En Yeniler
medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/26/2012

seyyah1906

başbakan erdoğan yatıyorsunuz kalkıyorsunuz uludere diyorsunuz her kürtaj bir uludere'dir

başbakan Erdoğan'ın AKP Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşma:

- Bunların planlı yapıldığını biliyorum ve bunun, ülke nufüsunun artmaması için atılan adımlar olduğunu biliyorum. Bununla bu ülkenin nüfusu bir yerde durduruluyor. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere, medya mensuplarına da sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum. Anne karnında bir yavruyu öldürmenin doğumdan sonra öldürmeden ne farkı var soruyorum sizlere. Bunun mücadelesini hep birlikte vermeye mecburuz. Bu milleti dünya sahnesinden silmek için sinsice bir plan olduğunu bilmek durumundayız, asla bu oyunlara prim vermemeliyiz.

- Artık benim hanım kardeşimi benim kız kardeşimi hiç kimse ama hiç kimse üniversite kapısından geri çeviremez, artık bu gayretlerin içine girenler olursa anlayın ki bu şizofrenik bir vakadır. Bu ülkede faşizan baskılar, artık Ak Parti ile Ak Parti'nin gerçekleştirdiği demokratik reformlarla kaldırılmıştır. Hiç kimse ama hiç kimse bu ülkenin evlatları arasında ayrımcılık yapamaz, buna hakkı yoktur, haddi de yoktur.

- Terör örgütü bir süredir asker, polis ve Ak Parti'yi hedef aldı. Neden AK Parti? Çünkü Ak Parti bu meseleye yüreğini koydu, gövdesini koydu, onun için. Biz bu meseleyi çözmeye azmettik.cumhuriyet

3/29/2012

seyyah1906

financial times erdoğan'ın türkiyesi daha gaddar bir yönetim

"Erdoğan'ın Türkiye’si: Daha gaddar bir yönetim" başlıklı makaleye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan afişinin önünde kalkanları ile duran çevik kuvvet polislerinin olduğu bir fotoğraf eşlik ediyor.

David Gardner ve Daniel Dombey imzalı yazıda, Erdoğan'ın portrelerinin ülke çapında neredeyse cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ünkiler kadar yaygın olduğu ifade ediliyor.

Yazarlara göre Erdoğan, iktidardaki 10. yılında, siyasi kudretini her zamanki kadar muhafaza ediyor.

Medya üzerindeki baskıların, siyasi rakiplerin yargılandığı davalardaki usulsüzlüklerin ve sorunlu bir mevzuatın, yönetiminin giderek daha da otoriterleştiğine işaret olduğu da belirtiliyor.

İran ile Çin'dekilerin toplamından fazla gazeteci hapiste


Yazıda öne çıkan bir başka nokta ise yeni anayasanın, bireysel hakların korunmasında kritik öneme sahip olabileceği.

Erdoğan liderliğindeki 10 yılda Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak ortaya çıktığı, ekonominin neredeyse Çin ile aynı hızda büyüdüğü ve elde edilen refahın, sağlık hizmetleri, okullar ve yollar ile yayıldığının altını çizen Financial Times, kudretli generalleri bastıran hükümetin, rakipleri azaldıkça, hoşgörüsünün de azaldığını vurguluyor.

Makalede, çoğunluğu Kürt olan Türkiye cezaevlerindeki 104 gazetecinin İran (42) ve Çin'de (69) hapiste olan gazetecilerin toplamından fazla olduğu değerlendirmesi de yapılıyor.
Siyasi rakiplerle yargı mücadelesi

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile çalışan akademisyen Büşra Ersanlı ile yayıncı Ragıp Zarakolu'nun tutukluluklarına ve “siyasetle yüklü bir başka dava” diye nitelediği Ergenekon davasına işaret eden gazete, yargının yalnızca AK Parti'nin değil, Gülen hareketinin muhaliflerini de bastırmanın bir aracı olarak kullanıldığına inananlar olduğunu belirtiyor.

Yazarlara göre, "Gülen müttefiki olduğu düşünülen savcıların başbakanın istihbaratın başına getirdiği Hakan Fidan hakkında soruşturma başlatmaya çalışması" AKP'ye hukukun siyasi amaçlar için kullanılmasının iki tarafı keskin bir kılıç olduğunu gösteriyor.

Ancak yazıda, Ergenekon ve 1980 darbesinin yargılanması gibi davaları, geçmişin hatalarını düzeltmek için yapılan doğru adımlar olarak görenler olduğu da ifade ediliyor.
bbc türkçe 

1/10/2012

seyyah1906

bir şeyi merak ediyorum genelkurmay başkanı terörist olursa başbakan'ı ne olur


CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, fezleke soruşturmasının ardından CHP grubunda konuştu. İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:
-Hiç meraklanmayın. Dinlemeselerde dinleteceğiz onlara. 'Hukukun üstünlüğü nedir' öğreteceğiz onlara. Herkesin hukuk özgürlüğü var, demokrasi özgürlüğü var.


Türk-İş'e eleştiri

Hatırlarsanız geçen hafta koşulsuz Türk-İş'i eleştirmiştim.Eleştirdim gün Türk İş bana bir mektup göndermiş. Mektupta diyor ki ,CHP genel başkanı bu eleştiriyi yaparak Türk İş bizim arka bahçemiz olsun diyor. Bunun kadar sığ bir anlayışı şiddetle reddediyorum.

Aksine hiçbir siyasi partinin arka bahçesine dönüşmesini istemiyoruz, her ortamda ad bunu reddederiz. Cümleyi aynen okuyorum: “Türk İş zam oranına itiraz etmiş ancak daha az zamma muhtaç etmemek için onaylamıştır.”

Senin görevin korkuya direnmektir. Asgari ücret düşükse bunu haykırmak ve söylemektir. Bir Türk İş düşünün korku imparatorluğuna şantaja teslim oluyor. Ya imzala ya da küçük zam vereceğiz dediler o da paşa paşa bastı imzayı.



Gazeteciler günü

Bugün 10 Ocak Dünya Gazeteciler Günü, bizim 1961 yılında kabul ettiğimiz gün. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz durum bunu özgürce kutlamamıza izin vermiyor. Basın özgürlüğünün yitirildiği bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

Medya demokrasi ile vardır, yanlıştır. Demokrasi, özgür medya ile vardır. O ses, kendi uçağı ile bombalanan 35 kişinin sesidir. Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin değil herkesin özgürlüğüdür.


"Hapisteki gazeteci sayısı açısından dünyada ikinciyiz"


Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin değil hepimizin özgürlüğüdür. Bugün itibariyle 97 gazeteci içeride tutuluyor. Bunların 18’i kadın. Bu 12 Eylül’de bile görülmemişti. Seçimden sonra hapse atılan gazeteci sayısında büyük bir artış var. Hapisteki gazeteci sayısı açısından dünyada ikinciyiz.

Bugünü Çalışan Gazeteciler Bayramı yapan 50 yıl önceki meslektaşlarının kahramanca direnişini bugünkü gazeteci arkadaşlarıma hatırlatmak isterim. Ben kahramanca direnen o gazetecilerin önünde saygıyla eğiliyorum. 2012 Türkiye’sinde basın özgürlüğü açısından 10 Ocak 1961’in gerisindeyiz.


"Başbakan'a soruyorum"

Başbakan’a sormak istiyorum şiir okuduğu için hapse atılmakla, kitap yazdığı için hapse atılmak arasında ne fark var. Dünün mazlumu bugünü zalimi oldu.

Her şeyimiz eksikti bir de terörist Genelkurmay başkanımız oldu. Özel yetkili savcıların daha yaratıcı olmalarını bekliyorum daha iyi espriler bulabilirler.

Ama bir şeyi merak ediyorum genelkurmay başkanı terörist olursa Başbakan’ı ne olur. Allah size akıl fikir izan versin.


"Onları mizah dergilerine havale ediyorum"

İnsaf denen bir şey var. Onları ciddiyete davet ediyorum ama içimden geldi söylemeden yapamayacağım mizah dergilerine havale ediyorum.

Sayın İlker Başbuğu bu hükümetin onayıyla orgeneralliğe terfi etti, kuvvet komutanlığına getirildi ve genelkurmay başkanı oldu. Nasıl oluyor da bütün bunlardan sonra böyle bir tabloyla karşılaşıyoruz.


"Bu davanın hala savcısı mısın?"

İki ihtimal var. Ya başbakan İlker Başbuğ’un terör örgütü yönettiğini biliyordu ama suç çıkarmadı. İkinci ihtimal Başbakan İlker Başbuğ’un terör örgütü yönettiğini bilmiyordu. Bu daha büyük bir suç o kadar istihbaratın var ama bunu bilmiyorsun. Bir ihtimal daha var. Ben biliyordum ama gücüm yetmiyordu şimdi gücüm yettiği için içeri aldırdım. O zaman demek ki mahkemeler sizin emrinizde. Sayın başbakan siz bu davanın hala savcısı mısınız.

Herkesi demokrasi ve hukuka bağlı olmasını istiyorum. Hukukun üstünlüğüne ve kamu vicdanına inanacağız.


İstihbaratı nereden aldınız?

Uludere’de öldürülen vatandaşlarımızın nasıl öldürüldüğünü sormaya devam edeceğiz. Önce bu bombalama oluyor, sonra emekli genelkurmay başkanı tutuklanıyor ve en sonunda ana muhalefet lideri için fezleke hazırlanıyor. Hepsi 12 günde oluyor.

Uludere’de istihbaratı kimden aldınız diye tekrar soruyoruz. Bu istihbaratı Heronlardan mı aldınız yoksa İncirlik’e konuşlanmış İHA’lardan mı aldınız? Açıkça söylüyorum: İsrail’den mi aldınız, Amerika’dan mı aldınız?

Neden gerçeği açıklamıyorsunuz neden halktan gizliyorsunuz? Yoksa bunu açıkladığınızda ülke güvenliğini ihale ettiğiniz odakların halk tarafından öğrenilmesinden mi korkuyorsunuz?

İşte kendi ülke güvenliğini başkasına ihale edenlerin düştüğü durum. Bu olay Avrupa’da olsaydı ne olurdu? Hemen sorumlular görevden alınır savunma Bakanı da istifa ederdi. İstifa etmesi için demokrasiyi benimsemiş olması, halkına saygı duyması ve ar damarının çatlamaması lazım.


"Bu adil yargı kitap toplatan yargıdır"

Yerine gelince belgem var diyorsun şu istihbaratı kimden aldın onu da bir açıkla. Dokunulmazlığımın kaldırılması için fezleke hazırlandı. Bunların adil yargısı basılmamış kitabı toplatan yargıdır. Bunların adil yargısı parasız eğitim isteyen öğrencileri aylarca içeride tutan yargıdır. Eski bir genelkurmay başkanının terörist diye tutuklama bu arkadaşlara nasip olmuştur. Önümüzde Deniz Feneri davası varken siz mi adil yargılamadan söz edeceksiniz.


"Dilekçemi göndereceğim"

Benim dokunulmazlığa ihtiyacım yok dilekçem burada grup toplantısından soran göndereceğim. Ben korkuyla siyaset yapanlardan değilim. CHP Genel başkanı ile hesaplaşmak mı istiyorsun kaldırın dokunulmazlığımı.


"Darağacına da çıkartsanız"

Ben sizin özel yetkili mahkemelerinizden korkma onarlın savcılarıyla yıldıramazsınız. Siz kim oluyorsunuz. Siz kime diz çöktürmek istiyorsunuz. Ben sizden çekinmem ben sizin ağa babalarınızdan da çekinmem. Ben sadece milletimin önünde eğilirim. Beni hapse atmak değil darağacına da çıkartsanız söyleyeceğim budur.

10/21/2011

seyyah1906

ertuğrul kürkçü:bu harekatın sonucunda askerlerimiz gibi kürt gerillalar'da hayatlarını kaybedecek

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, 'Başbakan Erdoğan artık Çiller'in diliyle konuşmaya başladı. Kendine itaat eden generaller buldu. Bu harekâtın sonucunda, askerlerimiz gibi Kürt gerillalar da hayatlarını kaybedecek. Ama harekâttan, geçmişte olduğu gibi hiçbir sonuç alınamayacak' dedi.
Partisinin Mersin İl Başkanlığı’nda bir basın toplantısı düzenleyen BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, BDP’nin anayasa tartışmalarına taraf olmak, barış seçeneğini gündeme getirmek için Meclis’e döndüğünü belirterek “Ne yazık ki mecliste karşılaştığımız tablo oldukça acıklıdır. Hükümet savaş dayatmasını en üst düzeye çıkardı. Meclisin aldığı ilk karar da sınır dışına asker gönderme tezkeresine onay vermek oldu” dedi.


Medyayı ikna toplantısıydı

Başbakan Erdoğan’ın medya patronları ve genel yayın müdürleriyle yaptığı toplantıyı da eleştiren Kürkçü, Erdoğan’ın medyayı tatlı-sert fırçaladığını, ekonomik olarak baskı altına alınabileceklerini hissettirdiğini söyledi. Kürkçü “O toplantı, tüm medyanın AKP’nin siyasi ve askeri düşüncesine uygun yayın için ikna edilmesi toplantısıydı. Baskı altına alınan ya da dinlenme, teşhir edilme korkusuyla yaşayan medya mensuplarının Başbakan’ın taleplerini kabul edebilir. Ama derdini Ezop diliyle anlatacak gazeteciler de var. Bu süreçte internet ve sosyal medya Erdoğan’ın güdülü medyasından daha güvenilir olacaktır” dedi. Kürkçü, Başbakan Erdoğan’ın terör saldırısının ardından düzenlediği toplantıda BDP tabanını ve halkı tehdit ettiğini ifade etti.

7/19/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan türk tarafı haklı olduğu için güçlü olmuştur

Ercan Havaalanı'nda "Büyük Usta" sloganları ve 10'uncu yıl marşıyla karşılanan Erdoğan burada yaptığı konuşmada, "Bugün Kıbrıs diye bir devlet yok. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vardır" dedi.
Başbakan, 2004'teki referandumda Türk tarafının Ada'nın yeniden birleştirilmesini öngören çözüm planına evet demesine rağmen Rumların Avrupa Birliği üyeliğiyle ödüllendirildiğini söyledi.
'Fitne sokmak isteyenlere izin vermeyin'

Erdoğan, "Türk tarafının haklı olduğu için güçlü olduğunu" belirterek, Kıbrıslı Türklere "Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın; biz biriz, beraberiz, tek yüreğiz. Aramıza fitne-fesat sokmak isteyenlere, sakın ha aldanmayınız'' diye seslendi.

Recep Tayyip Erdoğan, 28 Ocak'ta Kuzey Kıbrıs'ta yapılan bir mitingde, Türkiye karşıtı pankartların açılmasıyla ilgili olarak "Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardir" dediği için büyük tepki görmüştü.

Bazı yorumcular, Erdoğan'ın yeni hükümetin kurulmasından sonra ilk dış gezisini Kuzey Kıbrıs'a yaptığına dikkat çekerek bunun bir anlamda "barışma" ziyareti olacağını vurguluyor. Bazı grupların Erdoğan'ın ziyareti sırasında protestolar planladıkları belirtiliyor.

Erdoğan Çarşamba günü harekatın yıldönümü dolayısıyla yapılacak kutlamalara katıldıktan sonra bazı açılışlara katılacak.

Kuzey Kıbrıs medyası, Erdoğan'ın ziyareti sırasında Kuzey'de 1974 yılından beri yerleşime kapalı tutulan Maraş'ın Rumlara iadesi konusunda bir açılımda bulunabileceğini öne sürdü. 

6/17/2011

seyyah1906

chp lideri kılıçdaroğlu şimdi ben sizin vicdanınıza sesleniyorum kim şerefsiz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'helalleşme'nin ilk adımı olarak davaları geri çekmesini yorumlayan Kılıçdaroğlu, "Başbakan'ın o davaları kazanamayacağı belliydi. Ben hiçkimsenin kalbini kırdığımı sanmıyorum. Bana hakaretler yapıldı sesimi çıkarmadım, sadece dava açtım" dedi.

Seçimde yüzde 26 oy alınması sonrasında yapılan tartışmaları değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Beklediğimiz oyu aldık mı? Hayır. Bunu baştan beri söylüyoruz. Bu sonucu hezimet olarak değerlendirmek gerekir mi? Hayır. İnsaflı bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Bütün medyayı izliyorum. Bütün köşe yazarları bizim çalıştığımız konusunda hem fikir. Ama beklediğimiz sonucu alamadık" diye konuştu..

CHP içinden gelen eleştirilerle ilgili konuşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "CHP'lilerin medya üzerinden eleştiri yapması doğru değil. Normal akış içinde kurultayı yapacağız. Ben hiçkimseye teleon açıp aman sakın imza atın ya da atmayın diye bir şey söylemedim. İl başkanları toplantısı yapacaktım. Yaparsam kurultay toplanmasın diye baskı ortaya çıkmasın diye erteledim. Herkes düşüncesini söylemlerini açıkça ortaya koyabilir. Kurultay istemek ya da istememek ayıp bir şey değil. Medya aracılığıyla karşılıklı tartışmak doğru değil. Kişiler zamanı gelince koltuklarını bırakmalı. Yeri ve zamanı gelince her değişiklik yapılır.

İlk üç madde kırmızı çizgimizAnayasa değşikliğiyle ilgili soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: "Anayasa değişiklikleriyle ilgili bizim tutumumuz belli. Ama bu değişiklikler konusunda AKP'nin tavrını bilmiyoruz. Erdoğan geldiğinde kapımız açık dedik. Neyi, nasıl değşitirmek istiyorlar, önce öğreneceğiz. Örneğin milletvekili dokunulmazlığı AB standardına çıkarılsın diyoruz, YÖK kaldırılsın diyoruz. İlk üç madde bizim için kırmızı çizgi. Atatürk'ün vasiyesine uygun olarak Türk Dil Kurumu eski haline getirilmeli. TBMM Başkanı anayasa değişikliği için bir çağrıda bulunmalı. Her siyasal partiden eşit sayıda vekiller görevlendirilmeli ve çalışma başlamalı. Orada uzlaşmayla sağlıklı sonuçlar alınabilir. Bu heyet pek çok kuruluşun görünü alır. Temel saydığımız konulardan biri de yargı bağımsızlığı. Bakanın ve müsteşarın HSYK'da yer almasını istemiyoruz. Bunlar öngördüğümüz temel noktalar."

"Kim şerefsiz?"

İmralı'yla görüşme konusunu da değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Hükümet zaten görüşüyor. Ama orada sorulması gereken şu. Hükümet'in görüşme yaptığı ilk dillendirildiğinde Sayın Erdoğan çıktı, dedi ki 'Bunu söyleyenler şerefsizdir.' Şimdi ben sizin vicdanınıza sesleniyorum, kim şerefsiz?" diye konuştu.

"Erdoğan'a soracağız"

Kılıçdaroğlu, "İmralı'yla yapılan görüşmeler, yeni Anayasa paketini içerir mi?" sorusuna yanıt verirken, "Onu bilmiyoruz, Erdoğan gelecek, soracağız kendisine. O görüşmeler nedir, o görüşmelerde siz hangi pazarlıkları yaptınız, hangi sonuçlara ulaştınız? Niçin böyle ikide bir eylemsizlik kararları erteleniyor. Herhalde anlatacaklar bize, biz de soracağız. Biz şimdi söyledik, belki gelmekten vazgeçer bunları soracak diye. Ama ben açıkça söyleyeyim neleri soracağımı, Sayın Erdoğan da ön hazırlıklarını yapsın" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmelerinin tutanağının tutulması gibi bir taleplerinin sözkonusu olmadığını bildirdi.
"Kaygı duymadım"
Kılıçdaroğlu, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "Haberal ismini ben önerdim" açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine "O konuda düşüncemi açıkladım, herhangi bir yorum yapmak istemem" dedi.
Başka bir soru üzerine, seçim sürecinde açtığı davaları geri çekmeyi düşünmediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Bana hakaret edildi, yalancı dendi açıkça. Gelip ispat etmeleri lazım yargıda. Kimin yalancı olup olmadığını göreceğiz" diye konuştu.
AKP'nin aldığı yüzde 50'lik oy oranını seçim gecesi ilk öğrendiğinde ne hissettiğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Ülke açısından bir kaygı duymadım. Sonuçta yurttaşlarımızın tercihidir, bize oy veren, vermeyen bütün yurttaşlarımıza saygı duymak zorundayız. Geriye dönüp şu sorgulamayı yapmamız gerekiyor, niçin biz daha yüksek oy almadık? Bunun hesabını kendi aramızda yapıyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, hangi ilin kendisini hayalkırıklığına uğrattığının sorulması üzerine de Elazığ, Kütahya, Batman ve Düzce'den milletvekili çıkarmayı beklediğini, buralarda oylarını arttırmalarına rağmen milletvekili çıkaramadıklarını kaydetti. Kılıçdaroğlu, partisinin 2 milletvekili çıkardığı Tunceli'ye teşekkür ederken "Onlar 12 Eylül Anayasası'nda da aynı tavrı sergilemişlerdi, daha sonraki referandumda da aynı tavrı sergilediler, seçimlerde de aynı tavrı sergilediler. Onlar demokrat, aydın insanlar, onlara güvenim tam" dedi.
cumhuriyet portal