En Yeniler
silivri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
silivri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/17/2013

seyyah1906

Baro kimsenin emir eri değildir. İstediğin gibi avukat alamazsın

Olağanüstü genel kurulda konuşma yapan istanbul barosu başkanı Ümit kocasakal'ın "Baro kimsenin emir eri değildir. İstediğin gibi avukat alamazsın" sözleri ayakta alkışlandı

İstediğin gibi avukat


“Balyoz Planı” davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi ve Konya Barosu Başkanlığı'nın suç duyurusu üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma sonucunda “yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” suçundan başkanı ve yöneticileri hakkında dava açılan İstanbul Barosu'nun, olağanüstü genel kurulu başladı.

Haliç Kongre Merkezi'nde yapılan toplantıya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal ve İlhan Cihaner, bazı baro başkanları ile Almanya'dan bazı hukuk kurumlarının temsilcileri katıldı.


Genel kurul divan başkanlığına Avukat Köksal Bayraktar seçildi.

Divanın oluşturulmasının ardından konuşan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, “Askeri savcılık, avukatlık, öğretim üyeliği hayatım oldu. Tek sanık olmam eksikti, onu da tamamlamış olduk” dedi.

Yargının görevini yapmayı etkilemekten dolayı yargılandıklarını ifade eden Kocasakal, “Hakkımızda 3 ayrı suç duyurusu var. Baro başkanı olarak benim bir tane daha fazla. Baro kimsenin emir eri değil. Çok tarihi bir genel kurulu birlikte yapıyoruz” diye konuştu.

Savunmaların kısıtlandığını, avukatların salonlardan çıkarıldığını öne süren Kocasakal, şöyle devam etti:

Ben avukatım istediğim davayı alırım. Siyasi bir dava almak bir avukatı örgüt üyesi mi yapar? Böyle yanlış, sakat bir mantık olabilir mi? Avukatlara adliyede saldırıldığına tanıklık ettim. Avukat kendi işyeri olan adliyelerde bir yabancı olarak görülmektedir. Biz adliyelerin sahibiyiz. Biz avukatız güce tapmayız, gerekirse kırılırız, eğilip bükülmeyiz. Hiç kimseden emir almayız. Kutup yıldızımız adalettir. Yargının kurucu unsuruyuz, yıkıcı unsurlarına karşı da biz varız. Meslek onurumuza yapılan her saldırı hakettiği cevabı alacaktır. Bizi hukuksuz, mesnetsiz suç duyuruları, hapis tehditleri, baskı ve gözaltılarla korkutamazsınız. 17 Mayıs'ta yargı kendi kendini yargılayacak ve kendi kendine hüküm verecek. Haklıyız güçlüyüz, kazanacağız.”

Konuşmanın ardından Köksal Bayraktar, basın mensuplarının kürsüden inmesini istedi.

Bunun üzerine kürsüden inmek istemeyen ve Akit Gazetesi muhabiri olduğu belirtilen Mehmet Özmen ile görevliler arasında arbede çıktı. Arbedede fenalaşan ancak sedyede tepki göstermeye devam eden Özmen, ambulansla hastaneye kaldırıldı.

KOCASAKAL AYAKTA ALKIŞLANDI

Konuşma yapmak için kürsüye çıkan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasal avukatlar tarafından uzun süre ayakta alkışlandı. Destek için gelen herkese teşekkür ederek konuşmasına başlayan Kocasakal, "Bu kadar çabuk bir araya geleceğimizi düşünmemiştim. Şu anda karşınıza, 12 Eylül’den bu yana yargılanan sanık konumundaki bir baro başkanı olarak karşınıza çıktık. Savcılık yaptım, avukatlık yapıyorum. Bir tek sanık olmamıştım ona da tamamlamış bulunuyorum. Tarihte bazı anlarda yargılama yapmak ezer, ancak yargılanmak onur verir. Bu onuru da yaşıyoruz" dedi.

"4 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ İLE YARGILANIYORUZ"

Avukatlık onurunu korumak için bedel ödemeye hazır olduklarını belirten Kocasakal, "4 yıla kadar hapis istemi ile yargılanıyoruz. 3 tane daha hakkımızda suç duyurusu var. Ergenekon Davası’nda meslektaşlarımızla görüşürken bunun kayda alındığını, Silivri’deki odasındaki heyete aktarıldığını ve heyetin odasından konuşmalarımızı izlemesine tepki gösterdim. ’Bu bir suçtur, bunun hesabını sorarız’ dediğim için suç duyurusunda bulundular. Ama hesabını soracağız. Ben baro başkanı olarak böyle bir hukuksuzluğu gördükten sonra sessiz kalabilir miyim?Bunun için mi seçildik" diye konuştu.

"TÜRKİYE BUGÜN OMURİLİK FELCİDİR"

Silivri’deki duruşmada avukatların salona girmemesi üzerine barodan avukat istenildiğini belirten Kocasakal, "Mahkeme avukatlara ‘Çıkın çıkın barodan avukat isteriz’ dedi. Baro kimsenin emir eri değildir. İstediğin gibi avukat alamazsın" diye konuştu.

Bu dönemde hukukun ayaklar altına alındığını, baskı ve zulmün sivil bir diktaya dönüştüğü savunan Kocasakal, "Hukuk devletinde bireyler sabaha karşı yaka paça, soyut istinatlarla gözaltına alınmazlar. Bağımlı şekilli kurgulu yargı, hak ve özgürlüklerin en büyük düşmanı iktidarların en büyük silahı haleni gelir. Ne yazık ki Türkiye’de yaşanan budur bugün. Bağımsız ve tarafsız yargı toplumsal düzenin bel kemiğidir. Türkiye bugün omurilik felcidir. Bunun adı ileri faşizmdir. Buradan sonra gideceğiniz bir yer yoktur" diye konuştu.

Bu sırada Çağdaş Hukukçular Derneği’ne üye bir grup avukat "Devrimci avukatlar onurumuzdur" yazılı pankart açarak slogan attı.

HAKİM VE SAVCILARA SESLENDİ

Konuşmasında hakimlere seslenen Kocasakal, "Güce boyun eğmeyin. Biat etmeyin. Korkunun esire olmayın, cesur olun. Hak ve adaleti hukuka göre karar verin. İnsanları delilsiz tutuklayıp hapislere atmayın. Yasaları eğip bükerek, silah gibi kullanmayın. Varsın sizi meslekten atsınlar biz yanınızda oluruz. Yoksa vicdanlarınızdan, aynalardan, çocuklarınız gözlerinden kaçamazsınız. Gizlenecek bir yeriniz yok Savcılara sesleniyorum. Cumhuriyetin ve toplumun savcısı olun. Avcı değil savcı olun. Kürsünün üstende olmak üstün olmak anlamına gelmez. Adil yargılama sizler için görevdir. Görevinizi yapın. Gizli tanıklar emniyetin ve mahkemelerin birer elemanı yardımcısı değildir. Ülkemizde gizli tanık terörü yaşamaktadır" dedi.

"BİZ GÜCÜMÜZÜ İKTİDARDAN DEĞİL HAKTAN ALIRIZ"

Avukatların zorla salonlardan çıkarıldığını belirten Kocasakal, esprili bir dille avukatlara baro olarak artık kask ve kalkan vereceklerini söyledi. ÇHD üyesi bazı avukatların terör örgütü DHKP-C soruşturma kapsamında tutuklanması da değinen Kocasakal, "Avukatları terör örgütü ile yan yana getirip itibarsızlaştırmaktadırlar. Bir avukata sorguda savcı ‘Neden hep bu tür davaları alıyorsunuz?’ diyor. Size ne? Ben avukatım istediğim davayı alır, istediğimi de almam. Siyasi dava almak bir avukatı örgüt üyesi mi yapar? Böyle sakat bir mantık olur mu? Biz adliyenin müşterisi değil sahibiyiz. Adliyede bizim, duruşma salonu da bizim. Biz hiçbir iktidara biat etmeyiz. Kimsenin kölesi olmayız. Biz gücümüzü iktidardan değil haktan alırız. Biz avukatız, tüccar hiç değiliz. Yargının kurucu unsuruyuz. Yargının yıkıcı unsurlarına karşı da biz varız. Bizi salonlarından çıkarırsanız adaleti çıkarırsınız. Bizi çiğnemeden hiç kimse hak ve özgürlükleri boğamaz" diye konuştu.

"17 MAYIS’TA YARGI KENDİ KENDİNİ YARGILAYACAK"

Avukatlara yönelik saldırılara karşı hak ettikleri cevabın verileceğini vurgulayan Kocasakal, "Bizi hukuksuz davalarla, hapis tehditleriyle, gözaltılarla, görevden alma tehditleriyle, milletvekili twettleriyle, gayrimeşru darbe teşebbüslerinizle, Silivri ve bavul hukukunuzla korkutamaz sindiremezsiniz. Biz boyun eğmemek üzere yola çıkmış adalet savaşçılarıyız. Kof kabadayılıklarınız, kiralık kalemşörleniz bize vız gelir. HSYK’nın arzuladığı gibi salonlardan geri geri başımız önde değil, salonlardan dimdik çıkarız" dedi.

Haklarında açılan dava kapsamında 17 Mayıs’ta yargılanacaklarını belirten Kocasakal, "17 Mayıs’ta yargı kendi kendini yargılayacak ve kendi kendi ile ilgili hüküm verecek. Bugün Apaydın’ı yargılayanların ismini bilen var mı? Hayır. Ama Apaydın’ı hatırlıyoruz. Kendine hukukun üstünlüğü adını veren grubun cunta döneminde düşünülmemiş hükümleri gündeme getirmesi, sözde bir ihtarname ile genel kurul iradesine karşı girdiği darbe teşebbüsü ve fırsatçılıkta tarihte hak ettiği yeri alacaktır. Avukatız biz. Aramızda ideolojik farklılıklar olsada hukuku ve mesleğe yapılan saldırılar karşısında ideolojik olarak körleşir, birleşir ve cübbeden çıkan tek bir yumruk olarak ineriz. Gün ayrımcılık günü değil ileri faşizme karşı bir olma, mücadele günüdür. Söz artık yetersiz kalmaktadır. Artık eylem zamanıdır" ifadelerini kullandı.

Nazım Hikmet’in şiirini okuyan Ümit Kocasakal, konuşmasının ardından uzun süre ayakta alkışlandı. Salonda "Faşizme karşı omuz omuza" sloganları atıldı. (DHA)

11/15/2011

seyyah1906

başbakan erdoğan silivri toplama kampı diyen kılıçdaroğlu'na sert çıktı

başbakan erdoğan silivri toplama kampı diyen kılıçdaroğlu'na sert çıktı kamer genç'i iten salim usluyu savunurkende işini yapanları eleştireceğine küfürbaz vekillerine ahlak dersi ver dedi.

10/18/2011

seyyah1906

ben silivriye giden chp milletvekillerinin sizde deniz fenerine giden milletvekillerini açıklayın

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Ergenekon sanıklarını Silivri'de ziyaret eden CHP milletvekillerinin listesini kendisinin imzaladığını belirterek, "Sayın Bahçekapılı'ya sesleniyorum: Yarın basın toplantısı düzenleyelim, ben Silivri'ye giden CHP'li milletvekillerinin, siz de Deniz Fenerine giden milletvekillerinizi açıklayın.
Silivri'de yatanlar düşünce suçlusudur ama Deniz Feneri sanıkları öyle değil. Sizin adınız ak, bizim alnımız ak" dedi.

AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ise zaman zaman İnce'nin bu konuşmalar yaptığını belirterek şunları söyledi:
"Sayın İnce o her zamanki klasiklerini oynamaya devam ediyor. Sincan cezaevinde yatan arkadaşlarımı ziyaret ettim. Onlar benim arkadaşlarım, dostlarım, onları tabii ki ziyaret edeceğim. Siz dostluk, arkadaşlık nedir bilir misiniz? Önce dostluk ve arkadaşlığın ne olduğunu öğrenin. Dün gittim gene giderim Sincan'a."

7/28/2011

seyyah1906

doğu perinçek fetullah gülen beimle görüşmek istemiştir ben reddettim

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada tanık Kemalettin Gülen'in beyanı alınırken söz alan Perinçek, 1996 yılında, 28 Şubat arifesinde Fethullah Gülen cemaatinin Gülen'den sonraki ikinci liderinin kendisini arayarak görüşmek istediğini iddia etti.
Ziyarete bir vakıf adına geldiklerini söyleyen 12 kişilik heyetle İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi'nde görüştüğünü savunan Perinçek, bu kişilerin kendisine Fethullah Gülen'in selam ve saygılarını getirdiklerini söylediklerini aktardı. Perinçek, heyetin kendisine, ''Fethullah Gülen'in görüşmek istediğini, ama ne Gülen'in buraya geleceğini ne de kendisinin Fethullah Gülen'e gideceğini bildikleri için bir otelde buluşulacağını, basına fotoğraf çektirilerek barış ve uzlaşma mesajı verileceğini'' söylediğini savunarak, ''Ben bu görüşmenin anlamlı olmayacağını bildiğim için reddettim'' iddiasında bulundu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin, bu teklifi yapanın kim olduğunu sorması üzerine Perinçek, o zaman Gülen cemaatinin ikinci adamı olan Latif Erdoğan ve beraberindekiler olduğunu söyledi.

Bu görüşmeden iki gün sonra da Samanyolu televizyonunun ileri gelenlerinden birinin kendisini aradığını öne süren Perinçek, bu kişinin telefonda, ''Neden böyle bir görüşmeyi reddettiğini sorduğunu, bu görüşmenin 5 milyon dolardan başlayacağını ve İşçi Partisi'nin seçim çalışması için çok faydalı olacağını'' söylediğini iddia etti.

Tanık Kemalettin Gülen'in, Alparslan Arslan'ın İşçi Partili olduğunu söylediğini hatırlatan Perinçek, ''Ne Alparslan Arslan İşçi Partili herhangi birini aramıştır ne de partinin kapısına gelmiştir, ancak Fethullah Gülen benimle görüşmek istemiştir'' dedi.

Perinçek, aslında hiç konuşmayacağını, ancak Arslan'ın İşçi Partili olduğu söylenince, zapta geçmesi için konuştuğunu belirterek, ''2008'de, Fethullah Gülen cemaatinin her yıl düzenlediği Türkçe Olimpiyatları'nın ödül töreninde bir konuşma yapmam için teklif geldi. 'Bakanlar da gelecek, sizi protokolde oturtacağız. Bakanlar sizin arkanızda oturacak' dediler. Bunu da kabul etmedim'' şeklinde konuştu.

Perinçek'in avukatı Cengiz

Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz de tanık Kemalettin Gülen'e, Alparslan Arslan'ın birkaç kez İşçi Partisi üyesi olduğunu söylediğini hatırlatarak, ''Alparslan Arslan İşçi Partisi'nin hangi il ve ilçe teşkilatı üyesiymiş?'' sorusunu yöneltti. Gülen de ''Kendisinde Ulusal Haber basın kartı bulundu. Evinde çok sayıda Aydınlık dergisi bulundu'' yanıtını verdi.

Avukat Cengiz de söz konusu kartın Ulusal Kanal'la uzaktan yakından alakası olmadığının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından saptandığını söyledi.

Duruşmada tanık olarak dinlenen Nusret Aras da Danıştay saldırısından bir gün önce Osman Yıldırım'ın kendisini arayarak, Ankara'daki bir otelde olduğunu ve görüşmek istediğini belirttiğini, Yıldırım ile yaklaşık 15 dakika görüştükten sonra otelden ayrıldığını anlattı.

Aras, Yıldırım'ın kendisine, bir alacak meselesi nedeniyle avukatıyla birlikte Ankara'ya geldiğini söylediğini ifade etti.

Mahkeme Heyeti Başkanı Özese'nin, konuşma sırasında Yıldırım'ın Danıştay'dan bahsedip etmediğini sorması üzerine Aras, ''Benim yanımda öyle bir şeyden bahsetmedi. Öyle bir şey olsaydı hemen polise söylerdim'' yanıtını verdi.

Mahkeme Heyeti, Aras'ın beyanının alınmasının ardından duruşmayı 4 Ağustos Perşembe gününe erteledi.

6/28/2011

seyyah1906

bağımsız aday olanlar ne olacağını bile bile bu adımları attılar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tutuklu milletvekillerine ilişkin değerlendirmesinde, ''Başka aday adayı mı bulamadılar, başka aday mı bulamadılar da neden bu tür sıkıntıların olacağını bildikleri insanları aday yaptılar'' dedi.
Parmak izini kaydettirmek üzere TBMM'ye gelen Erdoğan, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ''Gerek Hatip Dicle gerek Silivri'deki milletvekillerinin durumunun çözülmesi için bir öneriniz var mı?'' şeklindeki soru üzerine, bu konunun hepsinin yargı içinde yürüdüğünü söyledi.

Hatip Dicle ile ilgili konunun açık ve net bir şekilde ortada olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu konuda Mart ayına dayanan bir süreç var. Mahkumiyet kararı var. Mahkumiyet kararı olanın durumu bellidir. Tutuklu olanlarla ilgili süreç bellidir. Aslında gerek siyasi partiler gerekse burada bağımsız aday olanlar ne olacağını bile bile bu adımları attılar. Bu gerçeği lütfen gözardı etmeyin.

Bu tür sıkıntıların olabileceğini bilerek bu adımları attılar. Başka aday adayı mı bulamadılar, başka aday mı bulamadılar da neden bu tür sıkıntıların olacağını bildikleri insanları aday yaptılar. Bu soruları neden sormuyorsunuz? Hiç aday mı yoktu? Sıkıntı buradan geliyor. Demek ki buralarda yasaları zorlamak suretiyle ülkede yeni yeni gerilimlere zemin hazırlamaktı.

Bu işler konuşulduğu zaman bizler de düşüncelerimizi kanaatlerimizi söyledik. 'Yanlış adım atıyorsunuz...' Bunların hepsini söyledik. Ama ne yazık ki bunların hiç biri yer bulmadı ve bugüne gelindi. Şu anda da yargının kararı ne ise buna herkes saygı duyacaktır.''

Erdoğan, Meclis çalışmalarını tatilde de sürdürme gibi bir karar olup olmadığının sorulması üzerine ''Yok. Bu kadar yorucu bir süreçten sonra bırakın da Parlamento da artık hakkı olan o tatilini yapsın. Öyle zannediyorum işlerimiz 15 Temmuzu bulacak'' dedi. Başbakan Erdoğan, yeni kabineyle ilgili soruya da ''Bu, ustalık döneminin kabinesi olacak'' yanıtını verdi.

Erdoğan daha sonra, bazı Bakan ve grup başkanvekilleriyle, Meclis girişinde bulunan bir odada görüştü.

6/23/2011

seyyah1906

haberal ve balbay için tahliye kararı ret edildi mahkeme başkanı şerh koydu

Köksal Şengül başkanlığındaki İstanbul 13. Ağır Mahkemesi'nce alınan kararda, üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşiloğlu'nun, dosya kapsamı sanıklara iddianamede ayrı ayrı isnat edilen suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve varlığının devam etmesi ve bu suçların CMK'nın 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olmasından ötürü taleplerin reddine şeklinde oy kullandıkları belirtildi.
Üye hakimlerin, "herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine" şeklinde ifade kullandıkları kararda ayrıca kararın bir örneğinin de TBMM başkanlığına gönderilmesine karar verildiği bildirildi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengül'ün ise verdiği muhalefet şerhinde her iki sanığın da savunmalarının alındığını ve sanıklardan Haberal için 9 Nisan 2010 tarihi, Mustafa Balbay için ise 26 Aralık 2009 tarihinden itibaren sanıklara isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyada mevcut delil durumlarına, sorgu ve savunmalarındaki anlatımlarına, üzerlerine atılı suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olup, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına ve de gerekirse haklarında adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği ve bireysel olarak da sanık Mehmet Haberal'ın yaşına, sosyal ve mesleki konumuna ve sağlık durumuna, diğer sanık Mustafa Ali Balbay'ın da toplum içerisindeki konumu da dikkate alınarak, her iki sanığın da tahliyeleri yönünde oy kullandığı ifade edildi.

SEBAHAT TUNCEL'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Şengül kararında, "Şöyle ki TBMM üyeliğine yasal bir seçim sonucu ve demokratik yollardan seçilen bu kişilerin kazanmış oldukları bu nitelikleri sebebiyle kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimalleri de kalmamıştır. Ayrıca CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen katalog suçlarda bile tutuklama varsayım olarak ifade edilmiş ve bu şekilde bu suçlamalar kesin tutuklama sebebi olarak da gösterilmemiştir. Kaldı ki aynı suçlamalarla yargılaması tutuklu olarak yapılmaktayken 22 Temmuz 2007 tarihindeki genel milletvekili seçimlerinde bağımsız milletvekili seçilen Sebahat Tuncel isimli kişi anayasanın 14. maddesi doğrultusunda değil, milletvekili seçilmesinden dolayı kazanmış olduğu temsil niteliğinden dolayı da tahliye olmuş ve son seçime kadar da parlamento da görev yapmıştır. Bu durumda AİHM kararlarındaki açık kriterlerle birlikte bir emsal olarak değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı daha önce ifade ettiğim tahliye gerekçelerine ilave olarak her iki sanığın TBMM'ye üye olarak seçilmiş olmaları karşısında bu kişilerin, bu niteliklerinden dolayı da artık kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin de kalmamış olduğu dikkate alındığında ve Haberal ve Balbay'ın tahliyelerine karar verilmesi yönünde oy kullanarak aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne muhalifim" ifadelerini kullandı.

9 sayfalık kararda, "taleplerin konusu", "mahkememizde görülmekte olan 2009-191 esas sayılı davada talepte bulunan sanıklara isnat edilen eylemler ve istenen sevk maddeleri", "daha önce sanıkların tutukluluk halleriyle ilgili olarak mahkememiz tarafından yapılan değerlendirmeler", "1982 anayasası bakımından taleplerin değerlendirilmesi", "Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin aynı nitelikte verdiği emsal kararları ve bu kapsamda taleplerin değerlendirilmesi", "gerekçe", "iddia makamının vermiş olduğu mütalaasında", "sonuç olarak" başlıkları altında değerlendirme yapıldı.
mynet