En Yeniler
grup başkanvekili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
grup başkanvekili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/24/2012

seyyah1906

emine ülker tarhan kadının üretmesi istedikleri şeyin sadece 3 çocuk olduğunu biliyoruz

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, beraberindeki CHP'li kadın milletvekilleri ve kadın örgütleri ile beraber düzenlediği basın toplantısında "Nur Serter'e iktidar odaklı yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz" dedi.
Tarhan, CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter'in isminin bir dizideki hayat kadınına verilmesinin "düşünen, üreten, çağdaşlıktan yana olan kadına yönelik bir saldırı" olduğunu düşündüklerini söyledi. Tarhan, "Kadının üretmesi istedikleri tek şeyin sadece 3 çocuk olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda bu 4+4+4 eğitim sisteminin de kadını ve kız çocuklarını eve kapatmak amacıyla yapılan bir sistemdir" dedi. Tarhan'ın konuşmasının ardından Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan, Ankara Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ile ortak hazırladıkları metni okudu. Sarıhan, Serter'e yönelik tutumu kınadı.

'Günaydın'

Öte yandan CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ise 4+4+4 teklifine karşı bazı illerde protestolarını dile getirmek amacıyla TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Nabi Avcı'ya gönderilmek istenen telgrafların kabul edilmediğini, metinlere el konulduğunu açıkladı. "Korku dağları sarmış. Oradaki memurlar korkuyor, (böyle bir telgrafı gönderirsek bizim başımıza da iş gelir mi?) diye düşünüyorlar. Haberleşme özgürlüğünün engellendiği bir ülkeyi varın gerisini siz düşünün" dedi.

Tarhan, toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tarhan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in özel yetkili mahkemelere yönelik değerlendirmelerine yönelik bir soruyu şöyle yanıtladı: "Bunu yeni mi fark etmişler. Geç kalınmış bir değerlendirme. Özellikle Cihaner olayında binlerce kilometre kaçırılan o dosyanın peşine insanlar düştüğünde, hiç bu sesleri duymuyorlardı. Şimdi kendi iyi çocuklarına dokunulduğunda mı akıllarına geldi özel yetkili mahkemelerin çizgiyi aştığı. Günaydın ve bir gün adalet herkese ama herkese lazım olur." 

10/18/2011

seyyah1906

ben silivriye giden chp milletvekillerinin sizde deniz fenerine giden milletvekillerini açıklayın

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Ergenekon sanıklarını Silivri'de ziyaret eden CHP milletvekillerinin listesini kendisinin imzaladığını belirterek, "Sayın Bahçekapılı'ya sesleniyorum: Yarın basın toplantısı düzenleyelim, ben Silivri'ye giden CHP'li milletvekillerinin, siz de Deniz Fenerine giden milletvekillerinizi açıklayın.
Silivri'de yatanlar düşünce suçlusudur ama Deniz Feneri sanıkları öyle değil. Sizin adınız ak, bizim alnımız ak" dedi.

AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ise zaman zaman İnce'nin bu konuşmalar yaptığını belirterek şunları söyledi:
"Sayın İnce o her zamanki klasiklerini oynamaya devam ediyor. Sincan cezaevinde yatan arkadaşlarımı ziyaret ettim. Onlar benim arkadaşlarım, dostlarım, onları tabii ki ziyaret edeceğim. Siz dostluk, arkadaşlık nedir bilir misiniz? Önce dostluk ve arkadaşlığın ne olduğunu öğrenin. Dün gittim gene giderim Sincan'a."

10/17/2011

seyyah1906

neredeyse fazla şişmanlamayın diye zam yaptık diyecekler işin aslı robin hüp ekonomisi

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gazeteciler için ''Vatandaşı Aldatmak, Kandırmak İçin Mazeret Üretme Sınavı'' hazırladıklarını söyledi.
''Büyük Usta Dersanesi tarafından Oku-Düşün-Uygula-Neticelendir (ODUN) Teorisi''ne göre hazırlandığını belirttiği sınavın sorularını okuyan Vural, ''Son yapılan zamlar için uydurulan sebepler ve bu sebepleri ifade edenlerin önermelerinin hangisi doğrudur?'' sorusu üzerinden gelişen sınavda, ''Bu yıl da zor geçecek'' şeklinde bir yargıya ulaşıldığını ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, son zamların ardından sarf ettiği, ''Eşeği sağlam kazığa bağladık'' sözlerini anımsatan Vural ''Buradaki kazık zam oluyor herhalde. Vatandaş, ekonomik krizin bedelini ödemeye, Hükümetin kazığını yemeye devam ediyor'' diye konuştu.

''Bu hükümetle mazeret üretmede yarışmak mümkün değil'' diyen Vural, şöyle devam etti:

''Aslında ekonomik sarsıntılar 2004'te başladı. Türbülans yaşandı. Uçak şimdi yere çakıldı. Önce simit hesabına sarıldı iflas etti. Ekonomik sıkıntıları dile getirenlere, 'felaket tellalı' dedi. Sonra 'Polyannacılık' oynadı, olmadı.

Sonra, 'kriz psikolojiktir' dedi, olmadı. Yetmedi, 'geometri teorisi' çıktı ortaya. Ne dedi? 'Kriz teğet geçecek'. Açılım balonu çıktı ortaya. Ekonomi ona endekslendi. Açılım iflas etti, ekonomi iflas etti. En son da 'eşeği sağlam kazığa bağlama' teorisi. Sıcak parayla ithalatı saldın çayıra sonra böyle oldu. Ekonomi bu durumda sanki 9 yıldır ülkeyi yönetenler bunlar değil. Bunlar da mazeret üretme yeteneği var ama bir türlü sebepleri anlatmıyorlar halka. İstihdam yaratmayan büyüme modeli, kaynaklar da aşındı. Enflasyonla mücadelenin tüm yükü yoksul insanların sırtında. Bu ekonomik politikalar millete değil, yabancılara hizmet ediyor.''



"Sanırsın ülkede herkes Porsche'ye biniyor"

Vural, Başbakan Erdoğan'ın, ''Porsche kullanacağınıza Fiat kullanın'' sözlerine de değinerek, ''Fiat'ı Türk malı sanıyor herhalde. Ayrıca, sanırsın ülkede herkes Porsche'ye biniyor. Topu topu baktık 390 Porsche var memlekette. Doğalgaza yüzde 14 zam, asgari ücrete yüzde 5 zam. Ezdirmeyecektik ya yoksulu enflasyona. Başbakan'ın hesabına göre o zaman 14 küçüktür 5... 'Zam yaptık sigara içmeyin' diye. Böyle bir şey olur mu? Ete, buğdaya zam yapıyor. Neredeyse, 'fazla şişmanlamayın diye zam yaptık' diyecekler. Başbakan, yoğun bir şekilde obeziteyle mücadele ediyor. Teşekkür ederiz kendisine'' diye konuştu.


"Bu işin asıl adı 'Robin Hüp' ekonomisi"

''Ekonomi politikalarının bedelini halkın ödediğini'' söyleyen Vural, Başbakan Erdoğan'ın, zamların, ''zenginden alıp, fakire vermek için yapıldığını'' söylediğini hatırlattı. Vural, ''Sanki Robin Hood yahu. Bu işin asıl adı 'Robin Hüp' ekonomisi. Nerede zenginden alıp fakire veriyorsun? Asıl fakirden alıp, zengine veriyorsun. Asgari ücrette yüzde 15 vergi var. Ekonomi dışa bağımlı, spekülatif ataklara açık'' dedi.

Türkiye'de ücretlilerin ödediği verginin, şirketlerin ödediği verginin üzerine çıktığını söyleyen Vural, ''Zenginden alıp, fakire vermek böyle bir şey işte'' dedi.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'na kaynak sağlamak amacıyla İstanbul'da akaryakıta ek zamlar yapıldığını hatırlatan Vural, ajans mülga olmasına rağmen zamların devam ettiğini söyledi. Vural, ''Robin Hüp ekonomisi böyle bir şey işte. Geçici zamların hepsi kalıcı hale geldi'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın, ''Türk siyasetinin karanlık yüzüyle yüzleşmek bize nasip oldu'' sözlerini hatırlatan Vural, siyasetin alacakaranlık yüzüyle de hesaplaşılmasını istedi. Vural, ''Sayın Başbakan, partisinin kuruluş aşamasında ABD konsolosuyla 17 defa ne konuştu, Dolmabahçe'de Yaşar Büyükanıt ile ne görüştü? Bunlar da siyasetin alacakaranlık yüzü. Bunları da açıklasın. Alacakaranlıkta kalanları açıklamak Sayın Başbakan'ın namus borcudur'' ifadelerini kullandı.
seyyah1906

yalnız yaşayan kadını koruma mesajı vermek şiddete örtülü çağrı değildir'de nedir

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'e, kadına uygulanan şiddet konusunda bir mektup gönderdi.
"Kadın ve Aile bakanlığındaki 'kadın' sözcüğünü tabeladan indirip, korunmaya değer olanın o değil sadece aile olduğu vurgusunu yapan ve kolluğa 'yalnız yaşayan kadını koruma' mesajı vermek şiddete örtülü çağrı değildir de nedir" diye soran Tarhan, mektubunda şu ifadeleri kullandı: "Öncelikle sizi 2002 yılında ülkemizde 66 kadın cinayete kurban gitmişken 2010 yılında bu sayının 1550 olmasının, yani iktidarınız döneminde kadın cinayetlerinin yüzde binlerce artmasının nedenleri ve iktidarınızın özel sorumluluğunu sorgulamaya davet ediyorum."

Sorular sordu

CHP'li Tarhan, mektubunda şu soruları da yöneltti: "Bu noktaya gelmemizde; kadını sadece bir nesneye indirgeyen anlayışın derinleşmesi, örneğin yaşlı adamların küçük kızları taciz etmesini yandaşı yapmışsa meşru kılmaya çalışan ve iktidarınızın destek verdiği, verdiğinden fazlasını da aldığı medya kuruluşlarının sorumluluğu olabilir mi? İnsanın ancak hayvansal içgüdülerinden uzaklaştığı, bunları kontrol edebildiği ölçüde 'insan' olabileceğinin farkında olmayan, pantolon giymiş kadınlardan tahrik olduğunu söyleyerek bu yoldaki gelişmesini tamamlamadığını ortaya koyan ve iktidarınıza 'bizimkiler' diyebilecek kadar yakınlık hisseden 'sizinkiler'in bu süreç ve sonuçtaki payını sorgulamayacak mısınız? Kendisi gibi olmadığını düşündüğü kişilere ancak tahammül ettiğini söyleyen, açık giyinen kadınların taciz ve tecavüzü meşru kıldığı yolundaki cümleleri kurabilen üniversite hocalarının sürecin artık bir facia haline dönüşmesinde hiç mi payları yoktur? Kendisini protesto eden okullu kızları terörist ilan eden, kadın bedenini en az üç çocuğa yükümlü kılan, bitaraf işkadınını bertaraf etmeyi marifet sayan, bütün olan bitene rağmen rol modeli olduğu kitlelere uyarıcı bir mesaj vermeyi aklından bile geçirmeyen, dışarıya öfkeli karşı çıkışlar yapıp içerdeki yangına ses çıkarmayan bir zihniyeti nasıl değiştirmeyi düşünüyorsunuz?"


AKP'yi eleştirdi

Mektubunda, "Bütün bunlar seçilmiş münferit örnekler değil, kadrolarınızın ses çıkarmayıp onayladıkları egemen zihniyetin incileridir değerli bakan" diyen Tarhan, "Bakın ölü kadın bedenleri var artık manşetlerde. Bunda inanın devr-i iktidarınızın sorumluluğu yadsınamaz" ifadelerine yer verdi.

'Aksi halde karanlıkta iğne aramaktasınız'

"Umarım sadece adli ve inzibati önlemlerle kadının aşağılanmasının ve maruz kaldığı şiddetin önünün alınabileceğinizi zannetmiyorsunuz. Umarım bir emniyet görevlisi gibi 'her kadına bir polis zimmetlemeyi' düşünmüyorsunuz" sorusunu dile getiren Tarhan, "Aksi halde karanlıktasınız ve karanlıkta iğne aramaktasınız" dedi.


Önerilerde bulundu

Bakan Şahin'e önerilerde bulunan Tarhan, şu satırlara yer verdi: "Öncelikle zihniyet değişikliği için çaba göstermeli. Bu konunun emekçilerini sosyal çalışmacıları sahaya sokmalı, sonuca etkili önlemler almalı, uygulamada keyfiliğe kesinlikle izin vermeyen, süreci ve sonucu takip edilebilir bir sistem kurmalısınız. Saldırı tehlikesi olmasına karşın tedbir kararı almayan savcı, yargıç ile; alınmış bir tedbir kararının infazını savsayan kollukla ilgili eğer bu süreçte, kadının yaşam hakkı ya da vücut bütünlüğü ihlal edildiyse - her ne kadar iktidarınız bundan hoşlanmasa da- etkili ve caydırıcı bir tazminat yükümlülüğünü göz ardı etmemelisiniz. Saldıran ya da tehlike yaratan hakkındaki tedbir kararı veya özgürlüğü bağlayıcı ceza nedeniyle artı bir mağduriyete uğrayan kadına öncelikli istihdam olanağı sağlamalısınız. Ama en önemlisi eğitim ki, Mustafa Kemal'in kadına tanıdığı haklardan daha ilköğretimden itibaren uzaklaştırılmaya çalışılan kız çocuklara; ve kadını sadece erkeğin yanında dolaştırılan, üretmeyen bir nesneye dönüştüren görüntülerle zihni bulanmış erkek çocuklara; kadınla erkeğin eşit olduğu, omuz omuza bu dünyayı paylaşan, birbirini tamamlayan cinsler olduğunu belki yeniden öğretmeliyiz Sayın Bakan. Yani sadece vergileri değil, insanların ve cinslerin eşitliği fikrini de güncellemeliyiz diyorum."

'Onlar ile mücadele edebilecek misiniz sayın Bakan?'

Aydınlık fikirli eğiticilere gereksinim olduğuna dikkat çeken Tarhan, "Ama ne yazık ki, aydınlığın önderi Atatürk'ün adını milli eğitim temel hedeflerinden silmeyi marifet sayan birisi hemen yanıbaşınızda duruyor. Onun hemen bir metre gerisinde ise 'öğretmenin öğrencilere, kız ve erkek öğrencilerin birbirlerine 1 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan' ilçe milli eğitim müdürleri, okul müdürleri duruyor. Onlar ile de mücadele edebilecek misiniz Sayın Bakan" diye sordu.


'Cesur olduğunuz sürece yanınızda olmayı taahhüt ediyorum'

"Çabaladığınızı görüyorum, ama önce cesaret Sayın Bakan" diyen Tarhan mektubunu, "Bizi bugünlere getiren, ölü kadın bedenlerinin manşetlere taşınmasında tek başına değilse de çok önemli payı olan bu zihniyetle ve onun sahipleriyle mücadele etmelisiniz. Cesur olduğunuz sürece bunun kısa soluklu olmaması için olanca gücümle yanınızda olmayı taahhüt ediyorum Sayın Bakan. Başarı dileklerimle" şeklinde sonlandırdı.

8/04/2011

seyyah1906

muharrem ince'nin anayasa mahkemesi önündeki açıklaması diktatörlerin sonu kafes oluyor

Grup Başkanvekili Muharrem İnce, hükümete Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) çıkarma yetkisi veren yasa kapsamında yürürlüğe giren bazı KHK’nin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.
İnce, Anayasa Mahkemesi’ne gelerek dava dilekçesini verdi.

Başvuruda, hükümete KHK çıkarma yetkisi veren yasa kapsamında yürürlüğe giren bazı KHK’ların iptali ve yürürlüğünün durdurulması isteniyor.
chp'li muharrem incenin anayasa mahkemesi önünde gazetecilere yaptığı açıklamanın video görüntüleri








7/22/2011

seyyah1906

oktay vural devlet topyekun mücadele eder polisi askerimi olur bu işin

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM bahçesinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bir basın mensubunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, iç güvenlikte polisin kullanımının masada olduğuna yönelik sözünü hatırlatmasına Vural, "Terör örgütünün aldığı bu cesaret karşısında acze düşmüş hükümetin sorumluluğu terörle mücadele edenlere havale etme noktasındadır yani suçlu terörle mücadele edenler mi, bir dön aynaya bak, bir iğneyi kendine batır bakalım" dedi.
'Devlet topyekun mücadele eder, polisi askeri mi olur bu işin'

Terörle mücadelede devletin topyekûn mücadele edeceğini belirten Vural, "Polisi, askeri mi olur bu işin" dedi. Vural, şöyle dedi: "Terörle mücadele yerine terörle müzakere eden sen değil misin, İmralı ile müzakere eden sen değil misin, Kandil'de beslenmelerine müsaade eden sen değil misin, onların siyasi amaçlarını meşru gösteren sen değil misin, terör örgütünün lojistik destekleri mi kesildi, finansman destekleri mi kesildi, yani iğneyi kendilerine batırsınlar. Stratejik alanda yapılan yanlışlıkların bedelini terörle mücadele edenlere havale etme işgüzarlığından başka bir şey değildir. Devlet topyekûn mücadele eder, polisi, askeri mi olur bu işin. Stratejide yaptıkları yanlışlıkların bedelini bugün ödüyoruz, demokratik özerklik bu yanlışlıkların sonucudur. İmralı ile müzakere bu yanlışlıkların sonucudur. Kandil'de terör örgütünü besleyen Barzani'nin altına kırmızı halı serenler kimler, bunlar değil mi?"

Anayasaya göre milli güvenliğin sağlanmasından TBMM karşısında Bakanlar Kurulu'nun sorumlu olduğunu ifade eden Vural, şöyle dedi: "Terör örgütüyle müzakere ederler, 13 şehidimiz olduktan sonra gider terör örgütü başıyla görüşürler. İmralı'yı beslerler, iletişim kaynakları devam eder; kılı kıpırdamaz sonra asker mi, polis mi, nerede gücün varsa onu kullan."

'AKP sorumluluktan kaçarak sorumluluğu asker ya da polise havale ediyor'

Hükümetin iğneyi önce kendisine batırması gerektiğine işaret eden Vural, "Bu yaklaşımlar açıkçası Bakanlar Kurulu'nun ve AKP'nin, hükümetin sorumluluktan kaçarak sorumluğu asker ya da polise havale etme anlayışından kaynaklanıyor, adama da sorarlar, özel harekât timlerini oradan uzaklaştıran sen değil miydin? Onları yok sayan sen değil miydin, bedelini milletimiz ödüyor, bence hükümet siyasal çözüm arayışlarından vazgeçmeli ve terörle mücadele etmelidir" dedi.

Başbakan'ı eleştirdi

Başbakan'ın terör örgütünde iki başlılık olduğunu ifade ettiğini belirten Vural, "Herhalde projelerinden biri de terör örgütünde bu başlılığı ortadan kaldırmak. Böyle bir düşünce olabilir mi, devlet terör örgütünün iki başlı olmasından rahatsızlık duyuyor. Ne yapacaksınız bunları uzlaştıracak mısınız, terör örgütünü tek başlı hale mi dönüştüreceksiniz. Bunların hepsi terörle mücadelede ortaya konulan bir siyasal zaafı ortaya koymaktadır. Ortada terörle mücadele konusunda bir irade yoktur" dedi.


AKP'ye çağrı

Meclis kapanmadan önce parlamentoda bir metnin imzalandığını hatırlatan Vural, "Bu metin terörle mücadele konusunda siyasi ve silahlı saldırıların neticesiz kalacağına ilişkin bir iradedir" dedi. Terörle mücadele edilmesine isteyen Vural, "Açılım adı altında terör örgütün siyasi amaçlarını meşrulaştıran girişimlerden vazgeçmelidir. Strateji yanlış, teknik açıdan yeterince terörle mücadele konusunda atılan adım yok. Önce Sayın Başbakan iğneyi bir kendine batır da ondan sonra diğerlerini konuşalım" dedi.


Aysel Tuğluk'un sözleri

Bir basın mensubunun, "Aysel Tuğluk, 'Biz o gün zamanlama hatası yaptık, keşke o gün açıklamasaydık' dedi, ne diyorsunuz?' sorusuna Vural, "Yani zırvayı ne zaman açıklarsan fark eder mi? Ne demek, o gün açıklamasıyla sonra açıklamasının bir anlamı var mı?" dedi. Vural, şöyle dedi: "PKK terör örgütünün etekleri altında siyaset yapanlar, PKK'nın istek ve arzularını yerine getirmek için bunları dile getirenlerin söylediklerinin hiçbir anlamı yoktur. Zırva tevil götürmez. Demokratik özerklik talebi bu milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik girişiminin bir parçasıdır, yeni bir senaryodur, böyle bir hususun kabul edilmesi mümkün değildir."