüz bir görüşme yapmadıklarını, konuyu değerlendireceklerini belirtti.


''İktidar, bunun hesabını vermeli"

Son günlerde dönemsel bir kriz çığırtkanlığı yapıldığını belirten Tarhan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Kriz teğet bile geçmeyecek'' açıklamasına işaret etti. Tarhan, bazı iktidar mensuplarının ''Kriz var, paranıza sahip çıkın'' mesajları verdiğini ifade ederek, ekonomideki sirkülasyonun bir dönem için durdurulduğunu, doların fırladığını söyledi.

Tarhan, ''Böyle dönemsel bir süreç neden yaşandı, arkasında hangi neden yatıyor, bu süreçte kimlerin malvarlığı arttı, borsa manipülasyonu ile bunun bir farkı var mı? Bu, Hükümetin gözetiminde bir kısa süreli hareketlenme mi?'' sorularını yöneltti.

Merkez Bankası Başkanı'nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemleri doğrultusunda bir açıklama yaptığını ancak bir hafta önceki açıklamasının tam tersi olduğunu ve doların fırlamasına zemin hazırladığını söyleyen Tarhan, ''Bu bir haftalık süreçte ne değişti, kimlerin cebine ne kadar para girdi; bunun hesabının iktidar tarafından verilmesi gerekiyor'' dedi.

7/11/2011

seyyah1906

selahattin demirtaş kürtler eşit adil hukuk görmediler ve kürtlere yapılan zulümden trajedi çıktı

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürt sorunu vardır denilmeyecekse yeni anayasa yapmanın bir anlamı olmadığını, zaten AKP,CHP ve MHP'nin mevcut anayasadan şikayeti de olmadığını belirterek, "AKP, anayasa yapım ve inşa sürecinde tutumun belirleneceği bir dönemde BDP'yi dışta tutabilir. Oyuna gelmememiz gerekir. Şu anda AKP' yi zorlayacak bir şey yapmıyoruz. Mutabakat olmaz ise, meclisin ve AKP' nin çalışmalarını zorlayacak demokratik eylemler yapabiliriz.
Bizi dışlayan anlayışın nereye varacağını görmek istiyoruz"dedi. Demirtaş, CHP'nin sorunu tutuklu 2 milletvekilinin durumuna indirgeyerek ilkesiz bir tutum sergilediğini, bunun da kendi demokratik taleplerinin gölgelenmesine yol açtığını söyledi.

"ANKARA'DAKİ SİYASİ KRİZİN TEMELİ KÜRT SORUNUDUR"

Yurt dışında bulunan BDP'nin Grup başkanı Selahattin Demirtaş, dün akşam PKK ile aynı çizgide yayın yapan Roj tv'nin "Özgür Gündem" adlı canlı yayın programına katılarak son gelişmelerini değerlendirdi. Selahattin Demirtaş, devletin Kürt halkını bir halk ve özgür irade olarak görmediğini, Ankara'daki siyasi krizin temelinin ise Kürt sorunu olduğunu söyledi. Ak Parti' nin referanduma götürdüğü 26 maddelik anayasa paketi ile şu anda yapacağı yeni anayasanın ön adımlarını ve hazırlığını yaptığını söyleyen BDP Grup Başkanı Demirtaş, "O dönemde bizim taleplerimiz vardı. Bunlar o dönemde kabul görseydi bugün bu kriz çıkmayacaktı. Biz de referandumu boykot etme kararı aldık. AKP, bizi zayıf düşürmek için her şeyi yaptı, yapıyor. KCK operasyonları, toplu tutuklamalar, toplumsal olayları şiddetle bastırmak, DTP' nin kapatılmasıyla bizi zayıf düşürmek istedi. Biz iman kuvveti ile halkımızın desteğiyle demokratik mücadelemizi verirken, diğer taraftan AKP arkasına aldığı devlet ve sivil alan gücü ile bizi bitirmeye çalışıyor. Türkiye'deki bütün erkler (Yasama, yürütme yargı) birbirlerine karşı ne kadar bağımsız olurlarsa olsunlar söz konusu biz olunca hepsi birlikte hareket ediyorlar"dedi.

"BİZİM DERDİMİZ SADECE DİCLE VE 5 TUTUKLU VEKİL DEĞİL"

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP ve MHP'nin derdinin sadece tutuklu 3 milletvekillerinin serbest bırakılması olduğunu ve başka bir taleplerinin olmadığını ifade ederek, "Bizim temel derdimiz Hatip Dicle ve tutuklu 5 milletvekilinin ötesindedir. Bir taraftan İmralı'da sayın Öcalan ile çözüm için görüşmeler yapılırken, diğer tarafta tasfiye süreci var. Devletin bazı kanallarında zihniyet değişikliği yaşanırken, bazı kanallarında ise halen 80 öncesindeki zihniyet mevcuttur.

Devlet Kürt halkına 80 yıldır haksızlık yapıyor. Kürtler eşit-adil hukuk görmediler. Ve Kürtlere yapılan zulümden trajedi çıktı. Bu haksızlığı giderin diyoruz. Böyle bir zihniyet henüz oluşmadı. Başbakan inkar ve asimilasyonu bitirdiğini söylüyor. Ama, bunun sonucunda ortaya çıkanları, sonuçları çözmeye yanaşmıyor. Bunları bütünlüklü ele almıyor. Eğer asimilasyonu bitirmişseniz İmralı sistemini de bitirin. Yüzde 10 seçim barajı, dağdaki gerilaların demokratik yaşama katılımı, faili meçhullerin aydınlatılması konusunda adım atın. Halen iyi Kürt, kötü Kürt ayırımı yapılıyor. Bakış açısı değişmiyor"dedi. Bakış açısı değişirse, mutabakat sağlanırsa meclise gidip yasama faaliyetine katılabileceklerini söyleyen Demirtaş, şöyle dedi:

"MECLİSİN VE AKP'NİN ÇALIŞMASINI ZORLAYACAK DEMOKRATİK EYLEMLER YAPABİLİRİZ"

"Bir çok milletvekillimizin Yargıtay'da davaları var. Bunların tutuklanmayacağının garantisini kim verebilir? AKP, CHP, MHP'den oluşan milliyetçi bir cephe var karşımızda. CHP'nin işi 2 tutuklu milletvekiline indirgemesi, duruşumuzu ve taleplerimizi gölgeledi. CHP ilkesiz tutumu işe bu noktaya getirdi. Meclise gitmememizin nedeni, demokratik siyasetin önünün kapanmasıdır. Bizi sınırlamaya çalışan bir zihniyet var. AKP ilk günden beri mutabakata yanaşmıyor. Demokratik siyaset olarak bizim de bir direniş hakkımız var. Çözüme açığız. Kürt sorunu bir günde çözülmez ama, mutabakat bir günde hazırlanır. Eğer yeni anayasanın temelinde Kürt sorunu vardır denilmeyecekse yeni anayasa yapmanın bir anlamı yok. Zaten diğer mevcut partilerin mevcut anayasadan şikayeti de yok. AKP, anayasa yapım ve inşa sürecinde tutumun belirleneceği bir dönemde BDP' yi dışta tutabilir. Oyuna gelmememiz gerekir. Şuanda AKP' yi zorlayacak bir şey yapmıyoruz. Mutabakat olmazsa, meclisin ve AKP' nin çalışmalarını zorlayacak demokratik eylemler yapabiliriz."

"AKP, ÇÖZÜME YANAŞMAZ İSE ÇÖZÜMÜ BİZLER GELİŞTİRECEĞİZ"

BDP Grup başkanı Selahattin Demirtaş, kendilerini dışlayan anlayışın nereye varacağını görmek istediklerini, Hükümetle diyalog zemininin zorlanabileceğini de belirterek, "AKP meseleyi soğutmak istiyor. Tutuklu vekillerin durumunu mahkemelerin yetkisine bırakmak istiyorlar. Devlet bugüne kadar Kürt isyanlarını küçümseyerek en büyük hatayı yaptı. Çözüm önerilerimiz de küçümsenecekse Kürtler çözümü AKP'nin lutfuna bırakmayacaklardır. AKP çözüme yanaşmazsa, çözümü bizler geliştireceğiz"diye konuştu.