En Yeniler
hukuksuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hukuksuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/10/2012

seyyah1906

mehmetçik terörist olmuştur da bizim ve aziz milletimizin haberimi olmamıştır?

MHP lideri Bahçeli partisini grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi. Haziran 2007 yılından bu yana Türkiye'nin Ergenekon, Sarıkız, İnternet Andıcı gibi isimlerle anılan darbe iddialarıyla meşgul olduğunu ancak bir sonuca gidemediğini söyledi.
AKP zihniyetinin kendisi için tehlike gördüğü kim varsa statükocu ve vesayetçi olarak yaftaladığını ileri süren Bahçeli, "Asıl anlamından saptırılmış demokrasi ve özgürlük mefhumları, millet ve devlet varlığına kast etmek için sıra zaman gözleyen mihraklara aradıkları uygun ortamı sağlamış ve dünün mağdurları bugünün zalimleri haline dönüştürülmüştür" dedi.

İleri demokrasi kılıfıyla eziyet, baskı, zulüm, hukuksuzluk ve iftiranın meşrulaştırıldığını savunan Bahçeli, dört yıldır sonuçlanmayan yargı süreçleri, TSK'yı hedefine alan taciz ve kuşatmaların bugün itibariyle kritik yeni bir aşamaya geldiğini söyledi. MHP'nin demokrasi dışı arayışların karşısında olduğunu, millet iradesinin silahların gölgesine sokulmasına asla tahammül edemeyeceklerini kaydeden Bahçeli, darbe iddialarından her dönem AKP'nin istifade ettiğini ve yarar sağladığını ileri sürdü.

28 Şubat ve 27 Nisan süreçlerinden AKP'nin güçlenerek çıktığını savunan Bahçeli, "AKP bu gelişmeleri siyasi çıkar ve menfaat kaynağı haline dönüştürmüş, darbe iddialarının asla neticelenmesini istememiştir" dedi.


"Toptan darbeci iddiası densizlik"

AKP'nin müdahalelerden faydalanırken ülkücülerin can verdiğini, kan verdiğini, bedel ödediğini anlatan Bahçeli, darbecilerle ilgili bütün işlemlerin yapılarak TSK'dan ayıklanması gerektiğini söyledi. Bireysel anlamdaki suç ve suça hazırlık aşamalarını topyekuncu bir bakışla ele alınması gerektiğini Türk ordusunu tümüyle darbeci göstermenin insafsızlık ve densizlik olacağını belirten Bahçeli, darbe soruşturmalarının sonuçlandırılmamasını eleştirdi.

AKP'nin özel yetkili mahkemeleri sindirme ve tedip etme aracı olarak kullanıp hedef olarak tayin ettiklerini Silivri'ye gönderdiğini savunan Bahçeli, "Tecrübelerimiz, tehdidin yalnızca demokratik alan dışından değil, yanlış siyaset, taraflı adalet ve yaralı demokrasi tercihinin de en az darbeci zihniyetler kadar tahribat vereceğini göstermektedir" dedi.


"Bir Malta sürgünü eksik"

Bir an önce hukuki sürecin tamamlanarak iddiaların sonuca ulaştırılmasını isteyen Bahçeli, "74 milyon vatandaşımızın huzuru, Türk ordusunun akıbeti birkaç savcıya ve hakimin kararına terk edilemeyecek kadar önemli ve vazgeçilmezdir" dedi.

Hukuka saygılı olduklarını, ancak bunun "tarafsız ve herkese eşit uzaklıkta bir hukuka" yönelik olduğunu belirten Bahçeli, AKP borazanını çalan, siyasetin dar mahzenlerinde terazisinin kefelerini yitiren hukuk anlayışıyla Türkiye'nin gerçek anlamda sorunlarının üstesinden gelebilmesi mümkün değildir" dedi. 12 Eylül referandumunda verilen her "evet" oyunun bugünkü sıkıntılarda payı olduğunu ileri süren Bahçeli, referandumda yargının siyasallaşmasının önünün açıldığını savundu. Bahçeli şunları söyledi:
"Bugün geldiğimiz aşamada, Silivri'nin mütareke yıllarındaki Bekir Ağa Bölüğünden, hukuku iğfal eden yüzsüzlerin de Binbaşı Bekir'den hiçbir farkı kalmamıştır. Bundan sonra tek eksik vardır, o da yeni bir Malta sürgünü için kolların sıvanmasıdır. Nasıl olsa AKP zihniyeti, tıpkı aynı anlayıştan türediği bedbahtlar gibi yabancı emellere teslim olmuştur. Ve istediği yerde, istediği gibi sürgün şartlarını oluşturabilecektir."


"Başbuğ terörist ise Öcalan ne?"

Milli Güvenlik Kurulu'nda yer almış, TSK'nın en üst mevkisine tırmanmış, kahraman Türk askerine komuta etmiş Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un "terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlamasıyla tutuklanmasını eleştiren Bahçeli, "Bu küstah iddia aklın ve mantığın iflas ettiğinin göstergesidir. Sapla samanın karıştığının, doğruyla yanlışın yer değiştirdiğinin açık delilidir" dedi. Bahçeli, "biraz utanmaları varsa" diyerek şu sorulara yanıt verilmesini istedi:
"Şayet Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurup yönettiyse bu örgüt ve militan kadrosu nerededir? Yoksa gizli gündemlerde, kanlı terör örgütü PKK'yla kahraman Mehmetçiğin yer değiştirilmesi mi vardır? Bu terör örgütünün yatağı, yuvası ve konuşlandığı yer neresidir? Mehmetçik terörist olmuştur da bizim ve aziz milletimizin mi haberi yoktur? Eğer Genel Kurmay eski Başkanı İlker Başbuğ terörist ise İmralı'da yatan cani kimdir ve hangi suçtan dolayı oradadır? Kandil fitnesinin faillerine bundan sonra nasıl hitap edilmeli ve ne denmelidir? Geçtiğimiz 30 Ağustos kutlamalarında, Başkomutan sıfatıyla tebrikat kabul eden Cumhurbaşkanı Sayın Gül, acaba önünden geçen ve ellerini sıktığı teröristleri fark edememiş midir? Bu durum karşısında bebek katilinin Silivri'ye nakli ya da İlker Başbuğ'un İmralı'ya götürülmesi düşünülmekte midir?"


"Cumhurbaşkanı terörist faaliyetlere göz yumdu"

TSK'nın terörist imal ve üretim merkezi gibi gösterilmesi için muazzam bir ısrar ve gayret söz konusu olduğunu savunan Bahçeli, Başbuğ ile ilgili suçlamanın başka şekilde izah edilemeyeceğini söyledi. Bahçeli, "Bu durum göstermektedir ki, hem Başbakan, hem de sözü edilen şahsiyetin Genelkurmay Başkanlığına atanması için onay veren Cumhurbaşkanı terörist faaliyetleri bilinen bir komutana göz yummuş ve bir suç varsa iştirak etmişler veya azmettirmişlerdir" dedi. Peygamber Ocağı'nın şerefli mensuplarını, terörist olarak göstermeye çalışmanın ancak harama el uzatan, boğazından geçiren ve şirretin hesabına çalışan kifayetsizlerin işi olacağını savunan Bahçeli, Türk milletinin bunu asla affetmeyeceğini söyledi.

"Başbuğ'un yargılanacağı yer yüce divan"

Bahçeli, Başbuğ'un nerede yargılanacağıyla ilgili tartışmaları da değerlendirdi. Son anayasa değişikliğini hatırlatan Bahçeli, "Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin eğer hükümeti devirmek maksadıyla darbe niyeti taşıdığı ve planı yaptığı iddia ediliyorsa, bunun görev dışı yorumlanması hukuken tutarlı ve inandırıcı olmayacaktır. Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin, Anayasa'nın amir hükmünü ihlal edercesine Yüce Divan dışında yargılamaya tabi tutulması üzeri örtülemeyecek bir yanlış ve kastı aşan bir hatadır" dedi.


"Erbakan'ı mahkum edenler Gül'e neden dokunamadı"

Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün "Hukuk düzeni içinde bir yargılama sürecine şahit oluyoruz. Herkesin hukuk sistemi içinde sorumluluğu vardır. Dolayısıyla herkes hukuk karşısında eşittir" sözlerini hatırlatan Bahçeli, AKP iktidarında eşitlik prensibinin tek taraflı işletildiğini belirterek, "Sayın Gül, herkesin hukuk önünde eşit olduğunu düşünüyor idiyse, sorarım sizlere, rahmetle andığımız muhterem Erbakan Hoca'yı mahkûm eden hukuk kaideleri aynı iddialarla suçlanan Sayın Gül'e neden dokunamamıştır? Dönemin Refah Partisi'nin birçok yöneticisinin mahkûm olup cezaevine girdiği bir yargı süreci neden kendisini teğet geçmiştir? Bunu yalnızca dokunulmazlıkla izah etmek bizim açımızdan doğru, meşru ve erdemli bir tavır olmayacaktır" eleştirisi getirdi.



"Bedeli ne olursa olsun bu şaibeli sicillerin maskelerini düşüreceğiz"

Hizbullah sanıklarının serbest kalmasını, Deniz Feneri zanlılarının tahliye edilmesini hatırlatan Bahçeli, "Kaçma, saklanma ve delilleri yok etme ihtimalleri göz önüne alınmadan böylesi kritik ve önemli bir makamda bulunmuş kişinin istisna olması gereken tutuklanma işlemine tabi tutulması asla kabul edemeyeceğimiz bir durumdur" dedi.

Bu sürecin normalleşme, hesap sorulma, sivilleşme ve demokratikleşme olarak nitelendirilmesine de tepki gösteren Bahçeli, "Biz bu ar damarı çatlamış kalem ve niyet sahiplerinin kimlere, hangi çevrelere hizmet ettiğini biz gayet iyi biliyoruz. Hayatlarında bir kez olsun şehitlerimizi ağızlarına almayan, Fatihalarla anmayan, milli konularda bir tek hayırlı düşünceye sahip olmayan küfrün, ihanetin ve fitnenin piyonları; sıra milletimizi bölecek ve vatanımızı parçalayacak fikirlere geldiğinde ziyadesiyle iştahları kabarmaktadır. Ama biz karanlık yüzlere fırsat vermeyeceğiz ve bedeli ne olursa olsun bu şaibeli sicillerin maskelerini düşüreceğiz" dedi.

8/06/2011

seyyah1906

emine ülker tarhan deniz feneri soruşturmasının üzerinin örtüleceği artık sır değil

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) müfettiş görevlendirerek inceleme başlatması hakkında bir basın toplantısı düzenledi. Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcılar hakkında inceleme başlatılmasının, yargının nasıl tek koltuktan yönetildiğinin göstergesi olduğunu söyleyen Tarhan, "Baskıcı yönetimin tipik bir örneği daha zuhur etmiştir. Kendi iktidarlarını güçlendirmek için yapılandırılan bazı soruşturmalardaki hukuksuzlukların mimarı olan savcılara yönelik yüzlerce şikayeti dikkate aldırmamakla ve üzerini kapattırmakla maruf iktidarın, kendisini zora sokacak bir soruşturmada nasıl da aceleci davranarak olağanüstü yetkilerle donattığı HSYK ve müfettişleri eliyle yargı sürecine ağır bir müdahale hazırlığında bulunduğu kamuoyunca ibretle izlenmektedir. İktidar, adliyedeki odalarına gönderip konuşlandırdığı müfettişleri eliyle savcılara gözdağı verdiği yetmezmiş gibi soruşturmanın her sürecini bu doğal ortam dinlemesi görevlileri aracılığıyla izleyerek soruşturmanın gizliliğini de delik deşik edeceği ve yandaşlarını rahatlatacağı da aşikardır" diye konuştu.
"Deniz Feneri soruşturmasının üzerinin örtüleceği artık sır değil"

Tarhan, soruşturma savcılarının şikayet nedenlerinden birinin de "şüphelilerin uzun tutukluluk süreleri" olmasını "trajikomik" olarak nitelendirirken şöyle konuştu:
"Mütedeyyin yurttaşlarımızı istismar ettiği ve milyonlarca euro'luk yolsuzluk iddialarını içeren ve içinde pahalı gayrimenkuller, gemiler, şirketler ve alışveriş merkezlerinin uçuştuğu ve ucunun payitahta kadar uzandığı söylenen böylesine hassas bir soruşturmada önce yayın yasağıyla halktan bilgi kaçırılmıştır. Ancak iktidarın bununla yetinmediği, soruşturmanın tam ortasında dayanamayıp müdahale ettiği de artık kuşkusuzdur. Üstelik, yurtdışı ile tüm yazışmaların Adalet Bakanlığı aracılığıyla ve denetiminde yapıldığı bir sistemde bu yazışmaların usulsüz olduğu şeklindeki şaka gibi bir neden gösterilerek Adalet Bakanlığı kontrolündeki HSYK eliyle soruşturmanın üzerinin şaibeli bir müfettiş raporu ile örtüleceği ve daha önce de örnekleri görüldüğü üzere savcıların elinden bu bahaneyle dosyanın alınacağı artık bir sır değildir."


"Görevini yapan savcılar sahte soruşturmalarla mağdur edildi"

İktidarın pek çok kez kendisini rahatsız eden soruşturmaları, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarının elinden aldığını dile getiren Tarhan, "Örneğin Abbas Özden ve Vahdet Polatkan hakkında da müfettiş aracılığıyla ellerindeki dosyaların alınması süreçlerinde bütün bunlar yaşanmıştır. Sadece görevlerini yapan savcı ve yargıçlar, bu ve benzeri pek çok uygulamada diğer meslektaşlarına örnek teşkil etmesi için sahte soruşturmalarla ağır mağduriyetlere uğratılmışlardır. Böylece adaletin haksızlıklara ve yolsuzluklara suskun kalması, güçlünün yanında olması telkininde açıkça bulunulmuştur" dedi.


"Yargı, sınıf arkadaşlarının kear süsü olana kadar baskı sürecektir"

Tarhan, Türkiye'de bu soruşturmaları kimin yönlendirdiği ve yönettiğinin artık bir "sır" olmadığını ifade ederek "Namuslu cumhuriyet savcıları ve yargıçlar iktidarın göz hapsindedir. Dürüstlük, bitaraflık iktidar tarafından asla ve asla cezasız bırakılmamakta, derhal bertaraf edilmektedir. Aynı bitaraf işadamları ve medya için maliyenin silah olarak kullanıldığı gibi bitaraf savcı ve yargıçlar için HSYK bir silah olarak kullanılmaktadır. Ne de olsa birilerinin sınıf arkadaşı olan, istedikçe veren savcı ve yargıçlar değildir bunlar. Ve bu bile başlı başına bir bertaraf olma nedenidir. Yargı, sınıf arkadaşlarının kenar süsü oluncaya kadar anlaşılan bu baskı sürecektir ki üstünlerin hukuku da tam da bu olsa gerektir" diye konuştu.

Sözlerini "Deniz Feneri, iktidarın kara kutusudur ve kapatılmak istenmektedir" diyerek tamamlayan Tarhan gazetecilerin sorularını yanıtlamadı.

(Fotoğraf: AA)